Serhan Kansu ilk olarak 2008 yılında kaleme aldığı oyununu, ‘En Güzel Adam’ ismiyle ve güncellenmiş haliyle kitaplaştırdı. Oyun; ego ve narsizm, kadın erkek ilişkileri, mükemmellik arzusu ve acısız bir yaşam üzerine diyaloglardan oluşuyor. Kapak tasarımını sanatçı Bulut Bagatur’un yaptığı eser, Hayal Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluşuyor
Şerefine Kozmos ve Sırtımdaki Okyanus adlı eserleriyle okuyucuyla buluşan Serhan Kansu, ilk olarak 2008 yılında kaleme aldığı tiyatro oyununu ‘En Güzel Adam’ ismiyle kitaplaştırdı. Eseri kaleme alırken yaşanmış gerçeklerden ilham aldığını söyleyen Kansu, eseri hakkında “İsviçre’de yaşanmış gerçek bir olaydan esinlendim ve kendi yaşadıklarımla harmanladım. Bu eser; girdisi çıktısı bol olan, müzikli bir vodvil ya da tek bir düşünce etrafında gezen bir hikaye değil. Sorgulamalarla şekillenen bir silsile. Sanatseverin bu eseri sahnede görmekten çok okumasını dilerim. En yaratıcı ve gerçek sahne zihinlerimiz. Bu kitabın en doğru yorumu ‘Aşktan, kibirden ve merhametten geçen insansı konuşmalar’dır.” dedi.
En güzeli sensen kendini yok edebilirsin
Oyunda yer alan her bir karakterin sert özellikleri mevcut. Ancak oyunun en can alıcı sorunsalı, kendini evrenin merkezine koyan narsist bir adamın kendini yok edecek kadar ileriye gitmesi. Kansu “Narsist biri herkes onu konuşsun, onu beğensin, güç ve güzellikler daima ona iliştirilsin, ona atfetdilsin ister. Güzel olan ne varsa fethetmek ister. O halde dünyadaki en güzel şeyin kendisi olduğunu düşünen bir canlı ilk önce nereyi yağmalar? Kendini…” şeklinde yorumladığı oyuna ait duyguyu, birlikte yaşadığımız pek çok insanın gizlice yaşadığını söyledi ve ekledi “Her bir karakter gizlediğimiz gerçeklerden söz ediyor”
Kapak tasarımı sanatçı Bulut Bagatur’a ait
‘En Güzel Adam’ın kapak tasarımı, İstanbul Beyoğlu’ndaki atölyesinde sanat çalışmalarını sürdüren ressam Bulut Bagatur’a ait. Çağdaş Sanat’ın genç temsilcilerinden, Mimarsinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü mezunu Bagatur’un çeşitli kişisel ve karma sergilerde işleri gösterildi.
“Bak, onca zaman oldu bir telefon bile yok; sadece ben ve aşkım. Aşkı hissetmek için metres olmak gerekiyor, metres kalabilmek içinse aşık olmak. Bunu nasıl çözebilirim Mira? Ortada geri dönmeyecek bir kadın ve Folk’un yaşadığını sandığı bir evlilik var. Sen şanslısın ki Sodom henüz evli değil. Şu an sana her vaadi verebilir, her yalanı söyleyebilir ve inanırsın ne olacak ki? Ya ben... Daima evlilikten daha tatminkâr bir ilişki modeli olduğuna inandırılmış bir kadın. Folk diyor ki: “Evlilik aşkı öldürür, evli kalanlar birbirlerini aldatmaya mahkumdur.” Ancak aldatan eş, karısını sevgilisiyle, sevgilisini de daima karısıyla aldatmaz mı? İkiye bölünüp, daima kendini diğer yarısıyla aldatmaz mı? Peki kimdir asıl aldanan? İnsana aldatmak değildir asıl acı veren Mira, asıl acı veren aşkın kendisini aldatmaya çalışmak.”
- Milliyet Mimarlık Dergisi’nin 46. Sayısı Bu Pazar Bayilerde!
- Kapadokya’nın yeryüzü ve yer altı hikâyesi Milliyet Arkeoloji'de
- Sanat Sohbetleri’nin ilki Çanakkale Bienali’nde yapıldı
- ‘Çocuklar için kurduğumuz kitap kulübünde her hafta farklı yazarları ağırlıyoruz’
- Milliyet Mimarlık Dergisi’nin 45. sayısı bu pazar bayilerde!