Algı Eke: Bütün kadınların birbirine benzemesinden rahatsızım. Kadınlara ciddi bir güzellik faşizmi uygulanıyor
Algı Eke, alışık olmadığımız kadar doğal, samimi ve komik. Kendinden bahsederken öz eleştirisini yapan ve hatta hafiften kendisiyle dalga geçebilen bir kadın. Kanal D’nin yeni dizisi ‘Hizmetçiler’ başlıyor. Algı Eke’yi de başrolde izleyeceğiz. yetenekli oyuncuyla diziye, kadınlara ve hayata dair konuştuk. Diyor ki: yer çekimi diye bir gerçek var. ama bu baskı sadece kadınlara uygulanıyor. Erkek yaşlanınca “Karizmatik oldu” diyorlar. Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr
‘Hizmetçiler’ daha baştan adıyla insanı meraklandırıyor. Sizin ilginizi ve merakınızı bu hikayede ne çekti?
Ben, son yıllarda hem bizde hem de tüm dünyada insanların çoklu karakter hikayelerini daha ilgiyle takip ettiğini düşünüyorum. Bu bir uyarlama aslında. Orijinali ‘Polvo de Estrellas’. Biz daha önce hep zenginleri izledik. Onların altında çalışanları çok görmedik. O açıdan fikir beni cezbetti.
Nasıl bir hikayesi var?
Dört farklı yaş grubundan, zengin evlerinde hizmet eden, evi çekip çeviren kadınların hem kendi hayatlarını hem birbirileriyle dostluklarını ve bu eksende dönen hikayelerini izleyeceğiz.
Atiye Kulaksız nasıl bir karakter?
Atiye, trajedinin içinde gülmeye çalışan bir kadın. Her şeyi gülerek kompanse ediyor. Espriye vuruyor… Çok konuşuyor, dedikoduyu çok seviyor ama kötücül bir yanından değil. İnsanların hayatını merak ediyor. Çocuk yapmak istiyor ama bir türlü olmuyor. Hayatının en büyük gayesi bu. Böyle dertleri olan bir kadın.
Gerçek hayatta böyle bir kadın profili size ne düşündürür, ne hissettirir?
Biz Artvinliyiz. Ailem Karadenizli, aslında Gürcü’yüz. Benim kendi aile büyüklerimde gördüğüm, tanık olduğum bir durum bu. Çok sağlam kadınlar vardır böyle. Cenazeden çıkıp eğlenmeye giden, karalar bağlayıp oturmayan, çocuklarını büyüten, evin her şeyini yöneten ama aynı zamanda dedikodusunu da yapan, hayatın esprisini yakalayabilen kadınlar… Benim anneannem de böyle bir kadındı. Atiye o yüzden hiç yabancı bir karakter değil bana.
Masa başından konuşarak hiçbir şey çözülmez, hayatını böyle geçirenler var
Gündemi takip ediyor musunuz?
Tabii ki, yaşadığımız döneme tanıklık etmek zorundayız, iç açıcı bir dönemden de geçmiyoruz açıkçası. Bence kişisel olarak yapabileceğimiz en iyi şey, her ne yapıyorsak onu en iyi şekilde yapmak. Çünkü öbürleri zaten kontrolümüzün dışında gelişiyor ve müdahale edemiyoruz. Ben kendi küçük dünyamda maddi ve manevi olarak kendimi iyi ve ayakta tutmaya çalışıyorum.
Herkes bunu yaptığında bütüne de hizmet eden bir şey oluyor bu zaten…
Kesinlikle öyle. Yani oturup masalarda sabahtan akşama kadar şikayet edebiliriz. Olmayan şeyler için dertlenebiliriz ki yıllarca yaptık bunu, bir faydasını görmedik. Ama 20 senedir aynı şeyi yapan insanlar var ve görüyoruz ki hiçbirimiz bu şekilde bir yere varamıyoruz. Hâlâ aynı durumdayız.
Yaptığınız meslekte kadın olmanın zorluklarını ne ölçüde yaşıyorsunuz?
Eskiden bu soruyu bana sorduklarında çok anlamıyordum ne söylenmek istendiğini. Çünkü ben beyin olarak da biraz geç büyüdüm galiba. Son birkaç yıldır özellikle iyi anlıyorum... Biz ataerkil bir toplumdan geliyoruz, bu çok net. Bunu bindiğiniz taksi şoföründen hayatın her alanında size hissettiren insanlarla karşı karşıyasınız. Ben kendi adıma kadınlara daha çok destek olmaya çalışıyorum artık. Eskiden bunlar çok dikkat ettiğim şeyler değildi maalesef.
Erkek yaşlanınca 'Karizmatik' diyorlar. İnsanları kalıplara sokamazsınız
Sosyal medyada çok fazla “Doğal bir güzelliği var” yorumları yapılmış hakkınızda. Bunlar ne hissettiriyor?
Kadınlara çok ciddi bir güzellik faşizmi uygulanıyor. İnsanları ille de belli bir kalıba oturtma çabasını anlamıyorum. Herkes birbirine benzer oldu. Oturduğum bir masada tüm kadınların birbirine benzemesi beni çok rahatsız ediyor. Bu, kadınlara uygulanan güzellik faşizminin bir sonucu. Sonra da herkes oturduğu yerden vücuduyla oynayan, sürekli botoks yaptıran kadınları eleştiriyor. Çünkü siz bu dayatmalarınızla kadınların psikolojisinde bitmeyen bir eksiklik duygusu yaratıyorsunuz. Ne bekliyorsunuz bunun neticesinde yani! En tahammül edemediğim şey bir insana dış görünüşü üzerinden yapılan zorbalık.
Edilgen ve pasif bir kadın değilim hatta biraz dominantım
Nasıl bir ruh haline girdiğinizde kendinizden uzaklaşmak istersiniz?
Çok çalıştığım dönemlerde tahammülsüzleşiyorum. Öyle anlarda şehirden kaçma hissi geliyor. Şehirde her şey çok hızlı ama her şey... Yemek yiyorsun hızlı, iş yapıyorsun hızlı. Ege’ye kaçıp orada zamanın nasıl yavaşladığını, hayatın ritminin nasıl gevşediğini görmek bana iyi geliyor. Kendime dönüyorum.
Şu ana kadar canlandırdığınız karakterler çoğunluklu olarak burnunun dikine giden kadınlardı. Gerçek hayatta bu konuda nasılsınız?
Hiç edilgen değilim. Herkesle kurduğum ilişkide üslubuyla tartışırım ama canımı sıkan, beni rahatsız eden bir konu olduğu zaman da bunu çok açık bir şekilde ifade ederim. Pasif değilimdir. Düşündüğümü söylerim, bedeli neyse onu da karşılarım. Dominantım da galiba biraz (Gülüyor).
Oysa çok nahif görünüyorsunuz...
Değilim işte! Agrasyondan hiç hoşlanmam ama öyle göründüğüm gibi de değilim yani.
Şu ara nasıl bir ruh halindesiniz?
Son bir buçuk yıldır kendi isteğimle dizilere ara vermiştim. Çünkü çok çalıştığım bir dönem geçirdim ve uzaklaşıp biraz kendimle kalmak, daha çok okumak istedim. Tam öyle bir dönemden çıktığım için de şu an çok motive hissediyorum. Tiyatrom devam ediyor. Yeni dizim başlıyor. Keyifli ve canlı hissediyorum.
Başak burcuyum modlarım vardır
Atiye ile benziyor musunuz?
Ben çok çabuk demoralize olurum. Annemi kaybettim beş yıl önce, beni hep o toparlardı böyle anlarda. Şimdi onun yerini teyzem aldı. Başak burcuyum, modlarım vardır benim (Gülüyor). Güçlüyümdür ama kötü bir olay olunca da hemen düşerim.
Sizin hiç kendinizi ikinci plana attığınız, başkasının önceliklerini dert edinerek yaşadığınız dönem oldu mu?
Hayır, ben ailemde bunu yapan kadınları görüp “Asla böyle olmayacağım” demiş biriyim. En azından bunu yapmak için gayret gösteriyorum. Fedakarlık kelimesinden de hiç hoşlanmam. Bir şeyleri feda etmek... Kelime olarak bile rahatsız edici geliyor. Büyüklerimizin çok yaptığı bir şey ama ben bu anlamda kendimin farkında olarak büyüdüm. Öyle kimse için de kendimi feda etmek istemem.
Öğretmek gerekiyor, sosyal medya şuursuzca kullanılıyor
Sosyal medya hakkında ne düşünüyorsunuz?
Uzun süre reddettim sosyal medyayı, bana göre oyuncu gizli kalmalıydı, özel hayatım bilinmemeliydi ki seyirci oynadığım role inansın. Ben öyle öğrendim. Ama dönem çok değişti. Bugün kaçınılmaz bir şey gibi algılanıyor. Ne var ki inanılmaz şuursuzca kullanılıyor. Birilerini karalamak o kadar kolay oldu ki. Hadi bize yapılsın, yetişkin insanlarız ama daha yakın zamanda Atakan’a yapılanları gördük.
Çok tuhaftı Atakan’a insanların yaklaşımı cidden...
Yani insaf! “Biz ne zaman bu hale geldik?” diye düşünüyorsunuz ister istemez. Çocuk, gelecektir. Onun üzerinde hiçbir şey yoktur. Tüm toplum öğretileri bunu söyler. Ama bu şiddet artık küçücük bir çocuğa kadar uzanıyorsa durum cidden vahim. Medeni kuralları tekrar öğretmek gerekiyor belki de insanlara. Kimse oturduğu yerden, bir telefonun ucundan tanımadığı birine küfredemez. Bunu aklım almıyor...
Korunmaya muhtaç varlıklar değiliz, kimsenin beni kısıtlamasına yargılamasına gelemem
İlişkide kısıtlandığınızı düşündüğünüzde nasıl bir tutum sergiliyorsunuz?
Asla gelemediğim bir şey. Bunu toplum da yapsa, annem, babam da yapsa tavrım aynı olur. Ben iyi eğitim aldım, kendini gayet iyi koruyabilecek bir bireyim. Kimsenin beni kısıtlamasına, yargılamasına gelemem. Korunmaya muhtaç varlıklar değiliz biz.
Aşkın en baştaki hali muhteşem sonra kıskançlıklar sahiplenmeler başlıyor
Aşk hayatınızın neresinde? Size ne ifade ediyor?
Aşık olunca çok mutlu hissediyorum özellikle ilk zamanları... Başta güzel hissediyorum, her anlamda daha verimli hissediyorum. Ama bu kısa bir süre böyle devam ediyor. Sonra öyle gitmiyor işler.
Peki, ne oluyor da sonra başka bir duyguya geçiliyor sizce?
İlişkilerde taraflar birbirini rahatlatmalı. İki kişi de birbiri için dinlenme alanı gibi olmalı. Ama bir süre sonra bu değişiyor maalesef. Bizde ilişkiler nedense genellikle çatışma üzerine kurulu. Sahiplenmeler, kısıtlamalar başlıyor ki benim yaptığım da oluyor bunları. Sonra fark ettiğimde düzeltmeye çalışıyorum tabii. Bunlar olmasa o aşkın ilk hali muhteşem bir şey. Zaten başka ne var ki hayatta. İyi yemek, iyi sohbet, seyahat ve aşk işte. Dünyayı güzelleştiren şeyler.
- Pazarda kilosu 100 TL'den satılıyor: Son yılların en verimli hasadı: Kalbi saat gibi çalıştıran besin
- Manavgat yeniden renklere büründü! Yanan alanlardan eser kalmadı
- Kayseri'de üretildi! Patent başvurusu yapıldı, böbrek taşlarını yok ediyor
- Antik Yunan ve Roma'nın şifa kaynağı! Sobada közleyip avuç avuç yiyin: Damar sertliğini önlüyor
- Kayseri'de esnaf bayram etti! Kasalar doldu taştı: İşlere yetişemediler