Kadir Doğulu: İlişki başlarken karşılık alamazsan 'Sapık', alırsan 'Cesur' derler
Nevişahsına münhasır dediklerimizden. Hep göz önünde ama hep merak uyandırıyor. Yeteneği ve kendine has aurasıyla her zaman kafaları kendine çeviriyor. Kanal D’nin yeni dizisi ‘Aşkın Tarifi’yle de akrana ses getiren bir dönüş yaptı. Dizide Naz’a menemen yedirme sahnesi sosyal medyada günlerce konuşuldu. Kadir Doğulu’yla hem yeni dizisini hem de hayatı konuştuk. Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr
‘Aşkın Tarifi’, özünde bir aşk hikayesi ama bir intikam hikayesi olarak başladı. İntikam, size tanıdık bir duygu mu ve aşka dahil mi?
İntikam, yolunda gitmeyen bir şeyin farkına varıp onu düzeltme güdüsüyse, bu makul karşılanabilir. Ama aşka dahil olamaz. İntikam, eksik kaldığımız yerlerin farkına vardığımızda, onu nasıl düzelteceğimizi bilememe hali bence. İşte o eksikliği düzeltme çabasına da birileri ‘intikam’ diyebilir belki.
Ama aşkta, bir tarafın, diğer tarafın canını yakma çabasına düştüğüne çok tanık oluruz genelde…
Çünkü aslında karşı tarafa, “Benim farkıma var” diyor o acıtma çabasına düşen. Bunu ille de ‘intikam’ gibi olumsuz bir yerden algılamamız doğru değil.
Dizide Fırat, kendini aşkla tamir edecek gibi görünüyor. Siz, canınız yandığında, onu neye dönüştürüyorsunuz?
O acının bende uyandırdığı diğer duygularla ilgileniyorum. “Ben şimdi neden kızdım? Neden öfkelendim?” diye soruyorum kendime. O zaman o üzüntünün altındaki gerçekliği buluyorum ve diyorum ki “Demek ki böyle hissetmemin, bunu söyleyen ya da yapanla ilgisi yokmuş da benim içimdeki çatışmayla bir alakası varmış.
YARI YOLDA BIRAKILDIM VE BU BENDE ŞAHANE BİR GELİŞİME NEDEN OLDU
İlk bölümde Naz’a şöyle bir sorunuz var: Sen hiç yarı yolda bırakıldın mı? Gidenin ardından bakakaldın mı? Gitmek ve kalmak üzerine ne söylersiniz?
Gitmek de gelmek de kalmak da bir eylem. Bir yol… Birine gidilir, biri sana gelir ve tek yönlü değildir. Bu eylem içinde insan aradığını buluyor. Bazen gittiği yerde, bazen bıraktığı yerde buluyor. Fırat da orada; terk edildiğini, eksik kaldığını hisseden insanın, dışarıda aradığı sorunları dile getiriyor.
Siz hiç yarı yolda bırakıldınız mı?
Yarı yolda bırakıldım ve bu da şahane bir gelişime neden oldu bende. Yarı yolda bırakılmak, istediğin bir şeyin o an kesilmesi ve bir çocuğun elinden oyuncağının alınması gibi bir durum. O çok ciddi travmatik bir şey uyandırıyor insanda. Ben, her cümlenin sonuna nokta koyuyorum ki sonra gelen büyük harfle başlasın. Ama bazen de virgül koymak gerekir ki yarı yolda kaldıklarınla devam edebilesin.
Hangi durumda giden olursunuz?
Herhalde insan ‘bütün’, ‘eş’ olamadığını hissettiği zaman gitmek ister. Ama alışkanlık diye tehlikeli bir durum var. Konfor alanından çıkmak, o alışkanlığı terk etmek cesaret ister. O cesareti gösterebilince daha insan oluyoruz sanırım.
İKİ KİŞİ ARASINDA BİR KIVILCIM VARSA, ARALARINA BUZ DAĞI DA KOYSANIZ, MENEMEN DE KOYSANIZ ERİYECEK O!
Genel kanı; farklı kültürlerden gelen insanların yaşayacağı aşkın, hep engellerle karşılaşacağı yönünde. Naz ve Fırat’ı da aynı zorluklar bekliyor mu?
Bekliyor… Burada yine bazı konulardaki alışkanlıklarını cesaretle aşma çabası giriyor devreye. “Hem o alışkanlıkları terk etmeyeyim hem de o aşkı yaşayayım” derseniz, o zaman tökezlemeler başlıyor. Bu hikayede Fırat da Naz da aşık olmamış belli ki. İkisi de aşık olduklarını zannetmişler sadece. O yüzden büyük bir sınav bekliyor ikisini de.
Naz’a menemen yedirdiğiniz sahne sosyal medyada gündem oldu. Romantik hikayelerde genelde tatlı yedirir aşıklar birbirine.
Tam olarak bu yüzden dikkat çekti sanırım. Menemen acı, tuzlu… Zevkle ve arzuyla bütünleştiremediğimiz bir yemek. Oysa aşk her türlü malzemeyi gerektiği anda, gerektiği kadar, doğru amaç için kullanmaktır. Orada iki kişi var. Aralarında bir kıvılcım var. Zaten önlerine ne koyarsanız koyun; buz dağı da koysanız, menemen de koysanız eriyecek o.
AŞK, ÖNCE KENDİNİ BULMA SONRA KENDİNDEN GEÇME HALİ
Aşkı nasıl tarif ediyorsunuz?
Kendini bulma ve kendinden geçme hali. Yoksa biraz zulme gidiyor ama kendinden geçip sonra kendini buluyorsan, her yere yayabildiğin bir neşe haline giriyorsun.
Siz kendinizi tamamlanmış, ‘bir olmuş’ hissediyor musunuz?
Dem dem… An an… Ama tamamlanmak, “Oldum” demek, “Bu dünyada yapacak bir şeyim kalmadı” demek bana göre değil. O yüzden “Ben oldum” demem hiçbir zaman.
Neslihan Atagül’le dört yıldır evlisiniz ve yedi yıldır birliktesiniz. Geçen zaman sizi nasıl etkiledi?
Aşk zamana ait değil ki… Onun üzerinde bir şey.
Ama duyguları zamanla çok ölçeriz genelde. Mesela bazı çiftler “Bizden geçti” diyor. Zamanla geçen ne oluyor sizce?
Geçen bir şeyler var tabii. Geçen bence; yapabileceklerinin farkına varıp da artık yapamadığını gördüğün o an. Ama gerçekten kendini bulan insan, “Bir dakika, ben de geliyorum” der. Hayatın ipini bırakmaz.
Bunu bazen çok genç insanlardan da duyuyoruz…
İşte maalesef umutsuzluk öyle bir şey.
İNSANIM, BEŞERİM. BENİM DE BİR NEFSİM, HATAYA DÜŞTÜĞÜM ANLAR VAR
Kendi ilişkinizde, zamanın hiç etkisi olmadığını mı düşünüyorsunuz?
Düşünmez olur muyum çünkü insanım, beşerim. Bunun içerisindeyim. Benim de nefsim var, zorlandığım, kendime düştüğüm yerler var. Benim algımın da çok hassas noktalarını vuran uyaranlar var. Ama o hataya düştüğünde zaten onu tamir etme şansı bulursun.
BİR KADINA İZNİ DIŞINDA EN CÜRETKAR YAKLAŞIMIM ONU ÖPMEK OLUR
Dizide, ilk bölümde Naz’ı izni dışında öpüyorsunuz. Gerçek hayatta bir kadına en cüretkar yaklaşımız ne olur?
Yine öpmek olur en fazla. Bu da bir karşılık bulacak hissi ile yapılır. Bakarsanız, bütün ilişkiler, evlilikler buna benzer hareketlerle başlıyor. Önce biri birini görüyor ve ona bakıyor, onu izlemeye başlıyor. Ama onu hissedersin. Karşı tarafın bunu isteyip istemediğini görürsün zaten. Atatürk’ün çok güzel bir sözü vardır. “İnsanın iffeti cemalindedir” der. Niyeti yüzündedir… Bir insanın yüzüne bakınca anlarsın neyi isteyip istemediğini. Sen bu cüreti gösterdiğinde olumlu bir dönüş almazsan sana ‘sapık’ derler. Ama karşı taraf da istediyse çok cesur ve hoş bir yaklaşım olarak algılanır. Çok hassas bir çizgi var orada.
Genel olarak erkek şiddetinin altında hangi duygu var sizce?
Benim özellikle vurgulamak istediğim; erkeğin bilinç altında yer etmiş bazı yaşanmışlıklar ve yerleşmiş duygulardan ötürü şiddet kavramının ne olduğunu tam olarak bilmiyor olması. Örneğin, bir çocuk, sabah ailesinin kavgasına şahit oluyor. Sonra okula gidiyor, akşam eve geliyor ve anne-baba sarılmış. Kavgadan sonraki sürece şahit olmadığı için sevginin içine şiddeti, hiddeti koyuyor. Babası çapkınlık yapıyor, kavga ediliyor ama baba affediliyor. Çocuk o zaman “İlişkide aldatmak da var, hiddet de var” diye düşünüyor. Bu algı, çocuklukta başlıyor ve o andan itibaren müdahale edilmesi gerekiyor. Tüm bu kavramlara yönelik doğru bir bilinç geliştirmek şart.
- 2 beden incelme garantili karışım! Günde bir bardak içince yağları şıpır şıpır eritiyor, vücuda enerji depoluyor, aç kalmadan zayıflamanın formülü
- 23 Kasım 2024 Cumartesi TV yayın akışı! Bugün televizyonda ne var? Kanal D, Show TV, TRT1, ATV, Star TV, Now TV, TV8
- 40 yıllık çorbacının şifalı tarifi! 1 kaşık yiyen 20 sene hastalanmıyor: Protein, kalsiyum ve demir depolarını dolduruyor, kolesterolün kökünü kurutuyor, buruş buruş damarları genişletiyor
- Sararan çamaşırları kar gibi beyazlatıyor! Kir ve lekeleri yok eden yöntem: Çamaşır makinesine biraz koymak yetiyor
- 1 senelik protein ihtiyacını 1 günde karşılıyor: Kemikleri betona çeviren yemek, deneyenlerin kemikleri bayram ediyor