Ercan Saatçi: Evliyken sahneye çıkmak adı konulamayan bir tatsızlık sebebi
Ercan Saatçi, sayısız güzel şarkının söz yazarı ve bestecisi. Ama o geri çekildiği için, uzun süre şarkılarını başka isimlerden dinledik. Şimdi ‘Kara Kışlar’ şarkısıyla döndü. Kendisine ait olan ama başkalarının seslendirdiği şarkıları ‘sahibinin sesinden’ dinlemeye hazır olun. Ercan Saatçi ile İzel-Çelik-Ercan yıllarına, evliliğine, ayrılığa, aşka ve gündeme dair konuştuk. // Oya Çınar -oya.cinar@posta.com.tr #pazartesipostası
Nasılsınız? Şu sıra nelerle meşgulsünüz?
Herkes gibiyim aslında. Biraz endişeliyim ama asla umutsuz değilim. Evde kendime aktiviteler yaratıyorum. Eski fotoğrafları karıştırıyorum, gitar çalıyorum, temizlik yapıyorum…
Sıkılmıyor musunuz?
Bu, elbette ki zoraki bir evde kalış. O nedenle zaman zaman hepimiz sıkılıyoruz. Ama kendi adıma çok da sıkıldığımı söyleyemem çünkü mutlaka kafamı dağıtacak bir şeyler buluyorum.
Umarım dünyanın başka sahipleri de olduğunu öğreniriz artık
Nasıl değerlendiriyorsunuz olan biteni?
Bu sürecin insanlara ciddi bir ders vermesini umut ediyorum. Böyle, 100 yılda bir gelecek bir illetin, bize tesadüf etmesi üzerine kafa yormamız gerekiyor. Şarkımda da dediğim gibi, çok kara kışlar gördük. Elbet bunu da atlatacağız. Ama umarım sonrasında, dünyanın başka sahipleri de olduğunu unutmadan yaşamayı öğreniriz.
Daha önce Kibariye’den dinlediğimiz ‘Kara Kışlar’ şarkınızı bu kez kendiniz seslendirdiniz. Klibi izlerken yorumunuzu Leonard Cohen’e benzettim. Sohbet eder gibi okumuşsunuz…
Çok doğru tespit, bravo! Çok iddialı bir yorum gibi gelebilir insanlara ama doğru. Çünkü iddiasız gözükse de aslında kendi içinde bir iddiası var şarkının ve yorumun. Özellikle albümdeki halinin bir oktav pesinden okudum. Sesle ilgili büyük hareketler yapmaktan kaçındım çünkü sanki şarkının duygusundan uzaklaştırıyor insanı gibi hissettim.
Neden bu şarkı? Gündemle ilgisi var mı?
Hiç ilgisi yoktu ama iyi örtüştü. Biz aslında şarkıyı çoktan okumuş, klibini çekmeye hazırlanıyorduk. Hatta klip çekimimiz koronavirüs açıklamasının yapıldığı güne denk geldi. O yüzden klibi de sosyal mesafeye uyarak çektik.
Bu gündemde yazık olur, yerine ulaşmaz gibi endişeler duymadınız mı?
Valla bazı arkadaşlarımız tam olarak böyle düşündü ve bana da şarkıyı bekletmem yönünde önerilerde bulundular. Ama ben çıkarmayı tercih ettim çünkü bu şarkı aslında pes etmemek üzerine kurulu. Bir direniş var sözlerinde. O yüzden içinde bulunduğumuz süreçle çok iyi denk geldi.
Şarkılarımı bir de sahibinin sesinden dinlesinler istedim
‘Söz Müzik Ercan Saatçi’ projesi nasıl çıktı ortaya?
90’lardan beri yaptığım ama okumadığım, başka müzisyen arkadaşlarımla paylaştığım şarkıları bu kez kendim yorumlamak istedim. “Bir de sahibinin sesinden dinlesinler bakalım” dedik (Gülüyor). ‘Kara Kışlar’ da bunun ilk ayağı oldu. Bu şekilde 8-9 şarkı daha okumayı planlıyorum. Sonrasında bunları bir plakta birleştireceğiz.
2018’de ‘Seni Görmeyeli’ şarkısını yapmıştınız. Ama onun öncesinde 20 yıla uzanan bir boşluk var. Neden uzaklaştınız müzikten?
Aslında hiç uzaklaşmadım. Yine şarkılar yazdım. Prodüktörlük yaptım. Doğan Müzik’i kurdum ve ortağı olarak orayı yürüttüm. Fakat evlendikten sonra sahneyi bıraktım ve albüm yapmadım.
Bir küskünlüğe düştüm
Böyle olması kendi tercihiniz miydi?
Biraz benim tercihimdi biraz da hayatın beni başka bir yerlere itmesinden kaynaklandı diyebiliriz. O süreç benden çok şey aldı. Aslında çok şey de kattı ama müzikal anlamda bir küskünlüğe düştüm sanırım farkında olmadan. O kadar uzun ara verince “Şimdi artık yapsam ne olur?” kafasına geçiyor insan. Adını koyamıyorum tam o sürecin.
Sonra dönmeye nasıl karar verdiniz?
Arkadaşlarımın ve sevenlerimin yönlendirmesi çok etkili oldu tabii. ‘Seni Görmeyeli’ ile başladık devam ediyoruz, bakalım…
Emre Altuğ da evli olduğu süreçte müziği çok ihmal ettiğini söylemişti. Bazılarına demode bir fikir gibi geliyor ama acaba pop star’ların evlenmemesi mi gerekiyor?
Hahahah! Valla bilmiyorum ki… Evlilik çok enteresan bir şey. Bırakın evlenmeyi kız arkadaşınız varken bile zor aslında bu iş. Tam adı konulamayan bir tatsızlık, bir zorluk oluyor. Sahneye çıkıyorsunuz, hayranlarınız oluyor, hatta size aşık olanlar olabiliyor… Belki de Türkiye hala o kafalara ulaşmadı tam. Ama evliliğimde bunu ben istedim. Bir yuva kurdum ve geceleri sahneye çıkıp, oradan eve gelmek istemedim.
Neden olmasın! Hem Türkiye’de hem dünyada birçok örneği var…
Elbette var. Sting’in de çocukları var. Hatta rol modellerimden biridir. Ama biraz tercih meselesi sanırım. Ben o şekilde tercih etmedim.
İzel-Çelik-Ercan'ın yeniden bir araya gelmesi mümkün değil
Günümüzde biraz ara verince unutulabiliyor şarkıcılar. Siz bu kadar zaman sonra yine hatırlanıyorsunuz. Bu neyle ilgili?
Karakterli, güzel ve ruhu olan işlerin her zaman geleceğe kalacağına inanıyorum. Sadece müzikte değil sanatın her dalında böyledir. Bizim müziğimizin de demek ki bir ruhu vardı. İzel-Çelik-Ercan grubu olarak sadece bir albüm yaptık. Onlarca albüm yapmış, sayısız konser vermiş bir grup gibi, hala yeniden bir araya gelmemizi bekleyenler var. Demek ki iz bırakmışız, demek ki kalplere dokunmuşuz. Gurur verici.
En azından sahnede böyle bir ihtimal tekrar söz konusu olabilir mi?
Artık yok, dostluğumuz baki ama tekrar bir araya gelmemiz çok zor. Belki tek seferlik bir proje olur ama onun dışında böyle bir ihtimal yok. Herkes kendi yolunda ve o yolda çok başarılı. Bu da mesela az rastlanan bir durumdur.
Biri yaşımı sorunca "Hadi canım! Ben bu kadar oldum mu?" diyorum
Sizi galiba ilk gördüğüm halinizle dondurmuşum. Sanki en fazla 28-30 olmalıymışsınız gibi. Bilgisayar ekranında 50 rakamını görünce “Nasıl yani? Ercan Saatçi nasıl 50 olabilir?” dedim.
Çok teşekkür ederim. İltifat olarak alıyorum bunu. Ama bunun için özel çaba sarf etmiyorum. Öyle sabah kalkıp düzenli olarak sporunu yapan, sağlıklı beslenmeye dikkat eden biri değilim açıkçası. Ama şu doğru, ben de biri yaşımı sorduğunda o rakamı telaffuz ederken bir kalıyorum önce. “Hadi canım! Ben bu kadar oldum mu ya?” diyorum (Gülüyor). Acı bir gerçek var ki yıllar çabuk geçiyor.
Hatasıyla sevabıyla yarım asır yaşadım, çok güzel bir yolculuktu
Nasıl bir yolculuktu?
Güzeeel… Çok güzel bir yolculuktu. Hatasıyla, sevabıyla, yarım asır yaşadım. Çok güzel bir hayat yaşadığımı düşünüyor ve bunun için her gün şükrediyorum. Bir insanın, bir sanatçının yaşayabileceği her güzel şeyi tattım. Ha elbette eksik kaldığını düşündüğüm şeyler vardır. Doyumsuzluk insana has bir özellik. Ama ben hakikaten hamdediyorum.
İyi bir şey gibi gözükse de aşk kötü bir şey
‘Seni Görmeyeli’ şarkınızda “Seni görmeyeli yaz oldu, kış oldu, çoook oldu” diyorsunuz. Hiç büyük bir aşk acısı çektiniz mi?
Aşk acısı… Aşk kendi başına acı bir şey zaten, kötü bir şey. İyi gibi gözükse de insanı üzen, değişik duygulara salan bir şey. Yaşadım tabii, yaşamaz mıyım! Ama şarkılarımı yazarken kendi yaşadıklarımdan etkilenerek yazdıklarım kadar tamamen hayal ederek yazdığım şarkılar da var.
İnsan ruh eşini bulduysa ille de belediyede zabıt altına almaya gerek yok
Yeniden evlenme fikrine nasıl bakıyorsunuz?
Valla bakmıyorum (Gülüyor). Güzel giden bir beraberliğim var ama ben bir imza ile her şeyi çözdüğünü düşünenlerden değilim. Bir evlilik yaptım ve hiç pişman değilim, o ayrı. Çok severek evlendim. İki tane evladım oldu. Ama hayat insanı başka yerlere götürüyor. 12 yıl oldu boşanalı. İnsanın hayatı değişiyor, dünya değişiyor… Büyük konuşmak istemem ama insan ruh eşini bulduktan sonra ille de evliliğe, bunu belediyede zabıt altına almaya gerek yok diye düşünüyorum.
Türkiye yükselişte olan çok güçlü bir ülke, bizim sırtımız yere gelmez
Korona dışında Türkiye’nin gündemini ve ruh halini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gözlemlerim doğrultusunda koronadan önceki iklim için, ne çok kötü ne çok iyi diyebilirim. Bazıları olduğundan daha iyi bir tablo görüyor bazıları daha da kötü. Biraz siyasilerin söylemleri de etkili oluyor tabii. Ama ben bu konuda da her zaman iyimserim. Türkiye genel anlamda yükselişte olan çok büyük ve güçlü bir ülke. Sanatçısıyla, iş insanıyla, memuruyla, işçisiyle o kadar güzel bir ülkeyiz ki bizim sırtımızın yere gelmesi mümkün değil. İçinde bulunduğumuz süreç sonrası için daha da umutluyum. Hem ülkem hem dünya adına.
- Kahvaltıda 1 tane yiyen 30 yıl hastalanmıyor! Ömrü uzatıyor, bağırsakları harıl harıl çalıştırıyor, tam bir mineral deposu, doğal antibiyotik
- Bağırsakları motora çevirip kabızlığı tarihe gömüyor: Sabah aç karna 1 kaşığı yetiyor, şişkinlik, gaz ve hazımsızlığın da kökünü kurutuyor!
- Dağda kendiliğinden yetişiyor! Kilosu 35 TL: Kırsal kesimin gelir kapısı, çayını yapıp bardak bardak içince böbreklerdeki toksinleri temizliyor
- 1 kaşık yiyen 30 yıl öksürmüyor! Zencefille karıştırmak yetiyor: Balgam, hırıltı ve kuru öksürüğü kesiyor
- Kimse yüzüne bakmıyor ama şifa deposu! Yoğurt ile birlikte kaşık kaşık tüketin: Doğadaki en güçlü magnezyum kaynağı olarak biliniyor