Erhan Yazıcıoğlu: 'Tükenmişlik sendromu' bir uydurmadır. Paraları götür, sonra da tüken, yok ya!
Sinema ve tiyatronun duayen ismi Erhan Yazıcıoğlu, şu sıralar, Kanal D’de yayınlanan ‘Çatı Katı Aşk’ dizisinde, Asaf karakterini canlandırıyor. Yıllarını bu mesleğe vermiş 69 yaşındaki usta oyuncu şöyle diyor: 'Tükenmişlik sendromu' lafını kabul etmiyorum. Bunu bir kadın oyuncu kullanmıştı, isim vermem ama haddi değil. Yaşadığı ülkede onu yok sayıyorlardı, Türkiye’de oyunculuk yapıp büyük paralar kazandı. Sonra da yaşını, gücünü, şöhretini, kazandığı parayı inkar edip tükenmişlik sendromu yaşadığını söyledi. Dur, daha ne yaptın ki? Haftada iki gün dizi çek, reklamdan paraları götür sonra tüken, yok ya! Özel hayatına dikkat et, az gez de tükenme o zaman. Alev GÜRSOY CİMİN / alev.gursoy@posta.com.tr
Yeni diziniz ‘Çat Kapı Aşk’ çok iyi gidiyor. Sizi de özlemiştik, hayırlı olsun.
Dört yıl ekrana ara vermiştim. Bu yeni dizi bana da çok iyi geldi. Uzun soluklu bir iş olacak gibi görünüyor.
Dört yıl biraz uzun bir ara değil mi?
Bence de uzun. Hele de benim gibi çalışmayı seven biri için... Ama bunu bana değil yapımcılara sormalısınız. Dizilerde oynamak bizim elimizde değil ki. Biz artık son düzlükteyiz. Ben ancak birkaç dizi daha çekebilirim.
Ağzınızdan yel alsın! Daha çok dizileriniz olur umarım. ‘Çatı Katı Aşk’ dizisindeki Asaf karakteri gerçek hayattaki size sanki çok uzak… Doğru mu gözlemlemişim?
Vallahi hiç alakamız yok! Kötü adam karakterlerini oynadığımda insanlar bana çok kızıyor. Bu dizide de kötü adamı oynuyorum ve halktan yine sitemler başladı. “Neden bu kadar kötülük yapıyorsun?” diye soruyorlar. Halkın dizileri gerçek gibi izlemesi çok komik. (Gülüyor) Oysaki gerçek hayatta ne öyle sert ve kötü bir babayım, ne de öyle bir adamım. Vallahi ben, “3-2-1 motor” dendiği an ciddileşiyorum, onun dışında yüzüm hep güler.
Peki, siz Asaf’ı seviyor musunuz?
Asaf Bey, çok yadırgayabileceğimiz biri değil. Hayatın içinde böyle insanlar var; egosu yüksek, dediğim dedik. Ama hikaye o kadar dişi ki; bu adamın neden böyle mutsuz ve sert olduğunu zaman ilerledikçe öğreneceğiz. Açık da vermeyim fazla ama enteresan gelişmeler olacak.
HİÇ TABUM YOK! İMAMI DA OYNARIM EŞCİNSELİ DE; ÖPÜŞÜRÜM DE SEVİŞİRİM DE
Dediniz ya, “Kötü adam karakteri oynadığımda insanlar kızıyor” diye, ben de nedense kötü rolleri yakıştıramıyorum size...
Herkes senin gibi. Ama ben rolüme hemen girerim ve yaşatırım insana onu. Bu kötü adam üstüme fena halde sindi. Pazara gitsem insanlar bana sitem ediyor, “Ne olur iyi adam rollerinde oynayın” diyorlar. Ama oyuncu her rolü oynamalı. Önceki yıl tiyatroda Donald Trump’ı oynamıştım, turnelere de çıktık. Sevilen bir lider değil, insanlar onu oynarken bana çok tepki göstermiş, hiç yakıştırmamıştı ama unuttukları bir şey var; ben oyuncuyum ve her rolü oynarım.
Hiç kırmızı çizginiz yok mu?
Hiç tabum yok! İmamı da oynarım, eşcinseli de… Hatta dövülen bir bar kadınını oynamışlığım var. Sanat için öpüşürüm de sevişirim de... Mesela babam ilk tiyatro oyunuma geldiğinde ben bir eşcinseli oynamıştım. Karadenizli olan babam renkten renge girdi, kızardı, bozardı fakat sonra o salondan ayrıldığında ne kadar iyi bir oyunculuk sergilediğimi söyledi ve tebrik etti. En büyük müdavimim oldu sonra...
BULAŞIK, ÜTÜ, NE VARSA YAPARIM, HATTA AZ ÖNCE BAMYA SOYUYORDUM
Sinema, tiyatro, yarışma sunuculuğu... Her şey var sizde. Bilmediğimiz bir başka özellikleriniz var mı?
Çamaşır, bulaşık, ütü, yemek ne varsa yaparım. Hatta sizinle bir araya gelmeden az önce bamya soyuyordum. Tam bir ev insanıyım.
Eşiniz memnun olmalı...
Ev işi sadece kadının görevi değildir. İnsan önce kendini sevecek ki etrafını sevsin. Yararlı olmaya çalış, birinin bir açığı varsa kapat. Bunlar insanı insan yapar. Ben en star olduğum, yüksek reyting aldığımda da hep böyleydim. Ve alçakgönüllülüğü hiç bırakmadım.
“Çok mütevazı olma, gerçek sanırlar” derler ama…
Doğru ama insan kendi değerini ortaya koyar, çok fazla da aşağı inmez. Mütevazılık bir zenginliktir, herkeste olmaz. Keşke tüm sanatçılar bunu taşısa ama maalesef… Para ile ilgili değildir zenginlik; insaniyetle ilgilidir. İnsan ardına dönüp baktığında “Ya ne iyi şeyler yapmışım insanlık namına” diyebilmeli.
Siz “İnsanlık namına iyi şeyler yapmışım” diyebiliyor musunuz?
Elbette. Bir kere iyi bir babayım, iyi bir eşim ve iyi bir dede olmaya çalışıyorum. Ayrıca iyi bir örneğim. Figüran olarak girdiğim tiyatronun en üst katına çıkıp tiyatroyu öğrendim. Yolunda gittiğim Muhsin Ertuğrul’un ve Atatürk’ün ilkelerine ülkemde ve tiyatromda sahip çıkmaya çalıştım, iyi şeyler yaptım. En iyi dönemimde de zaten devlet, “Hadi sen emekli ol artık” dedi.
ARKADAN GELEN NESİL BİZLER GİBİ DEĞİL. BİZ SETE BİR SAAT ÖNCE GİDERDİK, KİMSEYİ BEKLETMEZDİK
Yıllara damga vuran usta bir isimsiniz. Gençlerle oynamak nasıl hissettiriyor? Gençlerin sizden öğrenecek çok şeyi var.
Dizideki gençler şahaneler ama tüm gençler öyle değil. Keşke gençlere örnek olabilsek. Mütevazılık dünyanın en güzel vasfıdır. Genç oyuncular hemen star havasına kapılmamalı. Ben bu konuda çok umutluyum, çünkü ayağa kalkıp yerini bir figürana veren Türkiye starı bir genç gördüm ve onunla da övünüyorum. Biz setlere bir saat öncesinden gider kimseleri bekletmezdik. Bazı gençlerde ne yazık ki “En son sete ben gidersem değerim artar” düşüncesi var. Star olmadan star havasına girmişler. Bu çok yanlış! Ben usta olabilirim ama figüran geldim figüran gideceğim.
“Arkadan gelen nesil bizler gibi değil” mi demek istiyorsunuz?
Evet, maalesef. O bir tutkudur, ihtirastır. İhtirasın ölçülüsü her zaman gereklidir ve yerinde kullanıldığı zaman çok işe yarar. Ama o ihtirası sadece ünlü olmak, ismini duyurmak, para kazanmak üzerine kurdular. Bu yapı çöker. Sadece ülkede değil, dünyada çöker. Bizim ülkemizin sanata çok ihtiyacı var. Sanattan tekrar doğmak, sanatın tekrar doğmasını sağlamak lazım.
BENİM OYUNLARIMIN ALTINDA BAŞKALARININ İSİMLERİ YAZIYOR
“Tiyatroya sahip çıkacağım. Gerekirse genç oyuncular için bir ömür tiyatro kapılarında yatacağım” demiştiniz. Hâlâ aynı fikirde misiniz?
Genç oyuncular için tiyatro kapılarında yattım ama ülkenin gençlerinde bir nankörlük var. Kimin atına binerlerse ona “Deh” diyorlar. Bu da beni biraz kırdı. İstediklerim olmadı diye tiyatrodan istifa ettim. “İstediklerim” dediklerim de benim değil, gençlerin istedikleriydi ve onlara verdiğim sözü tutamadım. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin üst yönetimi de bana verdiği sözü tutmadı ve tiyatronun içini kaynatan birtakım tatminsiz insanların yaptığı hatalar nedeniyle bize soğuk bir bakış atıldı. Tiyatroyu bırakalı beş sene oldu, halen benim oyunlarım oynanıyor ama altında başka insanların isimleri yazıyor. O da başka bir saçmalık.
KENAN İMİRZALIOĞLU’NUN PATLAMA YAPMASININ ZAMANI GELDİ
Gençlerden beğendiğiniz kimse yok mu?
Tiyatroda Volkan Severcan’ın gidişatını çok beğeniyorum. Benim talebem, çocuğum ve asistanımdı zaten. Sinemada ise Kenan İmirzalıoğlu’nu beğeniyorum. Kendini çok iyi yetiştirdi, geliştirdi. İyice de olgunlaştı. Bir patlama yapmasının zamanı geldi. Çok güzel roller onu bekliyor.
Sanat ve politika arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sanat, siyaset üstüdür. Keşke sanat kendi devrimini yapsa da her yer buram buram tiyatro, sinema, opera, müzik, heykel koksa. İnanın o zaman politika bu kadar ön plana çıkmaz, insanların beynini yemez. Politikacı politikasını yapar, sanatçı sanatını… İnsanların eğitimi politikayla değil sanatla olur. Ülkeyi politika yönetsin ama sanata ve sanatçıya da sahip çıksın.
İMKANSIZ GİBİ GÖRÜNSE DE HER HASTALIK YENİLEBİLİR
Çocuklarınızı nasıl yetiştiriyorsunuz? Nasıl bir babasınız?
Zengin olmalarını değil, insan olmalarını istedim hep yüreğimden. İki evladım da iyi insan oldu. Ayrıca gönülleri de çok zengin. Ben çok paralar kazandım, her şeyi gördüm. Kanserle bile savaştım. Alın terim ile kazandığım servetimi o hastalıklara gömdüm ama çocuklarıma birer ev alabildim. Kanseri atlatabilmek için büyük bir servet harcadım ama feda olsun, çünkü paramı kumarda, içkide harcamadım. Düşünsene, sesinle para kazanan bir adamsın ve kanser sesini alıyor. İmkansız gibi görünse de her hastalık yenilebilir. Önemli olan güçlü olmak ve gerçek sevgi.
Sağlıklı ömrünüz olsun, ülkenin size daha çok ihtiyacı var…
Bu lafı çok duyuyorum da altı hiç dolu değil. Bu laf bir kalıp halinde duruyor. Ben ve benim gibiler hep tek kalır. Bunca servet sahibi insan araba almakla hava atıyor ama icraatta bir tek çocuğun eğitimine yardımcı olmuyor.
‘TÜKENMİŞLİK SENDROMU’ BİR UYDURMADIR. PARALARI GÖTÜR, SONRA DA TÜKEN, YOK YA!
Hiç tükenmişlik sendromu yaşadınız mı?
Ben bu lafı kabul etmiyorum. Bunu bir kadın oyuncu kullanmıştı, isim vermem ama haddi değil. Yaşadığı ülkede onu yok sayıyorlardı, Türkiye’de oyunculuk yapıp büyük paralar kazandı. Sonra da yaşını, gücünü, şöhretini, kazandığı parayı inkar edip tükenmişlik sendromu yaşadığını söyledi. Dur, daha ne yaptın ki? Çoluğuna çocuğuna bakamadın da onun derdiyle mi çöktün? Bu sendrom bir uydurmadır. Haftada iki gün dizi çek, reklamdan paraları götür sonra tüken, yok ya! Özel hayatına dikkat et, az gez de tükenme o zaman.
- Tahinin içine 1 kaşık ekleyin! Damarları çamaşır suyuyla temizlenmiş gibi yapıyor, hastalıklardan koruyor, kemikleri beton gibi yapıyor, C vitamini kralı
- Kahvaltıda 1 kaşık yiyen 30 yıl hastalanmıyor! Ömrü uzatıyor, bağırsakları harıl harıl çalıştırıyor, tam bir mineral deposu, doğal antibiyotik
- Bağırsakları motor gibi çalıştırıyor! Sabahları 1 kaşık yemek yetiyor, lavabo gibi tıkalı bağırsakları açıyor!
- Nasırın kökünü kurutuyor! Mantar ve egzamayı 1 günde geçiriyor, 10 dakika bekletince ayakları pamuk gibi yapıyor, sadece 2 malzemeyle yapılıyor
- Fazla kilolardan anında kurtarıyor! Sadece 2 malzemeyle hazırlanıyor: Bel, basen ve gıdıdaki yağları şıpır şıpır eritiyor