Nina Sadowsky ilk romanı ‘Kuşku’da, sinematografik diliyle tempoyu bir an olsun düşürmüyor, kurgusuyla okuru her daim tetikte tutmayı başarıyor
Cem ARMAĞAN
Nina Sadowsky bir sinemacı. Diane Keaton’dan Matthew McConaughey’ye, birçok ünlü yıldızın başrolünü paylaştığı filmlerin yapımcısı. “Kuşku”, Sadowsky’nin ilk kitabı; sinemacı bir yazarla karşı karşıyayız ve bunu kitabın bitmek bilmeyen temposundan, kurgusundan ve Holywood’dan fırlamış duran aksiyon-sever karakterlerinden anlayabiliyoruz.
Bir otel odasında açılıyor roman. Genç, güzel ve sarışın kadın kahramanımız balkonda, yatakta bir adam var. Adamın üstünde bir bıçak duruyor ve yatak kan içinde. Kahramanımız biraz önce bu adamı öldürmüş ve şimdi sakin bir şekilde oteldeki balkonundan manzarayı izliyor. Otel odasını burada bırakıyoruz ve geçmişe, çok da uzak olmayan bir geçmişe doğru yola çıkıyoruz.
Bir itirafla gelen değişim
Şimdi bir düğünle karşı karşıyayız. Otel odasında, henüz birini öldürdüğünü öğrendiğimiz kadının düğünündeyiz. Eşiyle birbirlerini severek evlenmişler, düğün gecesi mutlu ve huzurlular. Derken kitaptaki bir diğer kahramanımız, damat Rob, geline bir şey itiraf ediyor ve bu andan itibaren, hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Romanın ana unsurunu oluşturan gizem ise bu; nasıl oldu da bir itiraf, düğün gecesi yaşanan bir olay, genç bir çifti bu kadar değiştirebildi, nasıl oldu da duvaklar içinde bir gelin, aniden bir katile dönüştü – ya da dönüştü mü?
Sadowsky, bu kurgunun üstesinden, belki de mesleğinden ötürü kolaylıkla geliyor ve bunu yapmak pek de kolay bir iş değil; kitap iki ayrı zamanda ilerliyor, geçmişte mutlu bir çift, şimdiki zamanda ise kriminal bir vakanın ortasında kalmış gelin ve damat var. Yine de bu kurgu okumayı ya da sonrasında romana katılacak karakterleri tanımayı daha zor kılmıyor, bilakis, bu yönüyle, karakterleri keşfe çıkıyor, her karakterin geçmişi hakkında daha detaylı bilgi sahibi oluyor, dolayısıyla hikâyenin daha da içine giriyorsunuz. Bu sebeple kitap için söylenecek en doğru söz, “sürükleyici” olsa gerek. Üç yüz sayfanın nasıl geçtiğini anlamadığınız gibi, ortada çözülmesi gereken bir gizem ve haliyle merak unsuru olduğundan, bir an önce sayfaları çevirip neler olduğunu öğrenmek istiyorsunuz.
‘Kayıp Kız’ romanını hatırlatıyor
‘Kuşku’yu okurken David Fincher tarafından sinemaya da uyarlanan Gillian Flynn “Kayıp Kız” romanını hatırlamamak mümkün değil. Düğün gecesi itirafından sonraysa, damatta sadece Bay Ripley’i görüyoruz. Sadowsky, sorması zor sorular soruyor ve zihnimizde siyah ve beyazın ortasında, gri bir alan yaratmayı başarıyor: Kimse ne kötüdür ne iyi, bir damat düğün gecesi sevdiği kadına başka biri olduğunu söyleyebilir ve bu onu sevmediği anlamına gelmez; ya da bir gelin, düğünden birkaç ay sonra cinayetler işlemeye başlayabilir, yine de sebeplerini öğrenseniz, ona hak verebilirsiniz.
Kuşku
Nina Sadowsky
Çeviri: Kemal Süha Önder
Altın Kitaplar
304 sayfa
- İstanbul Rehberler Odası Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Eracun oldu!
- Milliyet Mimarlık Dergisi’nin 47. sayısı bu pazar bayilerde!
- Kitap tutkunları kaçırmasın!
- Altın Baklava Film Akademisi IX. Uluslararası Öğrenci Film Festivali'ne rekor katılım... Ödüller sahiplerini buldu
- 2024 Notre-Dame de Sion Liseliler Edebiyat Ödülü’nü Laetitia Colombani kazandı