Geleneksel medya döneminde ünlü olan herkes hâlâ ünlü
Keremcem, 2000’lerde şöhreti yakalayan son starlarımızdan. Hep çok yakışıklı, romantik ve genç kızların sevgilisi olarak anıldı ama “Her insan o etiketlerden kurtulmak istiyor” diyor. Dışarıdan çok sakin ve ‘uslu çocuk’ gibi görünüyor ama İstanbul’a dedesinin evini satıp geldiğini öğrenince içimden, “Aslında az deli değilmiş” diye geçiyor. Kariyerinin 20. yılını çıkardığı ‘6’ albümüyle kutluyor. Yeni filmi de yolda.
Oya Çınar röportajı
Kariyerinizin 20. yılı, altıncı albümünüzü ‘6’ adıyla çıkardınız. 20 yılda 6 albümle bu kadar sağlam bir kariyer yaratmanız ilginç değil mi?
İlginç mi bilmiyorum ama düşününce az bir sayı 20 yıl için evet. Bu biraz dönem dönem oyunculuğa ağırlık vermemle de ilgili ki hiç pişman değilim ondan da. Diğer yandan ben geleneksel medya döneminde ünlü olmuş belki de son kişiyim. Dikkat edin, o dönemlerde ünlü olan herkes hâlâ ünlü. Şimdi dizisi çok bilinen birinin gerçek adı bilinmiyor mesela ya da sokakta o şöhretin karşılığı olmayabiliyor.
Kariyerinizin nasıl bir döneminin karşılığı bu albüm?
Artık anlaşılma telaşımın bittiği, sadece anlaşılma heyecanını yaşadığım bir dönemimdeyim. Bu şarkıları pandemide yaptım. Ruhu melankolik gibi geliyor ama kendi içinde kendi umudunu da taşıyor şarkılarım. Pandeminin o kötü ruh halinden bu şarkıları yazarak kurtuldum zaten.
Sizce insan acemiyken mi daha güzel ve cesur şeyler üretiyor yoksa deneyim kazandıkça mı?
Ben şu an kendimi de ürettiklerimi de daha cesur buluyorum. Bu da yine o anlaşılma telaşının bitmesiyle ilgili belki. Albümü hazırlarken arkadaşım Emrah Şahin dedi ki, “Bu şarkıları dinleyecekler mi sence gerçekten?” Ben emindim. Bir de şu var. Şöyle düşünün; sizi dinlemeye çok az kişi gelirse o konser verilmez ama tiyatroda bir izleyici bile varsa o oyun oynanır. Albümdeki şarkılarımın kaç kişiye ulaşacağını bilemem ama ulaştığı yere derdini anlatabileceğini düşünüyorum.
BENİM SAKİN LİMANIM ZEVKLERİM
Kendinizi rahat ve doğru ifade ettiğinizi düşünüyor musunuz?
İnsanlar beni tanımaya başladıktan sonra daha rahat ifade etmeye başladım. O biraz zaman içinde sığınacak limanınızı bulmakla da ilgili belki.
Siz limanınızı buldunuz mu?
Evet ama biri ya da bir yerden ibaret değil o liman. Zevklerim benim limanım. Bana iyi gelen şeyler. Üretmek, şarkılarım…
İçinden çıkmakta zorlandığınız, çok yıpratıcı dönemler yaşadınız mı?
Elbette yaşadım ben de herkes kadar. Ben genel olarak sakin bir adamımdır ama ‘Delilik Sevdası’ diye bir şarkı yaptım mesela. “Belki de sakinliğinle onu sen delirttin” diyorum şarkıda. Dışarıya onu çok göstermem ama gösterdiğim zaman da o taşma noktası yüksek tansiyonlu olabilir. Çok dram hikayelerim yok ama zor dönemler geçirdim tabii.
ROMANTİK MİYİM BİLMİYORUM AMA MELANKOLİK BİRİYİM
Göründüğünüz kadar romantik misiniz? Üzerinize yapışan bu algıdan rahatsız olduğunuz oluyor mu?
Bir yer gelir ve bence herkes o etiketlerden kurtulmak ister. Romantizmden ne anladığınıza da bağlı. Romantik miyim bilmiyorum ama her şeye romantik bir yerden bakarım. Dokunmatiğimdir mesela. Bir de melankoliğim ben, içinde neşesi de olan bir melankoliğim.
Bir çocuk filminin çekimlerine başlıyorsunuz sanırım?
Evet, ‘Küçük Prens’e benzetiyorum biraz. Güzel masal yazmak zordur. Güzel bir hikayeyle buluştuğumu düşünüyorum. Bu ay içinde sete gireceğiz. Şahane de bir kadrosu var ama onu yapım tarafı açıklasın. Ben daha fazla ayrıntı vermeyeyim.
İSTANBUL’A ALBÜM YAPMAK İÇİN DEDEMİN EVİNİ SATIP GELDİM
Risk alabilen biri misiniz? Hayatınızda aldığınız en büyük risk ne mesela?
Ben Uluslararası İlişkiler okudum mesela. Ailemle Milas’ta yaşıyordum. Dedemin evini satıp İstanbul’a albüm yapmaya gelmem büyük bir riskti bence. Dört yıl onun mücadelesini verdim. İlk albümüm de o para bitmeye yakın çıktı. Daha bütün olarak bakınca yaşamanın kendisi büyük bir risk aslında.
‘Dizgi Hatası’ şarkınızda, “Kaç kez dayanır bir kalp kırılmaya?” diyorsunuz. Sizin kalbiniz dayanıklı mı kırılmaya?
Çok kez kırıldı. Bir şekilde onardım ki buradayım. Benim anneannemin bir kül tablası vardı. Onu İstanbul’a, evime getirdiğim gün kırıldı. Çok üzülmüştüm o gün. Ama Japonların bir yapıştırma tekniği var, onlara göre kırılan ve yapıştırılan şey daha değerlidir, yaşanmışlık içerir ve onlara göre bu onu daha sağlam hale getirir. İnsan her seferinde “Bu son kırılışı mı acaba?” diyor. Bir daha onarılamayacağını sanabiliyor ama işte devam etme gücünüz orada devreye giriyor. Bu anlamda kendimi güçlü buluyorum.
DOĞRU NEDENLERİ VERİRSENİZ HERKES DELİREBİLİR
Dışarıdan çok sakin görünüyorsunuz, göstermeseniz de ‘deli’ yanlarınız da var mıdır?
Oyunculukta doğru nedenleri bulmak diye bir şey vardır. Onu bulunca doğru cevaplar gelir. Her iyi karakter, ona doğru bir neden verdiğinde bir adam bile öldürebilir. Dolayısıyla herkesin içinde her duygu vardır ama o noktaya gelmek zaten mesele. Herkesin deli yanları vardır.
Aşık mısınız, hayatınızda biri var mı?
Hayatımda biri var evet, güzel tatlı giden bir ilişkim var.
EN BEKLENTİSİZ OLDUĞUM ZAMAN EN AŞIK OLDUĞUM ZAMANDIR
İnsanın zamanla ilişkideki beğenileri, beklentileri çok değişiyor mu?
Athena’nın bir şarkısı var. “Beklentiler sadece üzer” diyor. Ben aşıkken beklentisiz bir adama dönüşüyorum. İnsan karşıdakinden ne kadar az şey beklerse o kadar mutlu olur.
Bu doğru mu gerçekten? İnsan en çok ilgiyi en sevdiğinden beklemez mi?
Ben doğru olduğuna inanıyorum. Benim için aksine, aşık olduğunda o insanın her haline Okey olursunuz. Onun verdiği kadarına, verdiği haliyle mutlu olursunuz. Size karşı ne kadar ilgili ya da verici olduğuyla ilgilenmezsiniz.
TEK EŞLİ VE SADIK BİR ADAMIM...
Kadınlara gelen biyolojik saat erkeklere hiç gelmiyor mu? Baba olma arzunuz hiç yok mu?
Şu ana kadar hiç nüksetmedi. Bazı insanlar hayatı bazı motivasyonlarla yaşar. Anne ya da baba olmak bazıları için bir hedeftir ama benim için hiç olmadı. Çocuk yapmak için çocuk yapılmaz bana göre. Benim ablam 20 yıllık evli mesela o da tercih ederek çocuk yapmadı. Dolayısıyla bizim ailede bu tercihe saygı da var. O yüzden hiç böyle bir hesaba düşmedim
Tek eşli misiniz? Sadık mısınızdır ilişkilerinizde?
Evet ve gittikçe daha tek eşli, daha sadık bir adam oldum.
Mutlu musunuz?
Sadece kişisel hayatımı düşününce evet ama her gün, “Acaba Üçüncü Dünya Savaşı mı çıkacak?” haberlerine maruz kalarak, sokaktaki canlarımızın toplanıp ölüme götürüldüğüne tanık olarak gerçek bir içsel mutluluk hissetmek çok zor
- Diz ağrılarını gideriyor! 2 malzemeyle hazırlanan formül sıvı kaybını gideriyor, kemiklerdeki kireçlenmeye iyi geliyor, kemikleri beton gibi yapıyor
- Eldivenle tek tek toplanıyor! Portakaldan 7 kat fazla C vitamini içeriyor, böbrekleri diyalizin pençesinden kurtarıyor! Kabızlığı bitiren şifa deposu
- Sütün kalbi olarak biliniyor, D ve B12 seviyelerini zirveye taşıyor! Dünyanın en sağlıklı yağı, kaşık kaşık yiyince kemikleri beton gibi yapıyor!
- Özel izinle ekiliyor! Kilosu 6 bin TL: Yorgunluğu tarihe karıştırıyor: Şişkinlik ve hazımsızlığın kökünü kurutuyor
- 2 yılda 1 kendiliğinden yetişiyor: Şeker, böbrek ve tansiyona iyi geliyor! Çayını yapıp içince karaciğer ve safra kesesindeki toksinleri temizliyor