Zekat miktarı, yardımlaşmanın önemli bir yer edindiği Ramazan ayının gelişiyle birlikte gündeme geldi. İslam'ın beş şartından biri olan zekatı vermek için bazı şartları taşımak gerekiyor. Zekat hesaplaması mevcut borçlar düşüldükten sonra kalan malın üzerinden yapılıyor. İşte Diyanet ile zekat miktarı hesaplama yöntemi... Zekât, dinen zenginlik ölçüsü kabul edilen miktarda (nisap) mala sahip olan kimselerin Allah rızası için muayyen kişilere vermesi gereken belli miktarı ifade eder. Zekâtın farz olması için; malların nisaba ulaşması yanında nâmî (hakikaten ya da hükmen üreyici/artıcı) olması, sahip olunduğu andan itibaren üzerinden bir yıl geçmesi, bir yıllık borcundan ve aslî ihtiyaçlardan fazla olması gerekir. Zekatın verilmesi için belirli bir zaman dilimi yoktur. Farz olduğu andan itibaren en kısa sürede verilmelidir. Zekat yılı içerisinde ödenecek olan borçlar çıkıldıktan sonra kira gelirleri, diğer gelirlerle birlikte nisap miktarına (80,18 gr. altın veya değeri) ulaşır ve üzerinden bir kameri yıl geçerse kırkta bir (% 2,5) oranında zekatının verilmesi gerekir. Kişi, zekata tabi olan malını hesaplayarak kırkta birini (yüzde 2.5) ihtiyaç sahibi olan kişiye verir. İsteyen kişi kırkta birinin üzerinde de zekat verebilir. Bir kimseye zekâtın farz olması için o kimsenin Müslüman, akıl sağlığı yerinde, ergenlik çağına gelmiş ve hür olması (Kâsânî, Bedâî’, 2/4-5), bir yıllık borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla hakikaten ya da hükmen artıcı nitelikte “nisap miktarı” mala sahip olması gerekir. Artıcı nitelikte olmakla kastedilen, malın sahibine gelir, kâr, fayda temin etmesi yahut kendiliğinden çoğalma ve artma özelliğine sahip bulunmasıdır.Zekâtın farz olması için ayrıca nisap miktarı mal ya da servete sahip olduktan sonra üzerinden bir kamerî yılın geçmesi ve yıl sonunda da nisap miktarını koruması gerekir (Kâsânî, Bedâî’, 2/13 vd.; İbn Kudâme, el-Muğnî, 4/73-74). Yıl içerisindeki artış ve düşüşlere itibar edilmez. Zekât bu süre dolmadan önce de verilebilir (Kâsânî, Bedâî’, 2/15). Zekâtın verileceği kimseler Kur’ân-ı Kerîm’de belirtilmiştir. Bunlar; fakirler, miskinler, zekât toplamakla görevlendirilen memurlar, müellefe-i kulûb adı verilen kalpleri İslâm’a ısındırılmak istenen kimseler, esaretten kurtulacaklar, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış olanlardır (et-Tevbe, 9/60). Hanefîler'e göre aşağıda sayılanlara zekât ve fitre verilmez:a) Ana, baba, büyük anne ve büyük babalara,b) Oğul, oğlun çocukları, kız, kızın çocukları ve bunlardan doğan çocuklara,c) Eşine,d) Müslüman olmayanlara,e) Zengine yani aslî ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olan kişiye,f) Babası zengin olan ergen olmamış çocuğa (Merğinânî, el-Hidâye, 2/223-228).