Bahar Öztan: Üzüntüleri içe atmak insanı kanser ediyor
Bahar Öztan 8 yıldır kanserle mücadele ediyor. Hastalığı beşinci kez nüksetti ve yeniden tedavi sürecine girdi. Öztan, "Bu sürecin ana öğrettiği tek şey, üzüntüleri içe atmak kanser ediyor! Hayat, üzülmek için çok kısa. Pozitif olmalı, her şeyi kafaya takmamalı" diyor.
RÖPORTAJ: ALEV GÜRSOY CİMİN / FOTOĞRAFLAR: CEMAL YURTTAŞ
Oyunculuğu ve güzelliğiyle bir döneme damga vuran, ‘Yeşilçam’ın gamzeli güzeli’ diye anılan Bahar Öztan, sekiz yıldır kanserle mücadele ediyor. Kolon kanseri tedavisi gören emektar oyuncuyu hastanede ziyaret ettim. Hem yaşadığı süreci konuştuk hem de geçmişi andık.
ÖLÜMDEN KORKMUYORUM AMA HASTALIKTAN ÖLMEK İSTEMEM
Çok geçmiş olsun. Uzun zamandır ciddi mücadele veriyorsunuz. Nasılsınız?
Açıkçası çok yorgun hissediyorum. Ama üzülmemek için direniyorum çünkü bu hastalığın en sevdiği şey üzüntü ve stres. O yüzden bu iki illetten uzak kalmaya çalışıyorum. Bedenen yorgun, ruhen çökük oluyor insan.
Bir ara iyi haberlerinizi almıştık ama hastalık yeniden nüksetti, değil mi?
Bu yıl yoğun geçti ve kendimi çok yordum. Zaten insan, vücudundaki değişimi hissediyor. Hastalık seni sarsıyor, eski gücün kalmıyor. Rutin kontrollerim de devam ettiği için nüksettiğini anlamak güç olmadı.
‘NEDEN BEN?’ DİYE SORMAMALISIN
Psikolojik olarak kendinizi koruyabiliyor musunuz?
Elbette insan kendini çok kötü hissediyor. Tam kurtuldum, ‘kabus bitti’ derken bir bakıyorsun yeniden karşında ve tekrar başa dönüyorsun. Umutlar umutsuzluğa dönüyor ve sen yine savaşmak zorunda kalıyorsun. Çok zor bir savaş bu. Kimi zaman gücün yetmiyor.
Peki o anlarda nasıl toparlıyor insan?
Öncelikle, “Neden ben?” sorusunu hiç sormayacaksınız. İsyan etmeyeceksiniz. Kanser artık çağın gribi gibi. Kanser olmayan insan sayısı bulmak daha zor. Eskiden üç dört kişide oluyordu şimdi neredeyse iki kişiden biri kanser.
Normalde kendine ve sağlığına çok dikkat eden biri miydiniz?
En azından yediğime içtiğime, uykuma dikkat eden biriydim. Belki onları yapmasam bu kadar uzun süre mücadele edemeyecektim. Bu beşinci kez hastalığın bana gelişi ve hiç kolay değil. Her seferinde başa dönüyor, sürekli aynı şeyi yaşıyorsun ve tedavisi çok zor. Kemoterapi çok ağır. Tedaviyi aldığınız sürece farklı biri oluyorsunuz. İstediğiniz gibi sevdiklerinizle görüşemiyorsunuz, yiyip içemiyorsunuz.
Geçtiğimiz yıl sizinle röportaj yaptığımda hastalığı komple yenmiştiniz…
Aslında yenmiyorsun, yendiğini sanıyorsun, orada bir tanecik hücre bile kalsa ki kalıyor demek ki ve vücut tekrar üretiyor.
Ne hissettiniz tekrar nüksettiğini öğrendiğinizde?
Bu en sonuncu çok ağır geçti ve o kadar yoruldum k! Hayatın bütün güzel renklerini siliyor bu hastalık, Hiçbir şeyden tat alamıyorsun. Hayatta sağlıktan gerisi yalan. Saçların dökülüyor, zayıflıyorsun, acı çekiyorsun. Her açıdan korkunç bir süreç… Sekiz yıldır bununla uğraşıyorum ve hayatın normal akışında hiçbir plan, program yapamıyorum.
OĞLUM EN İYİ ARKADAŞIM VE EN İYİ DOKTORUM
Oğlunuz kaç yaşında?
27 yaşında. Ve en büyük destekçim. Sekiz yılı benim hastalığımla geçti yavrumun. Tabii ki böyle olsun istemezdim. En güzel yaşları böyle geçti. O benim en iyi doktorum, Arkadaşım… Onun için de daha çok kendimi koruyorum.
Tüm bu yaşadıklarınız size ne öğretti?
Üzüntüleri içe atmak kanser ediyor! Hayat, üzülmek için çok kısa. Bunu öğrendim. Pozitif olmalı, her şeyi kafaya takmamalı…
Peki, inşallah hastalığı yendiğinizde sizi ekranda görebilecek miyiz?
Çok istiyorum artık. Ben de çok özledim. Eski filmlerimi izleyince daha çok hissediyorum.
GELECEK PLANI YAPAMIYORSUN DAHA ACI NE OLABİLİR Kİ
Ruhen nasıl hissediyorsunuz?
Hayata, geleceğe dair bir beklentide bulunamıyorum. Önümü göremiyorum. Daha acı ne olabilir ki? Psikolojik olarak çökük, bedenen de yorgunum. Mesela teklif geliyor mesleğime dair, dizi ya da sinema, kabul edemiyorum. Çünkü o hastalık biliyorum bir yerde, bir anda kapımı çalacak. İnsanları da o projede yarı yolda bırakmak bana göre değil. Kimsenin beş dakika sonra ne olacağı belli değil ama bu başka bir şey, sürekli ensende.
Ümitsiz misiniz?
Asla… Bir gün bu hastalığın çaresi bulunacak. Hatta aşısı bile bulunacak. Güçlü olmazsam ayakta kalamam. Sürekli ölümü düşünerek yaşanmaz ki!
Ölüm fikri size ne hissettiriyor? Korkunuz var mı?
Eskiden beri hiçbir zaman ölümden korkmadım. Topraktan geldik toprağa gideceğiz. Ama hastalıktan ölmek istemem. Bir de evladım olduğu için ve onu yalnız bırakmak istemediğim için ölmek istemiyorum çünkü bana ihtiyacı var. Onun için de iyileşmek için daha çok çaba gösteriyorum. Mutlaka bir şey olacak ve bu bitecek gibi bir his var içimde.
Herhangi bir vasiyetiniz var mı?
Yok çünkü ölüm hissiyatım yok. Onu hazırlamak ölümü çağırmak olur.
BİZİM SEKTÖRÜMÜZ BİR TUHAF BİRAZ YAŞLANANIN YÜZÜNE BAKILMIYOR
Nasıl bir projede yer almak sizi heyecanlandırır?
Mesela bir polisiyede olamadım hiç, bizim dönemimizde yoktu. İsterdim. Kemal Sunal ile olan filmlerimiz halen yayınlanıyor. Çok mutlu oluyorum. Bu sayede yeni nesil de bizi tanıyor ve seviyor. Bizim zamanımızda benim tek boş günüm yoktu, her güne bir iş gelirdi. İki ay öncesinden günlerim dolardı. Türkiye’de sektörümüzde durum tuhaf. Dünyada böyle değil. Misal Amerika’da bir oyuncu ölene kadar sanatını yapabiliyor, bizde biraz yaşlananın yüzüne bakılmıyor. Hep gençlere talep var. Yapımcılar zaten hep alıştığı kişilerle çalışıyor.
En çok kimlerle başrol paylaştınız?
Kemal Sunal, Cüneyt Abi (Arkın) gibi dev isimlerde çalıştım ve hepsinden çok şey öğrendim. Mesela Kemal Sunal çok komik, Türkiye’nin en güldüren adamı ama kamera ‘Stop’ dediği an, ondan daha ciddisi yoktu. İnanılmaz disiplinli biriydi. Sertti de. Sadece kamera önünde gülerdi.
YEŞİLÇAM KADINLARI ÇOK BAŞKAYDI DUDAKLAR ŞİŞMİYORDU, HEPSİ DOĞALDI
‘Yeşilçam’ın gamzeli güzeli’ diye anılmak hoşunuza gider miydi?
Sorma, o bir tek bana has. O konuda çok mutluyum. Güzel bir lakap. Özelliğini taşıdığınız şeyin dillere düşmesi hoş. Kendimi izleyince, “Ne kadar güzelmişim” diyorum. Gençlik zaten başka bir şey, o dönem çok farkında olmuyorsun ama cidden çok güzel bir kadınmışım. Yeşilçam kadınları da bir başkaydı. Hepsi çok değişik güzeldi. Bir kere hiçbirimizde estetik yoktu. Dudaklar şişmiyordu o zaman. (Gülüyor) Botoks yoktu. Şimdikiler öyle değil. ‘Badem göz’ diye bir şey çıkmış mesela, herkes onun için kuyrukta. Ne gereksiz. Estetiğe karşı değilim ama doğal güzellikleri de bozmamak gerekiyor.
- Saç diplerindeki hassasiyet! Cildimizin sessiz uyarıları
- Şampuanın içine 2 damla atmak yetiyor! Saç köklerini coşturup yağlanmayı önlüyor, parıl parıl parlatıyor! Rapunzel gibi saçların sırrıymış
- Yüzde 100 gençleştirici doğal yağ! Kırışıklıkları karış karış açıyor: Kuru görünümü yok ediyor
- Alt karnı eriten tarif! Göbeğinden kurtulmak isteyen kaşık kaşık yesin: Kalori yakımını hızlandırıyor
- İlk hasat yapıldı! Bir ayda toplanıyor, herkes bayılıyor