Ömer Çelik'ten önemli açıklamalar
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik açıklamalarda bulundu. Çelik, ''Hiçbir aday sürecin karar vericisi değildir. YSK, sonucu açıklayacaktır. Biraz sabretmek yetecek. Vatandaşımız kime yetki verdiyse, mazbata ona verilecektir. '' dedi
Çelik, partisinin genel merkezinde yaptığı basın toplantısında basın mensuplarının sorularını yanıtladı, değerlendirmede bulundu.
Ömer Çelik, MHP’nin kurucu Genel Başkanı Alparslan Türkeş’i vefatının 22’nci yılı nedeniyle rahmetle anarak konuşmasına başladı. Seçim süreciyle ilgili çeşitli mecralarda Türkiye ile ilgili açıklamaları takip ettiklerini dile getiren Çelik, "ABD Dışişleri Sözcüsünün Türkiye’deki seçim süreciyle ilgili yaptığı açıklama kınanacak bir açıklamadır. Türkiye’deki seçim süreçlerine ve sonuçlarına müdahale algısı doğurabilecek bir açıklama yapması anlaşılır şey değildir." diye konuştu.
Seçim süreçlerinin, Türkiye’de hukuk prensipleri ve demokrasinin yerleşik kuralları çerçevesinde büyük bir tecrübeyle gerçekleştirildiğini belirten Çelik, "Hiçbir yabancı devlet, yabancı devletin herhangi bir organı ya da herhangi bir açıklaması Türkiye’deki seçim sürecinin ve seçim sonuçlarının meşruiyetinin kaynağı değildir. Meşruiyetin kaynağı gibi konuşarak, sonuçlarla ilgili ima edilecek açıklamalarda bulunmak, sadece kendilerinin söyleyip kendilerinin dinleyeceği hususlardır." değerlendirmesinde bulundu.
"Bütün seçim süreçlerinin patronu hukuk mercisidir"
Eleştirilen hususların, hukukun temel prensipleri içerisinde var olan unsurlar olduğuna dikkati çeken Çelik, şöyle devam etti: "Bütün bir seçim sürecinin hukuk mercileri tarafından yönetilmesi de demokratik meşruiyetin kaynağıdır. Bütün seçim süreçlerinin patronu hukuk mercisidir, Türkiye’de de Yüksek Seçim Kurulu’dur. Bu itiraz meselesini, ABD’deki sözcüler kafa karıştıracak şekilde açıklama yaparak, spekülasyonlara konu etmek istiyorlar. Çok iyi bilmeleri gerekir ki son başkanlık seçimlerinde yapılan itirazlar üzerine birtakım eyaletlerde Nevada ve Michigan’da oylar yeniden sayılmıştır. Aynı şekilde 2004’de başka bir eyalette, Washington’da oylar tam 3 kez sayılmıştır. Bu şekilde sonuca varılabilmiştir. 2000 yılındaki başkanlık seçiminde Florida’daki oyların yeniden sayılması bile anlaşmazlığı bitirememiştir. Netice itibarıyla seçimin sonucunda kimin galip olduğuna Federal Yüksek Mahkeme karar vermiştir. Demokratik devletlerde, seçim süreçlerinin hakimi, patronu, yönetici hukuk kurumlarıdır. Şimdiki bu son Başkan Trump’ın seçildiği seçim süreci, ’halen seçim sürecine Rusya’nın müdahalesi var mı yok mu, kampanyaları yönetenler Rusya ile ilişki içine girdiler mi girmediler mi?’ halen sıcak, gündem olan yargı süreçlerinin parçasıdır. İki yıl geçmesine rağmen bu adli süreçler hala gündemde tutulmaktadır ve devam etmektedir. Dolayısıyla, bir başka ülkenin adli süreçleriyle ilgili yargıda bulunurken, herkesin hukuk mevzuatını, demokratik temel prensipleri göz önünde tutmasında, bir de kendi ülkelerinde gerçekleşen hususlarla ilgili olarak bu konuları değerlendirmesinde fayda vardır."
31 Mart seçimlerinde birçok yerde minimum oran yüzde 2 olarak gerçekleşirken, İstanbul’daki itiraz sürecinde binde 2 civarında bir farktan bahsedildiğine vurgu yapan Çelik, "Her konuda konuşan CHP sözcülerinin, özellikle dışarıdan yöneltilen Türkiye’nin demokrasisine, hukuk sistemine, seçim yapma kapasitesine yöneltilen bu eleştiriler konusunda daha duyarlı açıklamalar yapmasını bekliyoruz." çağrısında bulundu.
"İtiraz müessesi, demokratik bir müessesedir"
Avrupa Konseyi’ne de bir eleştiresi olduğunu ifade eden Çelik, Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresinin birtakım yersiz açıklamaları olduğunu dile getirdi. Bu kongrenin, Türkiye’nin davetiyle ilk kez Türkiye’deki seçim sürecini izlediklerini ve yaptıkları ilk açıklamalarda Türk halkının demokrasi kapasitesinin yüksekliğini öven ifadelere yer verdiklerini belirten Çelik, söz konusu kongre temsilcilerinin, medyadaki haberlerin nasıl verildiğinden başka konulara kadar kendi görev alanlarına girmeyen konulara da girdiklerini anlattı.
Çelik, Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresinin temsilcilerine, "Dünyada hiçbir yerde bizim dışarıdan gelen gözlemcilere gösterdiğimiz kolaylığı göremezsiniz. Sizlere sağladığımız erişim hakkı, bilgi verme mekanizmaları, dünyanın hiçbir yerinde bu kadar aktif ve güçlü bir şekilde ortaya konulmuş değildir. İktidar partisi olarak bizlere başvurulduğunda da her türlü bilgiyi veriyoruz, resmi kurumlara başvurulduğunda da bilgilendirme yapıyoruz. Neden? Çünkü Türkiye’nin seçimlerinin gayet özgür, adil ve şeffaf bir şekide gerçekleşmesi konusunda bir özgüven problemi yoktur." diye seslendi.
Kongre temsilcilerinin Türkiye’de zaaf varmış gibi "YSK görevini en iyi, şeffaf ve kararlı bir şekilde yerine getirmeli." çağrısında bulunduğunu hatırlatan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ortada herhangi bir boşluk, sıkıntı söz konusu olmaksızın, maalesef bu Avrupa Konseyi’nden gelen yetkililerin bu tür zaafları vardır. Ya çok çalıştıklarını göstermek için ya da tipik bir alışkanlıkları kendilerinin kafasındaki Avrupa haritasının dışındaki bir ülkeye gittikleri zaman standart olarak bu açıklamaları yapıyorlar. Bunlardan bizim davetimizle 22 kişilik bir heyet geldi. Bu heyet, birçok yeri gezerek son derece etkilendikleri seçime katılım oranıyla ve vatandaşlarımızın ülkeyi demokrasi yoluyla yönetme konusundaki bağlılığına hayranlıkla bu süreci izlediler. Ama şimdi yine itiraz sürecinin doğallığını kabul etmekle beraber, ’YSK’nın özgür bir şekilde görev yapması sağlanmalıdır’ gibisinden zaaf algısı oluşturabilecek, spekülasyon olabilecek birtakım açıklamalar yapıyorlar. Bütün yabancı yetkililere hatırlatıyorum; Türkiye’de YSK, dünyadaki pek çok demokratik ülkeye model olabilecek mekanizmalara, emniyet mekanizmalarına, vatandaşın sandığa oyunun yansıması konusundaki mekanizmalara sahiptir. İtiraz müessesi de vatandaşımızın sandığa oyunun tam olarak yansımasının sağlanması bakımından demokratik bir müessesedir. Hukuk içerisinde seçim sürecinin bir parçası olarak tanımlanmış bir müessesidir. Seçim sürecinin tanımı dışında bir müesseseye başvurmuyoruz. Bu müessese olağandır. Her seçimden sonra bütün siyasi partiler tarafından kullanılan bir mekanizmadır. Bunu iyi bilmeleri gerekiyor."
"Bunlara harcadığınız bütçeye yazık"
"Gururlu bir demokrasimiz var ve buna saygı bekliyoruz." ifadesini kullanan Çelik, demokrasiye, vatandaşlara ve YSK’ya saygı gösterilmesini istedi. Ömer Çelik, Avrupa Konseyi’ne, "Bu kadar gözlemciyi gönderiyorsunuz her seçimin sonunda seçimlerdeki katılım oranını, demokrasimizin gücünü takdir edip ondan sonra laf olsun diye bu standart eleştirileri oraya yerleştiriyorlar. Ya bu kişiler görevlerini yapmıyorlar, bunların görevlerini ciddi emek vererek yapmalarını temin etmeniz lazım, ya da zaten aynı standart cümlelerle karşılaşacaksak bunlara harcadığınız bütçeye yazık." tavsiyesinde bulundu.
Gözlemcilerin çalışma biçiminin ve çalıştıktan sonra ortaya koydukları bu ifadelerin gözden geçirilmesinde büyük fayda olacağına işaret eden Çelik, şunları kaydetti: "İlk açıklamalarında takdirlerini ortaya koyarken, arkadan sanki bu takdirleri ortaya koymalarını dengelemek amacıyla sadece laf olsun diye bu eleştirileri getirmeleri, demokrasimize hakettiği saygıyı göstermeleri bakımından kendilerinin bir eksiklikleri olarak ortaya çıkmaktadır."
Türkiye’de ilk defa bir tabloyla karşı karşıya kalındığını dile getiren Çelik, "İlk defa bir kişi mazbata almadan program düzenliyor, mazbata almadan resmi bir sıfat, resmi bir unvan kullanmaya kalkıyor." diye konuştu.
Bir kişinin göreve talip olduğu zaman bu göreve talip olmanın ağırlığını da üzerinde taşıması gerektiğine işaret eden Çelik, "Bunun da temeli hukuka saygıdır. Kamu görevine meşruiyetini veren ilk kavram ve temel mekanizma hukuktur." değerlendirmesini yaptı. Çelik, 30 Mart 2014 seçimlerinde İstanbul adayına mazbatasının 8 gün sonra verildiğini, aynı şekilde 1999’da da 8 gün sonra verildiğini aktararak, "Hiç kimsenin hiçbir seçimde normal hukuki süreler tüketilmeden, bu şekilde bir panik atak siyaseti ortaya koyarak, bir panik atak içerisinde bir mazbata seferberliği içerisine girmesi görülmemiştir. Ayrıca bu kadar ciddi göreve talip olan birisinin hak, hukuk, hakkaniyetten bahsederken bunun gereğini yerine getirmesi gerekir." şeklinde konuştu.
"Kişiye yalan olarak her duyduğunu söylemesi yeter." sözünü hatırlatan Çelik, şöyle konuştu: "CHP adayı bir sürü iddiaları ifade ediyor. Büyükşehir belediyesinden dosya kaçırıldığını söylüyor, başka konular söylüyor. ’Bir deliliniz var mıdır?’ diye sorulduğunda ’hayır bize gelen duyumlar’ diyor. Duyumlarla hareket eden, başkalarını duyumlarla mahkum etmeye çalışan, kendisi de duyumlarla etiketlenir. Bu kapıyı hiçbir şekilde açmamak gerekir. Bu yakışıksız bir davranıştır. Bir seçim süreci tamamlanmıştır ama seçim sürecinin hukuki süreci devam etmektedir. Memlekette her şey normaldir. Bir anormallik varmış algısı yaratmaya çalışmak, olmayan bir stresin sürekli olarak altını çizmeye çalışmak, vatandaşlarımız üzerinde bir baskı oluşturmaya çalışmak, vatandaşlarımızı karşı karşıya getirecek bir takım imalarda bulunmak doğru bir tavır değildir. Hukuki süreç devam etmektedir. Bu süreç devam ederken AK Parti’nin oylarının arttığı yerler olduğu gibi CHP’nin oylarının arttığı yerler de olmaktadır. Bu ne demektir? Demek ki her vatandaşımızın oyuna sahip çıkılmaktadır."
İtiraz sürecinin, seçimlerin sonucunu sağlıklı bir şekilde ortaya koyacağını hem de arkasından kimin ne kadar oy aldığını net bir şekilde göreceğini dile getiren Çelik, "Bu mekanizmaya saygı göstermek gerekirken ikide bir bu mekanizmayı akamete uğratmaya çalışmak ’sonuç değişmez, sonuçta bir farklılık olmaz’ diyerek hukuki sürecin devam etmesinden bir rahatsızlık ortaya koymak, üstelik de vatandaşın iradesini tam olarak tecelli ettirecek olan hukuki süreci sanki vatandaşın iradesine karşıymış ya da gayrimeşruymuş gibi göstermeye çalışmak doğru bir şey değil." değerlendirmesinde bulundu.
"Bu sempatik cümleler, hukuki sürecin alternatifi değildir"
CHP adayının konuşmasında, "hoşgörü", "çoğulculuk", "empati", "eşitliğe saygı" gibi kavramlara yer verdiğine dikkati çeken Çelik, şunları söyledi: "Bunlar güzel ifadeler. Siyasetçilerin bunların altını çizmesi, bunlara bağlılık göstermesi güzeldir ama bunlar sadece sözden ve retorikten mi ibarettir yoksa bunlar gerçekten yürekten ve aklen mi söylenmektedir, bu önemli bir meseledir. Bunların retorikten veya sözden ibaret olup olmadığını gösterecek şey hukuka saygıdır. Bu sempatik cümleler, hukuki sürecin alternatifi değildir. Sempatik cümleler kurduktan sonra hukuki sürecin devam etmesinden rahatsızlık duymak sağlıklı bir yaklaşım değildir. Hukuki süreçlere saygı gösterilmeden bu gibi cümlelerin kurulması tamamen sözden, retorikten ibaret olduğunu gösterir, bir siyasi makyaj olarak değerlendirilir."
"Hiç kimsenin oyu yenmemelidir, hiç kimse de oyunu yedirtmemelidir." diyen Çelik, "Oylar, sadece AK Parti temsilcilerinin önünde yeniden sayılmıyor. Bu bütün siyasi parti temsilcilerinin önünde yapılıyor. Yani bütün vatandaşlarımızı temsil eden temsilciler orada bulunuyor. Son derece şeffaf bir süreçtir." ifadesini kullandı.
"Sürecin yöneticisi Yüksek Seçim Kuruludur"
"Sürekli sempatik cümleler kurup onun arkasından hukuki sürece dönük bir tutum almaktan bahsetmek hatta katkı versinler diye Sayın Cumhurbaşkanımızı ve Sayın Bahçeli’yi hukuki sürece müdahale etmeye davet etmenin" son derece yanlış bir yaklaşım olduğuna işaret eden Çelik, "Zaten bu yaklaşımın yanlış olduğunun farkında olarak ’biz girişimde bulunun demiyoruz, katkı veriyoruz’ gibi söz oyunlarına başvuruluyor." dedi. Ömer Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: "Unutmayınız hiçbir parti genel başkanı, hiçbir siyasetçi, hiçbir aday sürecin şu anda hakimi ya da yöneticisi, karar vericisi değildir. Sürecin patronu, hakimi, yöneticisi Yüksek Seçim Kurulu’dur. Dolayısıyla YSK, Türkiye’nin demokrasi deneyimine ve hukuki prensiplere uygun olarak sonucu açıklayacaktır. Biraz sabretmek yetecek. Vatandaşımız kime talimat vermişse vatandaşımız kime yetki vermişse mazbata ona verilecektir. Bu kararı da YSK verecektir. Vatandaşımızın iradesi net olarak gözüktükten sonra da hepimiz diyeceğiz ki ’başımızın üstünde yeri var, saygı duyuyoruz, bu vatandaşımızın bize emanetidir, bize saygı duymak düşer’ ve kazananı tebrik edeceğiz. Bu kadar basit bir mesele. Olağanüstü, stresli bir durum yok. Memlekette her şey yolunda ama sürekli olarak bir olağanüstü durum var gibi açıklama yapmak doğrusunu söylemek gerekirse sağlıklı bir yaklaşım değil."
Devlet geleneği olarak Anıtkabir’in siyasiler, adaylar tarafından ziyaret edilmesinden memnuniyet duyduklarını dile getiren Çelik, "Fakat Anıtkabir ziyaretinin ve Anıtkabir Defterinin mazbatasını almamış bir kişi tarafından resmi unvana, resmi yetkiye sahip olmayan bir kişi tarafından istismar edilmesine itiraz ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Twitter profiline istenilen unvanın yazılabileceğini, bu durumda mazbata sorulmadığını aktaran Çelik, CHP adayının, "Anıtkabir herhangi bir yer değildir. Buraya yaptığımız ziyaret gelişigüzel bir ziyaret değildir." sözlerini anımsatarak, konuşmasına şöyle devam etti: "Biz de Atatürk’ün aziz hatırasına Anıtkabir’deki protokole, prosedüre, geleneklere ziyaret teamüllerine uygun davranılmasını beklerdik. Oradaki komutaya yalan bilgi vererek, sahip olmadığınız bir unvanı kullanarak bu şekilde Anıtkabir Defteri’ni ve Anıtkabir ziyaretini Atatürk’ün hatırasını suistimal etmek, siyaseten istismar etmek doğrusunu söylemek gerekirse hiç kimsenin aklına gelmeyen yakışıksız bir tavır olarak ortaya çıkmıştır. İstediği kartviziti bastırabilir, Twitter profiline yazabilir, resmi bir şey değil ama Anıtkabir Defteri’ne bunu yaptığınız zaman bunun eleştirileceğini bileceksiniz. Bu telaş herkesin gözü önünde gerçekleşiyor. Kişisel hırslara Anıtkabir Defteri’nin, Anıtkabir ziyaretinin alet edilmesi, siyasi tarihimize maalesef bir ilk olarak geçmiştir. Umarız bunlardan ders alırlar, daha dengeli, daha sağduyulu bir tavır gösterirler."
"Süreci siyaset zeminine çekmek istiyorlar"
Ömer Çelik, "Yakışıksız bulduğumuz bir tavır da hukuki süreç devam ederken ’hukuki süreci mahsus uzatıyorlar, AK Parti içerisinde bir iç hesaplaşma var’ denilerek AK Parti yönetimine, AK Parti camiasına CHP’nin İstanbul adayı tarafından dil uzatılmasıdır, bunun ima edilmesidir. Çok net söylüyorum, hiç kimse AK Parti’nin her seçimde gösterdiği birlik ve bütünlüğün gücü konusunda bir kuşkuya sahip değildir." şeklinde konuştu.
AK Parti’nin siyasi teamüller oluşturma, siyasi kurumlar oluşturma, son derece özgün bir siyaset tarzını ve stilini yerleştirmiş olmasından hiç kimsenin kuşku duymadığının altını çizen Çelik, sözlerine şöyle sürdürdü: "Ama normal hukuki bir süreci AK Parti’nin iç meselesi diye siyasetin kirli bir tarafına yanaşacak şekilde bir dedikodu malzemesi yaparsanız bu kürsüden buna cevap vermek zorunda kalıyoruz. Asıl bugün tartışılan mesele AK Parti meselesi değil, henüz mazbatasını almamış bir CHP adayının, Ankara’da, İstanbul’da normalde CHP Genel Başkanının yapması gereken toplantıları yapma konusundaki iştahı tartışılıyor her tarafta."
Çelik, "Herkesi, talip olduğu makamın saygınlığına uygun davranmaya, herkesin meseleyi siyasi polemikler, partiler arası bir kavga meselesine çekmekten uzak durmaya ve bu şekilde davranma konusunda hassas olmaya davet ediyoruz." ifadelerine yer verdi. Ömer Çelik, AK Parti’de olmayan şeyleri dedikodu malzemesi yaparak ağza dolanmasının son derece yakışıksız olduğunu vurguladı. Sürecin hukuk zemininde kalmasını istediklerini belirten Çelik, "İlla siyaset zeminine çekmek istiyorlar." dedi.
Zamanın suhuletle ve hukuki sürecin sonuçlanmasını beklemek zamanı olduğuna dikkati çeken Çelik, şunları ifade etti: "Sandığa gidip de ilerlemiş yaşına rağmen, engeline rağmen, yer yer ulaşım konusunda ekonomik imkanı olmayıp sandığa ulaşmak için büyük gayret göstermesine rağmen, Yusuf kardeşimiz gibi uğradığı hakaretlere rağmen Türkiye’nin demokrasisine katkı sağlamak için genç yaşta gayret gösteren kardeşlerimizin emeğine duyduğumuz saygı gereği biz sandık sonucunun hukuk içerisinde tecelli etmesini bekliyoruz. Onun için sakin, memlekette gayet olağan bir sürecin yürüdüğünün bilincinde olarak davranılmasını istiyoruz. Herhangi bir manüplasyon, örtbas etme faaliyeti söz konusu değil. Her şey vatandaşın gözü önünde gerçekleşiyor. Her şey siyasi parti temsilcilerinin gözünün önünde gerçekleşiyor. Bundan korkmayın, bundan çekinmeyin. Sonuçta kazanan demokrasi olacak. Demokrasi, vatandaşın her hal ve şart altında kazandığı hiçbir zaman kaybetmediği rejimin adıdır. Sonuçta vatandaşımız kazanacak. Biz siyasiler olarak, vatandaşımızın kime ne talimat verdiğini net olarak anlayacağız. Dolayısıyla büyük bir stres yaratmaya çalışarak sokak imalarında bulunarak bu yakışıksız tavırlara girmemek lazım. Sakin bir şekilde sonuç beklenecek. Sürece saygı göstereceğiz. Sonuç ortaya çıktığında da hepimiz sonucu selamlayacağız. Vatandaşımızın talimatı budur, ’vatandaşımız görevi şuna vermiştir’ diyeceğiz. Zaten YSK da hukuki prensipler içerisinde bu yetkiyi ve mazbatayı o kişiye verecektir. O kişi de görevine başlayacaktır, İstanbul’da ve diğer yerdeki itirazlar sonuçlanınca da görevlerini yerine getireceklerdir."
Provokatif haberler
Sosyal medyada her gün bir sürü yalan haber çıktığını, bir sürü provokatif şeyler, manipülasyon ya da bilgi eksikliği olabildiğine işaret eden Çelik, sürekli olarak bunların etiketlenip partiye sorulduğunu aktardı. Partinin yetkili kurumları ve genel başkan tarafından görevlendirilmiş yetkili kişilerin belli olduğuna işaret eden Çelik, açıklamaların da bu çerçevede yapıldığına değindi.
Ömer Çelik, "Bize gün içerisinde gelen çok fazla sorudan herhangi bir şekilde biz başka dışımızda partinin, resmi yetkililerin dışında yapılan açıklamalarından sorumlu değiliz. Bunların bize mal edilerek bize sorulması ya da böyle bir spekülasyonun parçasıymışız gibi sunulması da söz konusu değil. Sosyal medyada herkes her şeyi yazıyor. Orası özgürlüğün tam olduğu ama adalet ve hakkaniyetin zor bulunduğu bir mecra. Dolayısıyla biz orayı kontrol edebilecek durumda değiliz. O kendi ritmini kendi içerisinde sağlıyor. Oradaki tartışmaların parti olarak parçası değiliz. Bunu özellikle belirtmek istiyorum bu gelen sorular karşısında." açıklamasında bulundu.
Pence’nin, "Türkiye, tarihin en başarılı askeri ittifakında önemli bir ortak olarak kalmak mı yoksa ittifakımızı baltalayan pervasız kararlar vererek bu ortaklığın güvenliğini tehlikeye mi atmak istiyor?" sözlerini aktaran Çelik, "Doğrusunu söylemek gerekirse bu derece Türkiye’yi suçlayan, basiretsiz bir yaklaşım karşısında şaşkınlığımızı gizleyemedik." diye konuştu. Bu ifadenin içerisinde yeni bir durumun bulunduğuna dikkati çeken Çelik, şöyle devam etti: "O da şu; birincisi uzun zamandır Amerikan yönetimi NATO’yu eleştiriyordu. Başkan yardımcısının NATO’nun önemini keşfetmesi bakımından farklı bir ifade olmuş bu. Uzun zamandır NATO’yu hırpalayan beyanatlar gelirken burada NATO’nun önemini keşfetmesi bakımından bir ilk olarak bunu değerlendirebiliriz yönetim iş başına geldiğinden beri. Tabii Türkiye’nin sürekli NATO üyeliğinin sorgulanması demek aslında sadece Türkiye’nin üyeliğinin sorgulanması demek değildir, NATO ittifakının temel değerlerinin sorgulanması demektir."
Türkiye’nin NATO’nun kurucusu olduğu gibi en kritik, kilit müttefiklerinden biri olduğunun altını çizen Çelik, Türkiye’nin müttefiklik ilişkisi konusunda her zaman sorumluluklarını fazlasıyla yerine getirdiğini vurguladı. Ömer Çelik, "Dolayısıyla henüz NATO’nun önemini yeni keşfeden bu ifadeye rağmen Türkiye’nin NATO içerisindeki önemini keşfetme konusunda maalesef zaaf içerisindedir. Bütün müttefiklerine danışılsın, bölgesel güvenlikte ve küresel güvenlikte Türkiye’nin NATO ittifakı çerçevesindeki rolünü çektiğiniz zaman Türkiye egemen bir ülke olarak kendi güvenliğini sağlama konusunda bir zaafa düşmez, ama başkaları Türkiye’nin bölgesel güvenliğe ve küresel güvenliğe verdiği bu büyük katkıyı zaafa düşürmek gibi bir çabanın içerisine girmiş olurlar. Bu doğru bir yaklaşım değil." değerlendirmesini yaptı.
NATO Genel Sekreterinin Amerikan kongresinde bir konuşma yaptığını ve "Farklılıklarımızın üstesinden gelmeliyiz. Çünkü ittifakımıza gelecekte daha fazla ihtiyaç duyacağız. Daha önce hiç görülmemiş zorluklarla karşılaşıyoruz. Bunlar ülkelerin tek başlarına baş edemeyeceği zorluklardır." ifadesini kullandığını anımsatan Çelik, şöyle konuştu:
"Yani NATO’nun öneminin daha da arttığını ve tek başına tek tek ülkelerin baş edemeyeceği zorlukların geldiği bir dönemde farklılıkların aşılması gerektiğini söylüyor. Nitekim NATO Genel Sekreteri daha önce bugün Pence’in ve diğerlerinin açıklamasına zemin teşkil eden Türkiye’nin S-400 alımıyla ilgili olarak da bu tedarikin isteyen ülkenin istediği şekilde yapabileceği bir tedarik olduğunu, bunun NATO ittifakına, müttefikliğe bir halel getirmeyeceğini açık bir şekilde ifade etmişti ki bu eleştiriyi yapanlar, Türkiye’nin patriot sistemi almak isterken bu konuda ortaya çıkartılan engelleri de en iyi bilecek şeyler. Gerek teknoloji paylaşımı, gerek teslimat, gerek kredi konusunda bu ihtiyaçlar karşılansaydı Türkiye’nin ilk tercihi oydu ama şimdi bitmiş bir anlaşmadan Türkiye’nin vazgeçmesini istemek, doğrusunu söylemek gerekirse Türkiye’nin egemenlik haklarına saygısızlıktır. Türkiye tabii ki bu saygısızlığa herhangi bir şekilde prim vermeyecek, gereken cevabı verecektir. Herkese bir kere daha şunu ifade etmek isteriz. NATO’nun kilit bir ülkesi olan, kilit bir müttefik olan Türkiye’nin ittifak içerisindeki rolünün kıymetini bilsinler. Önümüzdeki dönemde NATO Genel Sekreterinin söylediği gibi dünyanın gidişatı, bu ittifakın daha önemli roller üstlenmesini gerektirecektir ve bu da Türkiye’nin önümüzdeki dönemde bölgesel güvenlik ve küresel güvenlik için ortaya çıkacak tehlikelerle baş edebilmek konusunda daha önemli ve kilit bir ülke olarak ortaya çıkacağını göstermektedir."
"Türkiye’ye karşı kullandıkları dile özen göstersinler"
Amerikan Dışişleri Bakanının, "Suriye’ye askeri harekatın yıkıcı sonuçları olacağına" ilişkin açıklamalarını değerlendirmesi istenen Çelik, şöyle konuştu: "Suriye’nin kuzeyinden ülkemize yönelen tehdit, Amerika’nın herhangi bir komşusu tarafından ABD’ye yöneltilseydi tutumları ne olurdu? Bizim bir yandan böyle bir tehditle baş ederken aynı zamanda da müttefikimiz olan Amerikan yönetiminin buradaki PYD, YPG terör örgütüne tırlarca silah gönderdiği herkes tarafından biliniyor. Dolayısıyla burada yıkıcı olan Türkiye’nin bir NATO ülkesi olarak kendi güvenliğini ve NATO sınırlarını korumak için bir terör örgütüne müdahale etmesi değildir. Tam tersine bir NATO müttefikinin terör örgütlerine tırlar dolusu silah göndermesinin maalesef yıkıcı sonuçlarını yaşamaktayız bölgede. Yıkıcı sonuçtan bahsedenler Türkiye’ye karşı kullandıkları dile lütfen özen göstersinler, bu konuda titiz olsunlar. Müttefiklik ilişkisine yakışan saygın bir dil kullansınlar. Esas burada sorun edilmesi gereken mesele onların terör örgütlerine gönderdiklerinin bölge güvenliği, gönderdikleri silahlar neticesinde o terör örgütlerinin yapıp ettikleri sonucunda burada bölge güvenliğine dönük olarak ve bölge halklarına dönük olarak ortaya çıkan yıkıcı faaliyetlere odaklanmalarında fayda var diye söylüyoruz."
"YSK’nın itibarını korumak hepimizin ortak görevidir"
Ömer Çelik, İstanbul ve Ankara’daki itirazlarla ilgili olarak bütün vatandaşların müsterih olmasını istedi. Her şeyin kendi tabii mecrasında aktığını dile getiren Çelik, "Her şey kendi yolunda ilerlemektedir. Demokrasimiz her zaman olduğu gibi gücünü göstermektedir." dedi.
YSK’nın bu konuda nihai merci olarak yıllarca çok önemli seçimlere başarı ile imza atmış bir kurum olarak bu süreci de başarı ile yöneteceğini vurgulayan Çelik, şunları kaydetti: "YSK’nın itibarını korumak hepimizin ortak görevidir. Bırakalım YSK işini yapsın, hukuk işlesin ve sonuca saygı duyalım. Hukukun işlemesinden kim rahatsız oluyorsa doğal bir müessese olan itiraz müessesinin işlemesinden ve sonucun YSK’nın açıklaması ile bağlanmasından kim rahatsız oluyorsa bu demokrasiye bağlılık konusunda bir zaaf demektir, hukukun prensiplerine saygı konusunda zaaf demektir. Bizim için önemli olan vatandaşlarımızın müsterih olmasıdır. Gerçek en açık bir şekilde ortaya çıkacaktır. Bu süreçler de sonuçlanacaktır. Vatandaşımızın sonuç olarak talimatını almış olacağız, iradesi tecelli etmiş olacak. Türkiye önüne güçlü bir şekilde yürüyecek. Türkiye bu seçimlerden demokrasisini güçlendirerek çıkmıştır. Vatandaşımızın verdiği talimatlar doğrultusunda Türkiye yönetilmeye devam edecektir. Kazanan demokrasi olacaktır her zaman olduğu gibi, yine milletimiz olacaktır. Olağanüstü bir durum yoktur, her şey normaldir. Sürekli stres üreten mekanizmalardan, odaklardan, kişilerin beyanatlarından uzak durulmasında fayda vardır."
Kaynak: AA
- Altında yeni dönem! Artık kimlik ibraz edilecek
- Tarım ve Orman Bakanlığı'ndan Belgrad Ormanı'na ilişkin açıklama!
- Turizmin lokomotifi yola çıktı! Bakan Uraloğlu: 60 sefer yapılacak
- Eski kimliği olanlar dikkat! Günler kaldı, artık işlem yapılamayacak
- Asgari ücrette sona geliniyor! İşte konuşulan son rakamlar