Beyoğlu’nda 40 yıldır sahaflık yapan İşli: Kitap okumayan sahaf olamaz
Beyoğlu’nun kıdemli sahaflarından Emin Nedret İşli, sahaflık mesleğine olan ilgisinin 1970’li yıllarda başladığını ve kitaba olan sevgisinin hiç bitmediğini ifade ederek iyi bir sahaf olmanın kurallarını anlattı. Hiç kitap okumadan ve kitaba ilgi duymadan iyi bir sahaf olmanın mümkün olmadığını söyleyen İşli, “Dükkanı kapattıktan sonra kitapla ilgisini kesmek dükkanı açtığı zaman ise kitapla ilgili olmak çok yanlış ve sizi mesleki açıdan kötüye götüren bir durum. Sahafın sabrı, zamanı ve deposu olacak. Çünkü kitap daima çoğalan bir şey” dedi.
Tuçe GÖLCÜ-Mert ÇOK/ İSTANBUL, (DHA)
Sahaf Turkuaz’ın sahiplerinden Emin Nedret İşli, sahaflığa olan merakının 1970’li yıllarda ağabeyinin Bab-ı Ali’deki İnsel Kitabevi’nde çalışmasıyla başladığını söyledi. Öğrencilik yıllarında Enderun Kitabevi’nde sahaf İsmail Özdoğan’a çıraklık yapan İşli, 1986 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olmuş ancak bu yıllardan sonra tamamen profesyonelleşerek kitap alım satımıyla uğraşan bir sahafa dönüşmüş. 1987 yılından 2024’e kadar kitapçılık yapan İşli, artık sahaflık mesleğinin kıdemlilerinden. Beyoğlu Erman Han’da ortağı Püzant Akbaş ile kurduğu Sahaf Turkuaz’ı işleten İşli’nin oğlu Ümit Gökçe İşli de baba mesleğini devam ettiriyor.
“BEYOĞLU’NUN KIDEMLİ ESNAFI SAYILIYORUM”
Sahaflık mesleğine olan ilgisinin nasıl başladığını anlatan Emin Nedret İşli, “1978 yılında Pertevniyal Lisesi’nden mezun olduktan sonra ilk defa Enderun Kitap Evi’nde bir sahaf ustasının yanında 6 ay kadar sahaflık çıraklığı yaptım. 1970’li yıllardan itibaren ağabeyim Bab-ı Ali’de bir kitapçıda çıraklık yapıyordu. Ben de çocukluk ruhiyatıyla ondan etkilendim, kitap toplamaya başladım ve 1970’li yılların başında o dönemler İstanbul’un tek kitap alım, dağıtım ve satım merkezi olan Beyazıt’taki Sahaflar Çarşısı’na müdavim oldum. Bu devamlılığım 1978 yılında Enderun Kitabevi’nde çıraklıkla devam etti. 1986’dan sonra da tamamen profesyonelleşerek kitap alım satımıyla uğraşan bir sahafa dönüştüm. 1987 senesinden 2024’e kadar Beyoğlu’nda kitapçılık yapıyorum. Artık Beyoğlu’nun kıdemli esnafı sayılıyorum. Burada yaklaşık 40-50 bin adet kitap, dergi, süreli yayın ve diğer malzemelerden oluşan çok ciddi bir stokumuz var. Burada kitap meraklılarına, kitapseverlere, sahaf düşkünlerine hizmet etmeye devam ediyoruz” dedi.
“İYİ BİR KİTAP OKURU OLMAK GEREKİYOR”
İyi sahaf olmanın kurallarını anlatan İşli, “İyi bir sahaf olmak için bir kere iyi bir kitap okuru olmak gerekiyor. Hiç kitap okumadan, kitaba ilgi duymadan iyi bir sahaf olmak mümkün değil. Ayrıca dükkanı kapattıktan sonra kitapla ilgisini kesmek dükkanı açtığı zaman ise kitapla ilgili olmak çok yanlış ve sizi meslek açısından kötüye götüren bir durum. Her kitabı çok yüksek fiyata satmaya gayret etmek yerine, o kitabı okuyacak, araştıracak ve kitaptan önemli bilgiler çıkaracak, insanlara faydalı işler yapacak kişilere ulaştırmaya çalışmak bizim meslek düsturlarımızdan bir tanesi. Sahafın sabrı, zamanı ve deposu olacak. Çünkü kitap daima çoğalan bir şey, sahafın maddi sermayesi az ama kitap olarak sermayesi çok. Dolayısıyla yeri ve deposu olmalı. Bunlar sahaflığın en önemli kurallarından bazıları” diye konuştu.
“BU İNSANLARI SAHAFLAR ÇARŞISI’NDA GÖRDÜM VE ONLARDAN FEYZ ALDIM”
Mesleğe başladığı 1970’li yıllarda sahaflık mesleğini sürdüren pek çok önemli insandan feyz aldığını söyleyen İşli, “Yaklaşık 1 yıl önce kaybettiğimiz İbrahim Manav Bey, Sahaflar Çarşısı’ndaydı. Muhittin Eren’in dükkanı yine Sahaflar Çarşısı’nda devam ediyordu, İsmail Akçay musiki konusunda önemli bir isimdi. Enderun Kitabevi’nin sahibi İsmail Özdoğan Bey Beyazıt’ta mesleğini sürdürüyordu. Karagümrük Cerrahi Tekkesi Hastanesi’nin şeyhi olan Muzaffer Özak, o tarihlerde sahaflar şeyhi sayılıyordu. Ben bu insanları Sahaflar Çarşısı’nda gördüm ve onlardan feyz aldım. Kadıköy’de Sakallı Lütfü Bey ve ben mesleğin en kıdemlilerinden sayılıyoruz. Daha sonra da Genç Lütfü Bey, Bahtiyar Bey gibi arkadaşlarımız da mesleği sürdürüyorlar” ifadelerini kullandı.
“ESKİDEN SAHAF DÜKKANLARI SOHBET MEKANIYDI”
Sahaflığın geleceği üzerine konuşan İşli, şunları aktardı:
“Sahaflığın ne ölmesi söz konusu ne de çok anormal derecede zenginlik ve nur yağması söz konusu. Sahaflık mütevazı bir şekilde sizin geçiminizi sağlayan, hayatınızı sürdürmenizi kolaylaştıran çok keyifli bir meslek dalı. Bu güzel meslekte daima kaliteli, güzel, bilgili, iyi insanlarla karşılaşırsınız ve dolayısıyla sahaf müşterisine ve dostlarına bir sürü şey öğrettiği gibi dostlarından, müşterilerinden de pek çok şey öğrenir. Eskiden sahaf dükkanları bir sohbet, toplantı, kültürel, fikri tartışma mekanıydı ancak bu durum giderek azalıyor. Buna keskin bir uçurum yaratan durumun da maalesef pandemi dönemi olduğunu söyleyebiliriz. Pandemi döneminde sahaflar geçimlerini sağlayabilmek için kurtarıcı olarak internet dünyasını ve bilgisayarın kolaylıklarını keşfetti. Günümüzde kitapçı, sahaf portalları sayesinde pek çok coğrafyaya kitap gönderen ya da oradan kitap temin eden bir konuma geldi. İnternet, sohbet, buluşma, insanların karşılıklı olarak birebir görüşmelerini engelleme açısından maalesef olumsuz bir durum. İnsanların sosyal ilişkilerini azaltıyor ama öbür yandan da sahafın gelirini artırdığı, ilişkisini genişlettiği için internetin çok yararlı bir şey olduğunu, kitapçıya ve sahafa da çok önemli katkılar sağladığını söyleyebilirim. Öte yandan düzenlenen kitap fuarları ve festivallerde gençlerin kitaba olan ilgisini görüyoruz ve bu bizi çok mutlu ediyor.”
“DEMİRÖREN YAYINLARI ÇOK GÜZEL BİR ŞEKİLDE TIPKI BASIMINI YAPTI”
Demirören Yayınları'nın tıpkı basımını yaptığı Fossati albümünü çok beğendiğini söyleyen İşli, “Bir sahaf olarak roman boyutu ve akademik boy kitapları daha çok seviyor ve tercih ediyorum ama bazı prestij kitaplar da çok özel. Mesela bizim antika piyasasında çok zor bulunan, orijinalinin çok kıymetli olduğu kitaplar var. Yani çok yüksek rakamlarla alınıp satılması ve bulunamayacak nitelikte az basılmış olmaları nedeniyle bazı kitapların yapılmış tıpkı basımları var. Onları zaman zaman basıyorlar. Örneğin Demirören Yayınları'nın bastığı bir Fossati albümü var. Mimar Gaspard Fossati Abdülmecid döneminde İstanbul’a mimari olarak birtakım binalar yapmaya gelmiş. Sonra da padişahın izniyle Ayasofya Camii’ni restore etmiş. Onun üzerine Ayasofya ile ilgili müthiş bir gravürlü kitap yapmış. Onun çok zor bulunan nadir olan bu özel kitabı Demirören Yayınları, kutulu ve özel cildiyle çok güzel bir şekilde tıpkı basımını yaptı. O kitabın orijinali öyle bir şey ki zaman içerisinde paranız olsa bile bulmanız çok zor” dedi.