Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Kızılcahamam'da önemli açıklamalar
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti’nin 28. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı için Kızılcahamam’da... Erdoğan toplantının açılış konuşmasını yaptı
Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kızılcahamam Eliz Hotel'de düzenlenen AK Parti 28. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın açılışında konuştu.
Katılımcıları selamlayan Erdoğan, istişare ve değerlendirme toplantılarının 28'incisinde bir değişiklik olduğunu belirterek, bugün yerel seçimlerden sonra sadece yerel yöneticiler ve teşkilatın üst yönetimleriyle bir araya geldiklerini söyledi.
Burada bulunmaktan mutluluk duyduğunu ifade eden Erdoğan, toplantının ülke, millet ve AK Parti için hayırlara vesile olmasını diledi.
Toplantıyı bu kez farklı şekilde gerçekleştirdiklerini aktaran Erdoğan, "Belediye başkanlarımız ve diğer teşkilat mensuplarımızla yapacağımız bu toplantıda değerlendirmelerimizin hassasiyetle olması ve 31 Mart seçimlerinde yaşananlar, yaşadıklarımız, bundan sonra önümüzdeki süreç malum, bu süreci en güzel şekilde değerlendirmek için hazırlıklarımız ve tabii ardından 2024 yerel seçimleri, buna yönelik de yapılacak hazırlıklar, gerek teşkilat yönetimlerinde atacağımız adımlar gerekse yerel yönetimlerde takınacağımız tavırlar çok büyük önem arz ediyor." diye konuştu.
31 Mart seçimlerinde yeniden veya ilk defa seçilen belediye başkanlarını kutlayan ve kendilerine başarılar dileyen Erdoğan, "Arkadaşlar, her seçim bir imtihandır her seçim bir mücadeledir, her seçim bir muhasebe vesilesidir. 31 Mart seçimlerinde bu imtihanı hamdolsun, bakın bütünüyle demiyorum, büyük oranda başarıyla verdik. Bu mücadeleden bir kez daha alnımızın akıyla çıktık. Milletimizden ibranamemizi bir kez daha almayı başardık." değerlendirmesinde bulundu.
"AK Parti'nin ve Cumhur İttifakı'nın tartışılmaz bir başarısı vardır"
Aday adaylığından seçim kampanyasına kadar bu süreçte emeği geçen, katkısı olan, alın teri bulunan herkese şükranlarını sunduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye genelinde AK Parti olarak yüzde 44,4'lük bir oy oranına ulaştık. Bundan önceki yerel seçimlerde böyle bir oranı daha önce yakalamamıştık. Bu sonuç, AK Parti olarak girdiğimiz mahalli idareler seçimlerinde elde ettiğimiz en yüksek ikinci oy oranıdır. Cumhur İttifakı olarak da toplamda yüzde 51,7 gibi hem 16 Nisan Halk Oylaması hem de 24 Nisan Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle uyumlu bir sonuç elde ettik. Karşımızdaki dörtlü ittifakın toplamı ise yüzde 44,5'da kaldı. Oy oranları üzerinden baktığımızda AK Parti'nin ve Cumhur İttifakı'nın tartışılmaz bir başarısı vardır. Bu vesileyle Cumhur İttifakı içinde birlikte mücadele verdiğimiz MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli'ye, ekibini ve tüm MHP'li kardeşlerimize bir kez daha teşekkür ediyorum."
Aynı şekilde belediye başkanlıklarının dağılımında da önemli bir başarıya imza attıklarını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Milletimiz AK Parti olarak bize 15 büyükşehir, 24 il, 516 ilçe ve 203 belde belediyesini yönetme sorumluluğunu vermiştir. Bir başka ifadeyle milletimiz ülkemizdeki toplam bin 389 belediyenin 758'ini AK Parti'li kadrolara emanet etmiştir. Oranlamayı belediye sayısına göre yaptığımızda başarı çıtamızın yüzde 54,2 gibi çok daha yüksek bir noktaya çıktığını görüyoruz. Elbette her seçimde olduğu gibi bu seçimde de kaybettiğimiz ve kazandığımız yerler olmuştur. Mesela 2014 seçimleriyle kıyaslandığında 3 büyükşehir, 12 il, 161 ilçe, 89 belde belediyesini maalesef kaybetmiş bulunuyoruz. Buna karşılık 6 il, 125 ilçe, 89 belde belediyesini de kazandık. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da pek çok il ve ilçe belediyesinin yönetimini devraldık."
"3 ilçe bu tablonun dışında"
İtirazlar sebebiyle seçimin yenilenmesi kararı verilen 3 ilçenin bu tablonun dışında olduğunu belirten Erdoğan, "Ayrıca yaptığımız itirazlar YSK tarafından değerlendirilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleriyle ilgili süreci de sonuna kadar takip ediyoruz, takip edeceğiz." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm bu fotoğraf içinde İstanbul ve Ankara'nın önemle üzerinde durulması gereken yerler olarak öne çıktığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Biz, İstanbul ve Ankara'da kaybetmedik, İstanbul ve Ankara'da tam tersine seçimi kazandık. 'Sayın Genel Başkan ne diyor' diyenleriniz çıkabilir. Çünkü bu süreç içinde bunları yaşadım. Arkadaşlar her şeyden önce kazanmak nedir, kaybetmek nedir bunun üzerinde ayrıca bir durmak gerekir. İstanbul'da 39 ilçenin 24'ünde AK Parti, birinde ittifak ortağımız MHP, 25 ilçeyi Cumhur İttifakı olarak almış bulunuyoruz. Kalan 14 ilçede de muhalefet ipi göğüslemiştir, 25'e 14. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'ndeki toplam 312 üyeden 176'sı AK Parti'ye, 4'ü MHP'ye, 132'si ise diğer partilere mensuptur. Ankara'da da durum farklı değildir. Başkentimizdeki 25 ilçe belediyesinden 19'unu AK Parti, 3'ünü MHP aldı, 22. Ne kaldı onlara? 3 tane. Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi'ndeki 147 üyeden 88'i AK Parti'ye, 19'u MHP'ye, 40'ı diğer partilere mensuptur. İlçelerinde ve belediye meclislerinde ezici çoğunluk elde ettiğimiz her iki yerde büyükşehir belediye başkanlıklarını nasıl kaybettiğimizi elbette sorguluyoruz. Bu hususu enine boyuna araştıracak, tartışacak ve önümüzdeki seçimlere kadar gereken tedbirleri inşallah alacağız."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Seçim Kanunu'ndan doğan itiraz ve düzeltme hakların, bundan önceki seçimlerde de tüm partiler tarafından sonuna kadar kullanıldığını hatırlatarak, "CHP diğer birçok konuda olduğu gibi demokratik hakların kullanılmasında da daima sınıfta kalmıştır. CHP'liler itiraz sürecini hukuki bir mesele olmaktan çıkartarak, seçimlere gölge düşürmeye, milletin kafasında istifham oluşturmaya çalışıyor. Oysa 16 Nisan halk oylamasının ardından CHP Genel Başkanı ve CHP yöneticileri tarafından yapılan açıklamalar arşivlerimizde duruyor. Neler konuştuklarını gayet iyi biliyoruz." diye konuştu.
AK Parti'nin sergilediği olgunluk ve milli iradeye saygının CHP tarafından gösterilmediğine işaret eden Erdoğan, "Öyle ki CHP Genel Başkanı, halk oylamasının sonuçlarını tanımadığını ve hiçbir zaman da tanımayacağını söyleyecek kadar ileri gidebilmiştir." dedi.
"Ciddi bir örgütlü organizasyon söz konusu"
Hiçbir hukuki dayanağı olamadığı halde halk oylamasını iptal ettirmek için Anayasa Mahkemesine başvurulduğunu anımsatan Erdoğan şunları kaydetti:
"Her konuda Anayasa Mahkemesi onlar için en önemli müracaat kapısıdır. Hızlarını alamayıp milli iradenin şekillendiği zemin olan seçim sonuçlarını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) kadar götürmüşlerdir. Tabii CHP'nin bu hukuk tanımazlığı hem Anayasa Mahkememizde hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde karşılık bulamamıştır. Aynı CHP'nin, bugün Seçim Kanunu'muzda yeri olan itiraz yollarını kullandığımız için bizi hedef alması, pervasızca bize saldırması tam anlamıyla trajikomik bir durumdur. İstanbul'da verdiğimiz mücadele sayesinde 15 bine yakın oyu gasbedilmekten kurtarmamız dahi itirazlarımızın ne kadar haklı ne kadar yerinde olduğunu göstermiştir. Düşünün 30 bin fark diyorlardı, bu düşe düşe 13 bin küsüre kadar düştü. Daha da düşecek. Şu anda son yaptığımız itirazlarla, son verilerle düşmeye devam ediyor. Burada çok ciddi bir örgütlü organizasyon söz konusu.. Elimizdeki belgeler bunu gösteriyor. Kamu yöneticiliği, bu vasfı taşıyanların memur sıfatıyla orada olması gerekirken, kamu yöneticisi olmadığı halde birçok bankalardaki adeta işçi statüsünde diyebileceğimiz kişilerin sandıklara memur gibi sokuşturulması yenilir yutulur, bugüne kadar uygulanmış bir şey değildir. İş Bankası, Şekerbank, Garanti Bankası, FİBA gibi bu bankaların yüzlerce, binlerce mensubu buralarda memur statüsüyle görev almıştır. "
"Partimize verilen oyların takibini elbette yapacağız"
Erdoğan, İş Bankası'ndan dün yapılan açıklamayı anımsatarak, "Biz zaten sizin bilginiz dahilindedir diye bir iddianın içinde değiliz ama sizin görevlilerinizi buralarda görev aldığını ifade ediyoruz. Sandığın itibarını zedelemeden, demokrasimize gölge düşürmeden, kurumlarımızı yıpratmadan, milli iradenin en doğru biçimde tecelli etmesi için partimize verilen oyların takibini elbette yapacağız." dedi.
Birçok başka gerekçeler olduğunu bunların üzerinde durmayacağını ifade eden Erdoğan, daha çok yerel yönetimlerden sorumlu seçim işleri başkanı ile yerel yönetimlerinden sorumlu genel başkan yardımcısının sunumlarında bu konular üzerinde durabileceğini, katılımcıların da sorular yöneltebileceğini söyledi.
Bugün bu toplantıyla beraber büyükşehir belediye başkanlarıyla birebir görüşmeler yapmak istediğini bildiren Erdoğan, "Ki bir yapılanma var, 'bu yapılanmanın üzerine giderken, neler yapacağız, ne gibi adımlar atacağız ve önümüzdeki süreci başta büyükşehirler olmak üzere nasıl değerlendireceğiz' bunu konuşmamız lazım." ifadelerini kullandı.
"Son ana kadar biz hukuk mücadelemizi sürdüreceğiz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
"'Şeriatın kestiği parmak acımaz' diyerek, içimize sinse de sinmese de Yüksek Seçim Kurulunun verdiği karara uyacağız. Ancak şimdi şöyle bir şey konuşuluyor; 'AK Parti aslında umudunu kesti'. Arkadaşlar, buradan şunu çok açık net söylüyorum; son ana kadar biz hukuk mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu bir normal yargı mücadelesi olmaktan aslında seçim hukukuna yönelik bir mücadeledir. Bunu da sonuna kadar sürdürmekte kararlıyız. Zira öyle bir şey burada var ki milletimiz diyor ki; 'Bu İstanbul benim içime sinmedi, burada bir şaibe olduğu kesin ve bu şaibenin giderilmesi şart ki rahatlayalım.' Daha ilk andan itibaren belediye başkan vekillerinin odalarındaki kilitlerinin göbeğini sökecek kadar bir hırsı... Yav zaten kazandıysan buralara size teslim edilecek. Dur bakalım, daha Mecliste yapılacak olan seçimler var. Ne oldu? Mecliste seçimler yapıldı. Meclisteki seçimlerde İstanbul'da tüm belediye başkan vekilliklerini bizim arkadaşlarımız kazandı. Bunun yanında tüm komisyonları bizim arkadaşlarımız kazandı.
Şimdi önümüzde encümen var. Encümenin beş tanesi seçilmiş, beş tanesi atanmış artı bir de belediye başkanı... Bunu da ben, şahsen demokrasiye uygun bulmuyorum. Çünkü demokrasi seçilmişlerin egemen olduğu bir yerdir, atanmışların değil... Öyleyse buradaki dengesizliği gidererek, atanmışları seçilmişlerin üzerine egemen kılmanın bir anlamı yok. Demek ki şimdi yapılacak olan yerel seçimlerle ilgili bir düzenlemenin parlamentoda gözden geçirilişinde bunu bir defa ele almamız şart. Atanmış, seçilmiş... Encümende atılmışlar mı hakim olacak seçilmişler mi? Tabii ki seçilmişler... Bunun çalışmasının yapılması lazım. 'Efendim, geçmişte şöyleydi'... Geçmişte öyle diye ilanihaye böyle mi devam edecek? Yanlışın neresinden dönersek kardır anlayışıyla, bu yanlışı düzeltmemiz lazım."
Tüm bu tartışmaların AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak 31 Mart seçimlerinden zaferle çıkıldığı gerçeğini değiştirmediğine işaret eden Erdoğan, "Seçim öncesinde ve sonrasında ortaya çıkan tablo ışığında önümüzdeki döneme daha iyi hazırlanacak, milletimize mahcup olmamak için elimizden geleni yapacağız. Biz, 'Artık bu iş bitti, kaybettik' noktasında değiliz. Hakkımızı, elimizdeki tüm hukuki verilere dayalı olarak arayacağız. Bunun çalışmasını da sürdürüyoruz. Onun için ben bir kez daha her birinizi ayrı ayrı tebrik ediyorum." diye konuştu.
Dışarıyla bir mücadele verirken, içeride kendilerine yanlış yapanların bulunduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun yeni bir şey değil, bunun ilk insanla başlayan bir süreç olduğunu, ilk insan Habil ile Kabil arasındaki o sürecin hala devam ettiğini ve kıyamete kadar da devam edeceğini anlattı.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Şimdi de birçok dönem bunu yaşadık maalesef içimizde belli seviyelere gelen, belli noktalara gelenlerin yaptığı çalışmalar yenilir yutulur cinsten değil. Bu davanın adamı olduğunu söyleyenler bütün seçim kampanyası boyunca, bu adamlar neredeler? Bunlar nereye gittiler? 'Efendim ben beğenmedim.' Sen beğenmeyebilirsin. Yani biz herkesin beğeneceği isimleri bulma başarısını ne zaman gösterdik ki bugün de göstereceğiz? Böyle bir şey olabilir mi? Burada bir yönetim varsa bu yönetim çalışmalarını yapar, istişarelerini yapar. Bunun neticesinde de bir karar verir. Bu karara da hep birlikte uyarız. Ve bu işte bir teşkilatın ahlakıdır. Ama bu teşkilatın ahlakından mahrum olanlar kendilerini hiçbir zaman anlatamayacaklar bunu bilmeleri lazım. Şunu açık, net ifade ediyorum, bilesiniz ki bu teşkilat sadece Ankara'da kabuğuna çekilmiş olan bir teşkilat değildir. Hangi ilde neler oluyor, hangi ilçelerde neler oluyor bunların hepsi bize geliyor. Nerede neler olduğunu, nerede neler döndüğünü bunların hepsini de biliyoruz. Gün ola harman ola. Zamanı geldiğinde tabii ki bizler bu teşkilatın geleceği için de bunların hesabını sormasını biliriz. Bunları biz sırtımızda taşıyacak değiliz. Çünkü biz bunu bir hareket olarak görmüyoruz. Bu parti bir davadır. Dolayısıyla bu davaya gönül verenler bu davanın evet sır küpü içerisinde kendilerini sıkı tutmaları gerekir. Eğer tutmazsa o zaman kusura bakmasınlar. Biz bu yola böyle çıktık, böyle yürüyoruz, böyle yürüyeceğiz. Bizi diğerlerinden ayıran budur zaten."
"Derinlemesine çalışıyor, hazırlıklarımızı yapıyoruz"
Eskilerin, "Nasılsın?" diye sorulduğunda, "sıratı geçince belli olacak" diye cevap verdiğini belirten Erdoğan, siyasette de nasıl olunduğunu seçim sonuçlarının ortaya çıkardığını kaydetti.
Milletin bu seçimlerde kendilerine, "Çalışın, bekamıza istiklal ve istikbalimize sahip çıkın, projelerinizi hayata geçirin, hedeflerinizden kopmayın" mesajı verdiğine değinen Erdoğan, bununla birlikte 10 ay önceki seçimlerde yüzde 60, yüzde 70 oy aldıkları kimi ilçelerde belediye başkanlıklarını kaybetmiş olmalarının anlattığı mesajı da göz ardı etmediklerini belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kırşehir, Bayburt, Erzincan, Bolu, Karaman gibi yerlerde il düzeyinde Yozgat, Erzurum, Kırıkkale gibi yerlerde ilçe düzeyinde pek çok örnekte bu sıkıntıyı yaşadık. Bu konularda da derinlemesine çalışıyor, hazırlıklarımızı yapıyoruz." dedi.
Bu muhasebeyi yaparken asıl gündemlerinden kopmayacaklarını vurgulayan Erdoğan, "Önemli olan Türkiye'nin güvenlikten ekonomiye kadar her alanda gerçekten kritik bir süreçten geçtiği şu dönemde sapa sağlam durmak, birliğimize ve beraberliğimize sahip çıkmaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, milletin beklentilerine cevap verebilmek için önce bunu başarmaları gerektiğini ifade etti.
"Hareketimizin mayasında ahde vefa vardır"
Değişimin hayatın bir gerçeği olduğunu belirten Erdoğan, her anlamda ihtiyaç duyulan değişimleri adım adım gerçekleştireceklerini vurgulayarak, konuşmasına şöyle devam etti:
"Tabii bu adımları birileri istediği için değil, kendi ihtiyaçlarımıza göre atacağız. Değişim demek her şeyi toptan tepe taklak etmek anlamına asla gelmez. Bizim hareketimizin mayasında ahde vefa vardır. Bu dava için verilen her emek önemlidir, değerlidir. Hiçbir emeği hiçbir birikimi hiçbir potansiyeli heba etmeyeceğiz. Aynı zamanda yeni değerlerle yeni kadrolarla yeni hedeflerle saflarımızı genişletip, güçlendireceğiz.
Şairin dediği gibi 'Çınarız bizleri sel götüremez/Biz dağız esmeyle yel bitiremez/Yedi düvel bize güç yetiremez/Allah fille değil, ebabilledir.' Biz kendini bugün adına 'Türkiye' dediğimiz binlerce yıllık hak davasına vakfetmiş neferleriz. Bunun için de karşımıza çıkan meşakkatleri dervişane bir anlayışla göğüslemek mecburiyetindeyiz. Hiçbir zorluğun sonsuza dek sürmeyeceğini biliriz. Her zorluğun bir imtihan olduğuna iman ederiz. Daha kötüsüne maruz kalmadığımız için dua eder, mücadeleyi asla elden bırakmayız. Böyle dönemlerde yanımızda olanları da karşımıza dikilenleri de unutmayız. biz siyasette hiçbir zaman sosyal mühendislik oyunlarından vesayet güçlerinin veya dışarının desteğinden medet ummamış, sadece Allah'ın yardımına ve milletin desteğine güvenmiş bir hareketiz. Milletimizle aramızdaki gönül bağının derinliğini anlamayanlar küçük kazanımlardan büyük sonuçlar çıkarmaya çalışıyor. Halbuki biz sırtımızı sadece Allah'a ve milletimize yaslamış bir kadro olarak sürekli kendimizi yenileyerek yolumuza devam ettik, devam edeceğiz. Yunus Emre'nin dediği gibi, 'Biz sevdik aşık olduk, sevildik maşuk olduk. Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası.' Rabbim her birimize son nefesimize kadar bu kutlu yolda yürümeyi nasip etsin."
"Kanaatlerinizi açık yüreklilikle paylaşmanızı istiyorum"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin hakemliği dışında bir hakemi bugüne kadar tanımadıklarını vurgulayarak, "Bizim milletimiz, basiret ve feraset sahibidir. Bizim milletimiz, keskin bir kavrayışla meselelere yaklaşan bir millettir. Binlerce yıllık tecrübenin ürünü olan Anadolu irfanı dün olduğu gibi bugün de yarın da bizim en önemli rehberimizdir. Her zaman söyleriz. Barika-i hakikat, müsademe-i efkardan doğar. Yani hakikatin kıvılcımı farklı fikirlerin çarpışmasıyla ortaya çıkar. Sizlerden istişare toplantımız sırasında vicdanınız ve fikirlerinizle sözleriniz arasına perde koymadan kanaatlerinizi bizimle açık yüreklilikle paylaşmanızı istiyorum." değerlendirmesini yaptı.
Kadro olarak sadece şehit ve gazilerin emaneti olan kutlu bir davayı sırtlamadıklarını, aynı zamanda büyük ve güçlü Türkiye sevdasına da can verdiklerini belirten Erdoğan, " Devletimizin 2200 yıllık köklü geçmişinden aldığımız güçle ülkemize yeni bir vizyon ve özgüven kazandırdık." diye konuştu.
Erdoğan, ekonomik, siyasi, diplomatik olarak içerideki ve dışarıdaki belli odaklar tarafından söndürülmeye çalışılan milletin umut ışığını tekrar canlandırdıklarını vurgulayarak, şunları söyledi:
"Biz bu mücadeleyi kendimiz için değil, evlatlarımızın geleceği, vatanımızın bekası için veriyoruz. Kefenimizi giyerek çıktığımız bu kutlu yolculukta Hakk'ın rızasından daha büyük bir şeref, milletin sevgisinden daha büyük bir sevda tanımıyoruz. Bunun için sırtını terör örgülerine dayayanlar bizi anlayamaz. İkbalini siyaset mühendisliklerinde görenler bizi idrak edemez. Türkiye karşıtı senaryoların figüranlığına razı olanlar bizim mücadelemizi kavrayamaz. Esen rüzgara göre yön değiştirenler sırça köşklerinde yüksek siyasetçilik oynayanlar bizim verdiğimiz kavganın sırrına eremez."
"AK Parti milletin partisidir, 82 milyonun çatısı olmaya taliptir"
"Buradan şu gerçeğin bir kez daha altını çizerek tekrarlamak istiyorum AK Parti milletin partisidir. Bunun için de 82 milyonun her bir ferdinin çatısı olmaya taliptir." ifadelerini kullanan Erdoğan, Türkiye'yi ve Türk milletini hedeflerine ulaştırmak için herkese kucak açtıklarını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 2001 yılında milletin umudu olarak vücut bulduklarını hatırlatarak sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugüne kadar nasıl aynı azimle ülkemize hizmet etmişsek inşallah bundan sonra da can borumuz olan insanımız için çalışmayı sürdüreceğiz. Eğilmeyecek, bükülmeyeceğiz. Zehirli oklarını partimize saplamak için dört bir yanda mevzilenmiş fırsatçılara bu meydanı bırakmayacağız.
Saflarımızı sıklaştırarak, kardeşliğimizi perçinleyerek, dostluğumuzu daha da güçlendirerek yolumuza devam edeceğiz. Kavlimize, ahdimize ve 15 Temmuz gecesi meydanlarla kurduğumuz ittifaka olan bağlılığımızı sonuna kadar sürdüreceğiz."
"Sandıklar kapanıp oylar sayıldıktan sonra seçim geride bırakılır"
Seçim dönemlerinde siyasi rekabetin kızıştığını, tansiyonun yükseldiğini, söylemlerin keskinleştiğini belirten Erdoğan, "Ancak bizim siyasi kültürümüzde sandıkların kapanıp oyların sayılmasıyla beraber seçim dönemi de geride bırakılır. Seçim dönemiyle icraat döneminin dinamikleri farklıdır. İcraat döneminde tüm enerji ve vakit ülkenin meselelerinin çözümüne, millete hizmet yoluna hasredilir." diye konuştu.
Erdoğan, 'Kızgın demiri soğutalım' çağrısıyla işte bu ince noktaya dikkat çektiğini vurgulayarak şunları kaydetti:
"Çünkü biz hep önce Türkiye diyen, önce Türk milleti diyen, önce kardeşlik, önce demokrasi, önce yatırım, üretim, istihdam, büyüme, ihracat diyen bir parti olduk. Ülkemizin milli meselelerinde uzlaşmanın, dayanışmanın, asgari müştereklerde bir araya gelmenin önemini en iyi biz biliyoruz. Terör, güvenlik ve ekonomi başta olmak üzere Türkiye'nin bekasına yönelik tehditleri 82 milyon olarak hep beraber göğüslememiz gerekiyor. Türkiye'nin kalbi o kadar büyük, gönlü o kadar geniştir ki bu millete hüsnü niyet besleyen herkese kucak açar, derdiyle dertlenir."
"Cumhur İttifakı bu ortak paydanın lokomotifidir"
Türkiye'nin birliğini muhafaza ettiğinde ve kardeşliğini büyüttüğünde büyük devlet olduğuna işaret eden Erdoğan, "Ne zaman içimize kapanmış, birbirimizle kavga etmişsek işte o zaman kaybettik. Gün bir olma, iri olma, diri olma, kardeş olma, hep birlikte Türkiye olma günüdür. Gün 82 milyon olarak tıpkı bir duvarın tuğlaları gibi birbirimize kenetlenme günüdür. Bizim nazarımızda Rabiamız tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet ilkesine inanan herkes, Türkiye ortak paydasında zaten buluşmuş demektir." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Cumhur İttifakı'nın bu ortak paydanın lokomotifi, itici gücü ve en büyük temsilcisi olduğunu söyledi. "Zihnini, gönlünü terör örgütlerinin, dış güçlerin emrine vermemiş herkesi Türkiye ortak paydasında buluşmaya davet ediyoruz." diyen Erdoğan şöyle devam etti:
"Bu ülkedeki tek kutuplaşma Türkiye ortak paydasında buluşanlar ile terör örgütlerinin safında yer alanların kutuplaşmasıdır. Onun dışında bir kutuplaşma bilmiyoruz, tanımıyoruz. Ülke olarak böyle bir kutuplaşmaya da ihtiyacımız yoktur. Biz kendimizi tıpkı 15 Temmuz'da olduğu gibi gerekirse canımız pahasına bu vatana ve millete hizmet yoluna adadık."
Konuşmasında Namık Kemal'in Hürriyet Kasidesi şiirinden dizeler okuyan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Günümüz Türkçesiyle ifade edecek olursak, 'Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten, mürüvvet sahibi mazluma el çekmez yardımdan, gerçek mayası vatan toprağıdır vücudun, gam tutmaz vatan yolunda toprak olursa. Bıkmadan, usanmadan, durup dinlenmeden halka hizmet yolunda yürümeye devam edeceğiz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlayışla gönüller fethetmenin, kalplar kazanmanın peşinde olduklarının altını çizerek, "Biz milletimize borcumuzu hizmet çıtasını sürekli yükselterek ödemeye çalışıyoruz. Buna karşılık birileri de iftiralarıyla, yalanlarıyla, çarpıtmalarıyla, hırslarıyla sürekli ülkemizi kısır gündemlere hapsetmenin gayreti içindedir." dedi.
"CHP hadiseyi yine çığırından çıkardı"
Çubuk'taki şehit cenazesinde yaşanan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik saldırıyı da değerlendiren Erdoğan şunları kaydetti:
"CHP zihniyeti hep yaptığı gibi geçtiğimiz hafta bir şehit cenazesinde yaşanan müessif bir hadiseyi yine çığırından çıkarmaya çalıştı. Sadece bununla kalmayıp işi hem şehitlerimizin yakınlarına hem topyekun milletimize hem de çalışma arkadaşlarımıza hakarete vardırdılar.
Sınırlarımızın içinde ve dışında yürüttüğümüz terörle mücadele operasyonlarında, istiklal ve istikbal davamız uğrunda hayatlarını kaybeden tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Yakınlarına ve silah arkadaşlarına özellikle başsağlığı temennilerimi ifade ediyorum."
"PKK ile iş birliği yapanlar daha özenli hareket etmeli"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehit cenazesine katılmanın, ailenin acısını paylaşmanın herkesin hakkı olduğuna dikkat çekerek sözlerine şöyle devam etti:
"Güzel de bir şeydir ancak seçim sürecinde kendini PKK'nın güdümünden kurtaramamış, PKK ile iş birliği yapmış olanların daha dikkatli olmak, daha özenli hareket etmek zorunda olmaları gerekir.
Acaba buraya gitmek ne getirir ne götürür? Çünkü bu şehit nereden geliyor? Senin iş birliği yaptığın o PKK'nın canavarlarının, alçaklarının siyasi görüntüsü olan HDP ile sen iş birliği yapmışsın. Yani şimdi bunu söylemeyelim mi? Bunu yutalım mı? Benim Mehmedimi şehit edenlerin siyasi görüntüleriyle iş birliği yapacaksın, el birliği yapacaksın, güç birliği yapacaksın, bunları yutalım. Yutmayacağız arkadaşlar, bunları söyleyeceğiz.
Dağ ile anlaşacaksın, dağ ile el tutacaksın, dağ sana talimat verecek, bunları hep televizyonlarda izledik. İşte HDP Ankara, İstanbul, Antalya, buralarda seçime girmeyecek. Ve sen onlarla dayanışma içinde olacaksın, iş birliği halinde olacaksın, ondan sonra da kalkıp Çubuk'a gideceksin, şehidimin cenazesine."
"Ben Cumhurbaşkanı olarak gitmeden sorduruyorum"
Kılıçdaroğlu'na "Benim Çubuk'taki köylümü, o kardeşlerimi hiç düşünmüyor musun ya 'Onlar acaba benim oraya gidişimi nasıl karşılayacak' diye?" sorusunu yönelten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ben bir Cumhurbaşkanı olarak bir şehit evine gittiğim zaman önce soruyorum, sorduruyorum acaba gidişim rahatsız eder mi etmez mi diye. 'Memnun oluruz' derlerse gidiyorum. 'Bir sıkıntı var' derlerse gitmiyorum. Niye? İkinci bir sıkıntıyı niye yaşatayım? Herkes benim gibi düşünmek zorunda değil, herkes beni sevmek zorunda da değil." diye konuştu.
"Sen siyasi istismar için oraya gidiyorsun"
"Dolayısıyla yaptığım bir görevi de bir siyasi istismar vesilesi haline getirmenin hiçbir anlamı yok" ifadelerini kullanan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Sen siyasi istismar için oraya gidiyorsun, şehit için değil. Çıkıyor bunların bazı hokkabazları, diyor ki 'Hükümetten kimse orada yoktu.' Benim genel başkan yardımcılarımdan tut Savunma Bakanıma varıncaya kadar hepsi cenaze merasiminde bulundular. Ama bunlar maalesef bir bilgi kirliliği ortaya koymak için bunları yapıyorlar. Aynı şekilde Cumhur İttifakı'ndan genel başkan yardımcısı buraya katılıyor, milletvekillerimiz katılıyor."
"Adeta sen zaten orada hiç yoksun"
Çubuk'un oy potansiyelinin ortada olduğunu belirten Erdoğan, "Burada Cumhur İttifakı'nın yüzde 72 gibi bir potansiyeli var. Adeta sen zaten orada hiç yoksun. Ve kalkıyorsun o köyü terörist olarak ilan ediyorsun dolaylı yollardan." dedi.
CHP'lilerin saldırı sonrasındaki ifadelerini de eleştiren Erdoğan, "Yani nasıl ifadeler kullandıklarının da farkında değiller. Ortada böylesine bir hassasiyet varken katili PKK olan şehidimizin cenazesine katılımın usüllere uygun şekilde yani gereken yerlere bilgi verilip tedbir alınmasını sağlayacak şekilde yapılması gerekir. Sen bunu da yapmadın, yapmadınız, gereken yerler bellidir." diye konuştu.
"Aile de zaten gelmenizi istemiyor"
Erdoğan, şehidin ailesinin de Kemal Kılıçdaroğlu'nun cenazeye gelmesini istemediğini dile getirerek, "Buna rağmen oraya gidiyorsunuz. Hiç kimsenin şiddete maruz kalmasını tasvip etmedik, etmeyiz. Geçmişte kendi arkadaşlarımızın başına gelenleri, benzer hadiseleri ve bu CHP yöneticilerinin verdiği tepkileri gayet iyi biliyoruz." şeklinde konuştu.
"Bakanımıza bir geçmiş olsun temennisinde bulunmadın"
Kılıçdaroğlu'nun, Bekir Bozdağ'a gerçekleştirilen saldırı sonrasında geçmiş olsun dileğinde bulunmadığını kaydeden Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Aynı şekilde Enerji Bakanımız Taner Bey'e CHP'liler tarafından yapılan saldırı ve sizin besleme medyanızın nasıl başlıklar attığı, bunların hepsi bizim gündemimizde var. Nasıl başlıklar attıklarını biliyoruz. CHP'nin Çubuk'ta yaşanan hadiseyi mecrasından saptırarak işi şehitlerimize, terörle mücadeleye, AK Parti'ye, hükümete ve millete karşı bir nefret kampanyasına çevirmeye çalışması yanlıştır."
"Kız yurduna saldıracak kadar gözü dönen CHP'liler..."
"İstanbul'da zafer sarhoşluğu içinde Şişli'de belediyenin hemen 100 metre ötesinde bir kız yurduna saldıracak kadar gözü dönen CHP'lilerin, şehit cenazesinde tepki gösteren Çubuk halkını 'teröristler' gibi çirkin bir ifadeyle yaftalamaya hakkı yoktur." diyen Erdoğan, "O yurttaki kızlarımızın o geceyi nasıl geçirdiklerini, Bay Kemal, biliyor musun? Buradan acaba zerre kadar siz bir endişeye kapıldınız mı? Ondan sonra kızlar, gençler, şunlar, bunlar deyip duruyorsun. Sizin bu konularda zerre kadar hassasiyetiniz yok. Biz sizin cibilliyetinizi de geçmişinizi de biliriz." değerlendirmesinde bulundu.
CHP'nin seçim sonrası bazı davranışlarıyla eline güç ve imkan geçirmesi halinde milletin değerlerine, devletin kurumlarına ve kadrolarına, masum insanlara neler yapabileceğinin işaretlerini verdiğini belirten Erdoğan, CHP'li kabul edilebilecek belediyelerde işçi kıyımlarının başladığını söyledi.
Erdoğan, CHP'li başkanların yönettiği belediyelerde asgari ücret ilan edilmesini eleştirerek, "Ne asgari ücreti ya? Bu asgari ücreti biz zaten ilan ettik. Kimi aldatıyorsun?" dedi.
"CHP'nin nefret söyleminin ülkenin siyasi iklimini zehirlemesine asla izin vermeyeceklerini" ifade eden Erdoğan, bunun için ne gerekiyorsa yapacaklarını vurguladı.
Erdoğan, milletin hakkını, hukukunu, kazanımlarını, geleceğini korumak için gece gündüz çalışacaklarını belirterek, Türkiye'yi terör örgütlerinin kanlı pençelerine teslim etmeyecekleri gibi sınırların dibinde kurulan tuzakları bozmayı, ekonomiye yönelik sabotajları engellemeyi sürdüreceklerini bildirdi.
"İstiyorlar ki bu ülkeyi milletin yüzde 52'lik oy oranıyla vazife verdiği bizler değil de sadece yüzde 30'da kalan CHP ve onun şürekası yönetsin." diyen Erdoğan, bu anlayışın, faşizm ve diktatörlük özlemi, demokrasi hazımsızlığı olduğunu kaydetti.
"Bu kişileri görmezden gelemiyoruz"
Ormancının gövdesine baltayı vurduğu ağacın "Sapı bendendir." diye hayıflandığını ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bizi CHP'nin, HDP'nin yaptıklarından ziyade 2002 yılına kadar beraber yol yürüdüğümüz birilerinin sözleri, duruşları, izlediği politikaları üzüyor. Seçimlerde aldıkları oy oranı ne olursa olsun mirasçısı olduklarını iddia ettikleri misyonun hatırı sebebiyle bu kişileri görmezden gelemiyoruz. AK Parti'nin hizmetine talip olduğu büyük medeniyet davasının temelinde Hakk'a ve halka hizmet şiarı vardır. Malum partinin başındaki zat çıkıyor, bu hizmetleri kötülemek için olmadık sözler söyleyebiliyor. Mesela çıkıp 'Ardahan'da, Iğdır'da, Şırnak'ta üniversite kurmanın hangi mantığı var? Hocası var, talebesi yok.' diyor. Adama sormazlar mı 'Tabelası var, binası yok'. Mesela çıkıp 'Hangi akıllının başına İstanbul'da Çamlıca'nın tepesine 60 bin kişilik cami yapmak gelir? Bir kere doldursunlar ellerini öperim' gibi bir hezeyanı dile getirebiliyor. Ben öptürmem çünkü temiz elimi kirletmem."
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun, "Çıkıp hangi akıllının Çamlıca'nın tepesine 60 bin kişilik bir cami yapmak gelir. Bir kere doldursunlar ellerini öperim." şeklindeki sözlerini anımsatan Erdoğan, "Hale bak bu ne tarih bilmezliktir. Sen Sultanahmet Camisi'ni, Selimiye'yi, Süleymaniye Camisi'ni, Yavuz Selim Camisi'ni, Fatih Camisi'ni o zamanın nüfusuna göre acaba nasıl değerlendireceksin? O zaman bunları yapmışlar." tepkisini gösterdi.
Şu anda İstanbul'un 15 milyonu aşkın nüfusunun bulunduğunu ve Anadolu yakasında bir tane selatin camisinin bulunmadığını, önce Mimar Sinan Camisi'ni ardından da Büyük Çamlıca Camisi'ni yaptıklarını aktaran Erdoğan, "Ey zavallılar, bunlar mühürdür, mühür. O boğaza girip o boğazdan çıktığın zaman işte Büyük Çamlıca Camisi'ni göreceksin. Ben inanıyorum ki bunlara oy verenler de herhalde bu sözlerden sonra hesaba çekeceklerdir." diye konuştu.
"Rahmetli Erbakan Hocamız kalksa herhalde bunu karşılıksız bırakmazdı"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Iğdır, Ardahan, Şırnak gibi illere üniversiteleri götürdüklerini, bunun ilim merkezlerinin gençlerin ayağına gitmesi anlamına geldiğini belirterek, ecdadın da buralara medreseler kurduğunu ve o dönem onlara kimsenin "Ne işiniz var buraya gelip medrese kurdunuz?" demediğini vurguladı.
Erdoğan, "Bu nasıl bir tarih bilmezliktir. Memleketi olan Sivas'ta medreseler var mı, var. Kimse der mi acaba Sivas'ta ne işi var medresenin? Ama öyle bir tarih bilmezlik var ki şu anda rahmetli Erbakan Hocamız kalksa mesela bunun 'hızlı trenin Sivas'a yapacağı tek kolaylık göçü hızlandırmaktır' ifadesinde herhalde bunu karşılıksız bırakmazdı. Bunları söyleyecek kadar maalesef siyasetten de nasibini almamış. Maalesef kalkıp teknolojiden, ileri teknolojiden benim oradaki vatandaşlarımı mahrum etmenin ne yazık ki hesabı içerisine girmiş." dedi.
Hazreti Mevlana'nın "Cahil insan gülün güzelliğini görmez, gider dikenine takılır." sözlerini anımsatan Erdoğan, "İşte tam da bu kafayı tarif eden veciz bir söz." dedi.
"Büyük Çamlıca Camimizi cuma günü resmen hizmete alacağız"
AK Parti'nin Türkiye'yi daha önce hiç olmayan hızlı trenle tanıştırmış bir parti olduğunu, bugüne kadar bin 213 kilometre hızlı tren hattının hizmete açıldığını söyleyen Erdoğan, Ankara, İstanbul, Sakarya, Kocaeli, Bilecik, Eskişehir, Konya hatlarının bilfiil çalıştığını ve yüzde 90 doluluk oranıyla hizmet verildiğini dile getirdi.
Bunun yanında bin 640 kilometre uzunluğunda yüksek hızlı tren hattının inşasının sürdüğünü ve bunlardan Ankara-Kırıkkale-Yozgat-Sivas güzergahında gelecek yıl yolcu taşımacılığına başlanacağını bildiren Erdoğan, Ankara-İzmir, Bursa-Bilecik-Konya-Karaman Ulukışla, Mersin-Gaziantep hatlarının da birkaç yıla kadar hizmete gireceğini kaydetti.
Erdoğan, "Hizmete açtığımız ve inşa ettiğimiz her hızlı tren projesini ülkemizin aydınlık geleceği için yaktığımız bir ışık olarak görüyoruz. Allah nasip ederse Çamlıca Camimizi de ramazan öncesi, önümüzdeki hafta cuma günü resmen hizmete alacağız." açıklamasında bulundu.
Üniversitelerin Türkiye için yapılan en önemli hizmetlerden bir diğeri olduğunun altını çizen Erdoğan, Türkiye'nin geçmişte her yıl milyonlarca öğrencinin üniversite sınavına girdiği ama pek azının bu imkana erişebildiği bir ülke durumunda olduğunu hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 81 ilin tamamında üniversite açarak gençleri yükseköğrenim için evlerinden binlerce kilometre öteye gitmekten kurtardıklarının altını çizerek, Ardahan Üniversitesinin 5 binin üzerindeki öğrencisi, 317 öğretim elemanıyla Türk gençleri ve 11 farklı ülkeden gelen gençlere hizmet verdiğini söyledi.
"Çamlıca Camisi'ni küçümsemek, gereksiz görmek hangi akılla izah edilebilir"
"Bay Temel, 'öğretim üyesi yok, öğrencisi yok.' diyorsun. Buyur rakamları veriyorum sana." diyen Erdoğan, Iğdır Üniversitesi'nin 6 bin 500'e yakın öğrencisi, 278 öğretim elemanıyla faaliyetlerini sürdürdüğünü, zor bir coğrafyadaki Şırnak Üniversitesinin 3 bine yakın öğrencisi ve 282 öğretim elemanıyla faaliyet gösterdiğini bildirdi.
Halen devam eden yatırımlar ve projelerle bu üniversitenin yakında öğrenci sayısını ikiye, üçe katlamaya hazırlandığına işaret eden Erdoğan, şunları söyledi:
"Biz ülke genelinde üniversite sayısını 76'dan 130 ilaveyle 206'ya, akademik personel sayısını 70 binden 96 bin ilaveyle 166 bine çıkartmış olmamızla iftihar ediyoruz. Bugün üniversitelerimizde açıköğretim programlarıyla birlikte 8 milyon kendi öğrencimiz, 148 bin de yabancı öğrenci eğitim-öğretim görüyorsa bu ancak takdir edilecek bir tablo olabilir. Hele hele İstanbul'a taktığımız son gerdanlık olarak gördüğüm Büyük Çamlıca Camisi'ni küçümsemek, gereksiz görmek hangi akılla izah edilebilir, bilmiyorum. Milletimizin bu hezeyan sahiplerine hak ettikleri dersi vereceğine inanıyorum."
"Türkiye'nin diğer pek çok devletin ve toplumun aksine utanacak bir geçmişi yoktur"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'yi özellikle uluslararası alanda sıkıştırmak için kullanılan araçlardan birinin de "Ermeni meselesi" olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Bu konuyla alakalı olarak Türkiye'nin diğer pek çok devletin ve toplumun aksine utanacak bir geçmişi yoktur. Özellikle bin yıllık yurdumuz Anadolu'da hep ahlakımızla, vicdanımızla, irfanımızla, imanımızla ve gücünü bunlardan alan yüreğimizle, bileğimizle var olduk, büyüdük, mücadele ettik. Bir asır önce bu topraklarda yaşananların bir mağduru varsa o da bizim milletimizdir. Balkan Savaşları sırasında ve sonrasında kadınıyla, çocuğuyla, yaşlısıyla 2 milyon kardeşimizi maalesef kurban verdik. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Rus ve Ermeni işgalleri sırasında yine bir bu kadar daha sivil vatandaşımız katledildi.
Dikkat ediniz, Çanakkale, Sarıkamış, Galiçya, Filistin, İstiklal Harbimiz, terörle mücadele dönemi gibi çok ciddi askeri kayıplar verdiğimiz yerleri saymıyorum. Burada sözünü ettiğimiz kayıplar, tamamen sivil kayıplardır. Ermeni tehciri bir asır önce işte bu büyük acıların önünü kesmek için başvurulan bir yöntemdir yani bir hicrettir. Şayet Ermenilere karşı iddia edildiği gibi bir yola başvurmuş olsaydık bugün Avrupa'dan Amerika'ya, Kuzey Afrika'dan Kafkasya'ya kadar geniş bir alanda yaşayan milyonlarca Ermeni'den söz edilemezdi. Tehcir dönemin zor şartlarında bir keyfiyet değil, bir mecburiyet olarak uygulandığı için elbette ciddi sıkıntılar ve acılar yaşanmıştır. Ama tüm bunların konuşulacağı, tartışılacağı, hakikatlerin aranacağı yer ülkelerin parlamentoları ve yönetim binaları değildir; bu hakikatlerin aranacağı yer arşivlerdir. Bunu yapacak olan da tarihçiler, bilim insanlarıdır."
Her konuda olduğu gibi Ermeni meselesi konusunda da Türkiye'deki arşivlerin araştırmacılara açık olduğunu belirten Erdoğan, "Hodri meydan. Üçüncü ülkelerde varsa onlar da açsınlar. Onlar da bu çalışmaları yaptılar ama gelmiyorlar. Biz yıllardır bunları, ta Başbakan olduğum andan itibaren, hep söyledik ama gelmiyorlar. Niye? İşlerine gelmiyor. O arşivlerde nelerin olduğunu gayet iyi biliyorlar. Onun için gelmiyorlar. Onun için de parlamentolar vasıtasıyla, buralarda çevirdikleri yalan dolan birçok şeylerle bunu yapmanın gayreti içine giriyorlar. Amaçları, dönemin gerçeklerini anlamak olan herkes, bu arşivlere girip belgeler üzerinden çalışmasını yürütebilir." diye konuştu.
"Ermeni tehciri ne soykırımdır ne de büyük felakettir"
Bunun dışındaki her ithamı, söylemi, her mesajı reddettiklerini ifade eden Erdoğan, "Ermeni tehciri ne bir soykırımdır ne de büyük felakettir. Bu, sadece bir asır öncesinin çok sıkıntılı şartlarında yaşanmış acı bir olaydan ibarettir. Türkiye'yi suçlayanlara sadece Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında 70 milyon insanın ölümünden sorumlu olduklarını hatırlatıyoruz. Fransa Cumhurbaşkanı Sayın Macron'un önce bu işleri öğrenmesi lazım. Bu işleri bilmiyor." dedi.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un yanış kılavuz seçtiği için yanlış konuştuğunu belirten Erdoğan, "Fransa'da 700 bin Ermeni var diye onlara mesaj vermek, Bay Macron, seni kurtarmayacak. Önce siyasette dürüst olmayı öğren. Siyasette dürüst olmadıkça kazanman mümkün değil. Kaybedeceksin." değerlendirmesinde bulundu.
Macron'un Ermeni meselesinde takındığı tavrın doğru olmadığını, bunu defalarca şahsına söylediği için bu konuşmasında da açıkça söylediğini aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:
"Avrupa Yahudilerinden Cezayir ve Tunus Müslümanlarına kadar gerçekten soykırıma tabi tutulmuş nice halklar biliyoruz. Afrika'nın her köşesinde ve Güney Amerika'da birbirine kırdırılan veya doğrudan Avrupalılar tarafından yok edilen nice toplumlar vardır. Son çeyrek asırda Bosna'da, Karabağ'da, Filistin'de, Arakan'da, Irak'ta, Suriye'de katledilen milyonlarca Müslüman'a uygulanan, soykırım teşebbüsü değil midir? Bu kavram kullanılarak itham edilemeyecek tek ülke Türkiye'dir. Çünkü bu millet, sözü edilen tarihte fail değil, maktul durumundadır. Tüm bu gerçekleri her fırsatta muhataplarımıza ve uluslararası kamuoyuna anlatmayı sürdürdük, sürdüreceğiz. Bundan geri adım atmamız da mümkün değil."
"Amerika ile S-400 meselesinde de ciddi görüş ayrılıkları içindeyiz"
Erdoğan, dünyada ve bölgede İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük değişimlerin yaşandığı dönemden geçildiğini ve bu değişimlerin çoğunun insanların güvenliğini, huzurunu, onurunu ve refahını tehdit edecek mahiyette olduğunu söyledi.
Amerika'nın uluslararası ticaretten nükleer silahlanmaya kadar geniş bir alanda küresel sistemi sarsan adımlarının etkilerinin sürdüğüne işaret eden Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Suriye'de müttefiklik ilişkimize asla yakışmayacak politikalar izleyen Amerika ile S-400 meselesinde de ciddi görüş ayrılıkları içindeyiz. Türkiye'nin Irak ve Suriye kaynaklı terör tehditlerine karşı aldığı önlemlerin ve yaptığı operasyonların meşruiyeti tartışılmazdır. Buna rağmen Amerika'nın ısrarla bölücü terör örgütüyle birlikte hareket etmeye kalkmasını, güvenliğimizi güçlendirmeye ve çeşitlendirmeye yönelik tasavvurlarımıza karşı çıkmasını üzüntüyle takip ediyoruz. Kim ne derse desin, bizim için asıl önemli olan ülkemizin ve milletimizin istiklali ve istikbalidir. Bu uğurda 15 Temmuz'da canını ortaya koymuş bir millet olarak, Suriye'deki terör bataklığını kurutmaya yönelik adımları atmayı, S-400 ve benzeri güvenlik tahkimatlarını yapmayı da sürdüreceğiz. Şu şöyle demiş, bu böyle demiş, hepsi bir kenara. Biz ne diyoruz o önemli."
"AB sürekli önümüzü kesiyor"
Avrupa Birliği'ne tam üyeliğin, Türkiye'nin 1963'ten beri ısrarla, samimiyetle arzu ettiği bir statü olduğunu kaydeden ve özellikle AK Parti iktidarları döneminde bu konudaki tüm kriterlerin yerine getirildiğini, tüm şartların oluşturulduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Buna rağmen ülkemizin hala tam üye olamamasının yegane sebebi, Birliğin izlediği tutarsız politikalardır. Biz, tüm yükümlülüklerini ifa etmiş, tüm sözlerini tutmuş bir ülke olarak Avrupa Birliği'nin de aynı tavrı göstermesini bekliyoruz. Avrupa Parlamentosu başta olmak üzere Birlik organlarından ülkemize yönelen eleştirilerin mesnedi olmadığını bizim kadar onlar da biliyor. 'Yavuz hırsız ev sahibini bastırır' misali kendi ilkesizliklerinin üstünü örtmek için ülkemizin suçlama yoluna gidiyorlar. İşte bize verilmiş olan söz 3 3 milyar avro, biliyorsunuz özellikle Suriye'den ülkemize göç eden 4 milyona yakın insana destek sözü. Şu ana kadar verdikleri 1 milyar 800 milyon avro. Bizim yaptığımız harcama 36 milyar dolar. Hani nerede, verdiğiniz sözü tuttunuz mu? Yok. Konuştuğumuz zaman, 'Çok teşekkür ediyoruz, gerçekten çok önemli işler başardınız, başarıyorsunuz.' İyi, güzel de verdiğiniz sözleri de tutun. Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin geliştirilmesi veya sonlandırılması konusunda bir adım atılması gerekiyorsa bunu yapacak olan artık Avrupalılardır. Türkiye'yi beğenmiyor musunuz, istemiyor musunuz? 'Tamam artık biz yolları ayırıyoruz' deyin, işleri bitirin. Yok bize bir faydanız zaten. Sürekli olarak önümüzü kesiyorsunuz, sürekli olarak havadan sudan bahaneler uyduruyorsunuz."
Erdoğan, Türkiye'nin Avrupa Birliği müzakereleriyle ilgili çok kan kaybettiğini ve Birliğin hala oyalama taktiği güttüğünü belirterek, "Vize meselesinde aynı şeyi yaptılar, gümrükle ilgili aynı şeyi yaptılar, hala yapmaya devam ediyorlar. Biz, verilen sözlerin yerine getirilmesini sabırla beklemeye devam ediyoruz ancak bir yere kadar." dedi.
"Kudüs'ün tarihi, şehre kirli ellerini uzatanların acı akıbetleriyle dolu"
Bölgenin kanayan yarası Filistin ve Kudüs meselesinin son dönemde yeniden alevlendiğini, İsrail'in hak, hukuk ve ahlak tanımaz uygulamaları sebebiyle bölgenin adeta barut fıçısına çevrildiğine işaret eden Erdoğan, "Kudüs'ün mahremiyetine her fırsatta el uzatan, Filistin topraklarını işgal eden, son olarak Golan Tepeleri'ni ilhak eden İsrail yönetimi, bu tehlikeli politikalardan derhal vazgeçmelidir. Golan Tepeleri Suriye'nindir, İsrail'in değil. 1947'den itibaren peyderpey yaptıkları işgallerle İsrail bir işgalci yapılanmadır. Bu işgalci yapılanma, maalesef gücünü de Amerika'dan alıyor ve bu güçle beraber de işgal hareketini devam ettiriyor." diye konuştu.
Kudüs'ün tarihinin, şehre kirli ellerini uzatanların acı akıbetleriyle dolu olduğunu ve tarihi tekerrür ettirmenin kimseye faydasının dokunmayacağını ifade eden Erdoğan, "Filistinlilerin hakları ve özgürlüklerini teminat altına alan, Doğu Kudüs'ü de bu ülkenin başkenti olarak tanıyan kapsamlı bir anlaşmaya varılana kadar bu sorunlar çözülmeyecektir. Biz, tek başımıza kalsak dahi Kudüs davasının ve Filistinli kardeşlerimizin haklarının takipçisi olmayı sürdüreceğiz." değerlendirmesini yaptı.
"Yaşanan hadiselerin, Sudan halkının talepleri doğrultusunda neticelenmesini temenni ediyoruz"
Erdoğan Libya'nın da bölgenin huzurunu hedef alan, karanlık senaryoların yeni perdelerinin sahnelendiği yerlerden biri olduğunu belirtti.
Bir yanda meşruiyetini Libya halkından alan bir yönetim, diğer yanda ise sadece Avrupa ve kimi Arap ülkelerinin desteklediği bir diktatörün var olduğuna işaret eden Erdoğan, "Biz bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Libyalı kardeşlerimizin yanında dimdik duracağız. Libya'yı yeni bir Suriye'ye dönüştürmek isteyenlerin heveslerini kursaklarında bırakmak için tüm imkanlarımızı seferber edeceğiz." diye konuştu.
Türkiye'nin derin tarihi bağlarının olduğu Cezayir'deki tartışmaları da çok yakından takip ettiklerini ve artan istikrarsızlıktan üzüntü duyduklarını belirten Erdoğan, Cezayir'in bir an önce gücünü halkından alan bir yönetime kavuşması dileğinde bulundu.
Erdoğan, Sudan'da yaşanan gelişmelerle ilgili ise şu değerlendirmeyi yaptı:
"Sudan, Afrika'nın adeta kalbi olan bir ülkedir. Sudan'la da çok uğraştılar ve yapılmadık hiçbir müdahale bırakmadılar. Önce böldüler, işte şimdi de yutmanın gayreti içindeler. Sudan'ın istikrar ve huzuru, Doğu ve Orta Afrika için son derece önemlidir. Bu ülkede yaşanan hadiselerin, Sudan halkının talepleri ve beklentileri doğrultusunda neticelenmesini temenni ediyoruz. Türkiye, Sudanlı kardeşlerini desteklemeye devam edecektir."
Sri Lanka'da yaşanan katliamın Yeni Zelanda'da Müslümanlara karşı işlenen nefret suçunu meşrulaştırmaya yönelik bir saldırı olduğunu belirten Erdoğan, "Hamdolsun bu oyuna gelinmemiştir. Hiçbir gerçek Müslüman masum insanların kanlarıyla elini ve kalbini kirletemez. DEAŞ, El-Kaide, Boko Haram, Eş-Şebab, FETÖ gibi terör örgütleri İslam'ın adını kullanarak Müslümanlara savaş açanların aparatı olma dışında hiçbir anlama sahip değildir. İslam dünyasının kurtuluşu, Müslümanların kanını emen bu terör örgütlerinin süratle tasfiyesinden geçmektedir." diye konuştu.
Suriye'de DEAŞ'a gerçek anlamda darbe vuran ve bu örgütün gücünü kıran tek ülkenin Türkiye olmasının sebebinin bu samimi inanç olduğunu aktaran Erdoğan, "İnşallah en başta Müslümanları, onlarla birlikte tüm insanlığı bu şer şebekelerinden kurtarana kadar mücadelemize devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.
İçeride ve dışarıda ciddi tehditlerin, aynı zamanda da fırsatların yükseldiği bir dönemden geçildiğini ifade eden Erdoğan, özellikle Cumhurbaşkanlığında kabine ve bürokratlarla birlikte ülkenin meselelerinin çözümü için mücadeleyi sürdürdüklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sizlere düşen görev de şehirlerimizde yepyeni bir dönemin kapılarını aralamaktır. Hep söylediğimiz gibi belediyecilik AK Parti'nin uzmanlık alanıdır." diye konuştu.
Bununla birlikte artık milletin belediyelerden beklediği hizmetlerin mahiyetinin değiştiğini, çıtanın yükseldiğini belirten Erdoğan, "1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını devraldığımızda, '3Ç' dediğimiz çöp, çukur ve çamurla işe başlamıştık, ardıdan '3Y' dediğimiz yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadeleyi yürüttük. Bu seçimde kampanyamızı gönül belediyeciliği üzerine kurmuş olmamız rastgele bir tercih değildir." değerlendirmesinde bulundu.
Artık belediye çalışmalarında altyapı ve temizlik gibi klasik işlerin yanında kadınlara, gençlere, çocuklara, yaşlılara, engellilere, öğrencilere ve diğer kesimlere yönelik özel projelerin de önemli hale geldiğine işaret eden Erdoğan, beklentilerdeki değişimin, belediye başkanı profilinin de değişmesine yol açtığını vurguladı. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Vatandaşının elini sıkmaktan kaçınan, çekinenden belediye başkanı olmaz. Bunu da söylüyorum. Bu tür şikayetler bize çok geliyor. Vatandaşına tepeden bakan, vatandaşının elini sıkmayan, görünce sağa sola sapan böyle belediye başkanı olmaz. Halktan biri olacaksınız, halkınızla bütünleşeceksiniz, hiçbir zaman küçümsemeyeceksiniz, tepeden bakmayacaksınız. Gurur, kibir bu tür şeyler olmayacak. Buradaki hassasiyeti sizlerden özellikle rica ediyorum. Bütün teknik konular bir tarafa ama şehir halkıyla kurduğunuz iletişimin başarısı belirleyici olacaktır, bunu biliniz. O tebessüm, o el sıkma, tokalaşma bunlar çok önemli. Bunlara dikkat edeceğiz, çayını içeceğiz, davet edeceksin çay içireceksin, ailece gerekirse bunları yapacaksınız, bunlar önemli."
31 Mart seçimleri için yayınladıkları manifestoda yeni dönemde AK Parti belediyelerinin şehirleri nasıl yöneteceğinin temel parametrelerini paylaştıklarını hatırlatan Erdoğan, "Bugün gerek Çevre ve Şehircilik, gerek İçişleri bakanlarımızın yapacakları sunumlarda bu manifestonun şerhi mahiyetinde hususlar yer alıyor. Mahalli idarelerdeki 25 yıllık, merkezi yönetimdeki 17 yıllık tecrübemizi geleceğe taşımak için her birimize çok önemli görevler düşüyor. Kendimizi sürekli güncellemez, geliştirmez, ileriye götürmezsek kaybetmeye mahkum oluruz. Unutmayın 'ağaç isteyen tohum eker' derler. Biz de gelecekte daha iyisini istiyorsak şimdiden tohumları toprakla buluşturmalıyız." ifadelerini kullandı.
Planlı belediyecilik olmadan başarı olmayacağını vurgulayan Erdoğan, "Dolayısıyla olmazsa olmazımız planlı belediyeciliktir. Yıllık ve 5 yıllık planı olmayan belediye başkanı tıpkı rotası olmayan gemi gibi rastgele savrulmaya mahkumdur. Her günün işi elbette acildir ama asıl olan kendi önem ve önceliğinizden kopmamanızdır. Böyle bir planınız yoksa gündelik karmaşa içinde aylarınız, yıllarınız geçip gider. Döneminiz bitip geriye baktığınızda da kalıcı hiçbir şeyin olmadığını görürsünüz. Yaptığınız işleri belli periyotlarla raporlamak suretiyle gözden geçirmez, muhakeme ve muhasebeye tabi tutmazsanız nereden nereye gittiğinizi göremezsiniz." dedi.
"Mali disiplin belediyecilik anlayışımızın bir diğer ilkesi"
Mali disiplinin belediyecilik anlayışlarının bir diğer ilkesi olduğunu belirten Erdoğan, "Bizim sistemimiz belediyelere mali alanda çok geniş hareket alanı sağlıyor. Bu imkanı doğru kullanan belediye başkanı ismini şehrinin tarihine altın harflerle yazdırır. Çarçur eden ise nefretle anılmaya mahkum olur. Mali imkandan sadece merkezi yönetimden gelen parayı anlayan belediye başkanı zaten baştan kaybetmiş demektir." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, personel sayısını şişiren bir kadrolaşmaya giden belediyelerin de kaybedeceğini dile getirirken, "Benim belediye başkanlığım döneminde personel harcamaları bütçenin yüzde 30'uydu ama öyle durumlar oldu ki bu birçok belediyede yüzde 100'lere vardı. Arkadaşlar böyle belediyecilik olmaz. Bunu yaptığınız zaman bir defa siz belediye olarak hangi yatırımı yapacaksınız? Onun için de bu konuda yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcımızın riyasetinde yapılacak çalışmalarla bu işi bilimsel bir zemine oturtacağız. Çünkü bizim gözümüzde bulunduğu makamı hak eden başkan, kaynak üretme becerisini gösterebilen başkandır." değerlendirmesinde bulundu.
İstikrar ve güvenin önemine işaret eden Erdoğan, "Bunu başaramadığımız zaman kaybederiz. Şimdi 'yeşil şehirler, huzurlu nesiller' diyoruz. Şehirlerimiz yeteri kadar betona boğuldu. Bundan sonra hem yatay mimari yoluyla hem park, bahçe, yeşil alan gibi çalışmalarla şehirlerimizin rengini yeşile dönüştürmeliyiz. Şehirlerimizin güzeliğine güzellik katan millet bahçelerini yaygınlaştıracağız. Çok büyük bir ihtiyaca cevap veren millet kıraathanelerinin sayısını daha da artıracağız. Niye? Gençliğimizi bu millet kıraathanelerinde meşgul edelim, bunlar sağa sola savrulup oralarda tinerci olmasınlar. Sağa sola savrulup oralarda değerlerimizden kopmasınlar. Bu millet kıraathaneleriyle onlara orada ikram edeceğimiz çay, simit, pasta vesaire, bir çorba, bunlarla siz kendinize bağlamış olacaksınız." diye konuştu. Erdoğan, artık kişiye özel düzenleme anlamına gelen parsel bazlı değil ada bazlı imar anlayışının her yerde yaygınlaştırılması gerektiğini ifade etti.
Belediyeciliğin mesaiyle sınırlı iş olmadığını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Sabah 8 veya 9, akşam 5, olmaz böyle şey. Geldik, işimiz bitene kadar belediyede duracağız, çalışacağız. Personel mecbur tutamayız ama bileceğiz ki bizim personelimizin içinde de başkan gibi bu işe aşık olanlar muhakkak vardır, olacaktır. Belediye başkanlarımızın her biri günün 24 saati, haftanın 7 günü çalıştığını bilecek, düzenini ona göre kuracaktır. Herhalde akşamları yatarken telefonunuzu da kapamazsınız. Telefon 24 saat açık olmalı. Bunu söylerken ben 'bal, bal' diyerek ağız tatlıyanlardan olmadım. Telefonumu devamlı 24 saat açık tutan birisiyim. Siz de telefonlarınızı 24 saat açık tutacaksınız. Kapısı daima açık olmayan, kendini şehir halkından uzak tutan, ekibini doğru şekilde kurup denetlemeyen bir başkan AK Parti'nin belediye başkanı olamaz. Yönettiği şehrin tüm kesimlerine ulaşamayan, tüm kesimleri karar alma süreçlerine dahil edemeyen belediye başkanı mutlaka hata yapar. Bunun için sivil toplumdan akademiye, farklı yaş, meslek ve eğitim gruplarına kadar her kesimle doğru iletişim kanalları kurmanız gerekiyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, engellileri, okul öncesi çocukları, yaşlıları gözetmeyen belediyeciliği kabul etmediklerinin altını çizerek, deprem, sel, heyelan ve fırtınalar gibi tabii afetlerin tehdidi altında olunduğunun asla unutulmamasını ve çalışmaların ona göre yürütülmesini istedi.
Kentsel dönüşüm çalışmalarını süratle tamamlayacaklarını belirten Erdoğan, büyükşehirler başta olmak üzere toplu taşıma öncelikli olarak ulaşım sorunu çözülmemiş yer bırakmayacaklarını söyledi.
Otopark sıkıntısının en küçük yerleşim yerlerine kadar sirayet etmiş durumda olduğuna dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu konuda yapılmış apartmanların altında parklar, otoparklar olmayabilir. Şimdi mahallelerde kesinlikle yer altı, yer üstü, yer üstünden kastım cadde üzerinde otopark değil, yer üstünde belli bir yeri kamulaştırıp oralarda katlı otoparklar kurmak suretiyle yer altı ve yer üstü otoparklar inşa ederek, inşallah bu soruna çözüm bulmanız gerekiyor. Bu araçların her yerde park etmesi suretiyle birçok zaman Allah göstermesin yangında araçlar, itfaiye araçları gidecek yol dahi bulamıyorlar. Bunu çözmemiz lazım. Onun için de yer altına otoparklar, yer üstüne kurarak bunu da çözmemiz lazım."
İsraf meselesindeki hassasiyetin belediyelerdeki pek çok problem ve şüpheyi kendiliğinden ortadan kaldıracağını kaydeden Erdoğan, denetimin olmadığı bir yerde savurganlığın da keyfiliğin de diğer kötü alışkanlıkların da kendine zemin bulabileceğini dile getirdi.
"Amacımız, işlerin doğru ve standart bir şekilde yürütülmesini sağlamak"
Bunun için millete söz verdikleri şekilde ülkedeki tüm belediyeleri plan, program, proje, yatırım, istihdam, harcama konusunda takip edecek, gerektiğinde ikazda bulunacak bir sistem geliştirdiklerini belirten Erdoğan, "Amacımız kimsenin işine karışmak değil, tüm işlerin doğru ve standart bir şekilde yürütülmesini sağlamaktır. Cumhurbaşkanlığı bünyesinde hazırlıklarını büyük ölçüde tamamladığımız bu sistemi en kısa sürede faaliyete geçiriyoruz. Genel Merkezimizde de kendi belediyelerimizi daha yakından izlemeye alacak benzer bir sistem kuracak ve çalıştıracağız." ifadelerini kullandı.
Seçim kampanyası boyunca gittiği pek çok yerde karşısına çıkan bir hususa da değinmek istediğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Dikkat ederseniz, AK Parti'nin sahibinin millet olduğunu, tek vazifemizin millete hizmet etmek olduğunu, hesap vereceğimiz yerin de yine milletin vicdanı olduğunu adeta döne döne tekrar tekrar söylüyorum. Bu anlayışa sahip bir partinin belediye başkanlarının, başka türlü siyaset yöntemiyle hareket etmesini düşünmek mümkün değildir. Hiçbirimiz bulunduğumuz makamların, hizmet makamı olduğunu unutmayacağız. Hizmet gayesinin olduğu yerde kibir, büyüklenme, tepeden bakma, insanları hakir görme, insanları kendinden uzak tutma kesinlikle söz konusu olamaz.
Makamında, aracında, yolda, çarşıda, pazarda etrafına korumalarla, kendi ekibiyle duvar ören belediye başkanı olamaz. Bu sayılar haddinden fazla oluyor. Halkla ilişkisini kesen başkanla, biz de ilişkimizi keseriz. Size oy vermiş olsun olmasın, şehrinizde yaşayan her bir ferdin meselesi artık sizin de meselenizdir. Bu yükü taşımayı göze alamıyorsanız yanlış görevde bulunuyorsunuz demektir."
Şehrin insanını olduğu kadar, tarihi, kültürü ve değerlerinin de bütün olarak görülmesi gerektiğine işaret eden Erdoğan, "İşimiz insanların gönüllerini kazanarak şehirlerimizi mamur etmek, ülke ve dünya markası haline getirmeye çalışmaktır." dedi.
"Verilecek cevap şu olmalı, 'Bizim işimiz var, lütfen yolunuza'"
Hazreti Ali'nin Yemen Valisi'ne gönderdiği mektubu hatırlatan Erdoğan, "İnanıyorum ki buradaki mesajlar, günümüzde de bize ışık tutacaktır." görüşünü paylaştı.
Mektubu okuyan Erdoğan, "Ey vali, sana en sevimli gelen şeyler şunlar olsun; hak hususunda orta yolu tutmak, adaleti herkese yaymak, halkın rızasını kazanmak. Bunları yaparken katiplerin durumuna da iyi bak. İşlerini onların en iyisine yaptır. Seçimin kendi güvenine ve hoşgörüne dayalı olmasın çünkü insanlar yapmacık davranışlarla kendilerini yöneticilere iyi göstermeye çalışırlar. Arkasından da ne öğüt dinlerler ne de emanete riayet ederler. Bunun için sen, salih insanların tavsiyelerine itibar et. Topluma en iyi muamele edenleri ve emanete gerekli önemi gösterenleri seç." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Emanete kim sahip çıkacaksa onu göreve getirmek medeniyetimizin bize tavsiyesidir. Unutmayınız, eğrinin gölgesi de eğridir. Şayet siz doğru olursanız emrinizde çalışanlar da kendilerine ona göre çekidüzen verirler. Buradaki her bir arkadaşımın ifade ettiğim hususları ve daha fazlasını çok iyi bildiğine ve uygulama iradesine sahip olduğuna inanıyorum. Dava ve yol arkadaşlığımızın sebebi sizlerin bu vasıflara sahip kişiler olmanızdır. Her birinize önümüzdeki 5 yıllık görev sürenizde tekrar başarılar diliyorum.
Tüm teşkilat, il başkanları, ilçe, belde başkanları, tüm belediye başkanlarımız, sizleri birileri hep rahatsız etmek isteyebilir. Unutmayın, fitne bugün başlamadı. Tarihi, fitnenin çok eski, fesat, yeni başlamadı, tarihi çok eski. Fitne, fesat unsurları böyle bir güçlü yapıyı her zaman tahrik, tahrip etmek üzere hep yollarına devam edeceklerdir. Bunlar da yine unutmayın hep içinizden, içimizden çıkan birileri olacaktır. Bunlara kapımıza dayandıkları zaman verilecek cevap şu olmalı, 'Bizim işimiz var, lütfen yolunuza.' çünkü bizler seçim kampanyasında kar kış demeden koştururken, birileri yurt dışında seyahat ederken, bizler yine buralarda çalışmaları sürdürürken, birilerinin de Anadolu'nun değişik yerlerinde bu fitne, fesat unsurlarını karıştırmaya çalıştıklarını da çok çok iyi biliyoruz. Onun için hep beraber kenetleneceğiz, unutmayın bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız."
Toplantıya Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, bakanlar, AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) üyeleri, kadın ve gençlik kolları MYK üyeleri, il kadın ve gençlik kolları başkanları, büyükşehir, il, ilçe ve belde belediye başkanları, büyükşehir belediye meclis başkanvekilleri, il genel meclis başkanları ile Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun da katıldı.
AA
- Yeni asgari ücretin işverene maliyeti netleşti! Uzman isimden ilk yorum
- 2025 asgari ücret birçok kalemi etkiledi: İşte değişen ödeme ve ücretler
- Bakan Şimşek: Kur Korumalı Mevduat'ta büyük ölçüde çıkış oldu
- Merkez Bankasından '2025-2027 Araştırma Gündemine' ilişkin duyuru
- 2025 yılı asgari ücreti belli oldu