Sinemaseverlerin yakından tanıdığı Onur Ünlü, bu kez tüm ağır yaralı ve delicesine yaşam dolu kız çocukları için söylenmiş bir ağıtla çıktı karşımıza: ‘Kız Çocuğu’
Bol ödüllü sinema filmleri ve tasarlayıp yönettiği televizyon dizileri ile tanınan Onur Ünlü, Ah Muhsin Ünlü adıyla çıkardığı “Gidiyorum Bu” isimli şiir kitabıyla istikrarlı bir uzun-satar olarak hatırı sayılır bir iz bırakmıştı.
Ünlü, bu kez bir ilk roman ile çıktı okur karşısına, “Kız Çocuğu”. “Bir intikam hikâyesi” nitelemesiyle sunulan kitap sinematografik bir akıcılığa sahip. Hem zihinsel hem fiziksel hem de ruhsal aksiyonla dolu bir gündelik maceranın içine çekiyor okuru. Mikro bir andan kuş bakışına drone hızında yükselip alçalan keskin metaforları ile acı-tatlı bir baş dönmesi yaşatırken, yüksek IQ’lu, hiperaktif ve eninde sonunda kurguya hizmet eden edebi bir bilgi seline kapılmayı da sağlıyor. Ünlü’nün filmleri gibi romanı da karakteristik biçimde kendine has bir gerçeklik evrenine sahip. Dünya aşağı yukarı bildiğimiz dünyaya, insanlar da bildiğimiz insanlara benzemekteyken, konuştukları ve yapıp ettikleri ile filmlerinden aşina olduğumuz o yarı gerçek yarı rüya âlemi gibi tekinsiz bir atmosferde geçiyor kitap.
Başrolde, on altı yaşında bir kız var. Ülkenin ikinci en zeki kızı ve birinci kız intihar etmiş zaten, dayanamamış en zeki olmanın ağırlığına. Can yakıcı bir detay ki onlardan hayli var kitapta.
Kahramanımız, babasının “öldür şunu” diye ağabeyine itelediği silahın ucundan kurtulup Ermeni bir kadın tarafından evlat edinilmiş genç Ayşe Şekeryan. Onun, hayâli arkadaşı kırmızı tüylü panda Bobo ve 1.90 boyundaki zenci suç ortağı Peter ile verdiği gerçeküstücü resme bakarak, “Alice Harikalar Diyarında”ya gotik bir göndermeden söz etmek bile mümkün. Ünlü’nün yerli Alice’i doğal olarak kâbuslar diyarında. “İntikam devrimdir!” diyecek kadar hem de…
On iki yaşındayken tecavüz edilip anne oldurulmuş bir kız çocuğudur nitekim Ayşe. Kitap tutkunu ileri zekâsının bedeli fitil fitil burnundan getirilmiş bir kız çocuğu.
Karl Kraus’un “Bekâret, onu bozmak isteyenlerin hayâlidir” sözünü hatırlatırcasına, Ayşe’nin zekâsının yanına yaklaşamayanlar tüm varlığına saldırıp onu ele geçirmeye, param parçalamaya yeltenmiştir.
‘Yarı Ermeni Katolik bir hafız’
İkisinden biri duyar diye iki tanrısı olan süper zekâlı çelik bünyeli Ayşe Şekeryan’ın öyküsü kendisinin de dediği gibi “Bonnie ve Clyde”a göz kırparken, cyber-noir dinamizmi ve kirpik titreten hassasiyeti ile kült manga animesi “Ghost In The Shell” ruhuna yatkınlığı da gözlenebilir. Gülerken hıçkırarak ağlatan yahut ağlarken gözyaşlarınızı içmenize sebep olacak türlü gülümseten ironi sağanaklı macera Kadıköy sokaklarında geçiyor. Hem çok kanlı hem çok dokunaklı. Aynı anda bir çizgi roman kadar canlı… Hâkim orta sınıf ahlakçılığının ikiyüzlülüklerini çarşaf çarşaf satır aralarına seren, ilkel ve zalim erkekliğin ipliğini pazara çıkaran, bu toprakların tüm ağır yaralı ve delicesine yaşam dolu kız çocukları için söylenmiş mağrur ve senfonik bir ağıt âdeta. Doğan Kitap’tan çıktı.
Sevim GÖZAY/ sevimgozay@yahoo.com
- Milliyet Mimarlık Dergisi’nin 46. Sayısı Bu Pazar Bayilerde!
- Kapadokya’nın yeryüzü ve yer altı hikâyesi Milliyet Arkeoloji'de
- Sanat Sohbetleri’nin ilki Çanakkale Bienali’nde yapıldı
- ‘Çocuklar için kurduğumuz kitap kulübünde her hafta farklı yazarları ağırlıyoruz’
- Milliyet Mimarlık Dergisi’nin 45. sayısı bu pazar bayilerde!