Sadece 20 yıla kadar sorumlulukları var! Bu yönü pek bilinmiyor
Kahramanmaraş'ta meydana gelen çifte deprem faciasında binlerce can hayatını kaybetti, binlerce konut da yıkıldı ya da ağır hasar aldı. Yaşanılan felaket akıllara ‘Yıkılan ve yanlış yapılan binalarda tek sorumlu müteahhit mi?’ sorusunu getirdi. Müteahhitlerin ise binaları yaptıktan sonra sorumluluklarının bir süresi var. Avukat Ayşe Hüseyinoğlu merak edilen noktaları Posta.com.tr’ye anlattı.
İpek ALEMDAR GÖDE / posta.com.tr - 6 Şubat Pazartesi sabahı saat 04:17'de Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde 7.7; saat 13.24'te Elbistan ilçesinde 7.6 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi. Deprem; Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Diyarbakır, Adıyaman, Gaziantep, Malatya ve Hatay'da da hissedildi. Bazı yapılar yerle bir olurken bazıları ağır ya da hafif hasarlar aldı. Bölgede sahip oldukları ancak depreme dayanıklı olmayan konut sahiplerinden bazıları kentsel dönüşüm ile yeni evlerine sahip olmuşlardı. Hatay’daki Eser apartmanı sakinlerinden birçoğu bir yıl önce tamamlanan evlerinden sağ kurtulamadı. Peki kentsel dönüşüm ile teslim edilen yeni binaların çürük olması ya da depreme dayanamamasından kim sorumlu. Müteahhitlerin binaların sorumluluğu üzerinde bir süre kısıtlaması var mı? Avukat Ayşe Hüseyinoğlu merak edilen noktaları tek tek açıkladı.
ENKAZ KALDIRILMADAN ÖRNEKLER ALINMALI
Afet sonrası enkaz kaldırma çalışmaları başlamadan önce yıkılan yapılara ilişkin delillerin toplanması gerektiğine dikkat çeken Hüseyinoğlu, “Bu durumda kusura bakabilmek için müteahhitlerin uyması gereken bir deprem yönetmeliği var. Yönetmelikte binaların teknik özelliklerine ilişkin bütün detaylar yer alıyor. Müteahhit eğer bu yönetmeliğe uygun bir ev yapar ve buna rağmen bina yıkılırsa burada müteahhidin bir kusuru bulunmaz. Müteahhitler gerekli özenin gösterilmemesinden ve ruhsata aykırı şekilde bina inşa edilmesinden doğan zararlardan sorumludur. Örneğin; kolonun olması gerektiği ölçülerde olmaması ya da eksik malzeme kullanılması durumunda bina yıkılırsa müteahhitin kusurlu olması üzerine gidiliyor. Müteahhit uyulması gereken yönetmeliğe uygun bir bina yapmadığında ve bu bina deprem sonucunda yıkıldığında hem hukuki hem de cezai bazı sorumlulukları devreye girer. Bununla ilgili de yaptırımlar uygulanıyor” dedi.
DELİL TESPİTİNİN ÖNEMİ
Yaşanılan mağduriyetlerin önüne geçmek için atılması gereken adımları söyleyen Hüseyinoğlu, “Kişiler mağduriyetler sonrasında bizzat kendileri de mahkemeye başvurabilirler. Bir avukat aracılığı ile de başvurabilirler. Burada önemli olan destekli gitmek. Burada müteahhidin kusurluluğunu tespit edebilmek ve delillerle desteklemek çok önemli. Yıkılan yahut hasarlı olan bir binada kusuru bulunan kişilerin sorumluluğuna gidildiğinde bir sonuç alabilmek adına delillere ihtiyaç duyuluyor. Süreç şöyle işletilmeli: Tespiti yapılan hasarlı binada yapılan tespite ilişkin avukat ve mühendis ya da mimarın imza altına aldığı bir delil tespit tutanağı düzenlenmeli. Burada bina ve kolonlardan örnekler alınmalı, hasarlı binaya ilişkin fotoğraf ve videolar çekilmeli. Bütün bunları yapabilmek için enkazlar kaldırılmadan harekete geçmek, örnekler alabilmek ve tutanakla durumu sabitlemek önem arz ediyor. Somut verilerle, delillerle suç duyurusunda bulunulduğunda yahut mahkemeye gidildiğinde müteahhidin kusurluluğu toplanılan delillerle sabitlenmiş oluyor ve buradan hareketle hem hukuki hem de cezai sorumluluğuna gidilebiliyor. Kişilerin bir avukat aracılığı ile delil tespiti yapılmasını sağlaması çok önemli” ifadelerini kullandı.
MÜTEAHHİTLER SONSUZA KADAR SORUMLU DEĞİL
Yapılan binalarda müteahhitlerin sorumluluklarının belirli yıllar ile çerçevelendiğini ifade eden Hüseyinoğlu, “Sorumluluk kısmına gelirsek burada önemli olan şey ve akıldaki soru işareti müteahhidin bina yapımından sonra ne kadar süre sorumlu olduğu. Türk Borçlar Kanunu’nda müteahhidin gizli ayıptan sorumluluğu üzerine bir madde var. Yani ilk başta gözle görülemeyen veya sonradan kullanılmakla ortaya çıkan gizli ayıplı yapılarda müteahhidin sorumluluğu şu şekildedir: Türk Borçlar Kanunu’nun 478. maddesine göre; müteahhidin gizli ayıptan sorumluluğu binanın tesliminden itibaren 5 yıldır. Ancak ayıbın ortaya çıkmasında müteahhidin ağır kusuru bulunmakta ise sorumluluğu binanın tesliminden itibaren 20 yıldır. Müteahhidin taraflar arasında belirlediği malzemeyi kullanmak yerine daha az kalitede olan malzemeyi bina yapımında kullanması ağır kusurlu olduğu durumlara bir örnektir. Burada önemli olan husus şudur: Yargıtay kararlarına göre; zamanaşımı zarar görenin aleyhine kullanılamaz. Deprem nedeniyle oluşan zararların tazminine ilişkin davalarda, binanın teslim tarihinden itibaren değil, “depremin yani zararın gerçekleştiği” tarihten itibaren zamanaşımı süresi işlemeye başlar. Deprem sonucu eksik yahut düşük kaliteli malzeme kullanılması dolayısıyla binanın yıkılmasında müteahhidin kusuru, ağır bir kusur olduğu için kişiler meydana gelen zararların tazmini için depremin gerçekleştiği tarihten itibaren 20 yıl içinde dava açabilir” şeklinde konuştu.
DEPREM YÖNETMELİĞİNE UYGUN EV İLANLARI
Deprem yönetmeliğine uygun ilanı ile satılan bazı evler de depremde yıkıldı ya da ağır hasarlar aldı. Bu binalara ve ilanlara ilişkin açıklama yapan Hüseyinoğlu, “Deprem yönetmeliğine uygun’ sözleri ile reklamı yapılan ancak uygun olmayan evler için de nitelikli dolandırıcılık boyutu devreye girer. Hukuki olarak burada müteahhidin sorumluluğu zararı gidermek. Bir bina yıkıldı ise bunun zararını maddi olarak gidermek ile yükümlü. Cezai boyutunda ise; deprem sonucu yıkılan bir binada ölüm ve yaralanma durumu var ise, burada Türk Ceza Kanunu’nun 83. maddesine göre ihmali davranışla olası kastla öldürme suçu ve yine aynı kanunun 88. maddesine göre ihmali davranışla olası kastla yaralama suçları devreye girer. Türk Ceza Kanunu’nda; belli bir yükümlülüğün ihmali ile ölüme neden olan kişi hakkında 20 yıldan 25 yıla kadar hapis cezasına hükmolunabileceği belirtilmiştir. Ceza indirimi de yapılmayabileceği şeklinde bir kanuni düzenleme var. Bina yıkıldığında bir ölüm ya da yaralama söz konusu olmadığı durumlarda ise; ceza hukuku açısından genel güvenliğinin kasten ya da taksirle tehlikeye sokulması suçundan bahsedebiliriz” dedi.
KENTSEL DÖNÜŞÜMLE TESLİM EDİLEN EVİN ÇÜRÜK OLMASI
Kentsel dönüşüm sonrası teslim edilen yeni dairenin çürük olması durumunda atılması gereken adımlar hakkında detayları anlatan Hüseyinoğlu “Burada müteahhit ile gayrimenkul sahibi arasında bir eser sözleşmesi var. Kentsel dönüşümle teslim edilen evin çürük olması durumunda müteahhit meydana gelen zararlardan sorumlu olacaktır. Hukuki sorumluluk bakımından açılacak olan davalar, zararın giderilmesine yönelik davalar olacaktır. Kentsel dönüşümle teslim edilen bina kabule imkan olmayacak şekilde ayıplı ve çürük ise gayrimenkul sahibi, inşaatın yıkılması ve zararlarının giderilmesi için tazminat talebinde bulunabilir. Bina yönetmeliğe uygun değilse ve oturulamayacak derecede ayıplı ise belli süreler dahilinde yıkım kararı verilir. Cezai boyutta ise, burada bir dolandırıcılık suçu söz konusu. Müteahhidin hileli davranışlarla kendine yarar sağlayarak iş sahibi ile kararlaştırdığı malzemeden daha düşük kalitede bir malzeme kullanması, sağlam olduğunu iddia ettiği evin çürük olması durumu nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturur” ifadelerini kullandı.
TEK BİR SORUMLU YOK
Yıkılan ve hasar gören binalara ilişkin tek bir sorumlunun olmadığını belirten Hüseyinoğlu, “Genel olarak bakıldığında sadece müteahhidin sorumluluğundan bahsedemeyiz. Bu noktada tek bir sorumlu yoktur. Yani çoklu bir sorumluluk söz konusu. Yapı ruhsatı veren, iskan ruhsatı veren ve denetim görevini yerine getiren kişiler, gözetim ve denetimiyle görevli kamu görevlileri ile deprem riski taşıyan bölgede riskli yapıların saptanarak gerekli önlemlerin alınması konusunda ihmal gösteren kamu görevlileri de kusurları oranında sorumludur” dedi.