Somut Olmayan Kültürel Miras UNESCO tarafından; toplulukların, grupların ve kimi durumlarda bireylerin, kültürel miraslarının bir parçası olarak tanımladıkları uygulamalar, temsiller, anlatımlar, bilgiler, beceriler ve bunlara ilişkin araçlar, gereçler ve kültürel mekânlar biçiminde tanımlanmaktadır.
Kuşaktan kuşağa aktarılan bu miras, toplulukların ve grupların çevreleriyle, doğayla ve tarihleriyle etkileşimlerine bağlı olarak, sürekli biçimde yeniden yaratılır ve bu onlara kimlik ve devamlılık duygusu verir; böylece kültürel çeşitliliğe ve insan yaratıcılığına duyulan saygıya katkıda bulunur.
İşte somut olmayan kültürel miraslarımız
Tören Keşkeği geleneği
Kadın ve erkek gruplarının toplu olarak iş paylaşımı ve katılımıyla büyük kazanlarda ve açık ateşlerde, buğday ve etin birlikte pişirilmesiyle yapılan tören yemeğine keşkek, bu yemeğin etrafında gerçekleşen ritüellere de Tören Keşkeği Geleneği adı verilmektedir. Keşkek geleneği, toplumsal katılımın yüksek olduğu törenlerde ortak işgücü ve paylaşıma dayalı olarak gerçekleştirilen dayanışmacı bir sosyal pratiktir. Keşkek pişirilmeden önce buğday ve etin uzun süre boyunca dövülmesi ve pişirilme sırasında ise yemeğin ortak bir ritimle karıştırılması geleneğin sembolik yönlerini oluşturmaktadır.
Meddahlık
Meddahlık, taklit ve canlandırmalarla dinleyiciyi eğlendirmek amacıyla öykü anlatma sanatı olarak tanımlanabilir. Bu sanatı icra edenlere Arapça öven, metheden anlamında meddah denilmektedir. Meddah, sanatını icra ederken bir sandalye üzerine oturmakta, değnek (pastav) ve mendil (makreme) gibi aksesuarlar kullanarak öyküsünde canlandırmalar ve taklitler yapmaktadır. Değnek dinleyicinin dikkatini çekmek ve anlatımları güçlendirmek için bir ses efekti olarak kullanılabildiği gibi oyunda anlatılan eşya ve canlıların temsili için de kullanılmaktadır. Mendil ise ses değiştirmek veya çeşitli karakterlere bürünmek için kullanılmaktadır. Meddahların oyunlarında kullandığı bu eşyaların meddahlık geleneği içinde simgesel anlamları olduğuna ilişkin tarihi kayıtlar da vardır.
Nevruz
Nevruz, kuzey yarım kürede bulunan ülkelerde, özellikle Türkçe ve Farsça konuşan topluluklar arasında yaygın olarak kutlanır. Farsça nev ve ruz kelimelerinden gelen Nevruz, ülkemizde Nevruz-i Sultan, Sultan Nevruz, Navrız, Newroz, Noruz, Mart Dokuzu, Gün Dönümü, Yılsırtı, Yumurta Bayramı gibi adlarla anılmaktadır. “Yeni gün” anlamına gelen ve bahar bayramı olarak da bilinen Nevruz, pek çok toplum için bir yılbaşı niteliği taşımaktadır. Nevruzun başlangıç tarihi Miladi takvime göre 21 Mart’tır.
Türk Kahvesi Kültürü ve Geleneği
Türk kahvesi kültürü ve geleneği, kahvenin İstanbul’da kahvehanelerde servis edilmeye başlandığı 16. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Geleneğin, tadını eşsiz yapan ve sosyalleşmeye katkıda bulunan, iki ünlü yönü vardır. Bir içecek türü olarak, Türk kahvesinin, özel hazırlama teknikleri vardır ve yıllar öncesine dayanan bu teknikler günümüzde hâlâ kullanılmaktadır. Kahve hazırlamada kullanılan geleneksel yöntemler, sanatsal değeri olan, cezve, fincan, havanlar gibi özel araçların ve gümüş takımlarının gelişimine yol açmıştır. Zaman gerektiren hazırlama teknikleri sayesinde, Türk kahvesi damağınızda uzun süre tadını ve tazeliğini bırakır. Diğer çeşit kahvelerden daha yumuşak, aromalı ve yoğundur. Türk kahvesini kendine özgü olan aroması, telvesi ve köpüğüyle diğer kahvelerden ayırmak oldukça kolaydır.
Mevlevi Sema Töreni
Mevlevî Semâ Töreni, Allah’a ulaşma yolunun derecelerini sembolize eden, içinde dini öğe ve temalar barındıran ve bu haliyle ayrıntılı kural ve niteliklere sahip tasavvufî bir törendir. Mevlevîliğe özel bu seremoni, Mevlâna Celaleddin-i Rumî (Ö. 17 Aralık 1273) zamanında belli bir kurala bağlı kalmaksızın yapılırken, Sultan Veled ve Ulu Arif Çelebi zamanından başlayarak disiplinli bir şekilde icra edilmiştir. Bu kurallar, Pir Adil Çelebi zamanına kadar geliştirilmiş ve son şeklini alarak günümüze kadar gelmiştir.
Mesir Macunu Festivali
Kültürel ve geleneksel çeşitli uygulamaları içeren ve baharın başlangıcı olarak kabul edilen Nevruz haftasında (21-24 Mart) kutlanan Mesir Macunu Festivali, Manisa’da yaklaşık 400 yıldır devam etmektedir. Şifalı bir yiyecek olduğu kabul edilen mesir macununun ortaya çıkışı tarihsel bir öyküye dayanır. Kanunî Sultan Süleyman’ın annesi Hafsa Sultan, Manisa’da nedeni anlaşılamayan bir hastalığa yakalanır. Bu hastalığa çare için Sultan Cami Medresesi’nin başhekimi Merkez Efendi, 41 çeşit bitki ve baharatın karışımından oluşan bir macun hazırlar. Mesir macunu ismiyle günümüze kadar ulaşan bu şifalı karışım, Hafsa Sultan’ı kısa sürede sağlığına kavuşturur. Yardımsever kişiliğiyle bilinen Hafsa Sultan, iyileşmesini sağlayan mesir macununun her yıl Nevruz haftasında halka dağıtılmasını ister. Küçük kâğıtlara sarılan macun, Sultan Camisi’nden halka saçılır. O günden bu güne her yıl aynı dönemde Sultan Camisi etrafında toplanan halka, şenlikler yapılarak mesir macunu dağıtılır.
Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali
İki insanın birbiriyle hiçbir araç ve gereç kullanmadan eşit şartlarda belli bir alan, belli kurallar ve belli bir zaman içinde gerçekleştirdiği zihinsel ve fiziksel mücadele şeklinde tanımlanan güreş, insanlık tarihinin en eski sporlarından biridir. Tarihin her döneminde ilgi gören ve geleneksel olarak uygulanan güreş, ülkemizde ata sporu olarak anılmaktadır. Türkiye’de güreş denildiğinde ilk akla gelen Kırkpınar Yağlı Güreşleri, 14. yüzyılda Rumeli’de doğup günümüze kadar uzanan geçmişiyle dünyanın en eski güreş festivallerinden biridir. Yağlı güreş, pehlivanların beli ve paçası iple bağlı deri pantolonlar (kispet) giydiği ve zeytinyağı ile yağlanarak çim üzerinde yarıştığı güreş şeklidir.
Karagöz
Karagöz; deve veya manda derisinden yapılan ve tasvir adı verilen insan, hayvan veya eşya şekillerinin çubuklara takılıp arkadan yansıtılan ışıkla beyaz bir perde üzerinde hareket ettirildiği bir gölge oyunu türüdür. Küşteri meydanı olarak anılan Karagöz perdesinin ismi Şeyh Küşteri isimli tarihi bir simaya dayandırılmaktadır. Bir rivayete göre oyunun başkarakterleri olan Karagöz ve Hacivat bir cami inşaatında çalıştıkları sırada işi aksatmalarından dolayı dönemin padişahı Sultan Orhan tarafından öldürtülürler; fakat Sultan sonradan pişman olur. Sultan’ın üzüldüğünü gören Şeyh Küşteri, Karagöz ve Hacivat’ın suretlerini yaparak perdede oynatır. Bu yüzden Karagözcüler, bu sanatın yaratıcısı olarak Şeyh Küşteri’yi pirleri kabul ederler.
İnce Ekmek Yapma ve Paylaşma Kültürü
Lavaş, Katırma, Jupka ve Yufka, oklava ya da elle açılan yuvarlak veya oval biçimli ince ekmek türlerinden olup Azerbaycan, İran, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye’de yaşayan halklarca sadece yemek amaçlı bir tüketim maddesi değil, aynı zamanda bu coğrafyada geçmişten günümüze aktarılan ortak bir yapma ve paylaşma kültürünü simgeler.
Bahar Kutlaması: Hıdrellez
Hıdrellez, yüzyıllardan günümüze, kuşaktan kuşağa aktarılan Türkiye ve Makedonya’nın ortak somut olmayan kültürel mirasıdır. Bahar Kutlaması Hıdrellez,sözlü gelenekler ve anlatımlar; gösteri sanatları; toplumsal uygulamalar, ritüeller ve şölenler; doğa ve evren ile ilgili bilgi ve uygulamalar olmak üzere somut olmayan kültürel mirasın dört alanını kapsamaktadır. Unsur, Türkiye’de Hızır-İlyas, Ederlezi, Kakava, Haftamal, Eğrilce, Eğrice ve Makedonya’da Hiderlez, Edirlez, Erdelezi, Herderlezi isimleriyle de anılmaktadır.
Ebru: Türk Kâğıt Süsleme Sanatı
Ebru, kitap süsleme sanatı ve kitap ciltlerinde yan kâğıdı (kapak ile kitabı birbirine bağlayan kâğıt) olarak tarihsel süreçte geleneksel bir sanat haline gelmiştir. 13. yüzyılda ilk Ebru formları Orta Asya’da görülmüş olup, İran aracılığıyla Anadolu’ya yayılmıştır. Osmanlı döneminde, Türk hat ustaları ve sanatçıları yeni formlar yaratmış ve tekniklerini geliştirmişlerdir.
Geleneksel Çini Ustalığı
Hamur haline getirilmiş killi toprağın pişirilmesiyle yapılan, çeşitli renk ve motiflerle süslenmiş sırlı seramik ev eşyaları veya duvar panolarına “çini” denir. Çinicilik ise, “minai”, “lüster”, “perdah”, “sıraltı” gibi kendine özgü yapım ve süsleme teknikleriyle 12. yüzyıldan beri yaşayan geleneksel Türk çini sanatının etrafında şekillenen zanaatkârlığı ifade etmektedir.
Geleneksel Sohbet Toplantıları
Geleneksel sohbet toplantıları; Sıra Gezmeleri, Sıra Name, Barana Sohbetleri, Yaran, Sıra Yarenler, Kürsübaşı Sohbetleri, Velime Geceleri, Cümbüş, Delikanlı Teşkilatı, Gençler Kurulu, Gezek, Keyf/ Kef, Muhabbet, Oda Teşkilatı, Oturmah, Sohbet, Erfane olarak da adlandırılan farklı yörelerde farklı sayıda erkek gruplarının yılın özellikle kış aylarında ve belli kurallar çerçevesinde bir araya geldikleri sosyal dayanışma işlevli toplantıların genel adıdır. Toplantılar için sıklıkla Perşembe, Cuma veya Cumartesi günü seçilir. Akşam saatlerinde başlayan toplantılar, gece yarısına doğru sona erer. Her üyenin toplantıya zamanında gelmesi ve zamanında ayrılması beklenir.
Âşıklık Geleneği
Anadolu’nun kültürel belleğinin yanı sıra kültürel çeşitlilik ve zenginliğinin de önemli bir ifadesi olan Âşıklık geleneği; yüzyılların deneyimlerinden süzülerek biçimlenmiş, şiiri, müziği ve hikâye anlatımını içeren çok yönlü bir sanattır. Kendine özgü geleneği ve icrası olan âşıklık geleneğinin en önemli niteliği, döneminin yaşayış ve hayata bakış tarzını, etik ve estetik değerlerini yansıtarak geniş halk kitlelerine hitap edebilmesidir.
Alevi-Bektaşi Ritüeli Semah
Semah, Alevi ve Bektaşiler tarafından inançları gereği cemlerde icra edilen semah, hizmet sahipleri olan zakirlerin çaldığı saz eşliğinde söylenen sözler ve müziğin ritmine uyarak yapılan mistik ve estetik hareketler ile Tanrı’ya ulaşma yoludur. Türkiye coğrafyasının genelinde canlı bir biçimde yaşayan semah, uygulayıcıları ve taşıyıcıları olan Alevi-Bektaşi toplulukların yaşadıkları coğrafi bölgelere göre samah, semağ, zamah, zemah gibi farklı isimlerle anılır. Bölgelere göre semahların müzik ve ritim yapısı açısından farklı örnekleri ile karşılaşmak mümkündür. Aynı isimle icra edilen semahlarda dahi ezgi ve söz yapısında farklılıkların bulunması semah kültürünün zenginliğinin bir göstergesidir.
Bu bilgiler Türkiye Kültür Portalı'ndan alınmıştır.
- Kitap tutkunları kaçırmasın!
- Altın Baklava Film Akademisi IX. Uluslararası Öğrenci Film Festivali'ne rekor katılım... Ödüller sahiplerini buldu
- 2024 Notre-Dame de Sion Liseliler Edebiyat Ödülü’nü Laetitia Colombani kazandı
- “Yıldız Anneler” kitabı raflarda yerini aldı
- “Akıl Hastanesinde 5 Yıl” okuyucularını gerçek bir yaşam hikayesiyle buluşturuyor