Çumra Canavarı’nın itirafları kan dondurdu! Öldükten yıllar sonra cesetler çıkmaya devam etti
Türkiye’nin en az bilinen bir seri katillerinden biri olan Abdullah Aksoy 1965 yılında Konya'nın küçük bir ilçesi olan Çumra'da akıl almaz cinayetler işledi. Çevre halkı, ‘Çumra Canavarı’nın yaptıklarını öğrenince dehşete kapıldı. Her evin altından adeta ceset fışkırdı. Çumra Canavarı'nın cinayetleri işlemesindeki sebebi ise kan dondurdu.
Barış SÖZAL | O, Türkiye'nin az bilinen seri katillerinden Abdullah Aksoy. 1934 yılında Konya'nın Çumra ilçesinde 4 çocuklu bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Ailesi bölgede çiftçilik yaparak geçimini sağlıyordu. Kardeşleri Almanya’ya gitmiş, Abdullah ise Çumra’da kalmıştı.
15 yaşında tarladayken geçirdiği bir kaza sonucunda hayatını tümden etkileyecek o rahatsızlığı başladı. Abdullah sara hastası olmuştu ve sık sık nöbetler geçirip bayılıyordu. İnsanlar kendisine acıyordu ona destek olmaya çalışıyorlardı. Hatta adı deliye bile çıkmıştı.
Daha sonra ailesi kendisini yalnız bırakınca tek başına yaşamaya başladı, pek bir arkadaşı da yoktu. Yıllar sonra ilk evliliğini yaptı ama kısa süre sonra eşi onu terk etti.
Aksoy ilk evliliğinden sonra bir kez daha evlendi ve bu kez çocukları da oldu. Ama evin içinde her ne oluyorsa eşleri onu bırakıp gidiyordu, yine aynısı oldu bir gece terk edildi. Gerçekler ise kısa süre sonra ortaya çıkacaktı.
İNSANLAR BİRER BİRER KAYBOLMAYA BAŞLADI
Yıl 1962, Abdullah bir inşaatta çalışıyordu. Burada Muharrem ismindeki bir arkadaşını evine davet etti. Evde biraz sohbet edilip alkol aldıktan sonra Abdullah arkadaşına ahlaksız teklifte bulundu. Arkadaşı teklifi kabul etmeyince ortam bir anda gerildi.
Daha sonra Abdullah, evde bulunan keserle arkadaşına saldırdı. Keser darbeleriyle arkadaşını bayıltan Abdullah, olayın şokunu üzerinden attıktan sonra arkadaşının öldüğünü düşünüp onu defnetme planları yapmaya başladı ancak şans eseri adam yaşıyordu.
Yakaladığı ilk fırsatta evden kaçmayı başardı ve yaralı bir şekilde karakola kadar gidebildi. Polislere verdiği ifadede Aksoy’un kendisine yaptıklarını anlattı. Polisler bir saat içinde olayın yaşandığı eve gittiğinde Abdullah oradaydı gözaltına alınıp sorgulanması gerekiyordu.
80 GÜNLÜK HAPİS CEZASI
O sıralarda 30 yaşlarındaydı arkadaşını bir kavgaya tutuştuklarını kabul ediyordu ama ilişki teklifini reddediyordu. Sonuçta polislerin emin olduğu bir yaralanma söz konusuydu ertesi gün çıkarıldığı mahkeme sonucunda Abdullah 80 gün hapis cezasına çarptırıldı.
Cezaevinden tahliye olduktan sonra kimse olayın üzerinde durmadı. Abdullah Aksoy, ilk denemesinden sonra ilginç bir şekilde kendisine daha fazla güvenmeye başladı. O senelerde bölgede tüm dünyayı ilgilendiren kazı çalışmaları başlamıştı. İlk başlarda bölge halkı yabancıların gelip orada kazı çalışmaları yapmasına karşı çıkmış olsada zaman içerisinde iş imkanının doğmasıyla duruma alışmışlardı.
Abdullah’ta hapisten çıktıktan sonra Çatalhöyük kazılarında çalışmaya başlamıştı, evden işe işten eve gidip gelen birisi olmuştu. İş çıkışlarında bir süreliğine kahvehane uğrayıp yalnız başına oturduktan sonra akşam namazını camide kılıp evine gidiyordu.
KAN DONDURAN CİNAYET PLANLARI
İnsanların gördüğü kadarıyla yalnız ve namazında niyazında birisiydi. Hiç kimsenin bilmediği bir karanlık tarafı vardı. Abdullah, kahvehanede kendine hedef belirliyordu. Özellikle yeni gelmiş olan erkekleri seçiyordu çünkü bölgede yaşayanlardan birisini seçse bu kısa sürede anlaşılırdı. Abdullah bunun hesabını yapmıştı.
Henüz kimselerle tanışmamış insanları gözüne kestirip onlarla bir şekilde sohbet ortamı kuruyordu. Tanıştığı insanları evine götürüyor, o kişilerden ise bir daha haber alınamıyordu. Bölge halkı ise kurbanların bölgeye daha yeni geldikleri için çok merak edemiyorlardı.
Sadece polislerin elinde kaybolan insanların aileleri tarafından yapılmış şikayetler vardı. 1967 yılına kadar birileri kayboluyordu polislerin ellerinde önemli detaylar yoktu.
EVLERİN ALTINDAN CESETLER FIŞKIRDI
1967 yılında Çumra’ya yeni bir komiser atanmasıyla işler değişmeye başladı. İbrahim komiser hemen dosyaları önüne koyarak çalışmaya başladı. Kayıp insanları bulmayı kafasına koymuştu. O ufacık yerde 7 kişi nereye kaybolmuş olabilirdi?
İşin daha da önemlisi kaybolanlar arasında 2 Alman arkeolog ve 3 Türk teknisyen de vardı. Kayıtlı olaylarla ilgili deliller araştırılınca hepsinin 45-55 yaş aralığında olduğu ortaya çıkmıştı. Hepsi en son ya kahvehanede ya da çarşıda görülmüşlerdi.
Komiser İbrahim, kayıpların aileleriyle görüşerek bir düşmanları olup olmadığını soruyordu ancak bu görüşmeler sonuçsuz kalmıştı. Komiser Çumra’ya daha yeni geldiği için kimliği henüz açık etmemişti, polisler dışında kimse bilmiyordu. O da kayıp insanların en son görüldüğü yerlerden birisi olan kahvehanede vakit geçirmeye karar verdi. Bu şekilde şüpheli şahıslara denk gelebilirdi ve beklediği o adam içeriye bir gün girdi.
Hafif kambur yürüyüşlü başı öne eğik bir adam içeriye girmişti. Komiser daha adamı görür görmez biraz daha oturmaya karar verdi, içeriye giren adam tek başına oturup çayını yudumlarken komiserle göz göze geldi. Komiser bu durumdan şüphelendi ve adamda bir şeyler sezmişti, karakola giderek polislere bu adamın araştırılmasını istedi.
KAZILAR YAPILDIKÇA DEHŞET ORTAYA ÇIKTI
Yapılan araştırmada Abdullah Aksoy’un Çatalhöyük’te kazı çalışmalarında çalışan işçilerden biri olduğunu öğrendi. Komiser, Abdullah’ı adım adım takip ettiriyordu. Günlerce yapılan takipte hiçbir şey yapmamıştı. Bu durum komiserin canını sıkmaya başlamıştı. Bir gün Çumralı bir kadın karakola giderek bir süredir kocasından haber alamadığı ihbarında bulundu, komiser bunun üzerine Abdullah’ın karakola getirilmesini istedi.
Komiser sadece birkaç soru sorup bırakacaktı. Abdullah karakola geldi ve oturdu cebinden de kuru üzüm çıkartarak yemeye başladı. Kadının bakışları bir anda değişti ve kocasının evden çıkarken cebine kuru üzüm aldığını söyledi. Bu durumu fırsata dönüştüren komiser, Abdullah Aksoy’un evinin aranmasını istedi. Ekipler eve geldiğinde kayıp şahsın kol saatini ve kan lekesi olan bir kıyafet buldu, ama bunlar yeterli değildi.
Evde arama yapan polislerden biri zemindeki yükseltiyi fark etti. Komiserin onayıyla tahtalar kaldırıldıktan sonra yükselti kazılmaya başladı. Dehşet anları başlamıştı, kazdıkça cansız bedenler çıkıyordu hepsi de cenin pozisyonunda yatırılmıştı. Abdullah, resmen mezarlığın üzerinde oturuyordu. O gece sabaha kadar süren kazılarda tam 5 kişinin cansız bedenine ulaşıldı.
HAPİSHANEDE İNTİHAR ETTİ
Evde kazı çalışmaları yapılırken komiser, Abdullah’ı sorguluyor fakat itiraf etmiyordu, sık sık sara krizleri geçiriyor ve bayılıyordu. Komiser İbrahim, Abdullah Aksoy’u araştırırken 3 defa ev değiştirdiğini fark etti. Çumra gibi ufak bir yerde neden 3 kez ev değiştirdiğini düşünmüştü.
Bunun üzerine, diğer evlerde çalışma yapılmasını istedi. Asıl korku sahneleri şimdi yaşanıyordu her kazılan evin altından birileri çıkıyordu polisler kazdıkça yeni bedenlerle karşılaşıyordu. Kazma işlemleri devam ettikçe toplam sayı 10 olmuştu.
Oturdukları evlerin altından cesetler çıktığını gören insanlar, sinir krizi geçiriyor, bölge halkı çok kötü anlar yaşıyordu. Çıkan ceset sayısı 10’a ulaştığında Abdullah Aksoy, her şeyi itiraf etti ve tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Aksoy tutuklanmış, ne kadar ceza alacağı deliller toplanıldıktan sonra belirlenecekti. Fakat bir sabah koğuşa giren görevliler Abdullah Aksoy’un kendini asarak canına kıydığını gördü. “Çumra canavarı” olarak bilinen Aksoy, artık yoktu. Cenazesini ailesinden hiç kimse almadı, daha sonra kimsesizler mezarlığına gömüldü.
YILLAR SONRA CESETLER ÇIKMAYA DEVAM ETTİ
Sene 1990. Aradan tam 23 yıl geçmişti, Çumra'da birisinin evine bahçesini inşaat çalışması yapılıyordu. Bahçe biraz kazıldıktan sonra, işçilerden birisini önünde çok ilginç bir şey çıktı: Bir kafatası. Herkes neye uğradığını şaşırdı. Evin bahçesinde illegal bir durum söz konusuydu ve ev sahibi ne olduğunu bile anlamadan polislere haber verdi.
Olay yerine gelen polisler kazmaya devam ettikçe toplamda sayı 5’e ulaştı. Polisler ev sahibine, evi ne zaman satın aldığınız sorunca çok uzun zamandır evin sahibi olduğunu ve bu sürede evini kiraya verdiğini söyledi. 23 sene önce kapanan dosya tekrar açılmıştı. Türkiye'nin en az bilinen seri katili gündeme asıl gelmesi 1990'da bulunan kalıntılar sayesinde olmuştu. “Çumra Canavarı” Abdullah Aksoy, tam olarak böyle birisiydi.
“SERİ KATİLLER TAKINTILI KİŞİLİKLER”
Çivici ve kolici katil olarak bilinen seri katilleri yakalayan ekibin içinde bulunan eski cinayet büro dedektifi Mustafa Bayram, bize seri katillerin ruh hallerinden bahsederek şu ifadeleri kullandı:
Bu insanlar takıntılı kişilikler, sebepleri yok bunların. Sana kafayı takması yeter; yürümeni, konuşmanı, bakışını sevmez; seri katiller için, bu bile yeterli. Senin selam vermen bile öyle insanları rahatsız eder. Bahanesi yoktur, sebepleri ve pişmanlıkları asla olmaz.