Cansel Elçin: 45 sene yaşamış bir adamım canım ne istiyorsa onu yaparım
O, “Karizmatik diye bir şey yoktur, sadece farklı bakış açıları vardır” diyor ama özellikle kadın hayranları böyle düşünmüyor. Sosyal medyada hakkında yazılan övgülerin ucu bucağı görünmüyor. Cansel Elçin şu sıra, ‘The Full Monty’ filminden uyarlanan ‘Çıplak Vatandaşlar’ oyunuyla tiyatro sahnesinde. Oyununu, bu noktaya nasıl geldiğini, hayata ve aşka bakışını konuştuk. / Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr
Kadınlar size bayılıyor. Sosyal medya “Onu izlerken içim gidiyor, ekrana yapışmak istiyorum” yorumlarından geçilmiyor. Siz bu beğeninin ne kadar farkındasınız?
Ben Türkiye’ye geldiğimde 33 yaşındaydım. Oynadığım dizi sayesinde birden popüler olmuştum. Televizyon sizi ister istemez daha öne çıkarıyor. Dizi yaptığım süreler içinde bunu daha çok hissediyordum. Ama hayatımın hiçbir döneminde ilgi peşinde olmadım. Hatta bazen unutuyorum, sokakta biri bunu hatırlatmadığı sürece.
Nasıl unutuyorsunuz?
Baya unutuyorum. Bu duyguyla yaşamıyorum yani. Bir de o ‘karizmatik, yakışıklı’ ifadeleri bana çok boş geliyor. Neye göre, kime göre? Karizmatik diye bir şey yoktur, farklı bakış açıları vardır sadece.
Türkiye’ye gelmeden önce neredeydiniz, neler yapıyordunuz?
Fransa’da yaşıyordum, zaten orada okudum. Okul bitince de orada çalıştım 10 yıl kadar. Şoförlük de yaptım, garsonluk da. Dolayısıyla o süreç benim için bir pişme dönemi oldu. Şu bilgi kafamın arkasında hep var. Her zaman geri dönebilirsin, yine aynı şeyleri yapmak durumunda olabilirsin, ki hiç de gocunmam gerekirse, onu da açık açık söylüyorum.
İnsan dibe vurunca her şeyi deneyebilir
Sizce çaresizlik insana “asla yapmam” dediği şeyleri yaptırabilir mi?
Tabii ki! İnsan dibe vurduğunda her şeyi deneyebilir ve dibe vurmuş insandan çok acayip şeyler çıkabilir. Hatta bence en dahiyane fikirler, en iyi sıçrayışlar da öyle zamanlarda ortaya çıkar. Kaybedecek şeyi kalmayan birinden korkmak lazım.
Türkiye'de bir sorun yok herkes sadece oto sansür yapıyor
Oyuna hazırlanırken “Ya bir dakika, burası Türkiye” kafası gelmedi mi hiç?
Valla dün Düzce’de oynadık, bayıldılar, ayakta alkışladılar dakikalarca. Bence bu büyük bir ön yargı. Türkiye’de öyle bir sıkıntı yok. Bizde herkesin oto sansür sorunu var. Biz bu oyunda dünyanın en insani hikayesini anlatıyoruz. En küçük kabalık, müstehcenlik yok. Karakterlerin her biri farklı sınıflardan gelmiş ama çaresizliğin bir araya getirdiği insanlar ve bu insanların ruhları çıplak. Tertemiz vatandaşlar…
'Çıplak vatandaşlar' parasız erkeğin nasıl güçsüzleştiğini ve itibarsızlaştığını anlatıyor
‘The Full Monty’ filminden uyarlanan ‘Çıplak Vatantaşlar’ oyunuyla tiyatro sahnesindesiniz. Nasıl bir hikayesi var oyunun?
İşçi sınıfını anlatıyor. Londra’da, 90’larda geçen bir hikaye. Margaret Thatcher döneminde bir çelik fabrikasında çalışan işçilerin hikayesini konu alıyor. Ekonomik kriz çıkınca, fabrika kapatılıyor ve bir anda işsiz kalan işçiler ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Birisi çalışmadığı halde karısına söyleyemiyor, her gün işe gidiyor gibi evden çıkıp iş arıyor. Benim oynadığım Gaz karakteri de aynı şekilde...
Sonra?
Çaresizlikten akıllarına bir fikir geliyor. O dönemde gece kulüplerinde striptiz yapan kaslı erkekler var. Gaz karakterine bir an çok mantıklı geliyor bu fikir. Onun diğer arkadaşlarını da ikna etmesiyle işin komedi yanı başlıyor.
‘Çıplak Vatandaşlar’ izleyenlere ne söylemek istiyor?
Parasız, beş kuruşsuz kalan erkeğin nasıl güçsüzleştiğine ve itibarsızlaştığına vurgu yapıyor... Parasız erkek eşittir güçsüz erkek demek maalesef. Üstelik bundan 2500 sene önce de aynıymış bu, şimdi de durum aynı. O zaman kadın mağarada bekler. Üç erkek avdan gelir. Biri tavşan getirir, biri kuş getirir ama en güçlü erkek, geyik getiren erkektir.
”Erkeklerin üzerinde de büyük psikolojik baskılar var” diyorsunuz...
Olmaz mı ya! Kilo baskısı, büyük-küçük meselesi (Gülüyor). Ekonomik beklentiler... O kadar konu var ki. Ama düşünüyorum kadınlar her anlamda bizden güçlü. Oyunda da diyoruz bunu. Erkekler o kadar kadının karşısına çıplak, oraları buraları sarkmış şekilde çıkıp dans etsinler bakalım. Çok azımız cesaret edebilir.
Hayat yiyip içip para harcamaktan ibaret değil
Hiç ego şişmesi yaşadığınız, savrulduğunuz bir dönem olmadı mı yani?
Çok samimiyetle söylüyorum, olmadı. Ben tiyatrocuyum. O eğitimden geldiğim için ciddi bir sindirme dönemi geçirdim. 10 kişilik salonda da oynadım iki bin kişilik salonda da. İkisinde de aynı heyecanla sahnedeydim. Yaptığımız iş para kazanmaya endeksli değil, en azından kendi adıma motivasyonum hiç o olmadı.
Sizin önceliğiniz ne?
Hayatta çok başka şeyler var ya. Yiyip içip para harcamaktan ibaret değil her şey. Üretmekten, bilginin peşinde olmaktan daha büyük bir haz yok benim için. Bir kere oyuncunun amacı en başta dünyayı değiştirmektir. İnsanların fikirlerini, düşünce yapılarını etkilemek, duygu dünyalarına dokunmak, insanlara empati duygusunu kazandırmaktır.
Geldiğiniz noktadan, Cansel Elçin olmaktan mutlu musunuz?
Çoook! Bir kere çok şanslıyım. Geriye dönüp baktığımda “Keşke” dediğim hiçbir şey yok. Çünkü hayatım boyunca duygularımla hareket ettim. Hiç önüme bir hedef koyarak, hesap kitap yaparak ilerlemedim. Zaten biraz etrafına bakınca, biraz dünyayı gezince büyük resmi daha iyi görüyorsunuz.
Bende aşk zamanla oluyor, paylaşım içinde olmadığım kadına aşık olmam
Zamanla insanın aşka bakışı da değişiyor mu?
Çok acayip bir soru oldu birden, bir dakika, bunu beklemiyordum (Gülüyor). Yaaa değişiyor tabii... Bir kere zaman insanın düşünce yapısını, hayat felsefesini, her şeyi değiştiriyor. Dolayısıyla aşka bakışınız ve onu yaşama şekliniz de değişiyor. Ama ben aşkın kendisini de, onu yaşamayı da çok seviyorum. Aşık olup o insanla birlikte yol almak eşsiz bir şey.
20 ya da 30’larınızda aşkla ilgili en büyük motivasyonuz neydi, şimdi ne?
O çok değişmedi aslında. Önceliğim her zaman aşktı. Aşk her şeyin sırasını yeniden belirleyen kendini öne koyan bir duygu. Tüm hayatınızı yönlendiriyor. Ama bu bende zamanla oluyor. “Görür görmez aşık oldum” diyenleri de anlamıyorum.
Ya neye aşık oldun görür görmez? Tanımadığım, sohbet etmediğim, bir paylaşımım olmayan biri ne beni heyecanlandırabilir ne de ona aşık olabilirim. Bence kimse de olmuyor zaten. O çok egosantrik bir durum ve bencilce. Sen orada onu beğenmiyorsun aslında kendi aynanı beğeniyorsun sadece...
Bazen bir film izlersiniz küfür yok, sigara yok, alkol yok ama acayip müstehcendir
Çıplak olanla müstehcen olanı nasıl ayırıyorsunuz?
Bazı insanlar vardır, ya da geçin onu, bir diziyi ya da filmi düşünün. İçinde küfür yok, sigara yok, alkol yok ama müstehcen yani her şeyiyle. En küçük bir sanat, estetik kaygısı yok çünkü. Kaba ve çiğ… Bazen de gider bir nü oyunu izlersiniz. En küçük müstehcenlik göremezsiniz. Sahnede çıplaklık oyuncunun kostümüdür zaten.
Siz hayatta bütün maskelerinizden sıyrılmış hissediyor musunuz?
Ruhen tamamen çıplak mısınız? E tabii, ben 45 sene yaşamış bir adamım artık. Bu yaştan sonra kaybedecek bir şeyim yok ki. Kime karşı maske takacağım, neye karşı? Sıfır. Canım ne istiyorsa yaparım. Nedir yani!
Dünyanın en iyi oyuncusu bizim dizilerimizde kolay kolay oynayamaz
Televizyon dizilerini ‘sekizinci sanat’ diye ifade ediyorsunuz. Ne demek ‘sekizinci sanat’?
O biraz ironikti aslında. Ben bunun bize has bir ‘bölüm yetiştirme sanatı’ olduğunu düşünüyorum. Dünyanın neresinde, hangi ülkede, bir haftada 150 dakikada montajlanmış, müziklendirilmiş, izlemeye hazır hale getirilmiş işler yapılıyor? Dünyanın en iyi oyuncusunu getirin, oynatamazsınız bu koşullarda. Bu bize has bir durum.
Kız arkadaşım sekiz kere izledi
Kız arkadaşınız oyunu nasıl buldu?
İnan hiç konusu geçmedi aramızda. Daha doğrusu sormadım yani özellikle “Nasıl buldun?” diye. Ama başladığımızdan beri oyunu sekiz kere izledi (Gülüyor) kendi iradesiyle. Buradan çok beğendiği sonucunu çıkarabiliriz sanki.
Ufak tefek de olsa kıskançlıklar oluyor mu aranızda?
Oyunda striptiz yapmanıza bozulmuş mudur mesela? Bu konuda ikimiz de çok prensipliyiz. İkimizin de oyuncu olmasının etkisi de olabilir... Hele ki işimizle ilgili konularda, kıskançlık aramızda sorun olabilecek en son şey.
- Baş ağrısını şıp diye kesiyor! 1 parça kullanmak yetiyor: Migren ataklarını durduruyor, geçmeyen baş ağrısından kurtarıyor!
- Felç geçirdi hayatı değişti! Doktorları şaşkına çeviren gelişme: Kendi sesini tanıyamadı
- Kaşık kaşık yiyoruz ama metabolizmayı alt üst ediyor! Her kahvaltı sofrasında var, ömrü 10 yıl kısaltıyor, diyabete davetiye çıkartıyor
- Karaciğeri resmen yeniden doğmuş gibi yapıyor! Her sabah aç karnına 1 kaşık yutmak yetiyor: Bağırsakları fokur fokur çalıştırıp ömre 10 yıl ekliyor!
- Göz altı morluklarını tarihe karıştırıyor! 3 malzemeyle evde hazırlanıyor: Kan dolaşımını hızlandırarak cilt tonunu eşitliyor