Depremdeki hatalar zincirinde ilk adım! Binalar bu yüzden mezar oluyor
Kahramanmaraş merkezli Türkiye'yi kahreden deprem felaketinin ardından bölgede incelemelerde bulunun İnşaat ve deprem mühendisi M. Görkem Yıldız, hatalar zincirini tek tek sıraladı. Herkesin göz ardı ettiği en büyük hatanın daha ilk adımda yapıldığını söyleyen Yıldız, imalattan, tasarıma, zemin etüdünden, yapı denetimine kadar yapılan ihmalleri anlattı.
Büşra Özbelli / Posta.com.tr Kahramanmaraş merkezli 11 ilimizde yıkıma neden olan depremin ardından 2 haftadır afet bölgesinde olan inşaat ve deprem mühendisi M. Görkem Yıldız, bölgede gözlemlediği hataları Posta.com.tr'ye anlattı. Deprem Güçlendirme Derneği Yönetim Kurulu Üyesi olan Yıldız, "Çok büyük bir afet yaşadık. Bu tip büyük afetlerden sonra bir daha bu acıları, travmaları yaşamamak için hatalarımızı iyi tespit etmeli, bu hataları düzeltmek için hızla aksiyon almalıyız. Şu anda Maraş'tayım. Ekip olarak 2 haftadır deprem bölgesinde hasarlı yapılarda incelemeler yapıyoruz. Özellikle Maraş'ta ve Antakya'da çok büyük bir yıkım var. Yıkılmayıp ayakta kalan binaların da yapısal hasar olmamış olsa bile duvarlarında büyük çatlaklar veya yarıklar oluşmuş durumda. Tamir edilmeden oturulacak durumda değil binalar. Maalesef ülke olarak mühendislik eğitiminden itibaren birçok şeyde eksiklerimiz var" dedi.
ZEMİN ETÜDÜ YAPILSA BİLE...
"Maalesef biz mühendislik eğitiminden itibaren birçok şeyde eksik kalmışız" diyen Yıldız, "Öncelikle zemin etüdünden başlayalım. Çünkü bu konuda çok eksiğimiz var. Birçok mühendis de bunun farkında aslında ama maalesef bu sorunu çözemedik. Piyasada zemin etüdü firmalarının bir kısmı sondaj makinesini sahaya gönderip fotoğrafını çekmekten öteye bir şey yapmıyorlar. Ellerinde bulunan eski raporlardan 3-5 tane sondaj kesiti koyup laboratuvarda deney yapmış gibi etüt raporu veriyorlar. Yani doğru düzgün bir firmanın yapacağı bir zemin etüdü 30 - 40 bin TL’den başlarken, piyasada 3 bin TL’ye bile zemin etüt raporu veren firmalar bulunuyor. Müteahhitler bu meseleye 'ruhsat için gereken formaliteden bir evrak' gözüyle baktığı için bu zemin etüdleri aslında yapılmış gibi yapılıp gerçekte yapılmıyor" ifadelerini kullandı.
PAKET PROGRAM SORUNU
Mühendis müdahalesini neredeyse sıfıra indiren paket programların yarattığı soruna da dikkat çeken Yıldız, "Diyelim ki zemin etüdünü yaptırdınız. Bu sefer binanın tasarımında sıkıntılar var. Paket programlar kullanılıyor. Türkiye'de o kadar yaygın ki paket programlar, belki binaların yüzde 95'i bu paket programlarla tasarlanıyor maalesef. Bu paket programlar aslında 4-5 katlı kutu gibi binaları tasarlamak için üretilmiş programlardı. Çok basitleştirilmiş programlar. Paket programları kullanmak için mühendis olmanıza bile gerek yok. Programlar binanın mimarisini girdiğinizde size statik raporlarından uygulama çizimlerine kadar veriyor. Tabii çok düşük kalitede raporlar ve çizimler. Bu durumda mühendisin hiçbir müdahalesi olamıyor. Bundan dolayı da bu binalar bir iki günde tasarlanıp çıkıyor. Paket programlar sayesinde 1-2 günde binalar tasarlanıp çıktığı için mühendis o binada nerede ne tip hasarlar beklenir kendisi bir yorum yapmadan tamamen programa güveniyor. Ancak programın bir yapay zekası yok. Dolayısıyla tasarımda ciddi sıkıntılar doğuyor" diye konuştu.
Deprem bölgesinde hasarın en yoğun olduğu mahallelerde bile mühendisliğe uygun inşa edilen binaların duvarlarında bile çatlak oluşmadığını gözlemlediğini söyleyen M. Görkem Yıldız, "Mühendislik kurallarına uyulduğu ve imalat da uygun şekilde kontrol edildiği zaman gayet başarılı binalar yapılıyor ama maalesef sektörün büyük çoğunluğu eğitim almamış müteahhitlerin elinde. Bizim yaptığımız bütün hizmetlere, 'belediyeden ruhsat alabilmek için hazırlanmış formaliteden evraklar' gözüyle bakan insanlar inşaat yapıyor. Bütün sorun burada başlıyor işte" dedi.
"Deprem yönetmeliğine uygun yapılmamış bir bina yumuşak zeminde mi daha çok hasar alır kaya zeminde mi?" sorusuna da yanıt veren Yıldız, "Zemin, sağlam ve sert kaya zemin olduğunda, örneğin Maraş'ın yukarı kısmında binalarda toptan göçme yaşanan bina neredeyse yok denilebilecek kadar az. Göçen binaların tamamı şehrin aşağı kısmında düz ovaya, alüvyon zeminde inşa edilmiş binalar. Zemin yumuşak olduğu zaman deprem dalgası yumuşak zemini hemen terk edemiyor. Zeminin kayma dalgası hızı diyoruz buna, deprem dalgalarının zemin içerisinde ilerleme hızı olarak düşünebilirsiniz. Yumuşak zeminlerin kayma dalgası hızları düşüktür. Bu durum zemin büyütmesi dediğimiz bir etki yaratarak binalarda daha fazla deprem kuvveti oluşmasına neden oluyor" tespitinde bulundu.
"Sağlam zemine inşa edilmiş yapıların daha iyi performans gösterdiği ise Antakya'da ve Maraş'ta görülebiliyor" diyen Yıldız, "Evet gelişen teknoloji ile biz mühendislerin her türlü zemin koşulunda yapılar inşa etmeye imkanımız var, ancak belli ki Türkiye'deki inşaat pratiğinin geneli bunu sağlamaktan uzak. En azından sağlam zeminler inşaattaki kusurları bir nebze tolere edebiliyor. Bu nedenle şehirleri yeniden kurarken zemini sağlam olan bölgelere odaklanılması Türkiye şartları için daha uygun gibi görünüyor" ifadelerini kullandı.
İNŞAAT DEMİRLERİ NEDEN CAM GİBİ KIRILDI?
İnşaat ve deprem mühendisi Yıldız, "Maraş'ta yeni yapılmış binalarda çok ciddi imalat ve malzeme kusurları var. İnşaat demiri genelde tasarımcı mühendislerin kalitesini sorgulamayacağı bir şeydir. Çünkü bu inşaat demirleri sertifikalı ve homojen ürünlerdir. Bütün özellikleri bellidir ama Maraş'ta prefabrik yapılarda bile ki laboratuvar ortamında yapılan yapılardır bunlar, inşaat demirlerinin cam gibi kırıldığını gözlemledik maalesef, inşaat demirleri sünme davranışı göstermeden cam gibi kırılmış. Bu malzemelerin nereden geldiğinin araştırılması gerekir. Türkiye'deki çelik üreticilerinin böyle bir çelik üreteceğini sanmıyorum çünkü hepsi sertifikalıdır, denetlenir. Gevrek kırılan bu inşaat demirleri resmen cinayet. Kolonların içerisindeki donatılar adeta kesilmiş gibi kırılmış, malzeme kalitesi kötü" diye konuştu.
Yıldız, bölgelerdeki betonların içinde gördüğü çakıl taşlarından bahsederken, "Yapı denetim sistemi yanlış hatırlamıyorsam 2002'de geldi. O zamandan beri binalar betonlardan numune alınarak inşaa edilir. Özellikle Maraş bölgesindeki yeni inşa edilmiş binaları gezerken, yeni binalarda bile kullanılan beton kalitesinin düşük olduğunu gözlemledik. Beton içerisinde agrega olarak dereden çekilip doğrudan kullanılmış çakılların çok yoğun olduğunu ve çimento oranının düşük olması nedeniyle agregaların betondan el ile sökülebildiğini gördük. Özellikle Kahramanmaraş ve Elbistan’da yeni binalarda beton kalitesinin kontrolü için yapılardan karot numunesi alınarak yapı denetim raporları ile kıyaslanmasının faydalı olacağını düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu.
Sahada karşılaştıkları bir durumun da kendilerini şoke ettiğini anlatan Yıldız, Kahramanmaraş’ta depremde hasar almış bir binanın zemin kat kolonunun fotoğrafını paylaştı. Zemin kat betonu dökülürken muhtemelen o kısmı doldurmaya betonun yetmediği, bu nedenle de 'birisi' tarafından beton yerine oraya çakıl doldurulduğunu düşündüklerini kaydeden Yıldız, bu uygulamayı yapan kişinin adalet karşısına çıkarılması gerektiğini belirtti.
Fotoğraf: Yalçın Koçak
KANCALAR YANLIŞ AÇIYLA BÜKÜLMÜŞ
İmalatla ilgili sıkıntılara ek olarak sargı donatısı (etriye) denilen demirlerden de bahseden Yıldız, "Bir kolona baktığımızda aşağıdan yukarı çıkan boy donatıları (demirleri) vardır, bir de onları saran demirlerimiz vardır. 1975 yönetmeliğinden beri bu demirlerin kancalarının kaç derece büküleceği bellidir. Kancalar 135 derece bükülerek kolonun içerisine doğru kıvrılır. 1975' ten beri neredeyse 50 yıl geçmiş olmasına rağmen maalesef bu kancaların yeni binalarda bile hala uygun bükülmediğini görüyoruz. Bunların 90 derece bükülüp bırakıldığını gördük. Burada insiyatifi inşaat ustasının eline bırakmamak gerekir, bunu şantiye şefinin ve yapı denetiminin denetlemesi gerekir ama denetlenmemiş. Kancaların boyu 10 cm’den küçük olmamalı normalde ama bölgede yaygın olarak 3-4 cm kanca bırakıldığını gözlemledik. Bu nedenlerden dolayı da etriye kancaları deprem anında açılmış. Onlar açıldığı anda binanız gevrek bir hale gelir, yani hemen göçebilir, elemanlarınız cam gibi kırılır demek" diye konuştu.
Aşağıda sargı donatısının kancaları uygun olmadığı için hasar almış, 2022 yapımı bir prefabrik kolon görülüyor.
Fotoğraf: M. Görkem Yıldız
DENETİMSİZLİK EN BÜYÜK SORUN
En önemli sorunun denetimsizlik olduğunu belirten Yıldız, "Yapı denetim sisteminde 'diploma kiralama' çok büyük bir sorun. İnşaat mühendislerinin bir kısmı ek gelir elde edebilmek için kanunsuz bir şekilde diplomalarını yapı denetim firmalarına kiralıyorlar. Yapı denetim firmaları da çoğu zaman inşaat mühendisi bile olmayan kişileri inşaat denetlemeye gönderip inşaat mühendislerinin yerine imza attırıyor. Maalesef hayatı boyunca ne demir ne de beton görmüş insanlar inşaat mühendislerinin yerine inşaatları denetlemeye gidip imza atıyorlar. Yapı denetim sisteminin kendisinin denetlenmesi lazım. En önemli konu bu denetimsizlik" uyarısında bulundu.
"MÜHENDİSLİK EĞİTİMİNDE SADECE SEÇMELİ DERS OLARAK VERİLİYOR"
Mühendislik eğitimimizde ciddi sıkıntılar olduğunu ifade eden Yıldız, "İnşaat mühendisliği çok geniş bir yelpazeyi kapsayan bir uzmanlık alanı. Oturduğumuz konut yapılarının dışında yol, baraj, köprü gibi yapılar da inşaat mühendisleri tarafından tasarlanıyor. Bununla birlikte mühendislik eğitimimiz 4 yıl. Bunun da ilk 2 yılı temel matematik ve fizik dersleriyle geçiyor, dolayısıyla fakültelerimizden mezun olan öğrencilerimiz bir konuda uzmanlaşmış olarak çıkamıyorlar. Deprem mühendisliği derslerinin bir kısmının inşaat fakültelerinde zorunlu ders haline getirilmesi gerekiyor. Hala 60 sene önceki müfredatı uygulamamalıyız inşaat fakültelerinde. Yeni deprem mühendisliği teknolojileri gelişti, bunlarla ilgili basit bir sunumdan öteye geçecek bilgiler verilmeli. Depremin mekanizması nedir? Deprem mühendisliği derslerinin seçmeli ders olarak değil en azından giriş kısmının zorunlu olarak okutulması lazım" dedi.
YENİ ZELANDA'DA ŞEHRİ YIKIP YENİDEN İNŞA ETTİLER
Hasar almış binalarda yapılacak güçlendirmeden bahseden Yıldız, Yeni Zelanda'da tüm şehrin depremden sonra 3 yıl içerisinde yıkılarak depreme uygun şekilde yeniden inşa edildiğini belirterek şöyle devam etti:
Hasar almış binaların güçlendirildikten sonraki davranışlarının tahmin edilebilir olmaması problemi tüm dünyada mühendislerin bir sorunu. Örneğin Yeni Zelanda'da 2010 ve 2011'de tıpkı ülkemizdeki gibi yakın aralıklarla 2 büyük deprem oldu. Depremlerde şehirde sadece birkaç bina tamamen göçtü, ancak şehir merkezindeki yapıların yüzde 45’i ağır ve orta hasarlı olarak sınıflandırıldı. Ağır ve orta hasarlı yapıların tamamının yıkılıp yeniden inşa edilmesi demek, içinden geçtiğimiz insani felakete ilave olarak ülke ekonomisine de ciddi bir maddi külfet demek. Bunun yerine deprem sonrasında da kullanımına devam edilebilecek, sürdürülebilir yapılar tasarlamalıyız. Sismik izolasyon, sismik enerji sönümleyiciler gibi teknolojileri daha yaygın kullanmamız, bu teknolojilerin üretimini Türkiye’de yaygınlaştırmamız gerektiğini düşünüyorum. Sıkça depremler olan bir deprem ülkesiyiz. Her depremden sonra tüm şehirlerimizi yeniden kurmaya kalkıp milyarlarca dolar kaynağı boşa harcamak yerine, baştan önlemimizi almalıyız.
Hasarlı yapıların tamiri ve güçlendirmesi ile ilgili detaylı mühendislik çalışmaları yapmak gerekir. Hasar alan elemanlar bazında değil, çoğu zaman bütün olarak modellenip tekrardan kontrol edilmesi gerekir. Bir haftadır etrafta "Yönetmeliğe uygun hasar tamiri yapılır" diye gezen, mühendis olduğundan şüphe duyduğum insanlar var, hala yaşanan acıdan ders alınmamış olmasına kahroluyorum maalesef bunları duyunca.
"TADİLATI BİLE MİLYONLARI BULABİLİR"
"Burada da bu başarılı örneklerin benzeri yapılmalı" diyen Yıldız, 2009 L’aquila depreminden sonra İtalya hükümetinin AB desteğiyle inşa ettiği sismik izolasyonlu geçici konutlar örneğini vererek, "Yeni şehirler planlanırken biraz daha zemini sağlam yerlerde, sismik izolasyon gibi sistemler kullanılarak inşa edilecek yapılar mutlaka değerlendirilmelidir. Bunu yapalım ki yapılarımız yeni depremlerde az da olsa hasar almasın. Yoksa şimdi olduğu gibi az hasarlı yapıların tadilatı bile milyonlar tutabilir" diye konuştu.
- Bayraktar TB3'ten bir başarı daha!
- Kira sözleşmelerinde yeni dönem! e-Devlet üzerinden yapılacak
- Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, enflasyon verilerini değerlendirdi
- Bakan Şimşek enflasyon rakamlarını değerlendirdi
- Yeniden değerleme oranı belli oldu! Pasaport, kimlik, IMEI kayıt ücreti, trafik cezaları, MTV…