Hayvanlar için bağırıp çağırmak yerine öneriler sunmak zorundayız
İş insanı Mert Akkök, yaklaşık 10 yıldır Tuzla’daki çiftliğini hayvan dostlarıyla paylaşıyor. Tamamen kendi imkanlarıyla sahipsiz, yardıma muhtaç pek çok farklı türü toplayıp rehabilite ediyor. Sahipsiz hayvanlarla ilgili yeni yasa önerisini Mert Akkök ile konuştuk.
RÖPORTAJ: OYA ÇINAR / FOTOĞRAFLAR: OZAN GÜZELCE
İş insanı Mert Akkök, yaklaşık 10 yıldır Tuzla’daki çiftlik evini hayvan dostlarıyla paylaşıyor. Tamamen kendi imkanlarıyla sahipsiz, yardıma muhtaç pek çok farklı türü çiftlik evinde barındırıyor. Sosyal medyada da özellikle hayvan dostlarının ilgiyle takip ettiği Mert Akkök diyor ki: Yaptığımız şey yangına bardakla su taşımak, farkındayız ama kayıtsız kalamıyoruz. Mert Akkök’ün sahipsiz hayvanlarla ilgili düzenlenecek yasayla ilgili önerilerini de konuştuk.
YENİ BİR YASAYA İHTİYACIMIZ VAR AMA…
Sizi biraz tanıyabilir miyiz? Mert Akkök kimdir?
Bursalıyım, 50 yaşındayım. Uludağ Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’ndeki eğitimimin ardından bir süre yurt dışında yaşadım. Gençliğimden itibaren turizm sektörünün değişik alanlarında çalıştım. Sonra kendi işimi kurdum. Şimdi sağlık turizmi sektöründe danışmanlık, eğitmenlik, aracılık, etkinlik organizatörlüğü gibi hizmetler veren bir şirketim var. İşten arta kalan vakitlerimde ise sahipsiz hayvanlarla ilgili gönüllü faaliyetlerde bulunuyorum.
Kendi evinizi aynı zamanda sahipsiz hayvanlar için çiftlik olarak kullanıyorsunuz. Bu hikaye nasıl başladı?
Çocukluğumdan beri hayvanlara çok düşkünüm. Hayatımın her döneminde benimle yaşayan hayvan dostlarım oldu. Yıllarca sahipsiz hayvanları besleme, tedavi ettirme alanında çalışan gönüllü topluluklara destek verdim. Yaşım ilerledikçe hayvanlarla kurduğum ilişki evrildi, onları birer ‘kişi’ olarak görmeye başladım. Sahipsiz, hasta, engelli hayvanların ne kadar çaresiz olduklarını idrak ettikçe kendimi bu konuda daha çok şey yapmak zorunda hissettim. Hep çok sayıda kurtarılmış hayvanla yaşayacağım büyük bahçeli bir evim olmasını hayal etmiştim. 40‘lı yaşlarımda bu hayalimi gerçekleştirebilecek imkanlara sahip oldum. Şimdi İstanbul’un Tuzla ilçesi yakınlarında bir köyde, bir çiftlik evinde çok sayıda hayvan dostumla beraber yaşıyorum.
Tam olarak kaç hayvan, kaç farklı tür var çiftliğinizde?
Evimdeki hayvan dostlarımın sayısı değişiyor çünkü bazılarını onlara yeni yuvalar, aileler bulmak üzere geçici olarak sahipleniyorum. İçime sinecek, onlara iyi bakacağına güvendiğim insanlara yuvalandırdıklarım oluyor. Şu an itibarıyla benimle birlikte evimde ve bahçemde yaşayan 3 at, 2 eşek,10‘dan fazla köpek, 40‘dan fazla martı, 5 de kedi dostum var. Kanadı kırılmış veya kopmuş engelli martılara bahçemde bir habitat oluşturdum.
YAPTIĞIMIZ ŞEY YANGINA BARDAKLA SU TAŞIMAK AMA KAYITSIZ KALAMIYORUZ
Çiftliğinize alıp barındırdığınız hayvanları nereden, nasıl buluyorsunuz? Hangisini sahipleneceğinize neye göre karar veriyorsunuz?
Yaşadığım köy, İstanbul’da belediyelerin, şehir sokaklarından topladıkları sahipsiz köpekleri getirip terk ettikleri, kırsal bölgede yer alıyor. Belediyelerin bu yaptığı tamamen yasal bir uygulama. Şehirden topladıkları sahipsiz köpekleri kısırlaştırıp aşıladıktan sonra orman yollarına, köy yollarına bırakmaları belediyelerin görev tanımı içerisinde yer alıyor. Böyle bir yerde yaşadığım için her gün evimden işime giderken ve dönerken yüzlerce terk edilmiş köpeğin arasından geçiyorum. Çok acıklı görüntülere tanıklık ediyorum. Bazen bu köpeklerin içlerinden bazıları diğerlerinden çok daha kötü durumda oluyor. Onları görünce dayanamayıp alıyorum. Diğerlerine ben ve başka gönüllü arkadaşlar elimizden geldiğince yemek, su vererek onları hayatta tutmaya çalışıyoruz. Yaptığımız şeyin yangına bardakla su taşımak olduğunun farkındayız ama kayıtsız kalamıyoruz.
Suistimalle de karşılaşmıyor musunuz? Sizin baktığınızı bildiği için insanların köpeğini, kedisini bırakıp gitmesi gibi durumlar yaşıyor musunuz?
Aman aman! İnsanları bu şekilde bana hayvan vermeye teşvik edecek sorular sormayın lütfen. Çünkü her gün onlarca kişi bana ulaşıp kedisini, köpeğini vermeyi teklif ediyor veya kendi mahallesindeki sokak köpeklerini benim sahiplenmem için ısrar ediyorlar. Bu taleplerin yoğunluğu, ısrarcılığı çok rahatsız edici boyutta. Ben şu an kapasitemin çok üzerinde sayıda hayvan sahiplenmiş durumdayım. Daha fazla hayvan sahiplenme imkanım yok.
BAĞIRIP ÇAĞIRMAK YERİNE KANUN YAPICININ DİKKATE ALACAĞI ÖNERİLER SUNMAK GEREK
Şu anki yasa tartışmasıyla lgili ne düşünüyorsunuz? Uyutma yöntemi sizce adaletli, doğru bir yöntem mi?
Bu konuda hayvan hakları savunucusu arkadaşların çoğunu hamasi ve gerçeklikten uzak buluyorum. Sahipsiz hayvan popülasyonunun kontrolden çıktığını ve bu konuda yeni bir yasaya ihtiyaç duyduğumuzu kim inkar edebilir? Daha önceki yasalar gibi bunun da eksikleri, yanlışları olacağı açıkça görünüyor. Ama bağırıp çağırmak yerine, kanun yapıcının dinleyeceği, ciddiye alacağı tonda iletişim kurmamız, somut, gerçekçi, uygulanabilir yöntemler önermemiz gerekiyor. Hiç bir canlının öldürülmesi bir çözüm olamaz. Ama bu kadar çok sayıda sahipsiz hayvanın sokaklarda, orman yollarında, çöplüklerde yaşamaya devam etmesi sürdürülebilir bir durum değil.
Sizin çözüm önerileriniz neler?
Bence yasa, öncelikle hayvanların eziyet çektikleri ve ticari bir mal olarak satıldıkları üretim çiftliklerinin kapatılmasını, yurt dışından evcil hayvan getirerek ülkemizde satılmasının derhal yasaklanmasını, hayvan dövüştürenlerin ve dövüştürmek üzere hayvan üretenlerin hapis cezasıyla yargılanmasını ve sadece şehirlerdeki değil, köylerdeki tüm hayvanların kontrollü şekilde kısırlaştırılmasını sağlamalıdır. Sadece bu şartları yerine getirmek bile 5-6 sene gibi kısa bir süre içerisinde sahipsiz hayvan sayısını neredeyse yok sayılacak bir miktara düşürecektir. Makul sayıda iyi huylu kedi ve köpek dostlarımızın şehirlerde bizlerle beraber yaşamaya devam etmeleri hoş görülmeli ve bu şekilde yaşayan sosyal kedi ve köpeklerin yasalarla korunması, belediyeler tarafından bakımlarının yapılması sağlanmalıdır.
Yasanın düzenlenme şekli çok önemli bu durumda?
Elbette! Yasa kesinlikle sokaklarda hiç kedi ve köpek bırakmamak üzere değil, sokaklarımızda yaşamaya devam edecek kedi ve köpeklerin kötü niyetli insanlardan korunması üzerine düşünülerek hazırlanmalı ve başka uygulamalarla desteklenmelidir. İlkokullardan başlayarak çocuklarımıza hayvan sevgisi, merhamet aşılayan dersler verilmeli, TV kanallarında, yazılı basında, sosyal medyada sürekli hayvan sahiplenmeyi özendiren, teşvik eden yayınlar yapılmalıdır.
AVRUPA’DAKİ UYGULAMANIN SADECE BİR KISMINA BAKMAK YANILTICI OLUR
Yasayla ilgili sürekli yurt dışından, Avrupa sokaklarından örnek gösterilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bazı siyasetçiler sadece bu konuda değil, bir çok konuda başarılı olduğunu düşündükleri bir uygulamayı örnek gösterirken, o uygulamanın tamamına değil, sadece iddialarını destekleyen küçük bir kısmına atıf yaparlar. Oysaki yasa için örnek olarak gösterdikleri o uygulamanın öncesinde, sonrasında, beraberinde yapılan bir çok başka şey vardır. Bunlar olmadan o uygulamanın sadece bir kısmına bakmak hem yanıltıcıdır hem de haksızlıktır. Yurt dışındaki sahipsiz hayvan barınaklarının standatlarından, bu alanda çalışan kamu görevlilerine verilen eğitim ve kurallardan, sahiplendiği hayvanı terk eden, hayvanları ruhsatsız olarak üreten ve satan kişilere verilen cezalardan hiç bahsetmeden, sadece “Yurt dışında da sahipsiz hayvanları uyutuyorlar“ derseniz kamuoyunu yanıltmış olursunuz. Lütfen bunu yapmayın. Uyutmaktan önceki tüm adımları atar, tüm kuralları uygularsanız zaten uyutma denilen şeye ihtiyaç kalmayacak şartlara kavuşursunuz