Sultan Alparslan kimdir? Nasıl öldü? Tarihteki önemi
Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün Ankara'da 100 günlük eylem planını açıkladı. Maddeleri bir bir sıralayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muş'taki havalimanının adının değiştirilip Sultan Alparslan olacağını açıkladı. Bu gelişme sonrası Sultan Alparslan hakkındaki bilgiler merak edilirken tarihteki önemi araştırılmaya başlandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün Ankara'da 100 günlük eylem planını açıkladı. İlk 100 günde tamamlanacak proje sayının 1000'in üzerinde olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomi konusunda ise halka seslenerek "Yastık altından dövizlerini çıkarın" dedi. Tek tek planları sıralayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muş'ta bulunan ve 1992'de hizmete giren havalimanının isminin Sultan Alparslan olarak değiştirileceğini aktardı. Bu gelişme sonrası tarihte önemli işlere imza atan Sultan Alparslan hakkındaki bilgiler araştırılmaya başlandı.
SULTAN ALPARSLAN KİMDİR?
Çağrı Bey'in oğlu olan Alp Arslan, 20 Ocak 1029 tarihinde doğdu. Amcası Tuğrul Bey'in yerine Selçuklu Devleti'nin ikinci hükümdarı olarak 27 Nisan 1064'te tahta geçmiştir.
Alp Arslan henüz küçük yaştayken babası Çağrı Bey'in hastalanması üzerine devletin yönetimini ele alarak Gazneli saldırılarını durdurmuştur. Karahanlılara ve Gaznelilere karşı elde ettiği başarılar kendisine büyük bir itibar kazandırdı.
1059 yılında babası Çağrı Bey'in ölümü üzerine Horasan Meliki oldu. Alp Arslan amcası Tuğrul Bey arkasında evlat bırakmadan ölünce onun vasiyeti üzerine tahta çıkarılan Süleyman'ın hükümdarlığın kabul etmeyerek onunla mücadeleye girişmiştir.
Tuğrul Bey'in ölümü sonrası isyan eden Huttalan ve Saganiyan emirleri ile Herat'ta bulunan amcası İnanç Yabgu'nun üzerine yürümek zorunda kaldı.
Asi emirleri itaat altına aldıktan sonra İnan Yabgu'yu da yenerek taht talebinden vazgeçirdi. Daha sonra büyük bir ordu ile devletin başkenti olan Rey şehrine doğru hareket etti. Alp Arslan'ın bu meşguliyetinden faydalanan Kutalmış kendi adına hutbe okutarak sultanlığını ilan etti. Ardından 50.000 kişilik ordusuyla Rey üzerine yürümüş ve karşısına çıkarılan kuvvetleri bozguna uğratmıştır. Tahta çıkarılan Süleyman ise sultanlığını kabul etmeyen rakiplerince kendi zayıflığını fark ederek Şiraz'a çekildi.
Alp Arslan'ın Rey şehrine girmesi üzerine İsfahan'a kadar ilerlemiş olan Kirman Meliki Kavurd kendi topraklarına dönerek Alp Arslan adına hutbe okuttu. Alp Arslan'ın Rey'de tahta çıkıp adına hutbe okutmasından ve sikke bastırmasından sonra saltanatı Abbasi Halifesi Kaim Biemrillah tarafından törenle tasdik edildi.
Hükümdarlığı
Alp Arslan hükümdarlığı boyunca devletin batı yönüne doğru ilerlemesine önem vermiştir. Bunun başlıca nedeni babası Çağrı Bey'in Bizans topraklarına yaptığı akınlar sırasında keşfedilen Doğu Anadolu yaylalarının Türkmenler için en uygun yerleşim yeri olarak görülmesiydi.
Alp Arslan çocukları arasında en çok sevdiği Melikşah ile veziri Nizamülmülk'le birlikte Rey şehrinden Azerbaycan'a doğru hareket etti. Yol boyunca çeşitli fetihler gerçekleştirdi. Doğu Anadolu'da Bizanslıların elinde bulunan bölgenin en korunaklı kenti Ani'yi kuşattı. 16 Ağustos 1064 tarihinde şehir Selçukluların eline geçti.
Alp Arslan, Kirman Meliki Kavurd'un isyankar tutum takınaberini alınca harekatını yarım bırakara Rey şehrine döndü. Daha sonra Hemedan'a geçti. Kavurd'un af dilemesinin ardından Alp Arslan Merv'e giderek kışı burada geçirdi. 1061 yılında Kirman Meliki Kavurd yeniden isyan etti. Bunun üzerine Alp Arslan Kafkasya üzerine sefere çıktı. Amacı bütün Azerbaycan'ı bir daha huzursuzluk çıkarmayacak şekilde Selçuklulara bağlamaktı.
Bu dönemde Türklerin Anadolu'daki ilerleyişi sürüyordu. Türk akınlarının Bizans İmparatorluğu için bir tehdit olduğunu gören Bizanslılar 1068 yılında tahta geçen Romanos Diogenes'i bir kurtarıcı olarak görüyorlardı.
Alp Arslan Suriye ile meşguldü ve Mısır'daki Şii Fatimi iktidarını yıkmayı amaç edinmişti. Suriye'nin Selçuklu Devleti'ne geçmesini arzu eden Hamdani Hükümdarı Nasırüddevle, Alp Arslan'dan Fatımilere karşı yardım istedi. Bunu fırsat bilen Alp Arslan 1070 yılında büyük bir orduyla birlikte Malazgirt ve Erciş kalelerini aldıktan sonra Silvan ve Diyarbakır yöresine inerek Urfa önlerine yürüdü. Bizans kalelerini aldıktan sonra Mirdasilerin elinde bulunan Halep'e yöneldi.
Bu sırada Alp Arslan Şam üzerine yürümeyi planlarken bir Bizans elçisi gelerek imparatorun Malazgirt ve Ahlat'a karşılık Menbiç'i Selçuklular'a bırakmak istediği söyledi. Alp Arslan elçiye olumsuz yanıt vererek geri gönderdi. Daha sonra Diogenes'in büyük bir ordu ile Anadolu'ya hareket ettiği haberini aldı.
Bunun üzerine ordusunun bir kısmını Şam'ı fethetmek üzere Suriye'de bırakarak 6 Nisan 1071 tarihinde Musul'a doğru hareket etti. Romanos Diogenes'in 200.000 kişilik ordusuna karşı Selçukluların 50.000 kişilik ordusu bulunuyordu. İki ordu 26 Ağustos 1071 tarihinde Malazgirt Ovası'nda karşılaştı. Yapılan savaşta Selçuklular büyük bir zafer elde etti.
Selçuklu ordusu bu savaşı moral yükseliği ve taktik üstünlüğü sayesinde kazandı. Bizans kuvvetleri aralarında dil, din, ortak amaç gibi birleştirici öğeleri bulunmayan ve daha önce birbirleriyle sürekli savaşan Frank-Norman, Bulgar, İslav, Peçenek (Kuman), Uz (Oğuz), Gürcü, Ermeni topluluklarından derlenmişti.
Ayrıca Bizans ordusunun çoğu paralı askerdi. Selçuklu ordusunda sadece Müslüman Türkler ile Kürtler bulunuyordu ve bu askerler para için savaşmıyordu. Bunun yanında Bizans komutanları arasında çeşitli görüş ayrılıkları ve kişisel çıkarlar vardı. Bizans ordusunun kütle savaşı yapan, manevra yeteneğinden yoksun, ağır donanımlı birliklerine karşı Türk kuvvetlerinin bütünüyle hafif donanımlı, manevra kabiliyeti yüksek sivari birliklerinden oluşması savaşın belirleyici etkeni olmuştur.
Sayıca üstün olmalarına rağmen Bizanslıların yenilmelerinde rol oynayan en önemli etken ise Alp Arslan'ın uyguladığı savaş planıydı. Malazgirt Savaşı'nda hilal taktiği uygulanmıştır. Bizans askerlerinin hızlı manevra yapamamaları yenilmelerine yol açmıştır.
Alp Arslan kendisine esir düşen Bizans İmparatoru'na misafir gibi davranmıştır. İki hükümdar arasında dostluk kurulmuş ve barış anlaşması imzalanmıştır. Ancak Romanos Diogenes'in tahtan indirilerek gözlerine mil çekilip öldürülmesi üzerine bu anlaşmanın hükümleri yerine gitirilememiştir.
Sultan Alp Arslan daha sonra 200.000 kişilik ordusuyla Karahanlılarıın üzerine sefere çıktı. Önemli bir direnişle karşılaşmadan Karahanlıların topraklarında ilerlerken bir süre kuşatmaya direndikten sonra teslim olan Barzam Kalesi komutanı Yusuf Harizmi (Barzemi) tarafından çizmesine sakladığı küçük bir hançerle vurularak ağır şekilde yaralandı. Sultan Alp Arslan dört gün sonra 24 Kasım 1072 tarihinde vefat etti.
Sözleri
- Ey Askerler!… Eğer şehid olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. Ben nefsimi Allah’a adadım. Benim için şehadet de, muzaffer olmak da bir saadettir. Zaferi kazanırsak istikbai bizimdir
- Ya Rabbi! Seni kendime vekil yapıyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor, uğrunda cihad ediyorum. Ey Allahım! Niyetim halistir; bana yardım et
- Ya muzaffer olur gayeme ulaşırım, ya da şehit olarak Cennet’e giderim. Burada emreden sultan ve emredilen asker yoktur. Zira bugün ben de ancak sizlerden biriyim, sizlerÎe birlikte savaşan bir gaziyim. ÖÎürsem kefenim, üzerimdeki eÎbisemdir
- Allahım! İslamın sancaklarını yükselt ve hayatlarını Sana kulluk için esirgemeyen mücahidlerini yalnız bırakma! Ya Rabbi! Alp Arslan’ı, düşmanlarına karşı muzaffer kıl ve onun askerlerini meleklerin ile kuvvetÎendir! Zira O, Senin rızanı kazanmak için varlığını, canını ve her şeyini fedadan sakınmıyor. O Senin yolunda ve dininin üstünÎüğü için nasıl cihat yapıyorsa Sen de onu öyÎece koru ve düşmanÎarını kahret!
- Biz ne kadar az olursak olalım, onlar (Bizanslılar) ne kadar çok olurlarsa olsunlar, bütün Müslümanların minberlerde bizim için dua ettikleri şu saatte kendimi düşman üzerine atmak istiyorum
- Askeɾ: ''Efendim yaklaşık 200.000 kişilik oɾdu üstümüze doğɾu geliyoɾ''
Alp Arslan: ''Biz de onların üstüne gidiyoruz''
- Sɑvɑşı seviyorum, çünkü sonundɑ zɑfer vɑr.
- Size öyle bir vɑtɑn ɑldım ki; ebediyen sizin olɑcɑktır.