'Kininizi unutun'
Ünlü organizatör Erkan Özerman, Ermeni asıllı dünyaca ünlü Fransız şarkıcı Charles Aznavour ile Paris'te buluştu. Charles Aznavour 'Soykırım' konusunda Ermenilere seslendi: Kininizi unutun
POSTA ÖZEL
ERKAN ÖZERMAN, CHARLES AZNAVOUR İLE PARİS'TE KONUŞTU:
'SÖYLENENLER YALAN TÜRKLERİ SEVİYORUM'
Dünyanın yaşayan en büyük sanatçılarından Charles Aznavour'u çok uzun yıllardır Paris'ten tanırım. Konuşulanların aksine Türkler'i çok sevdiğini de bilirim. Geçen yıllar içinde kendisine defalarca söyledim, "Gelin bir röportaj yapalım, samimi duygularınızı anlatın" diye. Günün şartları, ortamın baskısı, belki de Ermeni Diasporası endişesi röportajın yapılmasını mümkün kılmadı. Dünyaca ünlü Chico&Gypsies grubu, Charles Aznavour’un şarkılarını kendi müzik anlayışları çizgisinde ve İspanyolca olarak albüm yapmıştı. Konserleri dolup taştı, Fransızlar, İspanyol ezgili Aznavour şarkılarına bayıldı. Paris'in en ünlü müzikholü olan Olympia'da 3 yıl önceki Chico&Gypsies'in konserini, Charles Aznavour ile birlikte izlemiştim. Topluluğun kurucusu ve yıldızı Chico'nun hayat arkadaşı Ghade Şakir’in Türk olması da dostluğumuzu pekiştirdi.
Sonunda aklıma şöyle bir fikir geldi: Charles Aznavour, Chico, Ghade Şakir ve Türkiye'nin Paris Büyükelçisi Hakkı Akil'i, Paris'te bir öğle yemeğinde buluşturmak! Benim gibi, Galatasaray Lisesi mezunu olan yakın dostum Büyükelçi Hakkı Akil'i aradım. 'Ermenistan’ın İsviçre’deki büyükelçisi de olan ünlü şarkıcı Charles Aznavour ile bir öğle yemeğine ne dersin?' dedim. Sağolsun kabul etti. Paris'te bir lokantada buluştuk, 3 saat sohbet edip öğle yemeği yedik.
İşte bu röportajı da o sırada yaptım.
* Charles Aznavour'un Ermeni olması nedeniyle Türkler'i sevmediği, Türkiye'nin aleyhinde bulunduğu şeklinde bir inanç var?
Yalan! Bugüne kadar ağzımdan Türkiye aleyhinde bir tek cümle çıkmamıştır. Hadi bulun, getirin. Kökeni Ermeni diye bir insanı suçlu ilan etmek, hedef haline getirmek ne vicdana sığar ne de insanlığa. Benim annem Türk. İzmitli. İzmit ve Adapazarı'nda onlarca akrabam vardı. Annem anadil olarak Türkçe konuşurdu. Türkiye'yi çok sever, sık sık İstanbul'a gider gelirdi. Babam Gürcü. Kimler tarafından çıkarıldığını bilmediğim şu cümle beni derinden yaralıyor: 'Ermeni asıllı Türk düşmanı'. Ne rahatsız edici, ne üzücü, ne aşağılık bir iftira bu. Osmanlı dönemindeki eski defterleri açıp, o acının yaşandığı dönemde henüz kurulmamış olan Türkiye Cumhuriyeti’ni suçlamak, çok uzaklarda kalmış yaraları deşmek kime ne fayda sağlar? Beni politik çekişmelerin içine sokmak, Ermeni Diasporası'nın içindeymiş, adamıymış gibi göstermek, Türkiye için kendi söylemek istedikleri sözleri ben söylemişim gibi ilan etmek, beni kullanarak soykırım kavgasını tekrar tekrar gündeme getirmeye çalışmak gerçekten çok ayıp ve ahlak dışı bir tavır. Ünlü olmanın faturasını ödetiyorlar bana. Maalesef bazı Türkler de buna inanıp beni gerçekten Türk düşmanı zannediyor. Geçen yıl bir demeç vermiştim. 'Türkler soykırım sözcüğüne kırılıyor ve üzülüyor' demiştim. Diaspora yeri yerinden oynattı. Bana söylemedikleri kalmadı. Biliyor musunuz, bugün hayatta olmayan sevgili annemin en yakın arkadaşı bir Türk'tü: Ferda Kahraman. Paris'ten, Türkiye'ye gezmeye gittiğinde onlarda kalırdı. Ferda önemli bir işadamıydı, Kore'nin Türkiye Fahri Konsolosu’ydu. Benim de hayattaki en yakın üç-beş arkadaşımdan biriydi. İzmir’den Çeşme’ye giderken trafik kazasında maalesef genç yaşta öldü. Hatırladıkça hep içim sızlar. Mümkün olur da 64 yıl sonra Türkiye’ye yine gelirsem ilk göreceğim kişiler Ferda'nın kızlarıdır. Onları bulacağım.
'ÖFKE ZAMANI DEĞİL'
* Fansız devlet televizyonunun birinci kanalında kanalında program yapan ünlü sunucu Michele Drucker sizi programına çağırmış ve stüdyodaki konuklara dönüp, 'Aramızda Türkler varsa soykırımı kabul etsinler ve Charles Aznavour'dan özür dilesinler" diye, o ortamda hiç anlamı olmayan gereksiz sözler kullanmıştı. O an neler hissettiğinizi çok merak ediyorum?
Benim o an orada söylediklerimi hatırlamıyor musunuz? Seyircilere dönüp şöyle demiştim: 'Şayet stüdyodaki konuklar arasında Türkler varsa hepsine hoşgeldiniz, mutlu oldum, beni çok mutlu ettiniz demek istiyorum. Türkiye çok güzel bir ülkedir.' Sonrada canlı yayın sürerken Michele Drucker’e dönüp şu uyarıyı yaptım: 'Bu söylediklerine hemen son ver!'
* Ermeni kökenli başka ünlü yıldızlar, sanatçılar da var. Ama bu soykırım konusunda nedense hep sizi ön plana çıkarıyorlar.
Ben Fransa'da doğup büyüdüm. Şarkılarımı Fransızca yazdım, söyledim, filmlerimde Fransızca konuştum. Dünyanın her yerinde Fransız olarak tanınıyorum. Çünkü Fransız vatandaşıyım. Sanatçı yapım gereği de olaylara politik olarak değil hep insani olarak yaklaştım. Beni, komşuları tarafından bir toprak parçasının içine hapsedilmiş, ciddi ekonomik zorluklar nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kalan Ermeniler ve gittikçe nüfusu azalan Ermenistan ilgilendiriyor, düşündürüyor. Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınır kapısının kapalı olması beni çok üzüyor. Bir çok şey Ermenistan'a yine Türkiye’den geliyor. Ama Gürcistan üstünden. Ermenistan’ın hem Türkiye hem de Azerbaycan ile sınır kapılarının açık olması lazım. Komşular dost olmalı. Kin ve öfkeler artık unutulmalı. Ermenistan'a büyük devletlerden gelen yardımla, ki bu yardımın çoğunluğu da silah yardımıdır, Ermenistan halkı böyle mutlu olamaz. Bu silahlar, sulh içinde yaşamanın da asla garantisi değildir. İşte hep bunları söyledim ve yine söylüyorum. Daha önce dediğim gibi; ben olaylara insanı açıdan yaklaşıyorum, politik değil.
* Şimdi ben bu sözlerden şunu anladım: Siz, Ermenistan uyguladığı uluslararası ilişkilerden memnun değilsiniz. Açık olarak bunu eleştiriyorsunuz, Ermenistan hükümetini başarısız görüyorsunuz. Ama siz aynı zamanda Ermenistan’ın İsviçre’deki büyükelçisisiniz.
Evet büyükelçiyim... Ama bu benim bağımsız yapımı etkilemez. Ben bağımsız büyükelçiyim. Yani Ermenistan'dan aldığım emirlere göre hareket etmiyorum, etmem ve edemem. Kendi bildiğim doğrulara göre hareket ediyorum. Bunu da herkes böyle biliyor.
* Fransa'nın dünyada en çok tanınan ve saygı duyulan sanatçısısınız...
(Charles Aznavour çok gülüyor) Annemin ülkesi Türkiye’de yaşasaydım demek ki dünyadaki en ünlü Türk sanatçısı olacaktım! Kader...
Eşiniz ve çocuklarınızın 'soykırım' kelimesine yaklaşımı ne?
Bu soruyu onlara sorman gerekir! Ben sana ailedeki yapıyı anlatayım, cevabını sen bul. Eşim İsveç asıllı ve Protestan. Ben Türk-Gürcü asıllıyım, Fransızım ve Gregoryan’ım. Kızım, Cezayirli ile evlendi. O aile koyu Müslüman. Diğer çocuğumun eşi Musevi. Bizim ev din konusunda çok zengindir. Bütün dinler bizim evin çatısı altında temsil ediliyor. Kimse, kimsenin düşüncesine, inancına karışmaz. Nitekim, evlilik yaparken de çocuklarıma eşleri Müslüman ya da Musevi diye hiçbir şey söylemedim. Ayrıca hepimizin her milletten yakın dostları var. Ne güzel. Mesela şu an masada yanımda oturan hanımefendi en yakın Türk dostum olan Ghade Şakir'dir. (Ghade Şakir, büyük hayırsever merhume Semiha Şakir'in kızı.)
'TÜRKLER ÇOK VİCDANLI'
* Tüm anlattıklarınızdan ortaya çıkan şu: Bugüne kadar bilinenin aksine siz Türkler'i çok seviyorsunuz.
Evet, seviyorum. Türkler vicdanlı insanlardır. Baksanıza; Irak, Suriye, Kobani'den gelen 2 milyonu aşkın mülteciye topraklarını açtılar. Onları savaştan, ölümden kurtardılar. Türkiye'de 100 bini aşkın Ermenistan vatandaşı kaçak olarak çalışıyor, ekmek yiyor, para kazanıyor, ülkelerine para yolluyor. Türkiye bunu görmezden geliyor, hiç ses çıkarmıyor. Ankara istese o 100 bin Ermeni'yi 24 saatte bulur ve sınır dışı edebilir. Tamam, Osmanlı döneminde büyük acılar yaşandı. Masumlar katledildi. Bu bir utançtır, kabustur, felakettir. Kabul... Ama bunu hala kaşımanın, gündeme getirmenin, ortalığı bulandırmanın kime, neye, ne gibi bir faydası var ya da oldu. Şu anda Ermenistan'ın Türkiye'ye ihtiyacı var. O sınır açılmalı. Ermenistan'ın refahı ve huzuru için bu gerekli. Ben, 2015 çerçevesinden bakıyorum ve olaya insani yaklaşıyorum.
ANNESİ İZMİTLİ AZNAVOUR’A İZMİT’TEN ‘ALTIN ÇINAR ÖDÜLÜ’
Her yıl Kocaeli-İzmit’te yapılan ‘Altın Çınar Ödülleri Töreni’ bu yıl ilk defa İstanbul’da düzenlenecek. 4 Kasım Salı akşamı saat 19:00’da İstanbul Pera Müzesi’ndeki törende layık görülenlere ödülleri sunulacak. Geçen 6 yıl içinde bu ödülü; Prof. Dr. Türkan Saylan, Suna Kan, Leyla Umar, Erol Günaydın, Halil Ergün, Ayten Alpman, Ahmet Ümit, Pera Müzesi adına Özalp Birol, Türkan Şoray, Emel Sayın, Erol Evgin, Okan Bayülgen, Mehveş Emeç, Ayşe Kulin, Gülriz Sururi, Erkan Özerman, Ayla Algan, Esin Avşar, Perran Kutman, Serra Yımaz, Sabancı Müzesi adına Nazan Ölçer, Pınar Kür, Nermin Bezmen ve Gökşin Sipahioğlu almıştı. Bu yıl ödül alacak isimler arasında annesi İzmitli olan ünlü Fransız sanatçı Charles Aznavour da var. Ödülünü, Paris’teki buluşma sırasında Türkiye’nin Paris Büyükelçisi Hakkı Akil ve Erkan Özerman Charles Aznavour’a önceden takdim etti. Aznavour, “İzmitli hemşehrilerinin bana ödül verdiğini annem görseydi çok memnun olurdu” dedi.
TÜRK BÜYÜKELÇİSİ SORDU: 'İSTANBUL'DA KONSER VERMEYE NE DERSİNİZ?'
Türkiye'nin Paris Büyükelçisi Hakkı Akil ile Charles Aznavour iyi bir dostluk kurdular. Yemek sırasında karşı karşıya oturdular ve bol bol sohbet ettiler. Büyükelçi, Charles Aznavour'a ,"1000 yıldır dost olan, birlikte yaşayan Türkler ve Ermeniler neden son 100 yıldır kırgınlar! Biz düşman olmamalıyız" dedi. Charles Aznavour'un bu sıcak cümle karşısındaki yaklaşımı çok netti: "Sayın büyükelçi, inanın ki, Türkiye'yi çok seven ve özleyen Ermeniler'in sayısı diğerlerinden kat be kat fazla." Bunun üzerine Büyükelçi Hakkı Akil sordu: "Türkiye’de önümüzdeki yılın başlarında konserler vermeye ne dersiniz?"1950'den beri Türkiye'ye gelmemiş olan Aznavour bu teklifi büyük sevinçle karşılayıp, "Neden olmasın?" dedi. Şimdi 55 yıllık bir organizatör olarak bu işin gerçekleşmesini sağlamak bana düşüyor. Tabii devletimizin desteği ve katkısıyla...
ERMENİSTAN'IN ULUSAL KAHRAMANI
Aznavour, Ermenistan’ın Birleşmiş Milletler’deki daimi elçisi.
90 yaşındaki Charles Aznavour, Fransa’nın yaşayan en ünlü sanatçısı. Ermeni bir ailenin oğlu olarak 24 Mayıs 1924’te Paris’te doğdu. Annesi Knar Baghdasarian İzmit’ten Fransa’ya göçmüş sıradan bir oyuncuydu. Babası Mişa Aznavuryan ise Gürcistan’dan göç eden bir şarkıcı. Aynı zamanda 60’a yakın filmde rol alan Charles Aznavour sanatçı yönü kadar insani olaylara duyarlılığıyla tanınıyor.
Ermenistan için vakıf kurdu
1988’de Ermenistan’da 20 bin kişinin öldüğü 7.2’lik depremden sonra ‘Ermenistan için Charles Anzavour Vakfı’nı kurmuş ve Ermenistan’a büyük yardımlarda bulunmuştu. Ermenistan hükümeti 2004’te kendisine ülkenin en yüksek mertebesi olan “Ermenistan Ulusal Kahramanı” ödülü vermişti. 2008’de Ermenistan vatandaşlığı da verilen Aznavour 2009’da Ermenistan’ın hem İsviçre Büyükelçisi, hem de Birleşmiş Milletler’deki (BM) daimi elçisi olarak resmen atanmıştı.
'Benim annem Türk, hayalim de Türkiye'ye gitmek'
Ermenistan’ın gelişmesi için ömrünü adayan Charles Aznavour 2011’de şu sözleri söyleyince Ermeni Diasporası’ndan büyük tepki almıştı: “En büyük acıları bile unutmayız ama affedebiliriz. Benim hayalim Türkiye’yi ziyaret etmek. Bunu söylediğimde bazı Ermeniler bana acayip bakıyorlar. Türkiye çok güzel bir ülke, insanları kesinlikle düşündüğünüz gibi değil ve mutfağı da harika. Dahası canım annemin ülkesi. Annem Türkçe konuşuyordu, Arap harfleriyle Türkçe yazıyordu ve okuyordu. Soykırım kelimesi rahatsız edici bir kelime ve beni de artık rahatsız etmeye başladı.”
Charles Aznavour Türkiye’ye toplam iki kez geldiğini anlattı:
“1950’de şarkıcılığımın ilk yıllarında İstanbul’a gitmiştim. Harbiye’deki Hilton Otel’i daha yeni inşa edilmişti. Taksim’de bir gazinoda şarkı söyledim. Daha henüz pek tanıyanım yoktu. İkinci defasında bir arkadaşıma geldim. Ferda Kahraman’a. Onun evinde bir hafta geçirdim. Ferda, çok çok iyi arkadaşımdı. Maalesef trafik kazasında öldü.”