‘Bir Gölge Gibi Silineceksin’i okurla buluşturan Selim İleri, öyküler, romanlar, şiirler, İstanbul’da bir dönem yaşamış nice mekân, park, sinema, meyhane ve yaşanmış birçok anıyla döndü bu kez.
Selim İleri ‘çiziktirmelerini’ tozlu raflarından, kalabalık çekmecelerinden çıkarıp kimini bir daha ele alıp kiminden vazgeçip kiminin tozunu üfleyip göz kamaştıran bir sanat-edebiyat hafızası çıkardı karşımıza. “Bir Gölge Gibi Silineceksin”in her sayfasını heyecan çoğunu şaşkınlıkla okudum.
Selim İleri’nin o zengin pürüzsüz Türkçesi’nin önünde durdum, utandım, kalktım ben de hafızama çokça kelime, ifade, tarih ve ustanın ismini attım.
Ahengine çarpıldığım sözcükler, adını ilk kez duyduğum nice usta sanatçılar, okuduğum ama şimdi aklımda bölük pörçük duran öyküler, romanlar, şiirler ve hatta İstanbul’da bir dönem yaşamış nice mekân, park, sinema, meyhane ve yaşanmış ne çok anı…
Sahiden bir geniş zamanda yolculuktu “Bir Gölge Gibi Silineceksin”. Üstelik neon ışıklarla yazılı olanları selamlayıp bir istiridyede saklı kalmış olanın da kapısını çaldığımız.
Bambaşka bir bakış
Yazmak istediği bir romana dair notlarıyla başlıyordu kitap ve yazın bitip sonbaharın gelişine bağlanıyordu satırlar. Everest de bu kitabı tam da yazdan kalan güneşli öğlenlerin bunaltısının yerini akşamları ince bir serinliğe bıraktığı vakitlerde sundu bize. Yazı bir üretkenlik, gençlik mevsimi gibi hissettiren anlatımında Selim İleri sonbaharı da biraz kederli, yalnız ve sanki yaşlı buluyor. Hissi ne kadar güncel ne kadar eski bilmiyorum. Ama sanki sonbahar hepimiz için biraz yalnızlık biraz hüzün… Ama Selim İleri belli ki bu kitabı tamamlayacak kadar genç ve üretken bir yaz geçirmiş, iyi ki!
Ki Selim İleri sadece anı derlememiş sadece istiridyedeki incileri de çıkarmamış; onların ürettikleri onlarca esere bambaşka bir bakış, yorum, eleştiri de getirmiş bu kitapta. O romanlara o resimlere o oyun metinlerine dönemlerinin özgünlüklerine dair notlarla, sanatçının o eseri yaratırken içinde bulunduğu ruh hali ve koşullarla da bakıyor. Böylece hem eşine az rastlanır sanat eleştirileri okuyoruz hem de sanatçıların nice kırgınlıklarını, trajik öz yaşamlarını ya da gördükleri vefasızlıkları da öğreniyoruz. Buralarda buruk ve hüzünlü bir merak eşlik ediyor bize.
Hepimizin hafızası oldular
“Bir Gölge Gibi Silineceksin”den sonra kim bilir Selim İleri’nin heybesinde daha neler neler var diye düşünmeden edemiyorsunuz. Bir de aslında gelmiş geçmiş tüm dostlarına selam durduğu bu kitaptaki vefasının onun burnunun direğini nasıl sızlattığını...
Bir yandan için için duygusuyla diğer taraftan ahengine kaptırdığınız şiirli anlatımıyla içinize işlemesi çok kolay bir kitap. Çünkü İleri, artık gölgelerine bakılacak ancak silinmeyecek o ustaları bir araya getirdi… Şimdi sadece onun değil hepimizin hafızasındalar.
Ayşen GÜVEN / aysenimsi@gmail.com
- Milliyet Mimarlık Dergisi’nin 46. Sayısı Bu Pazar Bayilerde!
- Kapadokya’nın yeryüzü ve yer altı hikâyesi Milliyet Arkeoloji'de
- Sanat Sohbetleri’nin ilki Çanakkale Bienali’nde yapıldı
- ‘Çocuklar için kurduğumuz kitap kulübünde her hafta farklı yazarları ağırlıyoruz’
- Milliyet Mimarlık Dergisi’nin 45. sayısı bu pazar bayilerde!