‘Aşk için Roma’yı kadın da yakar erkek de’
İki yetenek bir araya geldi ve ortaya gerçekten seyirlik bir aşk hikayesi çıktı. Sevda Erginci ve Ekin Mert Daymaz, TRT’nin yeni dizisi ‘Seni Kalbime Sakladım’da şimdilik zor bir aşk hikayesinin iki kahramanı. Aile şirketini yöneten Zeynep ile vale olan Civanmert’in hikayesi üzerinden biraz aşkı, ilişkileri de sorguladık tabii. Sevda Erginci, “Aşkta sınıf farkının hiçbir önemi yok” derken Ekin Mert Daymaz, “Yetişme tarzı ve ortak ilgi alanları ilişkiyi her zaman daha ileri taşır” diyor.
Oya Çınar
‘Seni Kalbime Sakladım’ ilk bölümlerden itibaren yazın iddialı dizileri arasına girdi. Genel olarak zor aşk hikayelerine özel bir ilgimiz var sanki... Zeynep ve Civanmert’in aşkına zor aşk diyebilir miyiz sizce?
Sevda Erginci: Seyirci olarak baktığımızda bir aşk hikayesini uzun süre izlenebilir bulmamız için çatışmaya ve zorluğa ihtiyaç duyuyoruz. Bu, Zeynep ve Civanmert arasında da böyle ama gerçek hayatta bu uzun süre katlanılacak bir şey değil bence. Ya da katlanılabilir olması için ortada çok kıymetli olduğuna emin olduğumuz bir şey olmalı. Ben kendi adıma zor ya da kolay olmasına takılmaz, kıymetli olanı kendime çekme fikrine odaklanırım.
Ekin Mert Daymaz: Kesinlikle zor aşk. Erken kavuşan aşıkların ilişkileriilgi çekmez tabii. Entrika ve zorluk seven bir toplumuz. (Gülüyor) Ama ben zor olanın güzel olduğuna katılmıyorum. Depresif insanların seveceği şeydir o bence. Ulaşamamak, bunun acısını yaşamak… Bunlar benlik şeyler değil. Ben ilişkide her zaman pozitiflikten yanayım. Birbirini dibe çekmek yerine, birbirini yükseltmeyi bilmeli çiftler. Karşındakinin hayatında tamamlayıcı olmak önemli
Sınıf farkı, yetişme şekli, aile, kültür... Bunlar sizce aşkta ya da bir ilişkinin sağlıklı şekilde yürümesinde ne kadar etkili?
S.E.: Bence bunların bir önemi yok. İki sağlıklı bilinç, iyi niyet ve aşk bir araya geldikten sonra bir ilişkinin sağlıklı yürümemesi için hiçbir sebep yok.
E.M.D.: Bunların hepsi bir ilişkinin sürekliliği, sağlamlığı açısından önemli şeyler. Yetişme tarzı ve ilgi alanları ne kadar farklıysa ilişkiyi devam ettirmek de o kadar zordur bence. Ortak ilgi alanları ne kadar fazlaysa ilişkinin daha sağlıklı ve daha uzun olacağını düşünüyorum. Ama tüm bu farklılıkların içinden bir aşk çıkabiliyorsa, o büyük aşktır işte.
Şöyle bir cümle okumuştum, “Siz, hiçbir bahçıvana aşık olduğu için konfor alanını terk eden kadın gördünüz mü?” Dizide Zeynep karakteri bunun aksini gösterse de bu konuda siz nasıl düşünüyorsunuz? Genel kanının aksine, aşık olunca Roma’yı erkekler mi daha kolay yakıyor?
S.E.: Ben bunun cinsiyetle değil menfaatle ilgili olduğunu düşünüyorum. Hayat hedefin sadece konfor değilse aşk için onu terk etmek neden sorun olsun? Ama amaç sadece konforsa, aşk dahil her şey bu hedef için araca dönüşür tabii. Zeynep ne istediğini bilen aklıselim bir kadın. İlişkilerde de öyle. Oynadığım karakterde en gurur duyduğum taraf bu hatta. Zeynep’in meselesi hayatına bir bahçıvanı veya iş adamını seçmek değil, aşık olduğu birini kendine yol arkadaşı yapmak.
E.M.D.: Bence bu hem erkek hem de kadın için geçerli. Çevremde aşkıiçin Roma’yı yakan çok erkek de gördüm kadın da. Cinsiyetle değişen bir şey yok.(Gülüyor)
Genelde hep iyi işlerde, dikkat çeken rollerde izledik sizi. Şans mı bu, yoksa insan şansını biraz kendi mi yaratıyor?
S.E.: Olduğum yere varabilmek için çok çalıştım. Şans diye bir şey tabii ki var ama kendime haksızlık edemeyeceğim. Ben kendi şansımı kendim yarattım.
E.M.D.: “Şans her zaman hazır olanın yanındadır” derler. Gerçekçi olmak gerekirse ben bugüne kadar hazır değil, şanslıydım. Ama son bir yıldır bunun için emek harcayıp şansımı kendim yaratmaya başladım. Çok fazla hatam oldu. Ama hatalar tecrübeyi, tecrübe de başarıyı getiriyor, ben buna inanıyorum ve bu yolda devam etmeyi düşünüyorum.
Mutluluk ve mutsuzluk tarifiniz ne? Sizi en kolay ne mutlu eder? Ne olunca gerçekten çok mutsuz hissedersiniz?
S.E.: Milyonlarca basit durum ve duygu beni mutlu ya da mutsuz edebilir. Çok değişken duygular... Ben mutlak mutluluğa inanmıyorum, o yüzden hiç bunun peşinden koşmadım. Aradığım şey mutluluk değil, gerçeklik oldu hep. O yüzden net bir tarifim de yok.
İş odaklı mısınız yoksa özel hayatında mutlu olduğunda oradaki ruh hali her şeyi etkileyenlerden mi?
S.E.: İşimi de özel hayatımı da aynı oranda önemserim. Çok belli etmemeyi tercih etsem de fazla duygusalımdır ve hepsi iyi ya da kötü birbirini etkiler benim hayatımda.
E.M.D.: Bu sabit bir şey değil, insanın ruh hali bazen sebepsiz yere bile değişebiliyor. Hayatında her şeyin yolunda gitmesi, istediklerinin gerçekleşmesi insanı zaten mutlu eden şeyler. Yalan söylemeyeceğim, geçmişim asla iş odaklı değil, eğlence odaklıydı. Son zamanlarda bunun dengesini çok iyi sağlıyorum. Artık eğlenmek değil, işimi iyi yapmak bana daha çok haz veriyor.
Aşk hayatınızın neresinde? Aşık olduğunuzu nasıl anlarsınız? “Eyvah! Galiba...” dediğiniz o an kendinizde hissettiğiniz en büyük değişiklik ne oluyor?
S.E.: Binlerce mücadele yüzünden yarattığım sevdayı kaybetmeye başladığımı gördüğümde “Eyvah! Galiba..” dediğim o anın geldiğini anlıyorum. Bunun iyi mi kötü mü olduğunu hâlâ bilmiyorum.
Tutkulu, gel giti bol olan ilişkiler mi yoksa ayakları yere basan, uzun süreli yol arkadaşlığı hissi mi sizi daha çok çeker?
S.E.: Bence ikisini aynı anda yaratmak mümkün. Beni, bunu yaratabilen çeker.
E.M.D.: Tutkulu olmayana aşk ya da ilişki demem ben. Tutku yoksa arkadaşlıktan farkı yoktur yaşadığının. Önce tutku olsun da… Uzun mu, kısa mı, onu beraber yola çıkınca anlarsın. (Gülüyor) Tabii her ikisi bir arada olabiliyorsa en güzeli.
Sosyal medyayla ve teknolojiyle ilişkiniz nasıl? Zaman zaman ünlü olsun olmasın, herkes sosyal medya zorbalığına maruz kalıyor. Siz bunlardan ne ölçüde etkileniyorsunuz?
S.E.: Çok küçük yaşta bunlara maruz kalmaya başladığım için mücadele edemediğim ve kendimi kötü hissettiğim çok oldu. Zamanla olgunlaştım, kendime güvenim geldi ve artık değil mücadele etmek, dalga geçebildiğim bir yere evrildim.
Gündemle ne kadar ilgilisiniz? Haberleri okuyunca, izleyince en rahatsız olduğunuz konular neler oluyor?
E.M.D.: Şu an hayat pahalılığı özellikle de ev kiralarının kontrolsüz bir şekilde artması konuları diyebilirim. Bunlara bir çözüm bulunması gerekiyor artık. Ve devam eden göçmen konusu endişelendiriyor beni. Kontrolsüz şekilde gelirlerse ileride ciddi problemler yaşanabilir. Sosyal ve kültürel açıdan bizden çok farklı yetişmiş ve çok farklı alışkanlıkları olan toplumlardan bahsediyoruz. Adaptasyon problemi yaşanıyor... İlk olarak bu konunun ele alınması gerekir.
- 2 beden incelme garantili karışım! Günde bir bardak içince yağları şıpır şıpır eritiyor, vücuda enerji depoluyor, aç kalmadan zayıflamanın formülü
- 23 Kasım 2024 Cumartesi TV yayın akışı! Bugün televizyonda ne var? Kanal D, Show TV, TRT1, ATV, Star TV, Now TV, TV8
- 40 yıllık çorbacının şifalı tarifi! 1 kaşık yiyen 20 sene hastalanmıyor: Protein, kalsiyum ve demir depolarını dolduruyor, kolesterolün kökünü kurutuyor, buruş buruş damarları genişletiyor
- Sararan çamaşırları kar gibi beyazlatıyor! Kir ve lekeleri yok eden yöntem: Çamaşır makinesine biraz koymak yetiyor
- 1 senelik protein ihtiyacını 1 günde karşılıyor: Kemikleri betona çeviren yemek, deneyenlerin kemikleri bayram ediyor