Türkiye’den ve dünyadan kırktan fazla sanatçının elliye yakın eserini içeren; Halil Altındere’nin 12 yıl aradan sonra küratörlüğünü üstlendiği, ismini Barbara Kruger’ın 1989 tarihli aynı adlı eserinden alan "Bedenin Mücadele Alanındır" sergisi; cinsiyet politikaları, mücadele, özgürlük, sınırlar, göç, hafıza gibi meseleleri görünür kılmayı amaçlıyor. 9 Eylül - 31 Ekim 2022 tarihleri arasında Tepebaşı’ndaki Alexandre Vallaury binasının 2. ve 3. katlarında izlenebilecek sergi hakkında serginin küratörü Halil Altındere ve koleksiyoner Agah Uğur ile konuştuk.
Agah Uğur'un özel sanat koleksiyonu Halil Altındere küratörlüğünde izleyiciyle buluşuyor. Koleksiyoner Agah Uğur'un özel koleksiyonundan seçilen eserlerin bir araya getirilmesi ile hazırlanan “Bedenin Mücadele Alanındır” başlıklı sergi, Türkiye’den ve dünyadan kırktan fazla sanatçının elliye yakın eserini içeriyor. Halil Altındere’nin 12 yıl aradan sonra küratörlüğünü üstlendiği, ismini Barbara Kruger’ın 1989 tarihli “Bedenin Mücadele Alanındır” adlı eserinden alan sergi; cinsiyet politikaları, mücadele, özgürlük, sınırlar, göç, hafıza gibi yakıcı meseleleri görünür kılmayı amaçlıyor. Sergi, 9 Eylül - 31 Ekim 2022 tarihleri arasında Tepebaşı’ndaki Alexandre Vallaury binasının 2. ve 3. katlarında izleyiciyle buluşuyor.
Agah Uğur’un toplumsal ve entelektüel duyarlılıkla oluşturduğu, geleceğe, geçmişe ve bugüne ilişkin birçok farklı soruyu barındıran özel koleksiyonu, yaşadığı topluma ve zamana sırt çevirmeyen, geniş bir perspektiften bakıyor. Uğur; Türkiye’den güncel sanatçıların farklı dönemlerine ait eserlerin yanı sıra yakın coğrafyalardan önemli sanatçıların eserlerine de yer verdiği geniş spektrumlu bir dünya kuruyor. Malzemeyle sınırlandırılamayan, nesnesi olmayan bir eserden, büyük bir enstalasyona, çizimden neona ya da metaverse’deki bir NFT’ye kadar çeşitlilik gösteren eserler, Altındere’nin sanat anlayışıyla yan yana geliyor.
YOUR BODY İS A BATTLEGROUND / BEDENİN MÜCADELE ALANINDIR
Shakespeare dünyayı insanın ömrü boyunca pek çok rol oynadığı bir sahne olarak nitelendirir. Buradan yola çıkan Halil Altındere’nin yarattığı sahne ise zamanımızın en gözden çıkarılmış kişi ve konularının tekrar tekrar gündeme geldiği bir gerçekliği görmeye zorlayan, vahşi ve yırtıcı bir sahnedir.
HAKİKATE NASIL ULAŞABİLİRİZ? GÖRDÜKLERİMİZ GERÇEK Mİ?
Avcı ile av arasında yakalanan o kısacık bakış, suçlu ile suçsuz, yaşam ile ölüm arasındaki o keskin ayrımları askıya alır. Işığın sabit olmadığı sahnede, ışığın gösterdikleri kadar göstermedikleri de mesele edilir. Bu bağlamda sergi, görmek ile hakikat arasında nasıl bir bağ kurulabileceğini sorgular. Gözün kulağa üstün geldiği bir çağda, sosyal medyanın, ekranların, kameraların gözleri ile birbirine bakan insanlık, anne karnındaki bebekten, beyin dalgalarını gören makinelere “her şeyi” görebilir ve gördüklerinin “gerçek” olduğuna inanabilir mi? Gizli olanı görmenin yasak olduğu eski günlerden bugüne, artık tam şeffaflık bir hak, hatta zorunluluk haline gelmiştir. İşte Altındere izleyiciyi, 660 metrekarelik bir sahneye, başka deyişle bir ‘mücadele alanına’ davet ediyor.
Agah Uğur, Bedenin Mücadele Alanındır sergisi ile ilgili yaptığı açıklamada şu sözlere yer veriyor. “80’li yıllarda İngiltere’de yaşadığım dönemde çağdaş sanatla olan tanışıklığım Türkiye’ye döndükten sonra zamanın tuval üzerine soyut yağlıboya eserlerini almaya başlayarak bir adım öteye geçti. O dönemde kavramsal bir yaklaşımdan uzak imkanlarım ölçüsünde beğendiğim eserleri alıyordum.
Fotoğraf: Halil Altındere (solda), Agah Uğur (sağda)
"2000’li yılların başlarında İstanbul sanat çevrelerinde yaşanan değişimle birlikte modern galerilerin açılması, müzayedelerin artması, sanata olan bakışı da değiştirdi ve sanat yaygın bir şekilde alınıp satılabilen bir alan haline geldi. Bu değişim benim o zamana kadar ilgi duyduğum soyut resimden uzaklaşmama sebep oldu. Sanat eserlerinde estetik etkiden daha çok kavramsal anlam aramamız gerektiğine inandım. 2008'in Aralık ayı itibarıyla çağdaş kavramsal sanatın küreselleşme, politika, cinsiyet, kültür farklılıkları gibi toplumsal konulara farklı bakan sanatçı ve eserleri ile yeni bir yolculuğa çıktım.
Bakıldığı zaman pek anlaşılamayan, ancak anlatılınca etkin bir mesajı olan sanat beni heyecanlandırıyor, çünkü bu sanat düşündürüyor, kışkırtıyor, tarihsel konular veya günümüz problemlerine başka bir şekilde bakmamıza yardımcı oluyor. Özellikle bu tip sanatın toplumla buluşturulması gerektiğine inanıyorum.
Sanatın hepsi paylaşılmalı, çünkü sanatçı sesini duyurmak, derdini anlatmak için sanat yapıyor. Eser toplumun önüne çıkmazsa sanatçı amacına ulaşmamış oluyor. Bu sebeplerden dolayı koleksiyonumun paylaşılmasını önemsiyorum, hatta biraz da görev olarak görüyorum.
Çağdaş sanatçılar çok zeki, toplumun bir adım önünde insanlar. Sanatın konuşulmayan konuları anlatabilen bir alan olduğunu düşünürsek global bazda birçok ülkenin beraberce yaşadığı sorunları sanatçı gözüyle ve onların rengiyle sanatseverlere aktarmada benim de payım olması beni mutlu ediyor.
KOLEKSİYONDA SIRA DIŞI ESERLER YER ALIYOR
Agah Uğur, sözlerine şöyle devam ediyor: "Bedenin Mücadele Alanındır’a gelirsek, koleksiyondaki eserler biraz sıra dışı ama bir araya gelince bu bahsettiğim izleyiciyi etkileme ve farklı bir şekilde düşündürme görevini iyi yapıyorlar. Böyle muhteşem bir binada ve Bienal’den dolayı çok yabancı sanatseverin İstanbul’a geldiği bir dönemde bu sergiyi yapabilmenin bir şans olduğunu hissettim. Bu misyonu kim üstlenebilir diye düşündüm ve dostluğumuzdan öte, sıradışılığından ve her zaman bir adım önde olmasından gurur duyduğum, zamanında çok güzel bağımsız sergilerin küratörlüğünü de üstlenmiş olan sanatçı Halil Altındere aklıma geldi. İnanılmaz hızlı bir şekilde sergiyi ortaya çıkarttı. Kendisine ve emeği geçen sergi ekibimize teşekkür ediyorum.”
Bedenin Mücadele Alanındır sergisinin küratörlüğü üstlenen Halil Altındere sergi ile ilgili yaptığı açıklamada şu sözlere yer verdi:
“2002’den 2010’a dek farklı mekanlarda ve oldukça kalabalık katılımlı beş serginin küratörlüğünü üstlenmiştim. Son hazırladığım sergiden bu yana 12 sene geçti. Bu süreçte, Türkiye’de güncel sanatına odaklandığım kitaplar hazırladım ve sanatçı olarak kendi işlerime yoğunlaştım. Küratörlüğe ara verdiğim o dönemde her şey çok değişti. Hem sanat dünyası hem Türkiye, kültürel ve sosyoekonomik olarak başkalaştı.
2010 İstanbul mucizesinden bahsedildiği, tüm ilginin Türkiye’ye ve bu toprakların sanatına yoğunlaştığı bir dönemden sonra güncel sanatta konular, kişiler ve kurumlar farklılaştı. Koleksiyonerlerin ciddi bir biçimde güncel, çağdaş sanat eseri almaya karar verdiği bir döneme denk geliyor. Bu dönemde tanıştığım dört isimden biri olan Agah Uğur, gençler için hep bir destek, bir itici güç oldu. Avrupa’da 90’larda başlayan dönüşüm 2010 yılı geldiğinde Türkiye’ye yansımaya başladı. Bizim Agah Uğur ile tanışmamız da bu döneme denk geliyor. Agah Uğur Koleksiyonu’nu heyecanlı ve enerjisi yüksek bir koleksiyon, toplumsal ve entelektüel geleceğe ilişkin birçok farklı formu bünyesinde barındırıyor ki bu koleksiyonerlik dünyasında eşine az rastlanan bir pozisyondur. Bu anlamda diyebilirim ki Uğur’un malzemeyle sınırlandırılamayan koleksiyonu hem bir müze tutumu hem de yaşadığı coğrafyaya ve zamana dair bir sorumluluk sergiliyor.
Bienal ve fuarın olduğu dönemde koleksiyondan benim bakış açımla seçilen eserlerden oluşan Bedenin Mücadele Alanındır, barındırdığı eserlerle yakın döneme tanıklık ediyor ve bunu da izleyicilere aktaracak, anlatacağız. Bu yönüyle de sergiyi önemsiyorum.”
Tepebaşı Meşrutiyet Caddesi 99 numaralı Alexandre Vallaury binasının 2 ve 3. katlarında 31 Ekim’e kadar gezilebilecek olan sergi, Salı-Çarşamba-Perşembe-Cuma-Cumartesi 10.00-19.00, Pazar 12.00 –19.00 gün ve saatlerinde açık olacak.
BEDENİN MÜCADELE ALANINDIR SERGİSİNDEKİ KATILIMCI SANATÇILAR
Adrian Melis, Ahmet Öğüt, Ali Kazma, Aslı Çavuşoğlu, Banu Cennetoğlu, Basim Magdy, Bouchra Khalili, Buğra Bilgen, Cengiz Çekil, Cevdet Erek, Claire Fontaine, Ege Berensel, Elena Kovylina, Elmas Deniz, Erdal Duman, Erinç Seymen, Extramücadele, Füsun Onur, Gözde Mimiko Türkkan, Gülsün Karamustafa, Hale Tenger, Halil Altındere, Hamra Abbas, Hasan Özgür Top, Hatice Güleryüz, Hera Büyüktaşçıyan, Hiwa K., Iman Issa, İnci Eviner, İpek Düben, Lawrance Abu Hamdan, Meriç Algün Ringborg, Mounir Fatmi, Murat Gök, Nasan Tur, Santiago Sierra, Sesil Beatris Kalaycıyan, Vahap Avşar, Yasemin Özcan, Zeren Göktan, Zhou Tao.
- Kitap tutkunları kaçırmasın!
- Altın Baklava Film Akademisi IX. Uluslararası Öğrenci Film Festivali'ne rekor katılım... Ödüller sahiplerini buldu
- 2024 Notre-Dame de Sion Liseliler Edebiyat Ödülü’nü Laetitia Colombani kazandı
- “Yıldız Anneler” kitabı raflarda yerini aldı
- “Akıl Hastanesinde 5 Yıl” okuyucularını gerçek bir yaşam hikayesiyle buluşturuyor