Gaziantep'teki feci kazada yaşadıkları dehşeti anlattı
Gaziantep-Nizip Otoyolu'nda İHA muhabirleri ile birlikte Şanlıurfa'ya giden ve kazadan hafif yaralanarak kurtulan Tercüman Alaaddin Şırkat, ortalığın savaş alanına döndüğü ikinci kaza anında ve sonrasında yaşanan dehşeti anlattı. Kaza anında üzerine ceset yağdığını anlatan Şırkat, yola birlikte çıktığı arkadaşları Umut Yakup Tanrıöver ve Muhammet Abdulkadir Esen'in cesetlerini ise kıyafetlerinden tanıdığını ifade etti.
Gaziantep Üniversitesi Gazetecilik Bölümü'nde yüksek lisans yapan Alaaddin Şırkat (28), kaza gününün sabahında uluslararası yabancı bir televizyon kanalının yabancı uyruklu konuğu ile yapılacak röportajda tercümanlık yapma amacıyla, İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirleri Umut Yakup Tanrıöver, Muhammet Abdulkadir Esen ve kameraman Bekir Özdemir ile birlikte Gaziantep'ten yola çıktıklarını söyledi.
İHA canlı yayın aracıyla Şanlıurfa'ya gittiklerini anlatan Tercüman Şırkat, araçta 4 kişi olduklarını ve yol kenarındaki insanların aracı durdurmak için yaptıkları el kol hareketleri üzerine yardım etmek amacıyla aracı emniyet şeridine park ettiklerini, kaza olduğunu öğrendikten sonra ise Umut Yakup Tanrıöver'in 112'yi arayarak yardım istediğini anlattı.
Bir aracın şarampole yuvarlandığını ve içerisinde insanların olduğunu öğrendikten hemen sonra ise kazazedelere yardım için aracın yanına koştuklarını kaydeden Şırkat, ilk kazanın hemen sonrasını şöyle anlattı:
"Yabancı uyruklu bir kişi ile röportaj yapmak amacıyla Gaziantep’ten Şanlıurfa’ya yola çıktık. Araçta rahmetli Umut, Muhammet, Bekir ve ben vardık. İhlas Haber Ajansının canlı yayın aracıyla gidiyorduk. Sabah yaklaşık saat 10.30 sıralarında yolda sağa çekilmiş araçları gördük. Araçların çevresinde insanlar vardı. El kol hareketleri yapıyorlardı, yardım istiyordu. Biz de İHA ekibi olarak aracı sağa çektik, insanlara ne olduğunu sorduk. İnsanlar bir sivil aracının aşağı düştüğünü söylediler. Biz de onun üzerine kazazedelere yardım etmek için koşa koşa aşağı indik. Kazalı aracı gördük. Kazada 2 kişi vardı. Bir kişi ölmüş, diğeri de yaralıydı. Ben ve Umut karşılarında duruyorduk. Umut arkadaşım 112’yi aradı, bilgi verdi. Olay yerine yaklaşık 20 dakika sonra trafik polisi geldi, ilk müdahalesini yaptı. Birkaç dakika sonra ise ambulans ve itfaiye geldi. 2 sağlık ekibi gelmişti. Bir ekip yaralının yanına, bir ekip de ölenin yanına gitmişti."
Sağlık ekibiyle birlikte İHA muhabirleri Muhammet ve Umut ile kameraman Bekir'in, sağlıkçılarla birlikte yaralının yanına gittiğini, görünce kendisinin de onların yanına gidip, yardım ettiğini kaydeden tercümen Şırkat, saniyeler öncesinden kayıttan çıktığını anlatarak, "Muhammed arkadaşımız ile Bekir yaralının yanındaydılar, sağlıkçılarla birlikte. Ben de onların yanına indim. Yaralının durumu kötüydü. Yaralıyı ambulansa ulaştırdıklarında, daha bindirmeden kaydı durdurdum. Onların yanına gitmek için yüksek yerden aşağıya indim. Otoyola çıkacaktım. Benim indiğim yerde su kanalı var, onun üstünden geçerken bir sesler duydum. Sesleri duyar duymaz ikinci bir kaza olduğunu anladım" dedi.
Şırkat, yaşanan ikinci kaza anında ise üzerine ceset yağdığını belirterek, ''Kazanın olduğu tarafa baktım. Üstüme siyah bir şeyler geliyordu. Ne olduğu bilmiyorum. Direkt bir refleksle su kanalının içerisine çöktüm. Ve sol elimle başımı örttüm. Yüksek sesle şehadeti getirdiğimi hatırlıyorum. İkinci bir ses oldu, çarpma sesi. O sesten sonra üzerime bir şeyler düştü. O kanala çöktüğümde, o anda sadece öleceğimi düşündüm. O yüzden şehadet getirdim. Araçtan parçalar savruldu, durmasını bekledim. Yaklaşık 4-5 saniye bekledim, ortalık sakinleşti" şeklinde konuştu.
Ortalık sakinleştiğinde ise ayağının üzerine iki itfaiye erinin cesedinin düştüğünü fark eden Alaaddin Şırkat, itfaiyecilerin ayağının üzerinde son nefeslerini verdiğini kaydederek, "Ortalık sakinleşince kalkmaya çalıştım, kalkamadım. Sol ayağım dışarıda hareket ettirebiliyordum, ama sağ ayağımı çekemiyordum. Sonra döndüm baktım ayağıma, üzerinde iki kişi vardı. İtfaiye ekibinden olan ağabeylerimizden ikisiydi. İkisi ayağımın üzerinde son nefeslerini veriyorlardı. Birincisi öldü, öldükten sonra çok zor bir şekilde ayağımı çektim. Sert bir şekilde ayağımı çekerken yaralandım. Sonra diğerinin de öldüğünü düşündüm. Hemen arkalarında ise bir ceset daha gördüm ama ona bakmadım. Bakmadan da o şokla yukarıya, otoyola doğru koşmaya başladım."
Yola çıktığında ise anlatmaya sözlerin yetmediği bir manzara ile karşılaştığını kaydeden Şırkat, "Otoyola ulaştığımda gerçekten anlatılmaz şeyler gördüm, anlatılmaz sesler duydum. İnsanların bağırmaları, sağlıkçıların, itfaiyecilerin cesetleri. Durumu anlatmaya söz yetmiyor" ifadelerini kullandı.
Otoyola çıktığında ise arkadaşlarını aramaya başlayan Şırkat, ilk olarak kameraman Bekir Özdemir'i gördüğünü anlatarak, "Yola çıktığımda bilincimi kaybetmek üzereydim. Gözüm karardı, başım döndü. Olay yerinden geçen otobüslerden inenlerden su istedim. Çöktüm su içtim, kendime gelmeye başladım, ayağa kalktım. Baktım, Bekir arkadaşımı gördüm. Bekir’in yanına gittim. Bekir'de pek önemli bir şey yoktu. Bana arkadaşları sordu, görmediğimi söyledim. Sonra da isimleriyle bağırmaya başladık. Olay yerinde herhangi bir cevap veren olmadı. Sonra olay yerinde aramaya başladık" dedi.
"UMUT VE MUHAMMET'İ KIYAFETLERİNDEN TANIDIM"
Şırkat, İHA muhabirlerinden önce Muhammet Abdulkadir'in ardından ise Umut Yakup'un cesedini bulduğunu kaydetti. Şırkat, ''Devrilen ambulansın yanında Muhammet arkadaşımızın cesedi vardı, giysisinden tanıdım. Onu teyit edince bu kez Umut arkadaşımızı aramaya aşağıya, ilk olduğum yere gittim. Benim üstüme düşen itfaiyecilerin arkasında bir ceset vardı. Uzaktan tanıyamadım. Sonra Umut’un ne giydiğini hatırlamaya çalıştım. Siyah tişört ve lacivert kot giydiğini hatırladım, kıyafet aynıydı. Daha çok yanına yaklaştım, dikkatlice yüzüne baktım. Yüzünün rengi atmıştı, çok kötüydü. Dikkatlice bakınca Umut’un olduğunu anladım" şeklinde konuştu.
Umut'un cesedini görmesine rağmen ekipte bulunan Bekir Özdemir'e durumu ilk etapta söyleyemediğini anlatan Tercüman Şırkat, "Sonra tekrar otoyola çıkmaya çalışıyordum, Bekir’i gördüm. Umut’u soran bir hareket yaptım. Yaptığım el hareketinden Umut’u görmediğimi düşündü. Yola çıktım, tekrar Bekir yanıma geldi, 'Umut nerede?' dedi. O anda kendisine Umut’un vefat ettiğini söyledim. Başın sağ olsun kardeşim, dedim. O da yıkıldı. Bekir’i sakinleştirmeye çalıştık" ifadelerine yer verdi.
Kendileri gibi sağlık ve itfaiye ekiplerinin de büyük bir dram yaşadığını anlatan Şırkat, "Otobüste sıkışan insanlar vardı. Sağlıkçılar kötü haldeydiler, itfaiyeciler de öyleydi. Arkadaşları ile birlikte olay yerine gelen ekipler, mesai arkadaşlarını orada kaybettiler, cesetlerini gördüler'' ifadelerini kullandı.
"BENZERİNİ SURİYE'DE YAŞADIM"
Kaza anında yaşanılanların benzerini memleketi Suriye'de yaşadığını anlatan Şırkat, "Benzer olayları Suriye’de yaşamıştım. Sanki ortalık savaş alanı gibiydi" dedi.
Şırkat, insanların yardım amacıyla yaptıkları hareketleri görünce yardım etmek amacıyla yolda durduklarını, ekipte bulunan 4 kişinin de tereddüt bile etmeden kazazedeler için yardıma koştuklarını kaydetti. O anda 'haber yapma' konusunun akıllarının ucundan bile geçmediğini vurgulayan Şırkat, "Biz orada kenara çekmemizi isteyen insanları görünce aklımıza sadece yardım etmek gelmişti. Herhangi bir görüntü alma, haber yapma gibi bir şey aklıma bile gelmemişti. Dördümüz de koşarak araçtan indik, o insanların yanına gittik.
İlk kazanın hemen ardından, kendileri ile birlikte kaza yerinde birkaç sivil olduğunu, ekiplerin gelmesinin ardından ise İHA muhabirleri Umut Yakup Tanrıöver, Muhammet Abdulkadir Esen, kameraman Bekir Özdemir ve baklava almak için imalathanesine giden Mehmet Özsoy ile birlikte kendisinin kaldığını da kaydederek, ''Bizimle birlikte birkaç sivil daha vardı. Ekipler geldikten sonra sadece bir sivil kaldı. O da bizimle birlikte sedyeye yardım etti, yaralıyı taşıdı'' diye konuştu.