Ne yazacağını merakla beklediğimiz Han Kang’ın üçüncü romanı ‘Beyaz Kitap’, hayat boyu karşılaşabileceğimiz en incelikli metinlerden biri.Sinem DÖMEZ/ snmdnmz@gmail.com
Kundak, zıbın, tuz, kar, buz, ay, pirinç, beyaz köpek, beyaz saç, perde, kefen. “Beyaz şeylerle ilgili yazmaya karar verdiğim bahar, ilk yaptığım bir liste çıkarmak oldu” diyor Han Kang, kitabın girişinde sesini duyduğumuz ilk cümlelerinde. “Bu kitabı mutlaka tamamlamak istediğimi ve yazım sürecinin bir şeyleri değiştireceğini hissettim” diye devam ederken, okur olarak siz de hissediyorsunuz, bu kitap bir şeyleri değiştirecek. April Yayıncılık’tan çıkan “Beyaz Kitap”, Han Kang’ın “Vejetaryen” ve “Çocuk Geliyor” kitaplarından sonraki üçüncü kitabı. Hepimizin çok sevdiği, yazarken kafası nasıl çalışıyor merak ettiği yazarlar vardır. Elbette birden fazla. Benim için Han Kang da bunlardan biri. “Beyaz Kitap”, Posta Kitap eki için yazdığım üçüncü Han Kang kitabı. Ve yeniden kendisine hayranlığımı ve sevgimi perçinledi.
Ablasını yazıyor
Han Kang, doğduktan sonra sadece iki saat hayatta kalabilen annesinin evde tek başına doğurduğu ilk çocuğu olan ablasını görüyor beyazın içinde. Han Kang, beyaz şeyler üzerine yazmaya karar veriyor. Bir süre yaşadığı Varşova’ya yukarıdan bakarken, 2. Dünya Savaşı sırasında kentin tamamen yok edildiği, birkaç sütunun ayakta kaldığı anı izlerken, kendisinden iki yıl önce doğan ve sadece iki saat yaşayan ablasına yazıyor. Bu kadar incelikli bir şeyi okuduğunuz için mutlu oluyorsunuz. Bu dantel zarafetindeki cümleleri çeviride bir an olsun anlamını kaybetmeyen çevirmeni Göksel Türközü’ne hayranlığımı da eklemeliyim. Kısacık paragraflardan oluşan kitabın her bir bölümü, size beyazlığı bir katmanda daha hissettiriyor. Dokunma duyunuzla, görme duyunuz bir araya geliyor ve beyaz kağıdın kapladığı hacimle de, beyazlığı tekrar düşünme fırsatı buluyorsunuz okuyarak.
Bembeyaz gülmek
Korece’de bembeyaz gülmek diye bir deyim varmış mesela, dalgın, mahzun, dağılması kolay bir masumlukla gülümsemek anlamına gelen. Öğrendiğinizde sevindiğiniz bilgilerden bir tanesi daha. Han Kang’ın gündelik hayatın sıradan objeleri olan küp şekere, sargı bezine, pirince, beyaz bir taşa yazdığı cümlelerde, yıkılmayı, ölümü, vedayı, yeniden kendini inşa etmeyi, ruhu, çocukluğu, anneliği, hayatı, masumiyeti, sonsuzluğu, geçmişi ve geleceği anlatıyor. Bu kısacık bölümler, aklınıza mıh gibi kazınan betimlemeleri ve metaforlarıyla, Han Kang’ın bir başyapıtı ile daha karşı karşıyayız. Gerçekten, bu derinlik karşısında etkilenmemek elde değil. “Sessizlik, küçük ve katı bir nesneye sıkıştırılabilseydi, işte böyle hissettirirdi” diyor, avucundaki beyaz taş hakkında. Her beyaz taş gördüğünüzde, aklınıza gelecektir.
Beyaz Kitap
Han Kang
Çeviri: Göksel Türközü
April Yayıncılık
143 sayfa