Ahmet Kural: Sektöre dram işleriyle girdiğim unutuldu
Ahmet Kural, uzun bir sessizlik döneminin ardından yeniden setlerde... Ünlü oyuncu Hürriyet'ten Tülay Demir'e konuştu...
Uzun aradan sonra yeniden setlerdesiniz, hayırlı olsun...
- Çok teşekkür ederim.
“Bir Zamanlar Kıbrıs”ın fragmanını izledim, içim yandı. Oysa Ahmet Kural denince akla hep komedi gelirdi. Ne dersiniz, bu proje “Kural güldürür” algısını kırar mı?
- Komedi alanında çok gişe yapan filmlere, reyting açısından çok başarılı dizilere imza attığımızdan, sektöre ilk girişimin dram yapımlarıyla olduğu unutuldu biraz. Bu açıdan haklısınız, Ahmet Kural denince insanların aklına direkt komedi geliyor. Tabii insanları güldüren, mutluluk veren biri olarak anılmak güzel. Ama aslına bakarsanız yeni işim, oyunculuk yelpazem içinde daha önce tecrübe ettiğim bir alan... Bahsettiğiniz algı kırılabilir. Yine de önemli olan her yaptığım işte bana verilen rolü en iyi şekilde canlandırmak. Ben bir oyuncuyum.
Bu iş, belki de oyunculuğunuzun boyutlarını göstermek, daha doğrusu hatırlatmak açısından bir avantaj yani...
- Bu hem dönem işi hem de hepimizi yüreğinden yakalayacak bir hikâye... Kıbrıs Türklerinin varoluş mücadelesi... Büyük bir prodüksiyon. Bu açıdan, siz de en iyiyi yapmaya odaklanıyorsunuz. Evet, bu benim için bir avantaj. Umarım herkesin kalbine dokunacak bir sonuç olur. Tüm çabamın ve uğraşımın sonuçlarının ne kadar iyi olduğuna, her zaman olduğu gibi izleyenler karar verecek.
ZORUNLU BİR ARAYDI...
Uzun zamandır yeni projelerle karşımıza çıkmıyordunuz. Bu aranın sebebi neydi?
- Ne yazık ki COVID-19 salgınıyla hayatımızda tüm öncelikler değişti. Biraz da zorunlu bir ara oldu bu... Daha dikkatli, daha korunaklı yaşadığımız bir dönem... Hem kendimiz hem de sevdiklerimiz için... Geçen ağustos ayına kadar daha dingin ve dışarıyla bağı az olan bir hayatı tercih ettim. Sonra yavaş yavaş yeni projeleri okumaya ve konuşmaya başladığımda, karşıma “Bir Zamanlar Kıbrıs” geldi. Etkilendiğim bir işti, ben de hemen kabul ettim.
PELİN, SETTEKİ HERKESİN GÖZBEBEĞİ
Dizide genel hatlarıyla evli, çocuklu ve lider ruhlu bir adamı canlandırdığınızı biliyoruz. Peki siz içine girdikçe karakterde hangi özellikleri keşfettiniz?
- Adada, kendi halinde mutlu ve neşeli bir hayatı olan sakız tüccarı Kemal Dereli karakterini canlandırıyorum. Kanlı Noel baskını, bu mutlu aileyi de vuruyor. Dereli ailesinin fertleri, yaşadıkları yerden sürülüp zorunlu bir göçe zorlanıyor. Dereli ailesi de bu göç yolunda benzer bir mücadele içine giriyor. Normal bir hayatı olan Kemal Dereli, bir anda binlerce Türkün lideri olmak durumunda kalıyor. Hayatı değişiyor, bu onurlu mücadelenin önemli bir kahramanı haline dönüşüyor. Karakterin içine girdikçe ailesi için mücadele eden bir “insan hikayesi” boğazınızda düğümleniyor. O insanın hüznü, öfkesi, bir baba ve eş, toplumuna kayıtsız kalmayan bir insan olarak verdiği mücadele hemen yakalıyor sizi.
Eşinizi Pelin Karahan canlandırıyor. Daha önce hiç birlikte çalışmış mıydınız?
- Hayır çalışmamıştık. Bu bizim birlikte ilk işimiz olacak. Ama Pelin’i sektördeki işlerinden takip ediyordum.
İki ana karakter arasında uyum nasıl? Sinerjiniz tuttu mu?
- Çok iyi bir oyuncu olmasının yanı sıra çok iyi bir insan... Sinerjimiz çok hızlı tuttu hem de... Bunun dışında Pelin, işine olan sevgisi, set dışındaki arkadaşlığı ve birlikte çalıştığı insanlara saygısıyla hepimizin gözbebeği...
DAHA SENARYOYU OKURKEN ZULÜM İÇİNİZİ KAPLIYOR
Dizide gerçek olduğunu da bildiğimiz için çok canımızı yakacak sahneler var. Siz fragmanda yer verilen o sahneler çekilirken neler hissettiniz?
- Daha senaryoyu okurken, o mücadeleyi hissediyorsunuz. Kıbrıs Türkünün yaşadığı o zulüm ve sıkıntılar içinizi kaplamaya başlıyor. Tüm oyuncu arkadaşlarım ve prodüksiyon ekibi öylesine profesyonelce sahneler çıkarıyor ki ortaya, izleyenlerin hissettiklerini siz de o sahnenin içinde hissediyorsunuz. Onca zulme ve baskıya rağmen mücadele veren, kahramanlaşan insanların hikayelerinin içinde buluyorsunuz kendinizi.
Çekimler başlamadan önce, Kıbrıs’ta yaşananlar ve Kıbrıs çıkarmasıyla ilgili araştırma yaptınız mı? Rolü yaratırken örnek aldığınız gerçek karakterler oldu mu?
- Rolüme hazırlanmaya başlarken, o döneme ait birçok belgesel izledim, binlerce görüntüyü taradım. O dönemi anlatan kitaplar okudum. O döneme ait anıları dinledim. O dönemi yaşamış insanlarla veya onların çocukları ile birebir konuştum. Sonrasında Kemal Dereli’nin yaşadıklarına ve hayatın zorluklarının dönüştürdüğü karakterine odaklandım. Derinleştikçe de birbirimizi bulduk.
TRT dizileri hep uzun soluklu oluyor. Projeye “evet” derken, İstanbul’dan ve oradaki çevrenizden uzun süre ayrı kalacak olma fikri gözünüzü korkutmadı mı?
- Haklısınız. TRT, dizilerin üretimi konusunda çok kurumsal bir yapı... Her şey planlı, sistemli bir şekilde ilerliyor. Bu da dizilerin ömrüne olumlu yansıyor. Çevremden uzak kalma konusunda ise diğer arkadaşlarıma göre biraz daha şanslıydım. Annem ve babam zaten bir süredir Kıbrıs’ta yaşıyor. Projenin gerçekleşeceğini öğrenince en çok onlar sevindi hatta... Bunun dışında, pandemi nedeniyle birçok iş artık uzaktan yapılabiliyor. Çağla da (Gizem Çelik) benden bir ay sonra buraya geldi. İşlerini, buradan online olarak yürütüyor. Anlayacağınız burada kalabalığız (gülüyor).
BİR TEK TERSTEN AKAN TRAFİĞİ YADIRGIYORUM
Kıbrıs’ı bir Kıbrıslı gibi yaşamaya başlamışsınızdır artık...
- Ben uzun zamandır Kıbrıs’a gidip gelen, burada çokça arkadaşı ve dostu olan biriyim. Bu sebeple Kıbrıs ve buradaki yaşam bana uzak değil. Tabii en uzun kaldığım süre bu oldu. Daha da kalacağım.
“En çok nesini sevdiniz, nesini yadırgadınız?” diye sorsam peki...
- Ben, Kıbrıs’ın en çok havasını ve insanını seviyorum. Çok yumuşak ve güzel bir iklim var. Bu hem havasına hem de insanının sıcakkanlılığına yansımış... Yadırgadığım çok belirgin bir şey olmadı, tersten akan trafik hariç...
ARTIK “BİR DİLEK TUT DERNEĞİ” GÖNÜLLÜSÜYÜM
Geçen yıl Bir Dilek Tut Derneği ile el ele vermiş, çocukların dilekleri gerçek olsun diye tişörtler tasarlamıştınız. Bu işbirliği ya da benzer projeler devam ediyor mu?
- Ben artık Bir Dilek Tut Derneği gönüllüsüyüm. Kendi doğum günümü de zorlu hastalıkla mücadele eden bir kardeşimizin hayalinin gerçekleşmesi için bağışlamıştım. Daha fazla çocuğun hayalini gerçekleştirmek için tişörtler de tasarladım. Bu işbirliği, inşallah bir ömür devam edecek. Bunun dışında, bireysel olarak da içinde bulunduğum, desteklediğim projeler devam ediyor.
YEMEK YAPMAYI KEŞFETTİM AMA BELLİ SONUÇLARI OLDU
Kameralardan uzak kaldığınız dönemlerde neler yaptınız?
- Bol bol dinlendim. Herkes gibi yemek yapmayı keşfettim. Bunun belli sonuçları oldu (gülüyor). Bu sebeple, spora tekrar başladım. Mesleğimle ilgili ilgilenmek istediğim konular vardı. Onlara ağırlık verdim. Sakin, sevgi dolu ama sağlık açısından yakınlarımız için tedirginlik duyduğumuz bir dönemdi. Bunların dışında, Çağla ile önceliğimizi toplumsal fayda üretmeye verdik. Sanatsal olarak da Naci Bayşu’nun hazırladığı “Yedi Karanfil” albümünde “Haydar Haydar” türküsünü seslendirdim. Çok sevdiğim bir iş oldu.
ÇAĞLA İLE ÇOK MUTLUYUM
Uzun zamandır güzel bir beraberliğiniz var. Sizin artık iş nedeniyle Kıbrıs’ta bulunacak olmanız, beraberliğinizi nasıl etkiler? “Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur” gibi kaygılar taşıyor musunuz?
- Evet, çok güzel bir beraberliğim var. Çok mutluyum. Aynı zamanda da şanslıyım (gülüyor). Bu proje gündeme geldiğinde Çağla, sağ olsun esnek bir iş planlaması yaptı. Şubat ayında Kıbrıs’a geldi. Ayrı kalmak istemedik. Onun fedakarlığı sayesinde, kendi güzel hayatımızı burada da sürdürüyoruz. Atasözü ile ilgili de bir şey söylemek istiyorum. İnsanların kalbi yan yana atıyorsa, mesafenin bir önemi olmaz. Ayrıca, ikimizin de farklı işleri var. Bu şekilde uyduramayabilirdik. O zaman da karşılıklı saygı devreye giriyor.
EVLENMEYİ DÜŞÜNÜYORUM
Dizide evli ve çocuklu bir adamı canlandırıyorsunuz. Evlilik ve baba olmak gerçekte size ne kadar yakın? Evlenmeyi düşünüyor musunuz?
- Ben, mutlu bir çocukluk geçirdim. Bu yüzden aile kurmak, baba olmak benim uzak olduğum bir fikir değil. Bu yüzden tabii ki evlenmeyi düşünüyorum.
SADECE “ŞU AN”A VE GELECEĞE ODAKLI YAŞAMAYA BAŞLADIM
Pandemi süreci herkesin hayatını derinden etkiledi. İnsanlık bir nevi dönüşüm yaşıyor. Siz hayatınıza dair yeni kararlar aldınız mı?
- Dünyanın bu kadar çaresiz kaldığı, insanları sağlıksız, hatta mutsuz kılan ve zor yaşam koşullarına mahkûm eden bu virüsün yayılması ile, artık “an”a ve geleceğe odaklanmanın bir zorunluluk olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple, “şu an”a ve geleceğe odaklandım. İşimi daha iyi nasıl yapabilirim, insanlara daha fazla nasıl faydalı olabilirim, sevdiklerimle daha iyi, nasıl vakit geçirebilirim; tek gerçeğim bu... Bunların hesabında ve kitabındayım artık.
- Karaciğeri resmen yeniden doğmuş gibi yapıyor! Her sabah aç karnına 1 kaşık yutmak yetiyor: Bağırsakları fokur fokur çalıştırıp ömre 10 yıl ekliyor!
- Göz altı morluklarını tarihe karıştırıyor! 3 malzemeyle evde hazırlanıyor: Kan dolaşımını hızlandırarak cilt tonunu eşitliyor
- 3 hafta uygulayınca iğne ipliğe çeviriyor! Vücuttaki yağları eritiyor: Metabolizmayı çalıştırıp forma sokuyor
- En asil burçlar onlarmış! Çevrelerindekileri auraları ile büyülüyorlar
- Buzdolabına koyduğunuz anda zehre dönüşüyor! Herkes aynı hatayı yapıyor, buzdolabında bekletince faydaları sıfırlanıp resmen küfleniyor!