Merve Dizdar: Sormadan yapılan eleştiriden hiç hoşlanmam. Bir kulağımdan girer ötekinden çıkar
Merve Dizdar, son dönemde ekrandaki başarısıyla göz dolduran bir isim. En son ‘Eltilerin Savaşı’ filminde Gupse Özay ile başrolü paylaştı. Hepimizi performansıyla kahkahalara boğdu. Şimdi ise gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanan ve salı günleri TRT 1’de ekrana gelen ‘Masumlar Apartmanı’nda Gülben karakterini oynuyor. Ünlü oyuncuyla A’dan Z’ye her şeyi konuştuk. Alev Gürsoy Cimin / alev.gursoy@posta.com.tr
Gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanan ‘Masumlar Apartmanı’ dizisinin başrol oyuncularından birisiniz. Etkileyici bir hikaye. Siz oynarken nasıl etkilendiniz?
İlk bölümümüzle seyircimizle buluştuk. ‘Masumlar Apartmanı’ etkileyici ve zor bir iş. Hikaye gerçek olduğu için oynarken çok etkileniyorum. Empati yapınca çok zor oluyor. Bu travmatik hayatları oynarken içimize dokunuyor.
Yeni rolünüz Gülben’i sevdiniz mi?
Sevmez olur muyum hiç? Gülben... O kadar güzel bir karakter ki! Nahif, kibar, hassas, duygusal ve hep çocuk ruhlu. Gülben olmak çok zor ama bir o kadar da umut verici. Çok seviyorum çok!
BİRİNİ KIRMAK BENİ ÇOK GERİYOR
Dizide, Ezgi Mola ile birlikte yaşamı takıntılarla dolu iki kız kardeşi oynuyorsunuz. Takıntılı birini canlandırmak size ne hissettiriyor?
Çok yorucu bir durum, takıntılı olma hali zor bir şey. Hayat onlar için o kadar zor ki. Onlarla yaşayanlar da perişan oluyor. Takıntılarımızla bir şekilde baş etmeyi öğrenmemiz lazım yoksa hastalık boyutuna varıyor.
Sizin ne gibi takıntılarınız var?
Birini kırmak beni çok geriyor. Kimseyi kırmak istemiyorum sonra bana dert oluyor çünkü. Belki karşı taraf bunu düşünmüyor bile ama ben eve gelip “Dediğim şeye alındı mı?” diye kafama takıyorum. Eskiden daha çok düşünürdüm, neyse ki şimdi daha iyiyim. İnsanlara özenli davranmaya çalışıyorum. Çünkü güzel davranmak önemli. Ama artık bazı şeyleri akışa bırakmayı da öğrendim. Yargılamamak, yargılanmamak en önemlisi.
Çevrenizde çok takıntılı insanlar var mı?
Bu kadar takıntısı olan biri yok çevremde. Ama hepimizin ufak tefek takıntıları var. Ufak takıntılar büyürse neler olabileceğini düşünürüm hep. Ve inanın düşünürken bile baş ağrısı yapıyor. Çok fazla ayrıntı var ve işin içinden çıkmak zor. Ama işte oyunculuğun da en lezzetli ve en sevdiğim tarafı tam da bu zorluk.
DÜNYADA DERT ÇOK DERMAN İNSAN
Sizin yaşlarınızda bir oyuncunun ülkeyle ve dünyayla ilgili dertleri neler oluyor?
Anda yaşamaya çalışıyorum artık hayatı, olabildiğince.... Çalışıyorum ama zor. Yarın ne olacak bilmiyordum ama artık bugünü de bilmiyorum. Plan, program yapmıyorum. Dünyada dert çok, derman insan. İnsana güvenmeyi tercih ediyorum.
Sizce yıllar içinde hangi değerleri kaybettik?
Güvenmeyi sanırım.
Kendinize örnek aldığınız isimler var mı? Size her daim kimler ilham verir?
Çoook var. Cate Blanchett, Meryl Streep, Haluk Bilginer, Rüştü Asyalı… Daha o kadar çok var ki... Hiçbirini de atlamak istemem.
Sizce şu an dünyanın yüzleştiği en büyük tehlike ne?
İnsan. Dünya kabuk değiştiriyor. Maalesef en büyük zarar da yarar da biziz. Pandemi oldu ve dünya kendini nasıl toparladı, hepimiz gördük. En büyük tehlike ve sorun insan ama çare yine insan.
HERKES HAYVAN SAHİPLENSE HAYATIN AKIŞI DEĞİŞİR
Yorucu bir günün ardından eve döndüğünüzde vazgeçilmez stres atma yöntemleriniz neler?
Kedim Vecihi’ye sarılmak. Hayattaki en doğru kararım. Hayvanlar bu dünyada en sevdiklerim. Mutluluk sebeplerimden, stres atma yöntemlerimden biri de hayvanları sevmek. Herkes hayvan sahiplense hayatın akışı değişir.
Geleceğe dair hangi hayali düşlemek ayaklarınızı yerden kesmeye yetiyor?
Hep oynamak! Hayali, gerçeği, ihtimali... Uçmak gibi…
BAYILIYORUZ BİRBİRİMİZİ YARGILAMAYA, SORGULAMAYA
Sosyal medya ile aranız nasıl? Birçok insan oradaki linç kültüründen çok rahatsız, siz neler hissediyorsunuz?
Linç kültürü çok üzücü. Benim sosyal medyayı kullanmam epey eskiye dayanıyor ama sadece işlerimi koyuyorum. Çok paylaşım yapan biri değilim. Bir şey diyorsunuz linç yiyorsunuz, demiyorsunuz yine yiyorsunuz, diliniz sürçüyor yine linç yiyorsunuz, yorum yapıyorsunuz linç yiyorsunuz. Anlamıyorum ki neye göre yapılıyor? Konu yine yargılamaya geliyor. Bayılıyoruz birbirimizi yargılamaya, sorgulamaya, kırmaya, üzmeye...
GUPSE ÖZAY’A HAYRANIM ZEKASI İNSANI BÜYÜLÜYOR
Sinemada da isminizden epey söz ettirdiniz. ‘Eltilerin Savaşı’filminde Gupse Özay ile başrolde oynadınız. Nasıl bir deneyimdi?
Gupse’ye hayranım. Zeki, komik, güzel, yetenekli... İyi ki beraber çalıştık. Zekası insanı büyülüyor. Öylesine demiyorum bunu çok ciddiyim. ‘Eltilerin Savaşı’ benim için çok kıymetli bir film. Komedi alanında Gupse’nin bana inanması ve her zaman yanımda olması çok önemliydi. Komedi ve dram diye ayırmak istemiyorum ama yine de komedi oynamak başka bir şey. Başka bir matematiği var. Gupse Özay, bunu çok iyi yapabilen bir komedyen. Ve gurur verici bu.
Birde “Türkiye’de kadın komedyen yok, olsa bile işlerinde iyi değiller” derler…
Olmaz olur mu! Çok yetenekli kadın komedyenlerimiz var. Asla aksini kabul etmiyorum ve bence seyircimiz de benimle aynı fikirde.
SETTE DÜZENLİ OLARAK COVİD-19 TESTİ YAPILIYOR
Pandemi nedeniyle setlerde nasıl önlemler alındı?
Bizim setimiz çok dikkatli. Maskeler hep takılı. Hijyen çok iyi. Zaten sette düzenli olarak Covid-19 testlerimiz yapılıyor. Her şeye dikkat ediyoruz. Korkuyor muyum? Tabii ki ama garip bir şekilde böyle yaşamaya ve maske takmaya alıştım.
Pandemi insanların ayarlarını resmen bozdu, sizde durum ne?
Yeni yeni toparlanmaya başlıyoruz. Zor günler geçirdik, geçiriyoruz da ama bunu da yaşamamız gerekiyormuş demek ki. Başlarda hiçbir şeye odaklanamadım. Kitap okuyamadım, film izleyemedim, spor yapamadım... Sonradan adapte olmaya başladım. Şu anda hâlâ bazen yabancılaşıyorum ama çalışmak iyi geldi. Evde oturmak benim için mesele değil çünkü zaten evde kalmayı çok severim. Ama çalışmamak, oyunlarımızı oynayamamak beni zorladı. Bir sürü insan için durum böyle... Ama geçecek.
DÜNYA SADECE ŞU ANDAN İBARET
Siz kendinizi hangi noktadan anlatmaya başlardınız? Nasıl bir hikayenin içindesiniz?
Olan, her zaman iyidir. Şu an olduğum noktadaki hikayem gayet güzel. Yaşanmış her şey, iyi ki yaşanmış, bitmiş. Her noktadan yeniden başlayabiliriz.
30’lu yaşlar size ne öğretiyor?
Yaşım büyüdükçe endişem azalmaya başladı. Fikirlerim değişiyor. Dünyanın sadece şu andan ibaret olduğuna, gerisi hakkında fikrim olmadığına ve fikrimin olmadığı konularda da endişelenmemem gerektiğine inanıyorum. Şu an buradayım ve varım. Sonrasına sonra bakarız. Endişeleneceksem o zaman düşünürüm. Şu an değil.
BİZ GÜRHAN’LA BİRBİRİMİZE HİÇBİR KONUDA YALAN SÖYLEMİYORUZ
Gelelim hayata... Dizi dışında nelerle meşgulsünüz?
Şu dönemde iş dışında pek vaktim yok. Bir oyun hazırlığımız var, dizi çekimlerimiz devam ediyor. Boş vakitlerimde dinlenmeye, okumaya, izlemeye zaman ayırıyorum. Eşimle vakit geçirmeye özen gösteriyorum. Tabii bir de Vecihi var, kedimiz.
Eşiniz Gürhan Altundaşar da sizin gibi oyuncu. İki meslektaşın evliliği nasıl gidiyor? Birbirinizi eleştirir misiniz?
Biz tam da öyle bir çiftiz. Bir oyuncuya yapılabilecek en kötü şey; olmamış bir işi olmuş gibi söylemektir. Hem çok üzücü hem de meslekteki gelişimi durduran bir şey. Biz Gürhan’la birbirimize dürüst davranıyoruz, hiçbir konuda yalan söylemiyoruz. Gürhan’ın yorumlarına çok güveniyorum. Oyunculuğumuzu eleştiriyoruz. İyi yapılan eleştiri insanı geliştirir. Tabii eleştirinin de bir sınırı var. Sormadan yapılan eleştiriden hiç hoşlanmam. Biri bana sormadıkça da asla eleştirmem. Ben de sormadıysam yapılan eleştiri bir kulağımdan girer ötekinden çıkar. Önemli konular bunlar.
Dışarıdan mesafeli biri gibi görünüyorsunuz. İç dünyanızı yansıtıyor mu bu?
Gerektiği yerde mesafemi koyarım. Duvarlarımı seviyorum. Ama sevdiğim insanlara da her zaman açığım. Çok yakın dostlarım ve sevdiğim arkadaşlarım var. Onlarla hep eğlence, hep sohbet... Fakat evet, kapalı bir tarafım da var. Yengeç burcuyum, her zaman gizli bir tarafım vardır. Bir de mahremiyeti seviyorum.
ŞİDDET DEVRİ BİTECEK! YENİ NESİL ÇOK DAHA BİLİNÇLİ
Günümüzde kadınlara pek çok yönden haksızlık yapılıyor. Siz kadına yönelik hangi tutumlardan rahatsızsınız?
Kadın olmak her dönemde zor. Maalesef bu yeni bir şey değil. Sadece artık çok sıkıldık bu durumdan. Bu hep böyle oldu ama böyle gitmemeli. Kadına yapılan haksızlıkların, şiddetin hangi birini anlatalım ki, her şey ortada. Anlatmak da istemiyorum artık çünkü erkek şiddeti devri yakında bitecek. Kadına, çocuğa, hayvana, canlıya yapılan şiddet bitecek, bitmeli! Çok daha bilinçli bir yeni nesil geliyor. Ben bu konuda umudumu kaybetmiyorum ama çok da sinirleniyorum. Sapık ruhlu insanlarla aynı havayı solumak korkunç.
- Kilis'te hasadı başladı! 3 kuşaktır aynı topraklarda üretiliyor: Damarları çamaşır suyuyla temizlemiş gibi yapıyor
- Organları ve damarları çürütüyor! Vücudu baştan aşağı zehirliyor: Böbrekleri iflas ettiriyor
- Bayburt'ta hasadı başladı! Kilosu 10 TL: Kolesterolü düşürüp kabızlığın ve basurun kökünü kazıyor!
- Karadenizliler ondan vazgeçemiyor! Soğuk algınlığı ve gribi bitiriyor: Bağırsakları makine gibi çalıştırıyor
- Cilt tonunu eşitliyor! 2 malzemeyi karıştırıp sürün: Parlamanın önüne geçiyor