Oya Başar: Bazen bir koca insana sigaradan daha çok zarar verir
Samimiyetten uzak dostluklar, yapay ilişkiler, tahammülsüzlük giderek artıyor. İşte tüm bunları, yeni oyununun ismi ‘Plastik Aşklar’ olan tiyatronun dev ismi Oya Başar’la konuştuk. Usta oyuncuya göre; her şey zamanla plastikleşti, aşklar ve arkadaşlıklar giderek sığlaştı. Şimdi sözü Oya Başar’a bırakıyoruz. Alev Gürsoy Cimin / alev.gursoy@posta.com.tr
İnsan hiç mi yaşlanmaz. Bunun bir sırrı var mı?
Teşekkür ederim. Hiçbir sırrım yok. Her şey insanın beyniyle ilgili. Eğer beyniniz açıksa, araştırıyorsanız, kendinizi genç tutuyor ve bulunduğunuz topluma ayak uyduruyorsanız yaşlanmıyorsunuz. Bedenin değil beynin genç olacak. Yaptığımız işler stresli ama bence bu bizi diri tutuyor. Hayata karşı direncimizi artırıyor.
64 yaşındasınız ve 8 yaşından beri tiyatroya sahnesindesiniz. Ne mutlu size!
Sahnede hayat buluyorum. Bu inanılmaz bir keyif. Allah’ım bana ölene kadar sahnede kalmayı nasip etsin. Sahnede ölmek istiyorum.
Teknoloji bizi mahvetti kimsenin elinden telefon düşmüyor
Oyununuz ‘Plastik Aşklar’ı konuşalım biraz. Artık aşklar neden plastik?
Günümüzde ilişkiler o kadar yapaylaştı ki... Biz de oyunda bunu bir aşk üzerinden anlatıyoruz. İki kadın bir adama aşık ve o iki kadın bir Hıdırellez gecesi yüzleşip hayata doğru yürüyüşe çıkıyor. Herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği oyun. Oyuna gelenler keyif alıyor. Çünkü son yıllarda herkes içine kapandı ve insani ilişkiler neredeyse bitti.
Bu noktaya gelmemizin sebebi ne?
Teknoloji bizi mahvetti. Şu telefonlar yok mu, ahh ahh! Kimsenin elinden telefon düşmüyor. Çok kızıyorum. Telefonu sadece gerekli olduğunda kullanıyorum. Onun dışında elimi sürmem. Sesi de hep kısıktır zaten. Çünkü başkasını rahatsız etmeye hakkım yok. Bir yere gidiyorsun birinin telefonu susuyor, diğerinin ki çalmaya başlıyor. Çok rahatsız oluyorum.
Sosyal medyayla da mı aranız yok?
Asla! Hiç sevmem! Benim hiç sosyal medya hesabım yok. İki sevgili restorana gidiyor, yemek boyu ya selfie çekiyorlar ya da yemeklerin resmini koyma derdindeler. Yemek şahane, pasta güzel ama birbirlerinin gözlerine bakmayı unutmuşlar. Zaten Instagram’da her şey iyi, herkes mutlu. Instagram; plastik, yapay ve sığ. Twitter’dan da ülkeyi kurtardığını zannedenler var.
Beni isteyen pamuk prenses gibi, isteyen zehirli elmayı veren kötü kraliçe gibi görür
Siz vaktinizi nasıl geçiriyorsunuz?
Kitap okuyarak, film izleyerek, tiyatroya giderek ve paylaşarak. Çocukluğumuzda evlere telefon almak için sıraya girilirdi. Sıra bize gelsin diye beş sene beklerdik. İl dışına turneye giderdim. Annemi aramak için önce postaneye gider, evin numarasını yazdırırdım. “Anne ben geldim” diyebilmek için iki-üç saat sıra beklerdim. Değerli şeyleri o kadar ucuzlatıyoruz ve hor kullanıyoruz ki... Yetmezmiş gibi bir de linç kültürü ortaya çıktı.
Bir sanatçı olarak linç edilmek sizi korkutur mu?
Beni isteyen pamuk prenses gibi, isteyen zehirli elmayı veren kötü kraliçe gibi görür. Çok da umurumda değil. Bu algı meselesidir ama önemli olan doğru bakabilmektir. Biz yıllarca görüşlerimizi söyledik, hâlâ söylediklerimiz YouTube’da dolaşıyor. Benim artık kimseye bir şey anlatmak gibi sorunum yok. Halkın sevgisi, saygısı o kadar güzel ki bu bana yetiyor. Bunu kazanmışım ne mutlu!
Oyuncak da olsa çocuklara silah vermeyin
Sizi son dönemde en çok üzen şeyler neler?
Erkek şiddeti! Haberleri dehşetle izliyorum. Çocuklara gerçek sevgiyi verirsek, çocuğun da ruhsal bir bozukluğu yoksa asla ve asla kimseye kötü davranmaz ve hiçbir kadına el kaldıramaz. Oyuncak da olsa çocuklara silah vermeyin. “Kocamdır döver de sever de” demeyin. Çünkü dövemez!
Siz hiç şiddet gördünüz mü?
Çok şükür hiç görmedim. Görsem tahammül etmezdim. Hem karşılık verir hem de terk ederdim. Öyle bir insanla nasıl yaşarsın?
Ya sizin gibi ekonomik özgürlüğü olmayanlar...
Evlilik şirket değildir. Kız çocuklarını nasıl olsa evlenecek diye okutmamak saçmalıktan başka bir şey değil. Hayır efendim, evlenmeyecek. Önce O-K-U-Y-A-C-A-K! İlla her okuyanın doktor olacak hali yok. Benim teyzem terziydi ve kocasından boşanmıştı. Çocuğunu bir kuruş nafaka almadan dikiş dikerek büyüttü. Hiç kimseye de minnet etmedi. Okuyamadıysan da dantel yap sat, poğaça yap sat...
'Olacak O Kadar'ı Levent Kırca olmadan yeniden çekemem
‘Olacak O Kadar’ programını nasıl da özlüyoruz. Bugün bir şans verilse tekrar çeker miydiniz?
Levent Kırca olmadan yeniden çekemem. Onsuz eksik olur. O, bensiz denemişti ama olmadı. Olmaz. Olmuyor. Birlikte başladık ve muhteşem bir sinerjiyle işimizi yaptık. Aslında şimdi daha çok malzeme var, inanılacak gibi değil! Bugün çeksek inanılmaz bir program çıkardı.
Peki yayınlanır mıydı?
Çekerdim, yayınlama kararı onlara kalırdı. Biz siyaset yapmıyorduk, her kesimden insanı anlatıyorduk. Bu nedenle bu kadar değerliydi. İlla iktidarı kötülemek değildi amacımız ama yanlış gördüğümüz şeyin de altını çiziyorduk. Süleyman Demirel’den Bülent Ecevit’e, Erdal İnönü’den Turgut Özal’a kadar bütün liderler gelip oyunlarımızı seyrederdi.
Bugün ülkeye baktığınızda nelere “Olacak o kadar” diyorsunuz?
Her şeye... Ben karamsar değilim. Ülke adına her daim çok umutluyum.
Kıyaslamayı sevmem ama Levent bambaşkaydı
“Türkiye’de çok komedyen kadın yok” diyorlar. Veliahttınız var mı?
Bunu söyleyenler haksızlık yapıyor. Çok yetenekli gençler var. Komediyi sadece erkek yapar diye bir şey yok. Veliaht gösteremem ama Demet Evgar, Dolunay Soysert, Ceren Moray ve Gupse Özay’ı çok beğenirim.
Levent Kırca’nın yerini doldurabilecek biri var mı?
Kimse vazgeçilmez ya da yeri doldurulamaz değildir. Herkesin kendi ağırlığı vardır, ben kıyaslamayı sevmem ama Levent bambaşkaydı.
Ben çiçeklerimi bile açmış alırım, ne malum onlar açana kadar ölmeyeceğim
Genel halet-i ruhiyemizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Toplumca hapçı olduk. Herkes bunalımda. Kutu kutu anti-depresan tüketiyoruz. Her sinirlenene ilaç verdiler. Şimdi de meditasyona taktılar, onun da suyunu çıkardılar. Herkes yogada, meditasyonda. Ben anam babam usulü yaşıyorum. Her şeyi dozunda yer içerim. Tatlıyı da ekmeği de kahveyi de alkolü de sigarayı da... Ben çiçeklerimi bile açmış alırım. Ne malum onlar açana kadar yarın ölmeyeceğim. Yaşayın işte hayatı.
Yaşamın üzerine hiç baskı sevmiyorsunuz sanırım.
Hem de hiç! Sabah akşam televizyonda “Sigara sağlığa zararlı, aman içmeyin” deyip duruyorlar. Bu zaten paketlerin üzerinde de yazıyor ama insanların üzerinde “Bu da sağlığa zararlıdır” yazmıyor. Keşke yazsa... Bazen bir koca, arkadaş, sevgili sigaradan daha çok zarar veriyor. Öyle bir canını acıtıyor, öyle üzüyor ki belki bir kamyon sigara o kadar zarar vermez. Asıl insanlar sağlığa zararlı.
Yaşamda seksin yeri çok büyük değil, o açığı dostlukla da kapatabilirsiniz
Sizce son dönemde ilişkiler neden sıradanlaştı?
Herkes geceyi kurtarma derdinde. Artık devir değişti. Evlilik tercih edilmiyor. “Koca evine bakmakla yükümlüdür” klişesi ortadan kalktı. Erkekler riske girmek istemiyor. Artık insanlar birlikte yaşıyorlar ve masrafları paylaşıyorlar.
Siz birlikte yaşamaya nasıl bakıyorsunuz?
Ben Levent’ten sonra beş yıl Ali’yle (Karagöz) birlikte yaşadım. Çok güzel bir birliktelikti. Evlenmeyi de düşünmedim.
Şu sıralar aşk hayatınız nasıl?
Yalnızım.
Erkek olsanız kendinize aşık olur muydunuz?
Olurdum vallahi. (Gülüyor) Güvenilir biriyim, sevgi doluyum, eğlenceliyim, neşeliyim, hayat doluyum... Erkek de öyle olmalı. Yaşamda seksin yeri çok büyük değil, o açığı dostlukla da kapatabilirsiniz.
Aşkın yaşı var mıdır?
Olmaz. Aşk, her yaşta başka güzeldir. Önemli olan beyinlerin uyuşmasıdır.
- Aydın'dan Japonya'ya kilo kilo satılıyor! 1 ay kuyuda bekletiliyor: Soğuk kış günlerinin vazgeçilmezi, Uzakdoğu sofralarını süslüyor
- Yılbaşı gecesinde uygulayın! Yeni yılda şans için yapılması gerekenler: Para kapıları sonuna kadar aralanacak, aşkı hayatınıza çekecek
- Kırmızı et sevmeyen kaşık kaşık tüketsin! Resmen protein ve kalsiyum ambarı: Kemikleri kolon gibi güçlendiriyor, dünyanın en sağlıklı peyniri
- Ilık suyla karıştırıp için! Göbekte biriken yağları eritiyor: Kalori yakımını hızlandırıyor
- Yemeklerin lezzetini 2 kat artırıyor! Zengin besin içeriğine sahip: Bakliyatların gazını alıyor, sindirim sistemini çalıştırıyor