Cumartesi Postası'Kanseri ailemin desteğiyle yendim'

'Kanseri ailemin desteğiyle yendim'

Paylaş
'Kanseri ailemin desteğiyle yendim'

Erhan Yazıcıoğlu 46 yıllık tiyatrocu ama onu, sunduğu yarışmalarla hatırlıyoruz. 'Karadayı'nın gaddar babası Mehmet Saim Şadoğlu'nu canlandıran oyuncu, aslında sevecen, şefkatli ve koruyucu bir baba...

İki kızını tek başına yetiştiren Yazıcıoğlu, karşılığında, kanser illetini atlatmasını sağlayan bir sevgi seli almış. Gelin Babalar Günü’nde bu ‘özel’ adamla yaptığımız özel söyleşiyi okuyun...

Haberin Devamı

Ropörtaj: Pınar Yıldız

pinar.yildiz@posta.com.tr

Çocuklarınızı yalnız büyüttünüz değil mi?

Evet. Boşanmıştık. Anlaşma gereği ilk üç yıl kızlar onda kalacaktı. Üç yılın sonunda, bir mart sabahı, iki küçük kız çocuğu ile yapayalnız kaldık. Büyük kızım 8.5, küçüğü 3.5 yaşındaydı.

Zor günler olmalı...

Çok. Ama dünya yerle bir olsa da onları bırakmayacaktım. Yemek yapıp ders çalıştırdım. İşlerim yoğundu ama mutluyduk. Onları öyle seviyordum ki, kızım Begüm’ün bebekken kakasını bile yedim. Mis gibi süt kokuyordu.

Ve kansere yakalandınız.

Yıl 1995’ti. Kızlarım 15 ve 10 yaşlarındaydı. Kulağı ağrıyan Begüm’ü götürdüğüm doktor, elimin sürekli boğazımda olduğunu görmüş, uzmana görünmem için ısrar etti. Kontrolde bu illete yakalandığımı öğrendim. Hemen ameliyat olmaya karar verdim.

Haberin Devamı

Ani bir karar olmuş sanki.

Hatam, ilk bulduğum doktora ameliyat olmamdı. İyi niyetliydi ama aşırı titizlikten hata yaptı, bir ses telimi yedi.

“Umutsuzca ağladım”

Sesiyle para kazanan biri için büyük bir kayıp olmalı. Ekmek paramdı. Ameliyattan sonra sesim kısıktı, hatta hiç çıkmamaya meyilliydi. Hastalık süresince umutsuzca ağladım. Sonra, sesimi geri kazanmak için 7 gün boyunca çelik kaplı bir odada kapalı kaldım.

İlk 3 günü hatırlamıyorum. 4. gün kendime gelir gibi oldum fakat içeri kimse giremiyordu. Hapisane gibi küçücük bir deliği vardı. Doktor o delikten içeri bakıyordu. Yemek getirecekse filan, uzay kostümü ile giriyordu.

Kızlarınız ne yapıyordu?

Her gün geliyor ama göremiyorlardı beni. Küçük kızım Burçak “Babamı göreceğim, ona dokunacağım” diye kıyameti koparıyormuş. Ben 4. gün onun çığlıklarını duydum, o küçük deliği açıp seslendim.

“Kızım dokunamazsın, üzerimde radyasyon var” dediysem de dinlemedi beni. Doktorlar geldi, “Parmağına dokunman yeter mi?” diye sordular Burçak’a. “Yeter” deyince parmağımı uzattım, dokundu ve sakinleşti.

Kim bakıyordu kızlarınıza?

Şu anki eşim Müge sevgilimdi. 30 yaşında genç bir kadındı. Sorumluluğu büyüktü. Anneliği bilmiyordu ama kızlarım ona emanetti. O da bu sorumluluğu hakkıyla yerine getirdi.

Haberin Devamı

'Üç kadınla aynı yatakta...'

Hastaneden ne zaman çıktınız?

Evimizin üst katını hazırladılar, 7. gün eve geldim. Bana ayrılan odadan çıkmamam gerekiyordu. Sevgilim Müge ve kızlarım koynumdaydı. “Radyasyon, şuymuş buymuş, umurumuzda değil” dediler ve o gün dördümüz, kocaman bir sevgi seliyle aynı yatakta yattık.

Hastalığı nasıl yendiniz?

Tek başıma yenmedim. Kızlarımın ve Müge’nin desteği çok önemliydi. Doktora gidip eve döndüğümde evde curcuna oluyordu. Yakınlarım, kızlarımın arkadaşları hep birlikte beni bekleyip eğleniyorlardı. Onların mutluluğu bana moral veriyordu.

Müge Hanım ve kızların birlikte yaşaması zor olmadı mı?

Çocuğu olmadığı için Müge annelik duygusunu bilmiyordu, kızlarla yaşamakta zorlandı. Müge, mutlu olduğum bir çok kadını çocuklarım için terk ettiğimi de biliyordu. Kızları rakip olarak görebilirdi. Tabii ben paramparça oldum. Onu idare et, diğerini idare et... Ama tercihim her zaman çocuklarımdır.

Kızlarınız, Müge Hanım’ı ne zaman kabullendi?

Büyük kızım bir gün “Seni bu kadar seven bir kadını daha önce tanımadım, Müge Abla ile ne zaman evleneceksin?” dedi. Kızlarım evden ayrılırken “Gözünüz arkada kalıyor mu?” diye sordum, “Yok baba, seni o kadar mutlu gördük ki... Biz sana bu kadar iyi bakamayız” dediler.

Haberin Devamı

“Kadın söz konusu olunca Müge’yi örnek gösteririm”

Peki o kadar kadın arasından neden Müge Hanım’ı seçtiniz?

Minnet duygusu ile evlenmedim. O zor hayatı kolaylaştıran bir kadın! Bu yüzden, kadın söz konusu olunca, Müge’yi örnek gösteririm. Hiç yalakalık ve sahtekârlık yapmadı.

Kızlarınız çok vefalı. Siz nasıl bir evlattınız?

Çok vefalıydım. Anacığımın başının ağrıdığını duydum, bütün beyin doktorlarını dolaştırdım. ‘74 model bir arabayı yeni almıştım, galeriye geri götürdüm. “Ödeyemem, anacığım hasta, ona para lazım, bunu geri al, paramı iade et” dedim.

“Bin arabana defol git, ne kadar lazım?” dedi, hatta cebime para koydu. “Senetlerini düşünme, atarım hepsini” diye de ilave etti. Keşke bu adamı bulsam!.. Çocuklarını tanısam, ömür boyu onlara akraba olurum.

Haberin Devamı

Ya babanız? Muhsin Bey.

Tutkulu adamdı. Ama ben onu örnek almadım. Çünkü tutkuları yüzünden iki kez intihardan kurtardım onu. Babam çok severdi beni, ama tutkuları ağır bastı. Benim ise en büyük tutkum, ailem ve çocuklarım oldu.

MESAJINIZ VAR ERHAN BEY!

Yarın Babalar Günü. İki kızı ve eşi, Erhan Yazıcıoğlu’na mesajlar verdi. Kendisi de bilmiyor, bugün sizinle birlikte okuyacak bu mesajları. İşte ‘aynı adama âşık üç kadın’ın kendileri için çok önemli olan bir adama yazdığı cümleler...

BURÇAK (Küçük kızı. 28 yaşında, bir firmada satış yöneticisi): Sadece baba diyerek ‘arkadaşım, dostum, desteğim, herşeyim’ diyebilmemi sağladığın için seni çok seviyorum babişkom.

BEGÜM (Büyük kızı. 32 yaşında, Şehir Tiyatroları’nda çalışıyor): Babişkom, hayattaki en büyük dayanağım sen varken bana hiçbir şeyin olmayacağını hissettirdiğin için sonsuz teşekkürler. Seni çok seviyorum.

MÜGE YAZICIOĞLU (Eşi): Erhan hastalandığında birkaç yıllık flörtüydüm sadece. Şaşkınlık, üzüntü, telaş yaşadım önce. Ama sonra baktım ki çok yalnız, elini tutmam ve güçlü olmam gerekti. Hastanede hiç uyumadan, yatağının yanındaki sandalyede kaç gün geçirdim bilmiyorum. İşe giderken arabada katıla katıla ağladığım günler oldu, yanında tek damla gözyaşı dökmedim. O zamandan beri elini bırakmadım.

(15.06.2013 tarihli Cumartesi Postası ekinden alınmıştır.)