Müjdat Gezen: Kadın her anlamda erkekten güçlü yaratılmıştır. Erkeği hamile bırakın verin kucağına çocuğu iki yılda ölür. Böyle de zayıf bir yapıdadır
Sanatla geçen bir ömür onunki. İlk kez 10 yaşında çıktığı tiyatro sahnesinde 66 yılını doldurdu. Ve bugün hâlâ sahnelediği her oyun kapalı gişe oynuyor. Şimdi de 110 kişilik bir ekiple sahneye koyduğu, İstanbul gece hayatını konu alan ‘Pera Müzikali’yle tiyatro seyircisini kucaklıyor. Tiyatroyla başlayan sohbetimiz, aşka, kadınlara ve gündeme uzandı. Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr
‘Pera Müzikali’yle sahnedesiniz. Buraya gelirken gişede bilet bulamadığı için şikayet edenlere ve “Kenarda ayakta izleyelim” teklifinde bulunanlara şahit oldum. Bugün hâlâ bu kadar ilgi ve talep görmek nasıl bir his?
Valla ben işimi hayatım boyunca aşkla ve büyük bir samimiyetle yaptım. Başka türlü bu iş nasıl yapılır, onu zaten bilemiyorum. Seyircilerim de beni hiç yalnız bırakmadılar, ilgilerini hiç eksik etmediler.
Oyun iki perde ve üç saat sürüyor… Ama bir dakika sıkılmadan izledim.
Bu biraz müzikallerin de doğası gereği böyle. Böyle bir oyunu izlemeye gelirken galiba beyin şartlanıp geliyor.
Biraz tevazu gösteriyorsunuz sanki…
Öyle mi dersin. (Gülüyor) İnsanlar oyun izler gibi değil de orada sahnelenen hikayeyi gerçekten yaşasınlar isterim hep… Bu duygu da geçiyorsa ne mutlu bize!
İzlemeyenler için ‘Pera Müzikali’ni nasıl anlatırsınız?
Fatih Sultan Mehmet, 1453’te İstanbul’u almadan iki gün önce Ceneviz’i alıyor. Ceneviz dediğimiz de bugünkü Galata Kulesi’ni dibi, Pera dediğimiz bölge. O dönem orası küçük nüfuslu ayrı bir devlet. O günden bugüne kadar süregelen değişimi ve o bölgedeki eğlence hayatını anlatıyoruz. Avrupa yakasındaki eğlence hayatına daha çok azınlıklar hakim. 15 şarkı var içinde. Finalde de Gönül Yazar sahne alıyor.
Siyasi mizah sizi yorduğu için mi farklı bir hikaye anlatmak istediniz?
Tek sebep diyemem ama o da var... Yoksa tiyatromuzda yine siyasi mizah üzerine oyunlarımız da var. Bir de insanların artık biraz nefes almaya, rahatlamaya ihtiyacı var. Ben kendimi bildiğimden beri politik tiyatro yapıyorum. Ama keşke fikirler daha özgürce ifade edilebilse de politik mizaha hiç gerek kalmasa.
İki yıl önce çok tatsız bir olay yaşadınız. Okulunuzu yakmak istediler…
Özellikle siyasetçilerin çok dikkat etmesi lazım. Ayrıştırıcı dil çok tehlikeli bir şey. İnsanları kamplaştırmak yerine birleştirmek gerekiyor. Paylaştıkça çoğalan tek şey sevgidir. Sadece insanı sevmekle yetinmeyeceksin. Doğayı, yaşadığın çevreyi, hayvanları seveceksin… Sevgisiz ve anlayışsız bir toplum olduk maalesef. Bu beni çok üzüyor.
İnançlı bir insan mısınız?
İnanılması gereken şeylere inanırım.
Sizin için nelerdir onlar mesela?
Mesleğini iyi yapan insanlara hem inanır hem saygı duyarım. Güzel bir aile hayatı olan insana inanırım. Karıma, kızıma, dostlarıma inanırım. İnanmak, güvenin de antresi gibidir. İnandığın insana güven duyarsın. Güven de bu hayattaki en değerli olgulardan biridir.
Gündemi takip ediyor musunuz?
Sana bir hikaye anlatayım. Açık denizde bir kaptan gemisiyle giderken bir kalasın üstünde üç tane kazazede görmüş. Ama kendi yiyecekleri de kısıtlı olduğu için bunları alsak mı almasak mı diye tereddüt etmişler. Kazazedelerden biri demiş ki “Beni alın, ben uzakları iyi görürüm. Bu işimize yarar diye almışlar.
Diğeri demiş ki “Beni de alın, ben uzaklardaki sesleri iyi duyarım, ben de işinize yararım.” Onu da almışlar. Derken üçüncüye sıra gelmiş. “Sen ne yaparsın?” demişler, “Efendim benim canım sıkılır” demiş. Önce bir tereddüt edip sonra belki bu da bir işimize yarar diye onu da almışlar.
Sonra?
Gemide giderken kaptan birinciye “Bak bakalım, uzaklarda ne görüyorsun?” demiş. “Uzakta bir ada var, bir kız gergef işliyor” diye cevap vermiş. İkinciye sormuş, “Kız iğnesini yere düşürdü, onun sesini duydum” demiş. Sıra üçüncüye gelmiş. “Dedim ya efendim! Benim canım sıkılır böyle şeylerden” demiş.
O misal, bu saçmalıklardan benim canım sıkılıyor. Hangi birine ne diyeyim bilmiyorum. Ama çarşı pazar her şeyi bozar. Özetle şunu söyleyeyim: Tadımız yok. Tadımızı içinde bulunduğumuz sistem kaçırdı.
Korku da cesaret kadar medeni bir duygudur
Korkularınız, endişeleriniz var mı?
Ben bir gün Aziz Nesin’e sormuştum bu soruyu. “Korkmuyor musun?” dedim. 70 yaşındaydı, Madımak olayı olmamıştı daha. “Evladım, biz o korku duvarını aşalı epey oldu” dedi. Madımak Oteli’nin yakıldığı gece ben onu beş saat sonra buldum Ankara’da. “Korktun mu?” dedim. “Korktum” dedi bu kez. “Neden korktun?” dedim.
Yakılarak ölmeyi kendime yakıştıramadım, ondan korktum” dedi. Hayatta neyin, nereden geleceğini bilemeyiz. Korku en insani duygulardan biridir; en az cesaret kadar medeni bir duygudur. Ama hayat öyle ilerliyor ki bir an geliyor ve o artık çok ücrada bir yerde kalıyor sizin için.
Bir kadına bakıp 'bacakları harika' demek, şekilcilik. Ruhu olmayan bir kadın ne işe yarar? Merak ederim
Bir kadında ilk neye bakarsınız?
Aşksa söz konusu olan saçının telinden topuğunun ucuna, ruhuna kadar her şeyiyle bütündür bana göre. Çok güzel ama ruhu olmayan bir kadının ne işe yaradığını merak ederim. Tıpkı ruhsuz bir erkeğin ne işe yarayacağını bilmediğim gibi. Yoksa bir kadına bakıp da “Bacakları harika” demek bana çok anlamlı gelmez, sadece şekilciliktir. Her şeyiyle iyi mi? Ben ona bakarım. Bütün olarak mütalaa etmek lazım.
Aile arasında kaldığında hafif sarhoş kadın gayet hoştur
Eskiye göre bugün daha çok kadın komedyen var. Yeni isimler nasıl sizce?
Hepsini beğeniyorum. Çoğunluğun aksine yeni nesilden umutluyum. Ama komediye dönersek bu sadece bizde değil dünyada da böyledir. dünya çapında onlarca erkek komedyen varken iki tane kadın vardır. Bu kadınların ilgi alanlarının farklılığından olabilir. Kadın her anlamda daha güçlü yaratılmıştır. Bir erkeği hamile bırakın, çocuk doğursun, sonra verin kucağına o çocuğu, iki senede ölür. Bakamaz, baş edemez. Böyle de zayıf bir yapıdadır. Ama iş kaba kuvvete gelince kendini çok güçlü zanneder. değil!
Bu soruya Rasim Öztekin şöyle cevap vermişti: Zaten komik olan erkektir. Sarhoşluk bile erkeğe yakışır, kadına yakışmaz.
Valla aile arasında, lokal kaldığında hafif sarhoş kadın gayet hoş olabilir. Niye olmasın! Erkeğin hakkı olan her şey kadının da hakkıdır.
76 yaşındasınız. Yürüdüğünüz yola bakınca ne hissediyorsunuz?
İnsan hayattan pek çok şey öğreniyor. Ama bana bir keresinde “Tek kelimeyle hayatı anlat” dediler. “Güzel...” dedim. Yaşamak çok güzel. Ömrüm boyunca iyi insan olmaya çabaladım. Öğrencilerime de hep ilk derste şunu söylerim: İyi insandan iyi oyuncu çıkarmak daha kolaydır.
Mesleğinizdeki kadar özel hayatınızda da kedinizi başarılı hissediyor musunuz? Mesela aşkı da doya doya yaşadınız mı?
Yaşadım tabii. Aşksız olur mu!
En büyük aşkınız kimdi peki?
Herhalde eşim Leyla olsa gerek. Ben Mecnun değilim ama adım M ile başlıyor (Gülüyor). Onunla aramızda ‘LM’ esprisi vardır zaten. Leyla beni çok mutlu etti. Arkadaşlıklarım, flörtlerimde de genelde mutlu oldum. Mutsuzluklar olduysa da o da hayatın genel akışından olmuştur. Her an mutlu olacaksınız diye bir şey yok neticede.
Birlikte olduğunuz kadınlara hep sadık mıydınız?
Sadakatin tarifine bağlı. Birine aşıkken başkasına da aşık olmak doğru olur mu bilemiyorum. Bir insan aynı anda iki ya da üç kişiye aşık olabilir mi? Sanmam. Ama aynı anda iki üç kişiyle flört etmişimdir. O da aşk değildir zaten.
Hırslarım hiç olmadı ne istediysem yaptım
Hayata dair yapmak istediğiniz her şeyi yapabildiniz mi?
Hiçbir zaman programlı yaşamadım hayatı. Programlı bir insanım ama demek istediğim şu. Hiç hırslarım olmadı. Hayatımda hiçbir zaman “İlle de şunu yapmalıyım” demedim. Buna karşın istediğim çok şeyi gerçekleştirdim. Kendiliğinden öyle gelişti.
Okul açmak istiyordum, açtım. “Türkiye’nin her yerinde okullarım olsun” dedim. Oldu. Ama bir tek o içimde ukdedir... Çünkü açtıklarımı kapattılar. Ya yangın merdivenini bahane ettiler ya daha açık bir şekilde “Seni burada barındırmayız” dediler. Şimdi merkezde, tek okulumuzda devam ediyoruz. Ama belki de iyi olmuştur. Şimdi bu yaşımda kalkıp Ankara’ya, İzmir’e git... Gözüm alır mıydı, bilmiyorum...
- Pazarda kilosu 100 TL'den satılıyor: Son yılların en verimli hasadı: Kalbi saat gibi çalıştıran besin
- Manavgat yeniden renklere büründü! Yanan alanlardan eser kalmadı
- Kayseri'de üretildi! Patent başvurusu yapıldı, böbrek taşlarını yok ediyor
- Antik Yunan ve Roma'nın şifa kaynağı! Sobada közleyip avuç avuç yiyin: Damar sertliğini önlüyor
- Kayseri'de esnaf bayram etti! Kasalar doldu taştı: İşlere yetişemediler