Oyuncu ve model Yaşar Alptekin, 21 yıl sonra yeniden evlendiği Nilgün Altınyay’ı 2 Aralık Çarşamba günü kaybetmişti. Alptekin, canlı yayında şaşırtan açıklamalarda bulundu. Daha önce evliliği düşünmediğini söyleyen eski manken, Sonuçta erkeğiz ve kadına ihtiyacımız var dedi. Türkiye'nin en ünlü isimlerinden olan Yaşar Alptekin, maneviyata yönelerek şöhret hayatına dair birçok alışkanlığını geride bıraktı. Alptekin, 'Demet ve Alişan ile Sabah Sabah' programına konuk oldu. Alptekin, canlı yayında dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Alişan'ın 'Geçen geldiğinde kesin bir dille evlenmem diyordun şimdi fikirlerin değişmiş' demesi üzerine Yaşar Alptekin şu yanıtı verdi... Evliliği düşünüyorum ama bu düşünce sürem ne kadar olur, bilemiyorum. Sonuçta erkeğiz ve kadına ihtiyacımız var. Biz erkekler kadınsız yaşayamayız. Yemeğimi yapsın, çamaşırımı yıkasın diye değil... Kadın, erkeğin hayatına estetik katıyor. Motora binmeyi sevecek, gezmekten korkmayacak biri isterim. Tesettürlü olmasını isterim ama şartım değil. Büyük konuşmayayım ama yabancı biri ile olmaz. Kültür farkı var. Türkiye'de bu kadar güzel kadın varken neden yabancıyla evleneyim? Yaşar Alptekin ile yıllar sonra nikah masasına oturan Nilgün Altınyay, 2 Aralık 2020 tarihinde hayatını kaybetti.Yaşar Alptekin, eşi Nilgün Alptekin'in bir süredir akciğer kanseri ile mücadele ettiğini söyledi. Ünlü isim, eşi Nilgün Altınyay ile ilk evliliklerinde yaşadıkları kıskançlıklardan dolayı boşanmak istediğini ama eşinin kendisinden boşanmak istemediğini ifade etti. Yaşar Alptekin, eşi kendisinden boşansın diye planlayarak eşini aldattığını itiraf etti. Alptekin açıklamasında, Allah affetsin duyulması gereken bir kişiydi zaten dedi. Alptekin acısını şöyle paylaşmıştı:Ne söz, ne kelime, ne cümle hiçbiri bu kavurucu acının karşılığı olamaz. İnanın tarifi yok. Değiştirmek, geri döndürmek mümkün değil. Sözün bittiği yerdeyim. Her şey anlamsız, tarifsiz. Evin çatısı çöktü, evimiz başımıza yıkıldı. Nilgün koah hastasıydı, biraz da panik atağı vardı. Bir de üzerine akciğer kanseri olduğu ortaya çıktı. Temmuz ayında Süreyya Paşa Hastanesi’ne yatırmıştık, tedavi görüyordu epeydir. Kimselere duyurmadık, o yüzden sizler de duymadınız. Bir buçuk ay hastanede yattı, o süreçten sonra iyiydi. Ardından bir dönem kemoterapi gördü ama atakları başlayınca tekrar hastaneye yatırdık. Zaten hastane ortamı insanı hasta ediyor. Psikolojik olarak da çöküyorsunuz. 20-25 gün hastanede kaldık. Çarşamba sabahı 03.00’te de kaybettik. Bana 'kanser miyim?' diye sordu, 'hayır, böyle bir şüphe var ama kesin değil. O yüzden kemoterapi alıyorsun' dedim. Yani son zamanına kadar yalan söylemek zorunda kaldım. Zaten biz de temmuzda öğrenmiştik. Öyle aman aman uzun bir süreç geçmedi. Çabuk ilerledi ne yazık ki!