Esra Oflaz Güvenkaya: Babam hep 'sürüneceksin' derdi
İntihara teşebbüs eden annesini evde o bulmuş... Araba çarptıktan sonra öldü sanılıp cadde ortasında bırakılmış... Babası, annesine sürekli şiddet uygulamış... Bugüne kadar hep ışıltılı yaşamıyla gündemde olan Esra Oflaz Güvenkaya, hayatının karanlık ve dramatik yanlarını Hürriyet'ten Cengiz Semercioğlu'na anlattı
Hikayeni kitap haline getirip herkesle paylaşmak neden istedin?
- Kitap yazma fikri, 4 sene önce aklıma geldi. Benim yaşadıklarımın, tecrübelerin gücünden faydalanmak isteyen diğer insanlara ilham olacağına inandım. Ancak “ben yazar değilim, nasıl olacak bu iş” diye korktum. Gerçi çocukluğumdan beri şiir yazardım, kalemimin bir gücü vardı. “Ben bunu bir yazar olarak yapmıyorum” diyerek kendimi cesaretlendirdim ve kitap böyle ortaya çıktı.
Kitabı sen mi kaleme aldın?
- Tamamını ben yazdım. Bu arada kitap yazmak çok zor bir şeymiş. Hayatım boyunca özellikle yalnız geçirdiğim çocukluğum ve ergenliğim süresince çok fazla kitap okumamın, kitabımı yazmamda yardımı oldu diye düşünüyorum.
Ne kadar sürede yazdın kitabı?
- 4 senede bitirdim. Ardından çok değerli yazar ve eleştirmen Feridun Andaç’a gösterdim. Kendisi yazı dilimi ve hikayemi beğendi ama editlenmesi gerektiğini söyledi. Feridun Bey, “Ben size belirli okumalar vereceğim, siz kendi kitabınızı kendiniz editleyeceksiniz” dedi. Böylece kitabımın editini de Feridun Hoca’nın desteği ile kendim yaptım.
KADINLARI GÜÇLENDİRMEK İÇİN BU YOLA ÇIKTIM
Lifetime kanalını kuralı ne kadar oldu?
- Lifetime’ı 3 sene önce yabancı ortaklarımla beraber açtım.
Kanalında “Senin Mucizen” diye bir program da yapıyorsun. O program bir sosyal sorumluluk projesi olarak başladı değil mi?
- Evet, “Senin Mucizen”i sosyal sorumluluk projesi olarak hayata geçirmek istedim.
Çünkü herkesin hayatında travmaları, inişleri çıkışları ve de mucizeleri var. Tüm bunları samimiyetle konuşalım, kadınlara ilham olalım, güçlendirelim diye yola çıktım. Tabii bunu da güçlü, iz bırakmış, sevilen sanatçılarımızla yapmak önemliydi. Ajda Pekkan, Nükhet Duru, İdil Biret, Serra Yılmaz, Muazzez Abacı derken aylardır çok kıymetli sanatçılarımızla devam ediyor.
Ne okudun?
- İstanbul Üniversitesi İktisat mezunuyum. Sonrasında New York Üniversitesi’nde bir dönem uluslararası finans okudum.
O sırada sonrasında Fox tarafından satın alınan bir şirkette staj yapıyordum.
“Cesur ve Güzel” dizisi vardı bilirsin, bana verilen ilk iş o dizinin hayran mektuplarına yanıt yazmaktı. Amerika’da medyaya adım atmak çok zordur.
Arkadaşlarım, “Güzin Abla mı oldun” diye dalga geçiyorladı. Ama gocunmadım, o mektupların hepsine cevap yazdım.
KİTABI YAZMAK İÇİN ANNEMDEN İZİN ALDIM
Seni TV sektöründe ve cemiyet hayatında her zaman başarılı, alımlı ve güzel bir iş insanı olarak tanıdık. Bu parlak görüntünün altında bir dram olduğunu, bu kitabın sayesinde öğrendim.
- Doğduğun coğrafya, doğduğun aile senin mutlak yazgın. Onu değiştiremiyorsun. Ama sonrasında yaptığın seçimlerle değiştirebildiğin bir kader de var. Ben ilham olmak adına hikayemi paylaşmaya karar verdim. Ve çocukluğumu bu kitapta anlatabilmek için annemden izin aldım.
Çünkü benim çocukluk hikayemin içinde annemin sırları var. Benim bilinmeyen dramımın içinde annemin dramı var. Benim çocukluğum ve genç kızlığımdaki yaşam hikayem, annemin bizim ailede yaşadıkları, babamla yaşadıkları izin almadan anlatılamazdı. Onları anlatmadan da yaşam yolculuğu anlatmak mümkün olmayacaktı.
Baban hayatta mı?
- Babam, 5 sene önce vefat etti.
Kaç kardeşsiniz? Anne ne iş yapıyor?
- Annem ev hanımıydı... Babamın ilk evliliğinden de bir oğlu var. Annemden de 3 çocuğu var. Toplamda 4 kardeşiz. Babamın daha önceki evliliğinden olan ağabeyim, ara ara bizi ziyarete gelirdi.
Baba ne iş yapıyordu?
- Babam serbest meslek sahibiydi, iş insanıydı. Çok zekiydi fakat gelgitleri olan bir adamdı. Çok güzel işler yapıp çok para kazanırdı ama bir bakardık birkaç gün sonra eve icra gelmiş. İki gün sonra yeniden işi düzeltirdi. Bu iniş çıkışlar sadece işle ilgili değildi, ruhunda da gelgitler vardı.
Tek sorun bu muydu?
- Hayır, bizim ailedeki en büyük sorun babamın şiddet eğilimiydi. Ve maalesef anneme şiddeti çok uzun yıllar yaşattı. Tabii ki ben de çok negatif etkilendim. Çok zor yıllardı, çünkü ben annesine çok düşkün bir çocuktum. Tabii annemin kendi ailesi içinde yaşadığı bir dramı da var, onu da kitapta paralel anlatıyorum.
'BU KADAR BAŞARILI OLSAN DA ANNE GİBİ SÜRÜNECEKSİN'
Babanın sana karşı davranışı nasıldı?
- Babam tarafından ailede çok yalnızlaştırıldığım uzun bir dönem oldu. Bu yalnızlığımı kitaplarla avutuyordum.
Sürekli okuyordum ve oradaki kahramanları bana aileden daha yakın buluyordum, kendime farklı bir dünya kurmuştum.
Baban niye böyle yalnızlaştırma uyguluyor sana?
- Babamın kendi sanrılarından kaynaklı sorunları vardı. Ve benim hayatımda büyük bir dramın sebebi oldu.
O kadarını söyleyeyim sana...
Yapamazsın, başaramazsın, yapsan bile devamını getiremezsin gibi psikolojik bir şiddet mi bu?
- Çocukluk anılarımda bunu sahne sahne hatırlıyorum. Bunu aslında ilk anneme yaptı. Annem Hollywood starlarına benzerdi, çok güzeldi... Babam çok kıskanırdı annemi ve sürekli ona “sen sürüneceksin” derdi. Ve bu kehanetini perçinleyen özel el işaretleri vardı. Onları gördükçe neden bunu yapıyor, herhalde bir bildiği var diye düşünür, endişelenirdim.
Nasıl özel el işaretleri?
- Mesela dantelli masa örtüsü üstünde yukarıdan aşağıya baş parmağıyla çizer gibi yapardı. “Bak buraya yazıyorum sürüneceksin” diyerek... Fakat ben büyüdükçe bu olay bana yöneldi. Ben okulda çok başarılı bir çocuktum, sınıf birincisi oluyordum, takdir alıyordum. Tek özlemim babamın takdirini kazanmak, sevilmekti aslında.
Karneni götürdüğünde ne yapardı?
- Bakmazdı bile... “Hmmm... Yine takdir mi aldın ama yarın başarısız olacaksın” derdi. Bir çocuk için bu çok zor bir şey... Hatta bir kere hatırlıyorum, uyuyorum saat sabah 06.30’da gözümü açtım babam başımda böyle duruyor; “Bak” dedi, “Bu kadar başarılar da alsan sonunda annen gibi sürüneceksin...” Ki annem hiç sürünmedi, sürünmesini gerektirecek bir durumu da yoktu.
Sende tüm bunların yansıması nasıl oldu?
- Yıllar sonra kalp krizi şiddetinde gelen panik ataklarım oldu. Bir psikanalize girdim ve orada tüm bunların babamın bana yüklediği bu programlar yüzünden olduğu ortaya çıktı. Bunun farkındalığını bulduk ve o panik ataklar yok oldu. Tek başına ayağının üzerinde duran, başarılı ve güçlü bir kadın olmaya karar verdim.
ÖYLE BİR YUMRUK ATTI Kİ AĞZINDAN KAN FIŞKIRDI
Öyle bir yumruk attı ki ağzından kan fışkırdı
Baban annene düzenli şiddet mi uyguluyordu?
- Evet, çok döverdi. Benim bir seferinde gözümün önünde öyle bir yumruk attı ki ağzından kan fışkırdı. Daha da kötüleri oldu.
O şiddet dolu ortamı çocuk olarak anlamlandırabilmek çok zor değil mi?
- Feci bir durumdu... Babamın dışarıda çok nüktedan ve cazibeli bir tarafı vardı. Onun bir pelerini vardı ve üstüne geçirirdi, şeytan tüyü derler ya dışarıda öyle olurdu. Ama eve geldiğinde öfke doluydu.
Annen gezmeye ve yemeğe gittikleri gibi hafızanda öyle fotoğraflar yok mu?
- Var tabii, annemi çok alımlı bir kadın olduğu için özellikle onu iş yemeklerine götürürdü. Ama maalesef daha çok kendisi dışarıdaydı, annemi aldattığı başka hayatı da vardı.
Diğer kardeşlerine yönelik şiddet var mı yoksa sadece sana mı?
- Çocuklarına fiziksel şiddeti yoktu. Bana ise manevi şiddet uyguladı. Yalnızlaştırdı. İnsanı parçalamayı, lime lime etmeyi severdi. O yolla da kontrol ederdi.
TEK ÖZLEMİM BABAMIN BENİ SEVMESİYDİ
Babanla ilgili en büyük özlemin neydi?
- Tek özlemim babam beni sevsin, karşısına alsın konuşsundu. Okuldaki başarılarımla takdir etsindi. Bizim ailede herkes kendi kıyametini yaşıyordu, usulca birbirine değmeden. O kıyamet hep devam ediyor gibiydi ama en zor annemin yaşadığıdır. Çünkü en uzun şiddete o maruz kaldı.
Geçen yaz ailede büyük bir travmaya yol açan büyük abin Fatih Oflaz için “Bizimle beraber yaşamıyordu” dedin. Onun baba ile ilişkisi nasıldı?
- Evet, o kendi annesiyle beraber yaşıyordu. O zamanları az hatırlıyorum çünkü abim bize sık gelmezdi. Benim genç kızlığımda ve üniversite zamanlarımda o hep yurtdışındaydı. O yüzden az bir temasımız var onunla. Sonra babamın bu işi kurmadan önce Cidde’ye giderken abimi yanında götürdüğü bir dönem var. Dönüşte aile şirketi fikrini ortaya attığ dönem var. O dönemde iş vesilesiyle hepimiz bir araya geldik zaten.
O dönem yaşadığın içine kapanıklık ne durumda?
- İçine kapanıklık demeyelim ona çünkü ben ona çok önem veriyorum. İçine dönmek diyorum. İçine kapanık bir çocuk değildim ama içime dönüktüm. Her şeyimi Allah ile konuşurdum. Dertlerimi anlatır, dileklerimi sıralardım.
İNTİHARA KALKIŞAN ANNEMİ BEN BULDUM
Çocukluk döneminde unutamadığın başka olay var mı?
- 12 yaşlarındayım. Yine evde kavga olmuştu. Hani derler ya kan gövdeyi götürüyordu, öyle bir kavga. O zamanlar kalp romatizmam vardı, iğne olurdum ve canım çok yanardı. O gün evden çıkarken Allah’a “Bugün bir şey olmasın, bir daha sızlanmayacağım” diye dua etmiştim...
İçine doğmuş kötü bir şey olacağı...
- Evet, okuldan dönünce anahtarı paspasın altından aldım ve eve girdim. Ev dağınıktı. Baktım annem odasında yatıyor. İlk uyuduğunu düşündüm, sonra ilaç kutusunu gördüm.
O AN GERÇEKTEN ÖLDÜ ZANNETTİM. 9'UNCU KATTA OTURUYORDUK...
Sonra ne yaptın?
- Bizim mahallede bir ‘yok yok amca’ vardı. Ona koştum, ambulansı aradı. Daha sonra annem kurtuldu çok şükür ki...
BU LAFLAR DÖNÜM NOKTAM OLDU
Babanı 5 yıl önce kaybettiğini söyledin. Sen ise 20-25 yıldır çok başarılı bir iş insanısın. Sana “Başaramayacaksın, sürüneceksin” diyen baban, sana son 20 yılında nasıl davranıyordu?
- Bizim aramızda çok tuhaf bir dramımız var. Onu ilk defa kitabımda yazdım. Burada anlatmayayım, kavisli bir hikaye... Babam bana hiçbir zaman “seninle gurur duyuyorum” demedi. Benim için de önemi kalmamıştı artık.
Babana karşı bir nefret var mı?
- Asla nefret yok ama öfke duyduğum çok oldu. Bana büyük bir haksızlık yaptı. Son yıllarında Bodrum’dayken Alzheimer olmuştu. Bir gün dışarıya bakıyordu, “Bak görüyor musun? Her şey ne kadar da olması gerektiği gibi. Doğa ne güzel, ahengi ne güzel” dedi.
Bunlar babamın ağzından dökülmesi imkansız kelimeler. Şaşırdım. Sonra bana döndü, “Sen de 17 mi oldun? Lise mi bitiyor, ne kadar güzel bir kızsın. Seninle gurur duyuyorum” dedi...
17 yaşında zannediyor beni. Bu laflar bana bir dönüm noktası oldu. Çünkü bu laflar ile hayatımın büyük bir dramını aydınlatmaya karar verdim.
ÖLDÜ DİYE YOLDA BIRAKTILAR
Hayatının kırılma noktalarından biri de 18 yaşında geçirdiğin büyük kaza...
- 18 yaşındayım... Annem, babamı terk etmişti. Anneannemin vefatıyla anneme mirası kaldı ve annem özgürlüğüne kavuşabilmişti. Beni de babamla bırakmıştı giderken. Tam o dönemin sonrasında yaşadım kazayı. Arkadaşımla beraber saç kestirmeye gidiyorduk, ağzımızda da bir patates cipsi, o ekşi tadı bugün gibi hatırlıyorum. Bugün bile patates cipsi hâlâ yiyemem.
Kaza anı nasıl oldu?
- O zaman Bağdat Caddesi çift yön ve çok tehlikeli. Biz kaldırımdaydık. Bir tamirhane çırağı, 17 yaşında reşit de değil müşterilerden birinin spor arabasını alıyor ve Bağdat Caddesi’nde hız yapıyor. Ve biz kaldırımda duruyoruz. 100 kilometre hızla kaldırıma giriyor ve bana çarpmasıyla beni havaya fırlatıyor... Bir an karanlık oldu.
Sonra kendimi büyük bir ışığa çekilirken gördüm.
Filmlerde gördüğümüz doğru demek ki...
- Çok garip bir duygu gerçekten, ölüme yakın bir an yaşamışım orada. Kendime yukarıdan baktım, kanlar içindeyim. Kavuniçi bir eteğim vardı üstümde, paramparça olmuş. Kendimi tam bir kırılmış bebek gibi gördüm ama hiç acı hissetmiyordum. “Allah Allah” dedim. Yukarı ışığa doğru çekilmem devam etti ve bir yere geldim orada. “Ne kadar büyük bir mutluluk, ne kadar büyük bir sevgi var burada” dedim.
Büyük koşulsuz bir sevgi...Dün gibi çok net hatırlıyorum, “yuvaya döndüm” dedim. Hayatım film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Sonra kuvvetli bir ses duydum, o ses “Vaktin gelmedi henüz” dedi.
Sonrasında ne hissettin?
- Bunu düşünürken yine bir çekilme hızı ile acı dolu bir bedenin içine düştüm.
Nasıl tuhaf bir yere sıkıştım anlatamam. O sırada benim birkaç dakikalık kalbim duruyor, çünkü beni hastaneye bile götürmüyorlar, öldü diye orada bırakıyorlar.
Nasıl dönüyorsun hayata?
- O sırada caddedeki eczacı beni çok severdi, o koşup geliyor. “Aaa bizim Esra” diye ağlamaya başlıyor, tekrar nabız arıyor o kanların içinde... “Nabız var” diye bağırıyor. Ambulans geliyor.
Ne kadar kaldın hastanede?
- Bilemiyorum çünkü hiçbirini hatırlamıyorum, geçici hafıza kaybı yaşamışım. Paramparça olmuş bedenim, beni hastanede dikiyorlar. Kıkırdağımdan kulağımın içine kadar. Elmacık kemiklerim bile parçalanmıştı.
Yaralarını seviyor musun, sonra hiç estetik yaptırmadın mı?
- İnsanlar içeriye girip ağlıyorlardı, o zaman anladım ki benim görüntümde bir sıkıntı var. Bana ayna vermiyorlardı ama ben de umursamıyordum. Çünkü yaşadığım ölüme yakın deneyim beni büyülemişti sanki.
Hâlâ göz altlarımdan kulağıma kadar giden yerlerimde dikiş izlerim var.
Hiçbirine estetik yaptırmadım çünkü onları hep sevdim. Ben bu ölüme yakın tecrübemi bir mucize olarak gördüm. Tekrar hayata dönmemi bir mucize olarak gördüm.
YAŞADIĞIM ÜZÜNTÜDEN DOLAYI BEYİN KANAMASI GEÇİRDİM
Bu kaza hayatında neyi değiştirdi?
- Her şeyi... Aileme ilahi aidiyet duygusu duydum. Bu aileye doğmamın bir nedeni olduğu bana anlatıldı. Gittim, koşulsuz sevgi ile karşılaştım ve döndüm. Benim ölümle karşılaşmam 5 defa oldu; 4 tanesi kızım Almila doğmadan önce. Bana ailede”9 canlısın” derler. Bu ocakta yaşadığım beyin kanamasıyla 5 canım gitti...
Çok geçmiş olsun.
- Son yaşadığım ailevi sebeplerden dolayı üzüntüden beyin kanaması geçirdim. Kanayan damarımın ikinci bir başı olduğu için mucizevi bir şekilde hayatta kaldım. Yoksa fişim çekilmiş gibi ölüp gidecektim ama ölümden hiç korkmadım. Sadece Almila’yı yalnız bırakmak duygusu beni çok üzdü. O yüzden Allah beni yanına almadığı için şükrettim.
GEÇEN YIL NELER OLDU?
Esra Oflaz Güvenkaya, 1998 yılında abisi Fatih Oflaz ile birlikte MCD adlı şirketi kurarak yabancı kanalların Türkiye temsilciliklerini aldı. Ancak aile, geçen yıl Fatih Oflaz’ın öz kızına cinsel istismar bulunduğu haberiyle sarsıldı. Mahkemede öz kızına cinsel istismarda bulunmaktan
18 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılan Fatih Oflaz, yurtdışına kaçtı.
- Günlük burç yorumları! Filiz Özkol yazdı: Akrep, Koç, Yengeç ve diğer burç yorumları
- Beşinci Teknoloji ve Etki Merkezi Kocaeli Üniversitesi’nde hizmete girdi
- Deprem Bölgesine Ticaret ve Teknoloji Gücü programının sonuçları açıklandı
- Dünyanın en zengin potasyum kaynağı! Kemikleri kalsiyum, potasyum ve demire boğuyor: Her bir kaşık yiyen 10 yıl hastalanmıyor
- Hastalıkların en büyük düşmanı! Vücudu C vitaminine boğuyor: Sindirim sistemini makine gibi çalıştırıyor