3600 ek göstergenin detayları netleşti! Cumhurbaşkanı Erdoğan Kabine sonrası açıkladı!
3600 ek göstergenin detaylarını açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan 'Memurlarımızın ek gösterge düzenlemesiyle ilgili çalışmayı tamamladık. Meclisimizin takdirine sunacak duruma geldik. Şartlarımızı zorlama pahasına tüm memurlarımızın ek göstergelerinde 600 puanlık yükseltme kararı aldık.' dedi. Erdoğan, 'Ülkemizde 5,3 milyon kamu görevlimizin tamamı yılbaşından itibaren bu düzenlemeden yararlanacaktır. Birinci dereceye gelmiş olma şartıyla söz verdiğimiz tüm meslek grubundaki hak sahipleri 3600 ek göstergeye yükseltilecektir.' ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı, düzenlemeyle ilgili şu örneği verdi: Ek göstergesi 3600'e çıkan 30 yıllık hizmeti bulunan bir memurun emekli aylığı bin 234 ile bin 391 lira arasında, emekli ikramiyesi 44 bin 500 ila 50 bin 150 lira arasında artacak. İşte detaylar...
ANKARA (İHA)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Kamu çalışanları lehine bir fedakarlıkta bulunarak, tüm memurlarımızın ek göstergelerinde 600 puanlık bir yükseltmeye gitmeyi kararlaştırdık” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısının ardından açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, asırlık yolu 20 yılda kat etti. Büyük demokrasi ve kalkınma hamlesi sayesinde kendi hedeflerini, vizyonu belirleyip uygulayacağı bir iklime kavuştu. Türkiye artık siyasi ve güvenlik önceliklerini bizzat kendisi tayin eden, uygulayabilen bağımsız bir ülkedir. Türkiye kendi ekonomik, sosyal programlarını hayata geçirebilen güçlü bir ülkedir. Medeniyet ve tarihini, birikimlerini farkına varmış bir ülkedir. Bu özgüven ve kararlılık duygusudur" dedi.
"Vatandaşlarımız göğüslerini gererek devletlerinin adını ‘Türkiye’ olarak ifade edebilecektir”
Geçtiğimiz hafta BM’de Türkiye'nin uluslararası adının Turkey’den Türkiye’ye çevrilmesinin yeni dönemin sembollerinden olduğunu bildiren Erdoğan, "Bundan sonra ülkemizin tüm uluslararası muhatapları, kendi kurum ve kuruluşlarımız, vatandaşlarımız göğüslerini gererek devletlerinin adını ‘Türkiye’ olarak ifade edebilecektir. Artık bütün yazışmalarımızda devletin bütün kurumları hep birlikte Turkey diye bir ifade kullanmayacak Türkiye adını kullanacaklardır. Kabine toplantımızda bu kararı aldık. Düne kadar bize yapamazsınız dedikleri ne varsa hepsini yaptık. Becermezsiniz dedikleri ne varsa hepsini yaptık. Türkiye kendine biçilen gömlekleri yırtmış, prangaları kırmış üzerine konan ipotekleri kaldırmış ülkedir" diye konuştu.
"Parlak bir gelecek bizi bekliyor"
Geçtiğimiz 20 yılda üretilen milli gelirin dörtte birinin yatırımlar için kullanıldığını kaydeden Erdoğan, "Nereden geldiğimizi, nereye gittiğimizi biliyoruz. Milletim müsterih olsun, gönlünü ferah tutsun. Ödediğimiz her bedele, çektiğimiz her sıkıntıya, sırtlandığımız her yüke değecek parlak bir gelecek bizi bekliyor. Büyük ve güçlü Türkiye inşasında kat edilen her mesafenin bizim ve evlatlarımız müreffeh yarınlarına atılmış bir adımdır. Yeter ki bu süreçte birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize halel getirmeyelim, bozgunculara, muhterislere beşinci kol elamanlarına fırsat vermeyelim. Bunu başardığımızda 2053 vizyonunun bir afaki söylem değil hızla yaklaştığımız bir hakikat olduğunu hep birlikte göreceğiz. Ülkesinin ve milletinin geleceği için hayali olmayanların, vizyon peşinde koşması ve hedefler belirlemesi de mümkün değildir. Bizim hayallerimiz de vizyonlarımız da hedeflerimiz de milletimizin güvenli huzurlu ve müreffeh geleceği içindir" açıklamasında bulundu.
“2053 vizyonumuzu somut hedeflere dönüştürecek hazırlıkları titizlikle yürütüyoruz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bundan 11 yıl önce 2023 hedeflerimizi ilk ilan ettiğimizde birileri yine dudak bükmüş, göz süzmüş istihza ile bizi eleştirmişti. Bugün de 2053 vizyonumuz ile ilgili benzer tavırlar görüyoruz. Biz halbuki bu rakamları rast gele seçmediğimiz gibi lafta da bırakmıyoruz. Bir süredir bizden sonraki nesillere bırakacağımız en büyük mirasımız diye tarif ettiğimiz 2053 vizyonumuzu somut hedeflere dönüştürecek hazırlıkları titizlikle yürütüyoruz" dedi.
“81 ile 81 milyon metrekare millet bahçesi çerçevesinde 450 projenin yapımına başladık”
Türkiye'nin dünyada orman varlığını yükselten nadir ülkelerden biri olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dün, 5 Haziran Dünya Çevre Günü münasebeti ile bir kez daha havasıyla, suyuyla, toprağıyla, ağacıyla yaşadığımız evrenin bize Allah’ın bir emaneti olduğunu tekrar hatırladık. Bunun için çevreden başlayarak tüm hizmet alanlarına kadar genişleyen hazırlıklarımızı sürekli geliştirecek projelere, planlara ve uygulamalara dönüştürüyoruz. Birileri çevre adına sadece salon toplantıları yapar ve ya sokakları yakıp yıkarken biz 20 yıldır evlatlarımıza daha temiz, daha huzurlu, daha yeşil şehirler bırakacak hizmetlere imza attık. İklim değişikliği ila yangınlar, seller hortumlar artarken biz bugünden geleceği kuşatacak biz vizyona yöneldik. Ülke genelinde korunan alan miktarını yüzde 12’ye varan oranda artırarak tabiat güzelliklerimizin üzerine adeta şemsiye olduk. Kamuoyuna açıkladığımız 81 ile 81 milyon metrekare millet bahçesi çerçevesinde 450 projenin yapımına başladık. Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi de bunlardan biridir" dedi.
“Enerjide, güneşten rüzgara, yenilebilir kaynaklara yaptığımız yatırımları daha da artırıyoruz"
Türkiye'nin dört bir yanında ekolojik koridorlar belirlendiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu alanlar üzerinde çalışmaların yoğunlaştırıldığını bildirdi. Erdoğan, “Hedefimiz; Evliya Çelebi’nin bir sincabın Edirne’den Kars’a toprağa basmadan ağaçtan ağaca zıplayarak gidebildiği Anadolu Tasvirini hayata geçirmektir. Bisiklet yollarıyla, yürüyüş yolarıyla, çevre dostu sokaklarıyla gürültü bariyerleriyle ve daha pek çok proje ile şehirlerimizin hayat kalitesini yükselttik. Paris İklim Anlaşması’na taraf olurken de daha adil bir dünya için, mazlum ve mağdurların haklarını koruyacak bir perspektif ile hareket ettik. Dünyamızın geleceğinde taşıdığı önem sebebi ile 2053 vizyonumuzun merkezine iklim değişikliği ile mücadele projelerimizi yerleştirdik. İklim şuramızı topladık. Tüm sektörlerin yapacağı çalışmaları belirledik. İklim kanunumuzun hazırlıklarına başladık. Bu çerçevede enerjide, güneşten rüzgara, yenilebilir kaynaklara yaptığımız yatırımları daha da artırıyoruz" diye konuştu.
“Atık yönetiminde sıfır atık seferberliği ile geri kazanım oranını yüzde 60’lara çıkarmayı planlıyoruz”
Sanayide üretimde emisyon miktarını azaltacak temiz teknolojileri desteklediklerini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti:
"Ulaştırmada temiz ulaşım ağını genişletiyor, demiryolu ve deniz yolu taşımacılığını teşvik ediyoruz. Tarımda iklim dostu tarımsal destekleme modeliyle tarladan soframıza uzanan sürdürülebilir bir sistem kuruyoruz. Atık yönetiminde sıfır atık seferberliği ile geri kazanım oranını yüzde 60’lara çıkarmayı planlıyoruz. Konutta deprem hazırlıklarıyla iklim dostu dönüşümü birleştiriyor, insanımıza daha sağlıklı ve güvenli yerleşim yerleri sunuyoruz. Yutak alanlarda, ormanlıkları genişleterek, yeşil koridoru artırarak tabiat temelli çözümlerle karbon dengesini sağlıyoruz. Bilim ve teknolojide üniversitelerimizden araştırma merkezlerimize kadar tüm imkanlarımızı yeşil kalkınma seferberliğine dahil ediyoruz. Ticarette sera gazı emisyonlarının ticareti, sistemi olarak kurduk kuruyoruz. Özel sektörümüzün önüne yeni fırsatlar açıyoruz. Finansmanda temiz üretim modellerine yönelik yatırımları destekleyerek ülkemizin cazibe merkezi haline gelmesine katkı veriyoruz. Afetlerde vatandaşlarımızın iklim krizinin yol açtığı yıkımlardan gördükleri zararları hızla telafi ederek mağduriyetlerin önüne geçiyoruz."
“Varsın birileri yalanla, iftirayla, çarpıtmayla uğraşsın, biz gençlerimizle 2053 vizyonumuzu şekillendirmek için çalışmaya devam ediyoruz”
Bu çerçevedeki çalışmalara yönelik olarak eğitimde önümüzdeki dönemden itibaren yeşil dönüşüm hamlesinin tüm eğitim öğretim kademelerinde müfredata girmesini sağladıklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yerel yönetimlerde belediyelerimizin sorumluluklarını etkin şekilde yerine getirmelerini temin için kolaylaştırıcı adımlar atıyoruz. İklim elçileri ile, gençlerimizi uzman düzeyinde yetiştirip iklim dostu yeşil dönüşüm süreçlerine dahil ederek yeni sektörler, yeni istihdam alanları oluşturuyoruz. Genel merkezimiz bünyesinde hazırlıklarını tamamladığımız iklim değişikliği ile mücadele Türkiye modeli vizyon belgesiyle tüm bu çalışmaların siyasi perspektifini de ihmal etmiyoruz. Bu başlıkların ve daha fazlasının her birini tüm detaylarıyla yeni ve vakti geldiğinde milletimizle paylaşacağız.
Varsın birileri yalanla, iftira ile, çarpıtma ile kendi ülkesinin çıkarlarına ihanetle kendi milletinin hayallerini baltalamakla uğraşsın. Biz gençlerimizle 2053 vizyonumuzu şekillendirmek için çalışmaya devam ediyoruz. Türkiye 2053 hedeflerine ulaşacak, Türkiye 2053 vizyonunu hayata geçirecek inancı ve kararlılığı ile gerisini takdiri ilahiyeye ve milletimizin irfanına bırakıyoruz. Büyük ve güçlü Türkiye inşasında bizimle birlikte olan her bir vatandaşıma şükranlarımı sunuyorum" açıklamasında bulundu.
“Milli mücadelemizi de zafere ulaştıran hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır stratejisi oluşturmaktadır”
“Geleceği başkalarının yaptıklarını izleyerek değil kendisi bizzat şekillendirmeye talip her bir evladımıza şükranlarımı sunuyorum. İstiklalimiz ve istikbalimiz yolunda zerre miskal katkısı olan her bir kardeşimize şükranlarımı sunuyorum” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Tüm bu projelerin hayata geçmesinde emeği, katkısı ve bakanlıklarımızı, kurumlarımızı, belediyelerimizi, sivil toplum kuruluşlarımızı, özel sektörümüzü tekrar tebrik ediyorum. Türkiye’nin geldiği yol, özellikle bunu yol ayrımı olarak kabul edecek olursak en çok tartışmaya sebep olan tercihi hiç şüphesiz ekonomi programı olmuştur. Bütün dünyaları, faiz, enflasyon, kur ilişkisi üzerine kurulu kabullerden ibaret olan kesin inançlılar, ülkemizin yatırım, istihdam, ihracat, cari fazla yoluyla büyüme stratejisini anlamaya bile çalışmamaktadır. Halbuki bizim ekonomideki programımızın esasını milli mücadelemizi de zafere ulaştıran hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır stratejisi oluşturmaktadır. Enflasyon bir sorun mudur? Evet bir sorundur. Ama Türkiye'nin sorunlarının asıl sebebi ve çözüm yolu tek başına bu başlık mıdır? Kesinlikle değildir. Eğer olsaydı, geçmişte sayısız defa uygulanan bir kısmı da başarıya ulaşan enflasyonla mücadele merkezli ekonomi programları sayesinde ülkemiz tüm sorunlarını çözmüş olurdu. Teşhis yanlış olunca tedavi de istenilen neticeyi vermez. Gerçi ülkemizde bizim programımıza kadar bu teşhisin kasıtlı olarak yanlış konduğu ve kasıtlı olarak yanlış tedavilerin uygulandığı da bir gerçektir" dedi.
"Hiç değilse kendi putlarına, kendi ideolojik efendilerine kulak versinler"
Türkiye'nin ekonomi modeliyle ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu kısır döngünün ilk adımı enflasyonun tanımı ile başlıyor. Batı’nın ekonomi mecralarına göbek bağı ile bağlı olanlara göre enflasyon insanların ve kamunun aşırı tüketimin den kaynaklanıyor. Bu sorunun çözümü de faizleri artırarak parayı tasarruf araçlarına yönlendirmek suretiyle tüketimi azaltmak ve böylece fiyatları düşürmek olarak sunuluyor. Burada kazanan yüksek faizle cebi dolan içerideki bir avuç tuzu kuru kesim. Onlarla birlikte yükselen faizlere ve değerlenen liraya heveslenerek dışarıdan gelen sıcak para sahibi fonlar. Elbette ucuzlayan döviz sebebi ile ülkeyi yabancı tüketim ürünlerinin pazarı haline getiren ithalatçıları da bu arada unutmamak lazım. Kaybedenler, üretimin düşmesi sebebi ile işsiz ve aşsız kalan umutları törpülenen gelecekleri kararan milyonlar. Biz tercihimizi; faizleri yükselt baskısıyla bir kez daha ülkeyi soymak için ellerini ovuşturanlardan değil, istihdamı koruyarak işini, aşını, geçimini sürdürmesini sağladığımız milyonlardan yana kullandık. Hele ki dünyanın içinden geçtiği şu ekonomik buhranda tercihi üretimden ve istihdamdan değil finansal illüzyonlardan yana kullanmak, ülkeyi emperyalist mandacılara peşkeş çekmek kesinlikle demektir bunu da yutmayacağız. Bunlar hadi bizi dinlemiyorlar, hadi bize inanmıyorlar. Hiç değilse kendi putlarına, kendi ideolojik efendilerine kulak versinler. Uluslararası kuruluş başkanları bile açıkça enflasyonla, faizle ilgili ezberlerin bozulması gerektiğini söylüyor. Dünya genelinde haliz hazırda 136 ülkenin merkez bankası enflasyon oranlarının altında faiz politikası uyguluyor" dedi.
“Köhne enflasyon faiz denkleminde ısrar etmek alenen ihanet teşebbüsü demektir”
"Buna rağmen Türkiye için eskinin köhne enflasyon faiz denkleminde ısrar etmek alenen ihanet teşebbüsü demektir" diyen Erdoğan, "Aslında bugün bizim ülkemizde teknik anlamda hayat pahalılığı sorunu vardır. Bizim 19 yıldır üzerinde en çok hassasiyet gösterdiğimiz konu bütçe disiplinidir. Vatandaşlarımız da kendi bütçelerini çok iyi yönettiler. Bireysel emeklilik sistemimizde 300 milyar liralık birikim oluştu. Bireysel döviz hesapları tutarı 110 milyar dolara çıktı. Kişi sayısı yaklaşık, 3 kat arttı. Vatandaşlarımızın tasarruf tarafında da sorun yok. Tasarruflar böyle de boş tarafında bir felaketle mi karşı karşıyayız. Hayır, hamdolsun orada da gayet iyi durumdayız. Tıpkı kamu borçları gibi vatandaşlarımızın borçları da özel sektörümüzün borçları da milli gelirle oranlanarak diğer ülkelerle karşılaştırıldığında çok düşük seviyelerde. Bizdeki konut, araç ve altın gibi gerçek varlıklara dayalı borçlanmalar gelişmiş ülkelerdeki türev piyasa şişkinliği içermediği için hiçbir zaman kriz sebebi olmaz. Biz işte bu tabloyu yaşayarak gördüğümüz için teşhisi ve ona dayalı tedaviyi; yani ekonomi programı stratejimizi kökten değiştirdik. Faizi artırarak zengini daha zengin fakiri daha fakir yapacak emperyalist finans kurumlarının dayatması, ekonomi reçetelerini bir kenara bıraktık. Bunun yerine ülkemizin asıl ihtiyacı olan yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla büyüme esaslı kendi Türkiye ekonomi programımızı uygulamaya başladık" dedi.
“Karadeniz’de keşfettiğimiz doğalgaz ile yerli ve yenilebilir enerji yatırımlarımızın çıktıları sisteme eklendikçe bu tablo lehimize düzelmeye başlayacaktır”
Üretim tarafında da üstesinden gelinemeyecek herhangi bir sıkıntı ile karşı karşıya olunmadığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Öyleyse sorun nereden kaynaklanıyor, sorunun bir tarafından vatandaşlarımızın bir kısmının tasarruflarının hala döviz cinsinden yapmaktaki ısrarı vardır. Sorunun diğer tarafında ise büyüyen ekonomimizin gerektirdiği ithal girdilere ve şirketlerimizin genişleyen küresel ağlarının ortaya çıkardığı ihtiyaca bağlı döviz talebi vardır. İşte bunun için vatandaşlarımıza kur korumalı mevduat gibi kur ve altın hesabına dayalı konut kredisi gibi tasarruflarını kendi paramıza dayalı enstrümanlara kaydırmalarını sağlayacak alternatifler sunuyoruz. İhracatçılarımız hemen her ay rekorlar kırarak, sağ olsunlar kendilerine olan güvenimizi boşa çıkarmıyorlar. Enerji fiyatlarındaki fahiş artışların ithalatımızda yol açtığı bozulmayı bir kenara bıraktığımızda fiilen cari fazlaya geçtiğimizi söyleyebiliriz. Karadeniz’de keşfettiğimiz doğalgaz ile yerli ve yenilebilir enerji yatırımlarımızın çıktıları sisteme eklendikçe bu tablo lehimize düzelmeye başlayacaktır. Gelişmiş ülkelerin tamamında ödemeler dengesinde çok ağır sancılar yaşanırken biz, hepsinden daha iyi durumdayız. Bu ülkelerin Merkez Bankası bilançoları neredeyse milli gelirlerinin yüzde 40’ın dayandı. Banka aktifleri, milli gelirlerini kat be kat aşan bu ülkelerin bize sürekli dayatılan faiz artışlarından köşe bucak kaçmalarının sebebi durgunluğa girme korkularıdır" diye konuştu.
“Bu iktidar faizi artırmayacaktır, tam aksine biz faizi düşürmeye devam edeceğiz”
Faiz konusundaki tutumlarının değişmeyeceğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kimse bizden şunu belemesin; Bu iktidar faizi artırmayacaktır, tam aksine biz faizi düşürmeye devam edeceğiz. Gelişmiş ülkelerin hiç biri bu aşamada faizlere enflasyona göre olması gereken seviyelere yükselterek cari açık verme dolayısıyla devasa işsizlik sorunlarıyla karşı karşıya gelme riskine girmez, giremez.
Benim derdim şu; bu ülkede yatırımcı, birinci derece kamu bankalarıyla buna eğer özel sektör bankaları da dahil olursa özel sektör bankalarıyla da düşük faizle sağladığı krediyle ne yapsın, yatırıma girsin. Mevcut yatırımlarını daha geliştirsin, genişletsin. Bununla istihdam sağlasın, bununla üretime artıralım, bununla ihracatı daha artıralım, bununla büyümeyi sağlayalım bizim derdimiz bu. Bu oldukça işsizlik de bugün olduğu gibi daha da azalacaktır. Çin ve Japonya'nın parasal genişlemeye ve faiz indirimine gitmelerinin paralarına bilinçli olarak değer kaybettirmelerinin sebebi bu fırtınadan kaçma çabasıdır. Gerisindeki 20 yıllık bir fiziki ve beşeri hazırlıkla bu sürece giren Türkiye ise, fiyatlardaki fahiş artışların yol açtığı sıkıntılara rağmen kendi programı ile hedeflerine doğru ilerlemeyi sürdürüyor. Bütçe gerçekleşmelerimiz, pek çok alanda yaptığımız ciddi vergi indirimlerine ve enerji ödemeleri kaynaklı kimi sapmalara rağmen gayet iyi seviyededir. Ülkemizin zaten sınırlı olan kaynaklarını, doğrudan ücretlilere, istihdamı artıran sanayicilere, ihracatçılara, turizmcilere, yatırımcılara, esnaf ve sanatkarlarımıza aktararak çok yönlü faydalar sağlıyoruz" ifadelerini kullandı.
“Fiyat istikrarını ise aldığımız diğer tedbirlerin yanı sıra işimize gelen seviyedeki bir döviz kuru ile cari fazlayı artırarak sağlamayı planlıyoruz”
Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Aslında hemen yanı başımızda bir sıcak çatışma patlak vermeseydi; salgın sonrası bu aylarda her kesimden insanımız programımızın somut faydalarını hayatında bizzat görmeye başlamış olacaktır. Biraz gecikme ile de olsa inşallah önümüzdeki yılın ilk aylarından itibaren bu noktaya geleceğiz. En büyük hassasiyetimiz istihdamı koruyarak ücretlilerin gelir kaybını telafi ederek fırsatçıların önünü keserek, insanlarımızın üzerlerine kalıcı yükler binmesine engel olmaktır. Fiyatları izahı mümkün olmayan şekilde artan ürünlerin üretimini teşvik ederek ve tedarikini kolaylaştırarak stokçuların oyunlarını bozacağız. Kriz tellallarının dört döndüğü bir yerde piyasanın bu kadar canlı işlemesi amacın panik çıkarmak olduğuna işaret ediyor. İstihdam odaklı ekonomik istikrar ile sermaye ve para piyasalarının büyümesini ifade eden finansal istikrar konusunda ciddi bir sıkıntımız bulunmuyor. Fiyat istikrarını ise aldığımız diğer tedbirlerin yanı sıra işimize gelen seviyedeki bir döviz kuru ile cari fazlayı artırarak sağlamayı planlıyoruz. Biz meseleye böyle bakıyor, buna göre çalışıyoruz. Son dönemde ülkemize ilave kaynaklı girişi sağlayacak pek çok girişimde bulunduk.
Bunların bir kısmı fiilen şu anda işliyor. Bir kısmında prensipte anlaştık, mekanizmaları kuruyoruz. Bir kısmında ise görüşme safhasındayız. Bir yandan fiyat artışlarını durduracak diğer yandan milletimizin her kesimin gelir kaybını telafi edecek çalışmaları tüm bu makro adımlarla destekleyerek programımızı uygulamayı sürdürüyoruz" dedi.
“Temmuz ayındaki enflasyon farkı artışlarıyla ücretlileri biraz daha rahatlatacağız”
Dün açıkladığı Toprak Mahsulleri Ofisi buğday ve arpa alım fiyatlarının çiftçilere verilen desteğin bir işareti olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 3600 ek göstergenin detaylarına ilişkin, şunları kaydetti:
“Aynı şekilde detaylarını sizlerle paylaşacağım memurlarımızın tamamına teşmil ettiğimiz ek gösterge artışı ile çalışanı ve emeklisi ile tüm kamu görevlilerine verdiğimiz sözü tutuyoruz. Temmuz ayındaki enflasyon farkı artışlarıyla ücretlileri biraz daha rahatlatacağız. Yılbaşında ise tüm çalışanların durumlarını ekonomide gelinen noktaya uygun şekilde gözden geçirerek herkesin hakkını almasını temin edeceğiz. Sosyal yardım şemsiyemizi genişleterek destek miktarların güncelleyerek hiçbir vatandaşımızın mağduriyetine izin vermeyeceğiz. Çalışmaları birlikte yürüttüğümüz Hazine Maliye Bakanımız ve ekonomi yönetimimle beraber programımızı kararlılıkla uygulamaya devam edeceğiz. Sel önünden kütük kapma peşindeki fırsatçıların takdirini ise milletimize bırakıyoruz. Memurlarımızın ek gösterge düzenlemesi ile ilgili çalışmayı tamamladık. Meclisimizin takdirine sunacak safhaya getirdik. Bilindiği gibi bu konu ilk gündeme geldiğinde öğretmenlerimize, polislerimize, sağlık çalışanlarımıza ve din görevlilerimize ek göstergelerini 3600 ‘e çıkarma sözü vermiştik. Ancak, sadece bu kesimler için yapılacak bir ek gösterge artışının memurlarımız arasında adaletsizliğe yol açacağını ve hiyerarşik dengeyi bozacağını gördük. Bunun için şartlarımızı zorlama pahasına kamu çalışanları lehine bir fedakarlıkta bulunarak tüm memurlarımızın ek göstergelerinde 600 puanlık bir yükseltmeye gitmeyi kararlaştırdık. Yardımcı hizmetler sınıfındakiler dahil ülkemizdeki 5. 3 milyon kamu görevlimizin tamamı önümüzdeki yılbaşından itibaren bu düzenlemeden yararlanacaktır. Düzenlemenin hayata geçmesiyle birlikte birinci dereceye gelmiş olma şartıyla söz verdiğimiz tüm meslek guruplarındaki hak sahipleri hemen 3600 ek göstergeye yükseltilecektir. Bunun yanında genel müdür yardımcılarının ek göstergeleri 3600’den 4400’e şube müdürü ve ilçe müdürü seviyesindeki yöneticilerin ek göstergeleri de 2200’den 3000’e çıkartılacaktır. Ek gösterge düzenlemesi memurlarımızın mevcut maaşlarda küçük de olsa bir artış sağlamasının ötesinde asıl emekli ikramiyeleri ve emekli maaşlarında ciddi kazanımlar getiriyor. Somut örnek verecek olursak ek göstergesi 3600 ‘e çıkan 30 yıllık hizmeti bulunan bir memurun emekli aylığı bin 234 ile bin 291 lira arasında, emekli ikramiyesi ise 44 bin 500 lira ile 50 bin 150 lira arasında artacaktır.
Mevcut maaşlara göre hesaplanan bu tutarlar düzenlemenin yürürlüğe gireceği yıl başındaki rakamlara göre çok daha yüksek seviyelerde gerçekleşecektir. Yapılan artışlar elbette halen emekli olan kamu görevlileri maaşlarına da yansıtılacaktır. Ayrıca mülki idare amirleri başta olmak üzere yaptıkları işle özlük hakları arasındaki makas açılan kamu görevlileri ile iyileştirici bir düzenlemeyi de bu çerçevede gerçekleştireceğiz. Ek gösterge düzenlemesinin memurlarımıza, ülkemize, ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum."
“Yeni düzenleme ile hakim ve savcılarımızın hem en iyi eğitimleri alarak hem de adeta usta çırak ilişkisi yoluyla kıdemli meslektaşları tarafından yetiştirilerek göreve hazırlanmaları hedefleniyor”
Türkiye'nin demokratik hukuk devleti niteliğini güçlendirmek için reformların yeni bir paketinin daha meclise sunulduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yargı reformu strateji belgesi ile milletimize taahhüt ettiğimiz 6. Yargı Paketi 24 maddeden oluşuyor ve toplam 10 kanunda değişiklik yapıyor. Teklifte hakim ve savcı yardımcılığı sistemi getirilerek 3 yıllık bir temel eğitim görev ve son eğitim sürecinin yani teori ile pratiğin ardından bu unvanların kazanılması öngörülüyor. Dünyada ve ülkemizde yaşanan gelişmeler, hukuki sorunlar ile uyuşmazlıkların niteliklerine önemli noktada ciddi değişimler getiriyor. Yeni düzenleme ile hakim ve savcılarımızın hem en iyi eğitimleri alarak hem de adeta usta çırak ilişkisi yoluyla kıdemli meslektaşları tarafından yetiştirilerek göreve hazırlanmaları hedefleniyor.
Hakim ve savcıların birinci sınıfa ayrılmaya şartları arasına en az 3 meslek içi eğitim programına katılma mecburiyeti getirilerek yargının insan kaynağı kalitesi güçlendiriliyor. Noterlik kanunda yapılacak düzenlemede tıkanma yaşanan Noter atamalarının hızlandırılması yanında bu meslek grubuna tapu siciline şerh koyma ve taşınmaz satış sözleşmesi yapma yetkilerinin verilmesi hususları yer alıyor. Türk Ceza Kanunu’nun fiyatları etkileme suçuna verilen hapis cezasının alt ve üst sınırı artırılarak stokçulukla mücadelenin daha etkin yürütülmesine katkıda bulunuluyor" dedi.
“Binalarının yalıtım çalışmalarında kullanılmak üzere daire başına 50 bin liraya kadar 60 ay vadeli ve 0,99 faiz oranıyla kredi imkanı getiriyoruz”
Enerjide dışa bağımlılığı azaltmaya yönelik çalışmalar çerçevesinde enerji verimliliğine büyük önem verildiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizdeki yapı stokunun önemli bir kısmının yalıtımsız olması, konutların ısıtılmasında ve soğutulmasında gereğinden fazla enerji kullanımına yol açıyor. Yalıtımlı konut sayısını artırmak için yeni bir çalışma başlatıyoruz. Vatandaşlarımıza, binalarının yalıtım çalışmalarında kullanılmak üzere daire başına 50 bin liraya kadar 60 ay vadeli ve 0,99 faiz oranıyla kredi imkanı getiriyoruz. Burada enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığımız da Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız üzerine büyük bir yük düşüyor. Bunu başarmamız lazım. Hem aile bütçesine, hem devlet bütçesine olumlu katkısı olacağına inandığım paketle ilgili detaylar ilgili bakanlıklarımız tarafından kamuoyuna açıklanacak" şeklinde konuştu.
“15 milyar liralık yeni bir paketi daha devreye alıyoruz”
Sosyal yardımlar konusunda bir müjdeyi paylaşan Erdoğan, “Geçtiğimiz yıl gerçekleştirdiğimiz 98 milyar liralık sosyal yardımla ihtiyaç duyan her vatandaşımızın yanında olmuştuk. Bu yıl sosyal yardım bütçemizi ek programlarla daha da güçlendiriyoruz. Amacımız, gelişen ve büyüyen Türkiye refahının tüm kesimlerle paylaşılmasını sağlamaktır. Bu çerçevede Türkiye Aile Desteği ile ekonomik olarak dezavantajlı ancak mevcut programlardan yararlanamayan kesimlere yönelik 15 milyar liralık yeni bir paketi daha devreye alıyoruz. Vatandaşlarımız bu yeni pakete hem elektronik devlet, hem de sosyal yardımlaşma dayanışma vakıfları üzerinden Haziran ayının 3. Haftasından itibaren başvuracaklardır. Bir yıl boyunca sürecek ödemelerin ilki de Kurban Bayramı öncesi yapılacaktır. Son bir yılda sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının yardımlarından faydalanmış olan aileler herhangi bir başvuruya gerek kalmaksızın çocuklarını okullara kaydettirecektir. Anaokulu, anasınıfı yardım programının hayırlı olmasını diliyorum" dedi.