1483-85 arasında 2 yıl tahtta kalabilen III.Richard, İngiltere tarihinin en kötü hatırlanan kralı. Bu kötü ününün sebebi, Doğu dünyası monarşilerinde sık rastlanan "tahta çıkabilmek için aile üyelerinin öldürülmesi" olayının, Osmanlı tarihinde bizim kısaca "kardeş katli" dediğimiz uygulamanın Batı dünyasındaki en çarpıcı örneğinin kahramanı olmasıdır. / Sinan Ercan yazdı.
Tahta çıkmadan önce Gloucester Dükü idi. Bu sebeple Shakespeare'in meşhur oyunu III.Richard'ta ondan "Gloucester" diye bahsedilir. İngiltere Kralı olan ağabeyi IV.Edward'ın ölümünden sonra, yeğenleri Edward ve Richard'ı koruması ve onların güvenliğini sağlaması gerekiyordu. Küçük Edward zaten "V.Edward" ünvanıyla babasından sonra Kral olmuştu ve amcası -ileride III.Richard olacak olan- Gloucester Dükü Richard da ona naiplik (lord protector) yapacaktı.
2 talihsiz çocuğun ölüleri dahi asla bulunamadı!
Ancak tahta çıkma hırsı, Gloucester'in sözüne ve insanlığına üstün geldi. Ağabeyinin ölümünden sadece 3 ay sonra "yeğenlerini koruma bahanesiyle" Londra Kalesi'ne (Tower of London) kapattı ve ardından da yok etti! Kelimenin gerçek anlamıyla yok etti! 1483 yılının Haziran ayında Londra Kalesi'ne getirilen 13 yaşındaki Kral V.Edward ile 10 yaşındaki kardeşi York Dükü Richard'ı bir daha kimse görmedi. Bu 2 talihsiz çocuğun ölüleri dahi asla bulunamadı! İki kardeş prensin kalede yok olmalarının üstünden 5 asır geçmesine rağmen olayın gizemi hala tam olarak çözülebilmiş değildir.
Kalede pek çok yerde yetişkin veya çocuk iskeletleri bulundu
Ancak çocukların "kaybolmasından" 190 yıl sonra, 1674 yılında, Londra Kalesi'nde yapılan bir yenileme çalışması sırasında işçiler sonradan örüldüğü belli olan bir duvarı yıktılar. O zamana kadar kimsenin fark etmediği küçük bir oda ortaya çıktı. Odada yapılan kazıda bulunan küçük bir sandığın içinden 2 çocuk iskeleti çıktı. 17.yy. imkanlarıyla bu iskeletlerin 2 asır önce kaybolan prenslere ait olup olmadığını kesin olarak saptamak elbette mümkün değildi. Aslında daha evvel de kalede pek çok yerde yetişkin veya çocuk iskeletleri bulunmuştu. Ancak bu seferkilerin gizli bir odada, gözden uzak bir yerde olması ve 2 tane olması bunların Edward ve Richard olarak kabul edilmesini sağladı. Bu iskeletler Kral II.Charles tarafından Westminster Abbey'e taşındı ve törenle buraya defnedildiler.
2 yıl sonra öldürüldü
"Princes in the Tower", "Kuledeki Prensler" hikayesi İngiliz tarihinin en dramatik ve meşhur hikayelerinden birisidir. Yüzyıllardır bu 2 küçük prensin ruhunun Londra Kalesi çevresinde dolaştığına da inanılır. "Eden bulur" demişler! Kral olan "hain amca" III.Richard da tahtta fazla kalamadı. 2 yıl sonraki Güller Savaşı'nda Henry Tudor'a Bosworth yakınlarında yenilerek savaş alanında öldürüldü. Tarihin burada çok büyük bir ironi yapıyor ve öldüğü yere yakın Leicester'daki bir manastıra gömülen III.Richard'ın mezarı sonraki yüzyıllarda ortadan kayboldu. Manastır yıkıldı ve mezarın yerini kimse hatırlayamaz oldu ve böylece birkaç yüzyıl geçti.
DNA örnekleri uyuştu
Uzun yıllardır bu gizemin izini süren Leicester Üniversitesi tarihçileri 2012 yılında sonunda mezarı bulduklarını açıkladılar. Ölümünden 527 yıl sonra III.Richard'ın gerçek mezarı Leicester şehir merkezinde, Katedrale çok yakın bir noktadaki bir otoparkın altından çıktı! III.Richard'ın soyundan gelen kişilerden alınan DNA örnekleriyle otoparkta bulunan iskeletten alınan örnekler tamamen uyuştu ve %100 emin olundu ki iskelet III.Richard'a aittir! Bulunuşundan 7 ay sonra, 2013 Mart ayında yapılan büyük bir törenle iskelet Leicester Katedrali'ndeki anıt mezara taşındı. 2012 ve 2013 yıllarında gündemi hayli işgal eden bu olay elbette kendi mizahını da yarattı. Özellikle "Kralın otoparkta çok uzun süre kalmasına" yönelik esprilerin yapıldığı pek çok karikatür yayınlandı. Bir kaç tanesini görsellerde paylaştım.
- “Akıl Hastanesinde 5 Yıl” okuyucularını gerçek bir yaşam hikayesiyle buluşturuyor
- Krepen Pasajı’nın tarihini anlatan kitap yayımlandı
- Anita Taylor’ın ‘Moonbaker’ sergisi Vision Art Platform'da
- Milliyet Mimarlık Dergisi’nin 46. Sayısı Bu Pazar Bayilerde!
- Kapadokya’nın yeryüzü ve yer altı hikâyesi Milliyet Arkeoloji'de