Hulusi Akar ve Yaşar Güler özel celsede ifade verdi
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ve Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Güler, 15 Temmuz günü Genelkurmay’ın işgal edilmesine ilişkin davada özel açılan ara celsede ifade verdi. Mahkeme, Akar’a 9 kritik soru yöneltti. Darbeciler tarafından derdest edilmesi sırasında panik butonu kullanıp kullanmadığı sorusunu Akar, “Şahsımla ilgili kaygı taşımadığım gibi kendimi korumaya yönelik bir girişimim olmamıştır” diye yanıtladı
24 Mart 2018 , Cumartesi 06:31
ANKARA 17. Ağır Ceza Mahkemesi, aralarında Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Güler’in de bulunduğu müştekilere tanık olarak dinlenebilmeleri için davetiye yollamıştı. Akar, mazeret bildirerek duruşmaya katılmazken, Güler mahkemeye bildirimde bulunmamıştı. Mahkeme 2 - 13 Nisan arasında yeni bir duruşma takvimi belirlemişti.
İŞ YOĞUNLUĞU GEREKÇESİ
Akar ve Güler’in avukatı, müvekkillerinin iş yoğunluğu nedeniyle 2 Nisan’da yapılacak duruşmaya katılamayacaklarını belirterek, 22 Mart’ta ifade vermek için mahkemeye başvurdu. Talebi kabul eden mahkeme, sanık avukatlarına haber vermeden Akar ve Güler için ara celse açarak, ifadelerini aldı. Duruşmada Akar, Güler ve avukatı hazır bulundu. Güler, duruşmada 15 Temmuz günü yaşadıklarını anlattı. Mahkeme heyeti Güler’e ‘İzmir Casusluk’ davasıyla ilgili bir soru yöneltti. Duruşmada ‘katılan’ olarak ifade veren Akar ise sözlerine başlarken, “Ben bu hususta Cumhuriyet savcısına 18 Temmuz’da başlayıp 19 Temmuz 2016 tarihinde biten 6 sayfadan ibaret imzalı ifade vermiştim. O ifademi aynen tekrar ederim. O ifadem geçerlidir. Sanıklardan şikâyetçiyim, cezalandırılmalarını istiyorum” dedi. Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, Akar’a dokuz soru yöneltti. Sorular ve Akar’ın yanıtları özetle şöyle:
YANINDAKİLER FETÖ’CÜ İDDİASI
1-) (Kışlalardan çıkılmaması talimatı verilmemesi iddiası) Tarafıma ulaşan ihbarın mahiyetine göre tüm tedbirleri alınmış, ihbarın değerlendirilip gerekli tedbirlerin alınmaya başladığı saat itibarıyla kışladaki askeri personel mesaiden ayrılmış ve sadece nöbetçi personel kışlada bulunmaktaydı. Dolayısıyla ihbarın mahiyetine göre önlemlerin alınmasına başlandığı saat itibarıyla kışladan ayrılmaması şeklinde bir talimatın verilmesine gerek görülmediği gibi böyle bir talimatın da pratikte bir yararı olmayacağı izahtan varestedir.
2-) (Genelkurmay Başkanı’nın yanında görev yapanların FETÖ’cü çıktığı iddiası) FETÖ’nün TSK yapılanmasındaki hususiyetleri özellikle gizlilik konusunda kullandığı yöntemler dikkate alındığında FETÖ mensubu olan TSK personelinin teşhisi ve tespiti her zaman mümkün olmamıştır. Maiyetimde FETÖ’cü olduğu bilinerek herhangi bir personel istihdam edilmediği gibi istihdamına da müsaade edilmemiştir. Bu hain terör örgütü yapılanması içinde olan ve şahsıma, milletime, silah arkadaşlarıma, emniyet mensubu kardeşlerime, devletin kurumlarına, Türk tarihi ve medeniyetimize bu derece zarar veren her bir kişiden ayrı ayrı şikâyetçiyim.
3-) (Derdest edilmesi esnasında panik butonunu kullanıp kullanmadığı) 15 Temmuz kanlı darbe girişimi sadece şahsıma değil esas itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti devletine, hükümetine ve milletimize karşı yapılmıştır. Bu girişimi öğrendiğim ilk andan itibaren ülkemi ve milletimi düşünmek dışında herhangi bir düşünceyi aklımdan bile geçirmedim. Tüm mesaimi ve enerjimi kanlı darbe girişimini sonlandırmak için kullandım. Bu süreçte şahsımla ilgili herhangi bir kaygı taşımadığım gibi kendimi korumaya yönelik herhangi bir düşüncem ve girişimim olmamıştır.
4-) (Darbe girişimi sırasında Türk hava sahasının tamamının kapatılmadığı iddiası) Tüm Türkiye’yi kapsayacak şekilde hava sahasının kapatılması ile ilgili emir 18.30’da verilmiş ve 19.06’da bahse konu emir ilgili şahıs ve kuvvet harekât merkezilerine ulaşmış, 19.26 itibarıyla tüm hava araçları için işlemler tamamlanmıştır. Bu husus kayıtlarda mevcuttur.
ATAMAYI NET HATIRLAMIYORUM
5-) (7. Kolordu Komutanı olarak görev yaparken 16 Temmuz sabahı 2. Ordu Komutanlığı’na vekâleten atanan daha sonra darbe suçundan ceza alan İbrahim Yılmaz’ın atanması) 16 Temmuz günü Başbakanlığa intikalimden sonra ülke genelinde devam eden karışıklığın sonlandırılması ile ilgili birçok telefon görüşmesi yaptım. Bu yoğun görüşme ve çalışmalar esnasında neyin ne olduğunun belli olmadığı, sıkıyönetim listeleri dahil hiçbir liste ve belgeyi görmediğim bir ortamda atamayla ilgili bana telefonla böyle bir teklifin gelip gelmediğini net olarak hatırlamıyorum.
6-) (Akın Öztürk’ü darbe gecesi Akıncı Hava Üssü’ne çağırıp çağırmadığı, darbenin başına geçmesi konusunda kendisini iknaya çalışıp çalışmadığı, Öztürk’e darbecilerin ikna edilmesi konusunda bir talimatı olup olmadığı) Savcılık ifademde belirttiğime ilave edeceğim herhangi bir husus yoktur.
7-) (Sanık Mehmet Dişli’nin o gün planlı bir sunumu olduğu ve darbeye ilişkin söylemi elindeki kartlardan okuduğu, uçak ve silah sesleri gelince komutanın güvenli bir yere alınmasını önerdiği ve komutanla darbe girişimi daha fazla büyümeden planlama yaptıkları yönündeki iddialar) Savcılık ifademde de TBMM Araştırma Komisyonu Başkanlığı’na 29 Mayıs 2017 tarihinde verdiğim cevaplarda belirttiklerime ilave edeceğim bir husus bulunmamaktadır.
8-) (Akar’ın derdest edilmesi sırasında dönemin Genelkurmay Başkanlığı emir subayı yardımcısı Serdar Tekin’in, emir subayı yarbay Levent Türkkan’a ‘Komutanım ne yapıyorsunuz” dediği, Türkkan’ın da ‘Çekil, bak sana sıkarım’ ifadesini kullandığı iddiası) Savcılık ifademde belirttiklerimin haricinde Serdar Tekin ve Levent Türkkan hakkında geçen bir konuşma hatırlamıyorum.
9-) (FETÖ’cü olmakla suçlanan Hüseyin Hakan Öcal’a 2016 yılı haziran ayında ‘Ramazan, ağustos ayında ayrılıyor. Seni Genelkurmay Özel Kalem Müdürlüğü’ne atıyorum’ dediği ve kendisini derdest eden ekipte yer alan Ahmet Yıldız’ı ismen Genelkurmay Özel Kalemi’ne atadığı iddiası) TSK’daki atama esas ve usulleri dikkate alındığında böyle bir uygulama mümkün değildir.”
SAVCILIKTA NE DEDİ?
Bir ara Akın Öztürk yanıma geldi, üzerinde tişört ve pantolon vardı. Yanında eşi olduğu şekilde Kara Kuvvetleri Komutanı’yla İzmir’den geldiğini, lojmanda oturan kızının evindeyken Abidin Ünal’ın aramasıyla üsten birilerinin uçaklar kaldırdığını ve bu hususa göz kulak olması gerektiğini belirttiği için geldiğini anlattı.
Muhtemelen saat 21.00’ e doğru arkam kapıya dönük şekilde toplantı masasında çalışırken kapı çaldı. Mehmet Dişli’nin geldiğini gördüm. ‘Komutanım operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı’ gibi şeyler söyledi. Hiddetle ‘Ne diyorsun ulan sen, manyak mısın, sakın ha’ diye bağırdım.
Hiddetli karşı çıkmama rağmen sinirlerine hâkim olmaya çalışıyordu ve sakin görünerek ‘Komutanım bu iş bitti ve herkes yola çıktı’ anlamında şeyler söylüyordu. (Eski emir subayı yardımcısı Serdar Tekin’in iddiaları) Bir ara Dişli, dışarıya doğru hareketlendi, gayri ihtiyari yönümü kapıya döndüğümde Serdar yüzbaşı, Abdullah astsubay ve Levent yarbayı gördüm. Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan olduğunu değerlendirdiğim personel dikkatimi çekti. Odaya girmeye kalkıştıklarını fark edince ayağa kalktım.
Birisi beni iterek sandalyeye oturmamı sağladı ve başkası arkadan el havlusu tarzında bir şeyle ağzımı ve burnumu kapatarak nefes almamı engelledi. (…) Levent Türkkan’ın tabanca ile ‘komutanım sakin olun, vururum, sıkarım ‘ gibi şeyler söylediğini işittim. Bir iki adım atıp kendisine ‘Sık ulan’ diye bağırdım. (…) Bir müddet sonra lavaboya gitmek istediğimi söyledim. Benimle birlikte geldiklerini görünce terbiyesizler, ahlaksızlar diye bağırdım. Abdullah astsubay ve Serdar yüzbaşı hiç etrafımdan ayrılmıyorlardı. Sürekli gözetim altında tutuyorlardı.
AKIN ÖZTÜRK YALVARDI
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Güler de müşteki sıfatıyla verdiği ifadesinde, 15 Temmuz günü MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın, “Bir subayın MİT’e gelerek önemli şeylerden bahsettiğini, yardımcısını göndermek istediğini” söylediğini aktardı.
Güler, “Bir süre sonra MİT Müsteşar Yardımcısı Sebahattin Bey geldi, bana bahsettiğim subayın anlattıklarının detaylarını iletti. Durumun hassasiyetine bianen Genelkurmay Başkanı’nın yanında durumu anlattım” dedi. Güler, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın Fidan’ı karargâha davet ettiğini, saat 18.15’te Fidan’ın karargâha geldiğini de anlatarak, “Makam odasının bitişiğinde bulunan çalışma odasına birlikte geçtik. MİT Müsteşarı durumu tekrar anlattı. Bu mevzunun daha büyük bir olayın parçası olabileceğini söyledi.
Bu esnada, MİT Müsteşarı, Cumhurbaşkanımızın koruma müdürü Muhsin Bey’i aradı. Cumhurbaşkanı’nı istedi, arkasından da ‘Saldırı olursa yeterince personelin ve silahın var mı’ dedi. Karşıdan gelen cevabı duymadım” açıklamasını yaptı.
DİZLERİM KANIYORDU
Güler, Akar’ın darbe girişiminin önlenmesi için verdiği talimatları ve nasıl derdest edilerek Akıncı Hava Üssü’ne götürüldüğünü, savcılıktaki ifadesine benzer şekilde ayrıntılı olarak anlattı.
Güler diğer ifadelerinden farklı olarak, Akıncı Hava Üssü’ne konulduğunda dizlerinin kanadığını fark ettiğini belirterek 16 Temmuz’da yaşadıklarını da özetle şöyle aktardı: “15.30 - 16.00 sıralarında evimi aradım. Konuttaki görevliye eşime iyi olduğumu söylemesini bildirdim. Arkadan Zekai Paşa’yı aramasını, konuştuğum telefon üzerinde yazılı olan telefon numarasını söyleyerek üç defa zilin çalmasına müteakip telefon açacağımı söylemesini istedim. Bir süre sonra telefon çaldı. Üçüncü çalmayı müteakip telefonu açtım. Arayan kişi Zekai Paşa idi. Kendisine durumu anlattım. Bulunduğum odayı anlasınlar diye oda pencerelerinden yere yakın olanı açık bırakacağımı söyledim. Saat 18.00 sıralarında Yıldırım Güvenç ile birlikte Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan bir ekip geldi, beni aldılar.
Akın Öztürk
Bu esnada Akın Öztürk yalvararak ‘Ben de sizinle geleyim’ dedi. 4 araçla Akıncı Üssü’nden ayrıldık, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan Akın Öztürk ile havacı general arkadaşları bıraktık.”
(Hürriyet)