Derya Alabora: Sadece 1 kez aşık oldum
Ödüllü filmi ‘Masumiyet’teki oyunculuğu hâlâ hafızalarımızda. Şu sıralar ‘Efsane Kadın’ isimli tek kişilik tiyatro oyunuyla gündemde. “Müthiş bir olgunluk içindeyim. Mesleğimi yapabildiğim sürece çok mutluyum” diyor. Deneyimli oyuncu Derya Alabora ile birlikteyiz...
Tek kişilik oyununuz ‘Efsane Kadın’ı izledim ve size hayran kaldım...
Teşekkür ederim. Kaç yıldır tek kişilik oyun yapmak istiyordum. Sonunda yaptım ve çok zor olduğunu fark ettim. Sahnede bir tek siz varsınız ve o enerjiyi tek başına ayakta tutmak zorundasınız.
Oyunda 80’li ve 90’lı yılların yıldızı EfsanePars’ın başından geçenleri eğlenceli bir üslupla anlatıyorsunuz.
Efsane, Maksim Gazinosu’nda sahne almış bir kadın. Döneminde şaşaalı bir hayat yaşamış. Tam bir aşk kadını. Ama çok saf, temiz ve hep güler yüzlü. Bu yüzden aşkla bağlandığı erkekler onun parasını yiyor. Bir anda elinde hiçbir şey kalmıyor. Bazı Yeşilçam oyuncularında olduğu gibi, bir anda her şey biter, adınızı bile unutuverirler ya, onun gibi. İşte bizim Efsane de, en son kendine müthiş bir proje buluyor ve onunla tekrar ‘Efsane Kadın’ oluyor.
Oyun, sizin seslendirdiğiniz şarkılarıyla da çok konuşuluyor. Sesiniz de çok güzelmiş.
Sesim iyidir. Ama şarkı söylemek ayrı bir şey. Stüdyo kayıtlarımı da çok hızlı gerçekleştirdim. Ben bile inanamıyorum bu kadar çabuk olmasına. Aslında sahnede müzisyenle birlikte şarkı söylemeyi çok isterdim. Belki ilerde yaparım.
POHPOHLANMAKTAN HOŞLANMAM
‘Efsane Kadın’ aşkları uğruna şiddete bile maruz kalıyor. Siz yaşadığınız mı böyle bir şey?
Hiç yaşamadım. Biri beni eliyle itse bile büyük tepkiler gösterecek bir yapıdayım. Yok efendim, sevdiği için dövmüş. Bunlar hastalıklı ruh halleri, aşk değil. Zaten aşık olsam da öyle bir adamla birlikte olmak istemem.
Toplumumuzda kadının öne çıkmasına tahammül edemiyorlar diyorsunuz. Siz kadın olduğunuz için engellendiniz mi hiç?
Bilmiyorum. Ama şunu biliyorum: Erkek iktidarın içinde yumuşak davranmazsan, pervasız olursan yani kendi gerçek düşüncelerini, açıkça söylersen bir şekilde engelleniyorsun. Ama hayatımda hiçbir zaman böyle kaygılarım olmadı.
Bir şeyi beğeniyorsam da beğenmiyorsam da söylerim, isterse bana iş vermesin! Ne yapayım yani, öbür türlüsü bana sahte geliyor. Pohpohlanmaktan hoşlanan çok insan var. Ama ben onlardan değilim!
Uzun zamandır televizyondan uzaksınız, neden?
Beş, altı yıldır tiyatro yapmıyordum. Geçen yıl Deniz (Çakır) ile oynadığımız ‘Beyaz’ isimli oyun ilk oldu. İyi ki yapmışım, Deniz’le çok iyi bir ikili olduk. ‘Beyaz’ bu yıl da devam ediyor. ‘Efsane Kadın’ ve bir de yeni başladığımız aile içi tacizi anlatan ‘Gece Sempozyumu’ oyunu var. Bu yoğunlukta dizi zor ama hoşuma giden bir şey olursa yaparım.
Filmlerde niye yoksunuz?
Artık müthiş teklifler gelmiyor. Biliyorsun bizde orta yaş kadın hikayesi çok az. Oysa ki binlerce hikaye var. Avrupa ve Amerika sinemasına bakıyorsun, 80 yaşında başrol oyunuyor. Judi Dench’e bile başrol yazıyorlar. Bizim Türkiye’de maalesef böyle bir şey yok.
Oyunculuk anlamında içinizde kalan bir şey var mı?
Bütün yazılmış karakterleri oynamak isterim. Merly Streep’in oynadığı tüm karakterleri mesela. Hırs basmış kadını diyecekler şimdi (gülüyor). Merly Streep o kadar aykırı rol oynamaz ama Julianne Moore ve Cate Blanchett tam benim kalemim rolleri seçiyorlar. Ben de öyle aykırı ve farklı hikayelere bayılıyorum.
YAŞLANMA KORKUM YOK
59 yaşındasınız, nasıl bir yaş?
Tabii gittikçe sona yaklaşıyorsunuz. Geriye baktığım zaman o kadar çok şey yaşamışım ki, doyum noktasına ulaşıyorum galiba. Müthiş bir olgunluk içindeyim diyebilirim.
Yani hayatı algılamış, çözmüş, insanları daha rahat anlayabildiğim bir dönemdeyim. Öğrenerek ilerleyen bir yapım var. Bir kabulleniş ya aslında hayat, sona doğru geliyorsan onu da kabullenmen gerekiyor.
Yaşlanma korkunuz yok o zaman...
Yok. Ama enerjimi kaybetme korkum var. Bu yaşlılıkla ilgili bir şey değil. Çünkü ben hala çok yüksek bir enerjiye sahibim. Bunu kaybettiğim zaman çok üzülürüm.
Kendinizi güzel bulur musunuz?
Güzellik görecelidir. Ama çekici ve enerjisi yüksek biri olduğumu düşünürüm.
Aşık oldunuz mu hiç?
Sadece bir kez...
Nasıl olursunuz aşık olunca?
Çok bencilleşmem. Kıskançlık mesela bana uygun değildir hiç. Özgüvensiz bir duygu çünkü. Ben daha verici oluyorum aşık olduğumda. Sevdiklerim için bir şeyler yapmayı severim. Dolu dolu yaşarım aşkı.
KAPİTALİST SİSTEM İNSANLARI MUTSUZLUĞA SÜRÜKLÜYOR
İnsanlarda genel bir mutsuzluk var, sizce neden?
Çünkü müthiş bir tüketim toplumu var. Her şey almakla ilgili, vermekle ilgili hiçbir şey yok. Bu zamanda bir ev alabilmek için 30 sene çalışan insanlar var. Aslında devlet sisteminin vatandaşına bakması gerekiyor.
Ama öyle bile olsa her şeyin almak üzerine kurulu olduğu bu kapitalist sistem insanları mutsuzluğa sürüklüyor. Artık çoğu insan da lükse, albeniye çok meraklı. Benim o taraklarda bezim yok.
Siz peki, hayatta en çok neye önem verirsiniz?
Benim için hayatta en önemli şey ruhsal tatmin. Eğer işimi yapamıyorsam, mesleğimden tatmin olamıyorsam çok mutsuz oluyorum. İllaki bir şey yapmalıyım, iyi bir film çekmeliyim, iyi bir oyunda oynamalıyım. Bir ara heykel yaptım mesela. Yoğunluğum azalınca devam edeceğim.
Geçtiğimiz yıl ülkemizden 253 bin kişi göç etti, hem de 25-35 yaş arası gençler...
Valla ben bir yere gitmiyorum. Buradayım. Özellikle İstanbul’da yaşamaktan çok keyif alıyorum. Çok özel bir şehir İstanbul. Mesleğimi devam ettirebildiğim sürece benim için sorun yok. Bir şeylerden memnun değilsen değiştirmek için çaba göstermen gerekli. Ben kendi hayatımdan memnunum.
O zaman mutlusunuz...
Evet. Mutlu bir insanım ben. Hayata karşı çok umutlu olduğum için değil ama. Artık şöyle düşünüyorum: Hayat böyle. Buna karşı yapacağımız çok da bir şey yok. Yani bağırıp çağırıp neden böyle diye debelenmenin alemi yok.
Kabullenişle ilgili belki. Çocuğum ve sevdiklerim sağlıklıysa, sevdiğimiz işi yapabiliyorsak ve para kazanabiliyorsak bence mutluluk için bunlar yeterli. Ama “8 milyon dolarım olsun” dersen mutsuzsun o zaman.
EŞİM UĞUR YÜCEL İLE ÇOK İYİ ARKADAŞIZ
Uğur yücel ile 36 yıldır evlisiniz. Büyük bir başarı. Sırrınız ne?
Bir sırrımız yok aslında. Ama bizim çok güzel bir arkadaşlığımız var Uğur’la. Evlilikler sonradan arkadaşlığa dönüşüyor biliyorsun. Bence aşkı, sevgiye ve arkadaşlığa dönüştürebilmek önemli. Galiba önemli olan kafaca anlaşabilmek, birbirine sevgi duyabilmek. Bir de ikimiz de çalışıyoruz. Birimiz çalışmasaydı korkunç olurdu sanırım.
Aşk sizin için ne ifade ediyor?
Müthiş bir şey aşk. Ondan başka bir şey düşünemediğin, her saniye onunla yatıp kalktığın bir enerji. Bir nedeni olmadan iki bedenin birbirini çekmesi. Danimarkalı filozof Kierkegaard aşk üzerine şöyle diyor: “Aşk iki bedenin birbiri içinde eriyip gitmesi olmalıyken, iki bencilin hayalinden başka bir şey değildir.”
Aşık olduğumuz zaman o müthiş enerjiyi yaşamamız gerekirken aynı zamanda kaybetme korkusunu da barındırdığı için şiddet uygulayabiliyoruz. O zaman da kıskançlıklar devreye giriyor. Hatta sevdiğimiz için öldürebiliyoruz. Dünyanın en güzel duygusunu insanlar bir şiddette dönüştürebiliyor. Ama gerçekten iki bedenin birbiri içinde eriyip gitmesi demek olmalı aşk.
KEZBAN YILMAZ
kezban.yilmaz@posta.com.tr
- Dünyanın en zengin potasyum ve magnezyum kaynağı! Tıkalı bağırsakları boşaltıyor
- -35 dereceye dayanabiliyor! Damarları temizleyip pıhtıya savaş açıyor, kalbe güç, vücuda dinçlik veriyor
- 'Bugün ne pişirsem' diyenlere günün menüsü (13 Kasım 2024)
- Soğuk havalarda bardak bardak için! Hastalıklara karşı duvar oluyor: Boğazı yumuşatıp tahrişi azaltıyor
- Mantarın kökünü kurutuyor! Nasır, egzama ve mantara 5 dakikada çözüm, 1 damlası bile yetiyor, ayakları yumuşacık yapıyor