Gündemİşkence yöntemleri de iddianamede

İşkence yöntemleri de iddianamede

Paylaş
İşkence yöntemleri de iddianamede

Kenan Evren ile darbe döneminin Hava Kuvvetleri Komutanı Şahinkaya'nın sanık olarak yer aldığı iddianame kabul edildi. İkisine de ağırlaştırılmış müebbet istenen iddianamede, işkence yöntemleri de anlatılıyor

Türkiye son ayların en yoğun gündemini yaşadı. Yapılan her açıklama, mahkemelerin verdiği her karar heyecanı yükseltti.

12 Eylül askeri darbesine ilişkin dönemin Genelkurmay Başkanı, 7’nci Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya’nın sanık olarak yer aldığı iddianame, Ankara 12’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi.

İddianamede Şahinkaya 1 numaralı sanık, Evren 2 numaralı sanık olarak yer aldı. İddianamede sanıkların, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Devlet kuvvetleri aleyhinde cürümler”e ilişkin 146’ncı maddesi ile 80’inci maddesi uyarınca “Türkiye cumhuriyeti anayasasının tamamını veya bir kısmını değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya ve anayasayla teşekkül etmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasına engel olmaya cebren teşebbüs etmek” suçlarından ağırlaştırılmış ömür boyu hapisleri istendi.

İşkence yöntemleri de iddianamede

İddianamede suç tarihi 2 Ocak 1980 ile 12 Eylül 1980-6 Aralık 1983 arası olarak gösterildi. Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Hüseyin Görüşen, mahkemenin sanıklar hakkındaki adli kontrol talebini henüz karara bağlamadığını belirtti. İddianamede özetle şöyle denildi:

Süreç değişti

“Yakın tarihimizde sivil otorite karşısında konumunu güçlendiren askeri bürokrasi ve askeri bürokrasiyle koalisyon yapan elitler, yönetim konusunda halkın doğru karar veremeyeceğini, doğru kararı onlar adına ancak kendilerinin verebilecekleri iddiasıyla, demokrasi adına ilan edilen meşrutiyetten günümüze kadar halkı yönetime ortak etmeme düşüncesini kararlılıkla devam ettirmişlerdir. Bireylerin özgürlükleri, en temel ve vazgeçilmez hakları sanal ve dokunulmaz bir devlet anlayışına feda edilmiştir. Oysa toplumunun ve bunu oluşturan bireylerin mutluluğunu sağlayamayan devlet ne kadar güçlü olursa olsun, güvenliği ne kadar yüksek olursa olsun yıkılmaya, değişmeye mahkûm devletlerdir. Türkiye’de son yıllarda Avrupa Birliği’yle bütünleşme çabaları yolunda, kişi özgürlüğü ve haklarıyla ilgili atılan adımlar ve yapılan yasal düzenlemelerle süreç demokrasinin lehine değişmeye başladı.”

Madde 35 yorumu

İddianamenin son bölümünde 12 Eylül askeri darbesinin hukuki dayanağı olarak gösterilen Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 35’inci maddesiyle ilgili özetle şu değerlendirme yapıldı: “Her ne kadar Türkiye Cumhuriyeti tarihinde söz konusu İç Hizmet Kanunu’nun 35’inci maddesi askeri darbe gerekçesi olarak ileri sürülmüş ise de bu durum hukuka aykırılığa kılıf bulma gayretinden öteye gitmemektedir. Kaldı ki askeri darbeyi yapan şüpheliler kendilerinin darbe ve sonrası eylemlerinden dolayı yargılanacaklarını ve eylemlerinin suç olduğunu bildiklerinden 1982 Anayasası’na ‘Cezai, mali veya hukuki sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz’ düzenlemesini koyma ihtiyacı hissetmişlerdir. Sonuç olarak İç Hizmet Kanunu’nun 35’inci maddesi hiç kimseye demokratik düzeni ortadan kaldırarak, diktatörlük kurmaya yol açacak bir askeri darbe yapma yetkisi vermemektedir.”

Bildiriler delil oldu

İDDİANAMEDE davaya konu deliller özetle şöyle sıralandı: Müşteki beyanları, Mehmet Demir adlı kişinin gönderdiği 1 adet DVD, Kahramanmaraş eski Belediye Başkanı Ahmet Uncu ve Çorum eski Valisi tanık Rafet Üçelli’nin ifade tutanakları, Aksiyon Dergisi’nin 770’inci sayısı, 201552 sayılı 1980 tarihli ‘Bayrak Harekat Direktifi’ başlıklı 21 sayfadan ibaret ‘Çok Gizli’ ibareli belge, Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nca Kenan Evren hakkında Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu tarafından hazırlanan iddianame, sanıkların avukatlarınca verilen savunma dilekçesi, TBMM Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğü’nün 10 Haziran 2011 tarihli 64982 sayılı ekinde 5 Haziran 1977’de yapılan milletvekili genel seçimlerinde Millet Meclisi 5’inci Dönem üyeliğine seçilen milletvekillerine ilişkin listenin bulunduğu yazı, Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nün temin etmiş olduğu 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle ilgili gazeteci-yazar Mehmet Ali Birand tarafından hazırlanan 12 Eylül Belgeseli’nin bulunduğu 4 adet DVD, Şahinkaya’nın ifade tutanağı ve ifadeye ilişkin 2 adet mini DVD kaset ve 2 adet DVD, Kenan Evren’in ifade tutanağı ve ifadenin kaydına ilişkin 1 adet DVD, 12 Eylül 1980 tarihli 17103 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 12 Eylül Askeri darbesiyle ilgili bildirilere ilişkin Resmi Gazete çıktısı (Ülke yönetimine el konulduğuna ilişkin ilk bildiri olan 1 numaralı bildiri ile 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 numaralı bildiriler ve Kenan Evren’in basına açıklamasına ilişkin belge), 16 Ekim 1981 tarihli 17486 mükerrer sayılı, 28 Ekim 1980 tarihli 17145 sayılı, 12 Aralık 1980 tarihli 17188 mükerrer sayılı, 5 Haziran 1981 tarihli 17361 sayılı resmi gazetelerde yer alan 2533 sayılı, 2324 sayılı, 2325 sayılı, 2356 sayılı kanunlar, Milli Güvenlik Konseyi’nin 52 sayılı kararı.

İŞTE İŞKENCE YÖNTEMLERİ

İDDİANAMEDE 12 Eylül döneminde Mamak Askeri Ceza ve Tutukevi’nde yapılan işkence yöntemleri ayrıntılı biçimde yer aldı: İşkenceler özetle şöyle anlatıldı:

Falaka: Yaygın ve sürekli kullanıldı. Ayak tabanı, ellerin içi gibi vücudun kaslı bölümlerine kalas, cop, zincir, saz sapı, pik demir vb. vurularak gerçekleştirilirdi.

Köpek saldırtma: Tutuklu çırılçıplak soyulur, kurt köpeği üzerine saldırtılırdı. Köpeğin ilk kaptığı yer bacak arası olurdu.

Kule: Havalandırmaya çıkan tutuklular 6 kişilik daire oluştururlardı. Bunların üzerine 3-4 kat olacak biçimde tutuklular çıkarıldıktan sonra, gardiyanın ‘Yıkıl’ komutuyla kule oluşturan tutuklular kendini yere bırakır ve böylece tutukluların değişik yerlerinde kırılma, incinme ve çıkık olurdu.

Çek-çek: Tutuklu çırılçıplak soyundurulur ve erkeklik organına bir ip takılırdı. Gardiyan ipin diğer ucunu alıp hızla koşar, tutuklu da zorunlu olarak gardiyanın peşinden koşardı.

Lağım suyuna sokma: Hücrelerin pisliği ve lağım suları burada biriktirilir, diz boyu kadar oluşturulan pisliğin içine tutuklu atılır ve pislik yedirilirdi.
Marş söyletme: Cezaevinde bulunan herkes 50’yi aşkın marşı ezberlemek zorundaydı. Bu marşlar tutukluların ses telleri tahriş oluncaya kadar söyletilirdi.

HÜRRİYET

2