Cumhuriyet Meclis'teki muhalif grup
29 Ekim sabahı parti grup toplantısını, hükümet başkanlığından istifa eden Ali Fethi açtı. Kürsüye birbiri ardına hatipler çıktı. Mırıltılar artmıştı. Mustafa Kemal Paşa neden Meclis’e gelmedi, onu da bir dinleyelim, diyorlardı. Ağır nezle olan Mustafa Kemal’e, berbat bir diş ağrısı musallat olmuştu.
Gazete Haberi
“Ben, Mecliste, gizli ve muhalif bir grubun bulunduğunu fark ettikten, Meclis çalışmalarında duyguların hâkim duruma geçtiğini gördükten ve Bakanlar Kurulu’nun çalışma düzeninin her gün olur olmaz birtakım sebeplerle altüst edilmekte olduğuna kanaat getirdikten sonra, uygulanması için sırasını beklediğim bir düşüncenin uygulanma anının geldiğine hükmetmiştim. Efendiler, Halk Partisi’nin Rauf Bey’i kendisi toplantıda bulunmadığı halde meclis ikinci başkanlığına, Sabit Bey’i de İçişleri Bakanlığı’na aday seçtiği tarih 25 Ekim 1923 Perşembe günüdür. Aynı gün ve ertesi cuma günü hükûmet üyeleri Çankaya’da benim başkanlığımda toplandı. Gerek hükûmet başkanı Fethi Bey’in ve gerek diğer bakanların istifa etmeleri zamanının geldiğini ve bunun gerekli olduğunu bildirdim. Yalnız o zamanlar, bakanlar gibi seçilen ve kabineye dahil bulunan Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa, bu kararın dışında bırakıldı. Çünkü ordu yönetim ve komutasının rastgele birisine verilmesi doğru görülmedi.” 28 Ekim günü Mustafa Kemal parti adına hazırlanan hükümet listesinden endişeliydi. İstanbul basının muhalifleri öne çıkaran haberlerine de öfkelenmişti. Çankaya’da Kemalettin Sami, Halid Paşa, Kâzım Paşa (Özalp), İsmet Paşa, Ruşen Eşref ve Fethi Bey’le akşam yemeğinde buluştu. Çankaya’da Mustafa Kemal’in Latife ile yaşadığı bağ evi onarıma alındığı için akşam yemeği küçücük bir müştemilat binasında yenecekti. Nutuk’ta o geceyi de anlatmıştı: “Bir yemek esnasında, “Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz” dedim. Orada bulunan arkadaşlar, derhal fikrime katıldılar. Yemeği bıraktık. O dakikadan itibaren nasıl hareket edileceği hakkında kısa bir program yaptım ve arkadaşları vazifelendirdim. O gece birlikte bulunduğumuz arkadaşlar erkenden benden ayrıldılar. Yalnız İsmet Paşa Çankaya’da misafirdi.” Mustafa Kemal, Latife’den İsmet Paşa için oda hazırlanmasını rica etti. Sabaha kadar çalışacaklar, kanun tasarısını hazırlayacaklardı.
CUMHURİYET İLAN EDİLİYOR
29 Ekim sabahı parti grup toplantısını, hükümet başkanlığından istifa eden Ali Fethi açtı. Kürsüye birbiri ardına hatipler çıktı. Mırıltılar artmıştı. Mustafa Kemal Paşa neden Meclis’e gelmedi, onu da bir dinleyelim, diyorlardı. Ağır nezle olan Mustafa Kemal’e, berbat bir diş ağrısı musallat olmuştu. Büyük bir gayretle kalktı giyindi, İstiklal Madalyası’nı taktı, öğleden sonra Meclis’e geldi ve kürsüye çıktı. Uzun konuşmadı. Meseleyi bir saat kadar inceledikten sonra düşüncelerini umumi heyete bildirecekti. Bir saat sonra da teklifini üç dört kısa cümlede açıkladı. Meclis’in yarıdan fazlası tatildeydi. Reis teklifi okudu ve acilen müzakereye alınmasını istedi, kabul edilmişti. Bir numaralı madde “... Türkiye Devleti’nin şekl-i hükümeti cumhuriyettir”; İkinci Madde “Türkiye Devleti’nin dini, din-i İslam’dır, resmi dili Türkçedir” biçiminde formüle edilmişti. Cumhuriyet ilan edilirken resmi dil ve devlet dini de madde olarak anayasaya eklenecekti.
CUMHURİYET SAAT 20:30’DA İLAN EDİLDİ
Encümen adına Yunus Nadi söz istedi. TBMM’ye vücut veren gücün Türk milleti olduğunu vurguladı. Anayasa değişikliği oylandı. Şair Mehmed Emin (Yurdakul) konuşmasıyla Meclisi coşturmuştu. Saat 20:30’da Cumhuriyet ilan edildi. Mustafa Kemal 158 oyla cumhurbaşkanı seçildi. Kırk iki yaşındaydı. İsmet Paşa’yı ilk başvekili olarak görevlendirdi.
YÖNÜMÜZ BATI MEDENİYETİDİR
Tam yüzyıl önce Cumhuriyet’in kurucu lideri Atatürk, Batı ile olan ilişkinin ne anlam taşıdığını şu sözlerle ifade etmişti: “Memleketimizi asrileştirmek (modernleşme, çağdaşlaşma) istiyoruz. Bütün çalışmamız, Türkiye’de batılı bir hükümet vücuda getirmektir. Medeniyete girmek arzu edip de Batıya yönelmemiş millet hangisidir. Memleketler çeşitlidir; fakat uygarlık birdir ve bir milletin ilerlemesi için de bu tek uygarlığa katılması gerekir.” (Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, 2005, s.198)
DEVRİMLERİMİZİN İLKESİ ÇAĞDAŞLIK UYGARLIKTIR
“Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağımıza uygun ve bütün anlam ve biçimiyle uygar bir toplum haline ulaştırmaktadır. Devrimlerimizin temel ilkesi budur. Bu gerçeği kabul edemeyen düşünüş biçimlerini darmadağın etmek zorunludur. Şimdiye kadar milletin beynini paslandıran, uyuşturan bu düşünüşte bulunanlar olmuştur. Herhalde düşünüş biçimlerinde mevcut hurafeler tamamen koyulacaktır. Onlar çıkarılmadıkça, beyne gerçeğin parıltılarını yerleştirmek imkânsızdır. 1925 (Atatürk’ün S.D.U, s. 214)