İntizar: Arabeskçiyiz diye bizi aşağıladılar
“Yıllarca beni konuşturmadılar, ‘Şarkı söyle, otur yerine’ dediler. Bana hep acıların kadını Bergen muamelesi yaptılar” diyen İntizar isyanda!
Geçen günlerde yaptığı; "Çocukken sarışın, yeşil gözlüydüm. Hatta platin sarıydı saçlarım. İlkokul 1. sınıfta akrep soktu. Aylarca tedavi gördüm ve göz rengim, ten rengim, saç rengim hepsi değişti. Hatta yaşamamın bir mucize olduğunu söylemişti doktorlar." açıklamayla gündem olan İntizar Hürriyet'ten Tülay Demir Oktay'a konuştu. İşte o konuşmadan kesitler...
Müzik dünyasının önemli seslerinden birisiniz. Kaç yıldır şarkı söylüyorsunuz? Bu tutku ne zamandır var?
- Kendimi bildim bileli. Tipik Anadolu ailelerini getirin gözünüzün önüne; evde mutlaka bir bağlama olur, duvarın bir köşesinde asılı durur. Herkes şarkılar, türküler söyler. Bizimki de öyle bir evdi işte.
Ailede sizden başka şarkı söyleyen var mıydı?
- Annemin, babamın sesi de çok güzeldi. Türk halk müziğiyle büyüdüm.
Kimleri dinlerdiniz mesela?
- Neşet Ertaş’ı çok severdim, Allah gani gani rahmet etsin. Ali Ekber Çiçek’i çok dinlerdik. Nuray Hafiftaş, Belkıs Akkale... İlk paramı “Dağlar Seni Delik Delik Delerim”le kazanmıştım mesela çocukken.
Çocukken mi? Nasıl oldu o?
- İlkokul 1’e gidiyordum. Sapsarı saçlı, yemyeşil gözlü bir çocuktum. Bir komşumuz beni her gördüğünde “Sarı gel buraya” diye seslenir, yanına gidince “Bana bir tane türkü söyle” derdi. Annemlerin de meğer bundan haberi varmış. Neyse ben utanırdım, susardım. Bu sefer “Türkü söyle, sana 1 lira vereceğim” derdi. O zaman “Dağlar Seni Delik Delik Delerim” diye başlardım.
Çocukluk yılları nerede geçti?
- Çok yerde... Bir kısmı Elazığ’da... Ardından Tunceli, Muğla ve İzmir... Bayağı bir döndük dolandık anlayacağınız.
Bu seyyah modda eğitim hayatı nasıl devam etti?
- İzmir’de devam etti o. Tek bir yerde...
'NOTANIN N'SİNİ BİLMEM'
Bildiğim kadarıyla öğretmensiniz.
- Evet. Babam bizi hep okumaya teşvik etti, “Yerde küçücük bir kağıt parçası bile bulsanız alın, okuyun” derdi. Üniversite sınavlarına da bizi babamız hazırlamıştır.
Konservatuvara gittiniz mi?
- Yok. Notanın “n”sini bile bilmem. Hem de hiç anlamam. Şu an 5 yaşındaki çocuk bile benden iyi nota bilir, o derece.
'AĞACIN ALTINDA OYNARKEN BİR SES GELDİ: BÜYÜYÜNCE SANATÇI OLACAKSIN'
Müzik alanında kariyer yapmak planlarınızda yoktu o halde...
- Onun ilginç bir hikayesi var. Muğla’da Pınarbaşı diye bir yer vardır. Yatağan’da. Orada da devasa bir çınar ağacı... 800-900 yaşında bir ağaç... Bir gün yine oynuyordum onun altında, bir ses geldi.
Ne diyordu o ses?
- “Büyüyünce sanatçı olacaksın”... Koşa koşa ablamın yanına gittim, “Abla ben büyüyünce sanatçı olacakmışım” dedim.
İnandı mı?
- Güldü tabii ki, “Tamam ablacım” deyip geçti. Yıllar sonra o hatırlattı bana ama... “Hatırlıyor musun, sen çocukken böyle böyle söylemiştin” dedi. Belki o olay şuur altıma işlemiştir, bilemiyorum.
Siz sadece yorumcu değilsiniz, asıl önemlisi kendi şarkılarınızı kendiniz yazıyorsunuz. Beste yapmaya ne zaman başladınız?
- Ortaokuldayken. Şu an çok tutan şarkılarım ta o zamanlardan itibaren yazıldı.
Nota bilmezken besteyi nasıl yapıyordunuz ki?
- Mırıldanıyordum. “Uykum firari, gecem firariiii”... Annem ben mırıldanırken dinler, “Bu şarkı kimin?” diye sorardı. Derdim “Benim, uyduruyorum”...
Şarkı yazarken, yaşadıklarınızdan mı etkileniyordunuz yoksa çevrenizde gördüklerinizden, izlediğiniz filmlerden falan mı?
- Benim ilk izlediğim film Orhan Gencebay’ındır biliyor musunuz... 5-6 yaşlarındaydım. O zaman yazlık sinemalar vardı. Biz de Muğla’dayız. Gündüz bembeyaz olan duvarda akşam filmler oynardı.
Kim götürdü sizi sinemaya?
- Kimse... O yazlık sinema tam bizim evin karşısındaydı, balkonda oturup seyrederdim. Hatırladığım ilk film de dediğim gibi Orhan Gencebay’ın filmi... O başladı söylemeye “Ben topraktan bir canım, senin gibi... Çiğnesen ne fark eder” diye... Ben “Bu ne diyor” dedim. O zaman doğru düzgün Türkçe de bilmiyorum. Türkçe’yi öğrendikçe anlattığı şeyin derinliği kalbime daha çok dokundu. Hatta içli şarkılar duyduğumda ağlamaya başlardım.
İlk etkilendiğiniz sanatçı Orhan Gencebay diyebilir miyiz bu durumda?
- Tabii ki... Orhan Gencebay’dan, onun sazından sözünden etkilenmeyen olabilir mi? Derin bir tefekkür. Hem tasavvuf, hem arabesk, hem pop var içinde. İnanılmazdır, efsanedir benim için. Çok severim. Arabesk anlamında ilk kulak kabarttığım ses odur.
Şarkılar yazılıyor, şarkılar söyleniyor tamam ama ya albüm serüveni? Kim sürükledi sizi bu maceraya?
- Ahmet Selçuk İlkan’ın bir askerlik arkadaşı bizim yakınımızdı. Kendi şarkılarımı yaptığımı duymuş. Sonra o kaydı Ahmet abiye dinletmiş. Sibel Can’la Ferdi Tayfur da o CD’yi bir Avrupa turnesinde dinlemiş. Ferdi abi hemen ardından benim için “Çağırın bu kızı gelsin” demiş... Türk filmi gibi işte.
Koşa koşa gittiniz mi?
- İnanmadım ki! Aradılar beni, “Herhalde biri dalga geçiyor” deyip kapattım yüzlerine telefonu. Sonra bir arkadaşım aracılığıyla haber gönderdiler.
Ondan sonra koştunuz...
- Hayır... Dedim ki “İstanbul ürkütür beni, ne işim var böyle şeylerle?” İstanbul’dan çok korkardım gerçekten.
Korkunun ecele faydası yok ama...
- Öyleymiş (gülüyor).
Bu arada Ferdi Tayfur’un dinleyip de çok sevdiği o şarkı hangisiydi?
- “Uykum Firari”.
Belli ki Ferdi Tayfur’un müzikal yolculuğunuzda önemli bir yeri var.
- Doğru, bana çok destek verdi. Belki medyadan bu kadar uzak durmama sebep de odur.
Nasıl yani?
- Bana ilk söylediği söz, “Kamerayla gelen kamerayla gider, sen halkın sevgisini kazan, basına mesafeli ol”du. Çok da doğru geldi bu söylediği. Ama artık albüm tanıtımı dönemlerinde basının desteğine ihtiyacımız var.
Eskiden böyle değil miydi?
- Değildi. Çünkü eskiden çok fazla televizyon programı vardı, radyolar vesaire. Şimdi popüler kültüre döndü iş, acımasız ve zor bir savaş yaşanıyor sektörde. Yani sizin çok iyi beste yapmanız, çok iyi bir sese sahip olmanız değer görmeyebiliyor.
Siz hak ettiğiniz değeri gördüğünüze inanıyor musunuz?
- En başta da söyledim ya, beni bugüne kadar çok fazla konuşturmadılar. Hep şarkı söylettiler. Şarkı söyle, otur yerine... Bir dakika bir konuşayım değil mi? Ben de bir bireyim ve kendini gayet iyi izah eden biriyim aslında. Buna rağmen hep acıların kadını gibi, bir nevi Bergen muamelesi gördüm. Bana konuşma fırsatını çok az tanıdılar.
'ARABESKÇİYİZ DİYE BİZİ AŞAĞILAYAN POPÇULAR ŞİMDİ ARABESK OKUYOR'
Neden iki albüm arasında bu kadar uzun zaman var? Yanlış hatırlamıyorsam sevenleriniz 5 yıldır yeni albüm bekliyordu sizden...
- Evet 5-6 yıl. Firma değiştirdim. Sonra menajer değişti. Ben de o süreçte beste olayına çok daldım.
Elinizde çok beste birikmiştir o zaman.
- Doğru, epey birikti. Hatta albümün bu kadar gecikmesinin bir nedeni de şarkıları seçemememiz. Bu arada arabesk bir albüm yaptım ama öncesinde daha akustik bir albüm hazırlamıştım.
Neden fikir değiştirdiniz?
- Yaptığım şarkıları dinlerken dedim ki “Bir dakika ya, biz en iyisi arabesk albüm yapalım”... Madem artık popçular bile arabesk okuyor... Ki eskiden bizi aşağılıyorlardı arabeskçiyiz diye!
Sahne aldığınız bir yer var mı?
- Şimdilik yok ama yakında başlayacağım. Ben mekan konusunda çok seçiciyim.
Neden bu titizlik?
- Dinleyici skalam çok geniş çünkü. İlkokul öğrencisinden başlıyor 70’e kadar gidiyor. Sosyeteden de çok İntizar dinleyen var, gariban kesimden de, memur da... Bir de her siyasi görüşten dinleyenim var ki bu benim için büyük artı.
İntizar: Akrep sokunca gözlerim kahverengi oldu
Serkan Kaya ve İntizar'dan Sevgililer Günü’ne özel düet
İntizar kutsal topraklarda
- Nar, zencefil ve zerdeçalı eksik etmeyin! Vücuttaki mikrobu saniyesinde öldürüyor: 1 bardak içenler 10 yıl doktor yüzü görmüyor, en pahalı vitaminlerden daha etkili
- Söke'de yetişiyor, Japonlar tonlarca alıyor! Dünyanın en sevilen doğal lif kaynağı, milyonlarca insan her alanda kullanıyor
- Lokman Hekim'in tavsiyesi! Yıllardır kullanılan şifalı besin: İltihabı söküp atıyor, bağırsak hareketlerini düzenliyor
- Samsun’da masalsı sonbahar: Tablo gibi görüntüler
- Kolesterolü uçuruyor sanıyorduk, gerçek tam tersi çıktı!