Kaygısızlar'ın 'Elemanı' Yalçın Avşar: Güzel bir dayak yedim
90'lara damga vuran efsane dizi 'Kaygısızlar'ın Eleman'ı Yalçın Avşar'ı yıllar neredeyse hiç değiştirmedi. Çok özel açıklamalarda bulunan Avşar, dizinin meşhur dayak sahnesiyle ilgili bir anısını anlattı.
Unutulmaz “Kaygısızlar” dizisinin Yalçın Avşar’ı, namıdiğer Eleman’ı ile birlikteyiz. Size, “Eleman” denilmesini seviyor musunuz?
Kaygısızlar dizisiyle var olduğuma inanan insanların artık diline pelesenk olmuş bir lakap, karakter ismi. Ben de mutluyum bu durumdan. İnsanların aklına bir şekilde o diziyle gelmek güzel. Tabi bu dizinin ötesinde oynadığım tiyatro oyunlarından hatırlanmak beni daha da mutlu ediyor. Çünkü kökü tiyatrodan gelen bir insanın dizilerle anımsanması biraz burukluk yaratıyor ama günümüz dünyasında da bu durumdan kaçınılmıyor.
Şu an hangi tiyatro oyunundasınız?
Şehir Tiyatroları’nda müzikal bir oyun. Sadık Şendil’in yazdığı, Aziz Sarvan’ın yönettiği bir oyun. Funda Postacı, Nevzat Açıkgöz gibi oyuncular oynuyor. Ben, Halit ağabeyi (Halit Akçatepe) oynuyorum. Güzel bir oyun. Müzikal olarak Bizim Aile’nin nasıl olduğunu, nasıl olabileceğini, genç jenerasyonla nasıl sunulabileceğini göstermeye çalışıyoruz naçizane. Buyurun oyunumuza bekleriz.
1968 doğumlusunuz. Yaşınızı duyan insanlar inanmıyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Sen de yanlış hatırlıyorsun. Doğum tarihim 1966. Ama teşekkür ederim 1968 dediğin için. İnsanlar da konduramıyor zaten. Allah vergisi bir lütuf diyelim. Abi kardeş olarak göstermiyoruz yaşımızı. Ağabeyim Şevket Avşar da Şehir Tiyatroları’nda. O da minyondur benim gibi.
Bazı filmlerde ağabeyinizle sizi karıştırıyorlar. Örneğin, "Petrol Kralları" adlı filmde koltuğun altında kalan kişinin siz olduğu sanılıyor.
Bu durumu şöyle açıklayayım. Onu ben sanıyorlar, beni ise o sanıyorlar. Biz de alıştık bu duruma artık. Garibimize gitmiyor. Mesela ağabeyime sokakta “Eleman” diye bağırıyorlar o da dönüp el sallıyor insanları rencide etmemek adına. İkiz gibiyiz neredeyse. Aramızda 6 yaş var ama ikiz gibi benziyoruz. Şevket ağabeyim benim bir üst modelim. Gocunmuyoruz bu durumdan. İkimizi birbirimizle karıştırıyorlar ve bu güzel bir şey.
Ağabeyinizle Yusuf ile "Kenan" filminde birlikte oynadınız. Sonrasında neler oldu?
Evet bu filmde birlikte oynadık. Ömer ağabey ve Onat Kutlar’ın bir projesiydi. İkisini de burada saygıyla anıyorum. Benim üzerimde emekleri büyüktür. Yusuf ile Kenan filminden sonra, Güneş Karabuda İsveç’te Karakafalılar adlı bir film için karakafalı bir çocuk arıyormuş. Onat Kutlar da bizim Yalçın var, onu hemen gönderelim demiş. Güneş Karabuda da rahmetli oldu. Onu da rahmetle anıyorum bu arada. Film İsveç’te çekilecek ve ırkçılık üzerine bir film. Güzel bir film oldu. Sarı kafalı insanların yaşadığı bir yerde karakafalı bir çocuğun hikayesiydi. Çok ses getirdi bu film. Hemen ardından benimle ilgili bir kampanya başlatıldı. Çünkü yaşımla görüntüm tutmuyordu. Kampanya sonucunda büyüme ve gelişmeyle ilgili toplanan ilaçları bohçama koydum ve Türkiye’ye döndüm.
Türkiye’ye döndükten sonra neler yaptınız?
Türkiye’ye döndükten sonra Yeşilçam furyası başlamıştı. Emrah’ın oynadığı Öksüzler, Ferdi Tayfur’un Olmaz Olsun, Ümit Besen’in Islak Mendil, İlyas Salman’ın Talihli Amele gibi güzel projelerde yer aldım. Tabi bu arada tiyatro da aynı hızla devam ediyordu.
Kaygısızlar dizisi denilince akıllara ilk olarak "Eleman" karakterinin gelmesinin sebebi nedir?
Sanırım "Eleman" karakteri insanlara daha sıcak geliyor. Daha da kendilerinden buluyorlar. Mesela Şoray’ın (Şoray Uzun) oynadığı Kültigin karakteri de insanlara çok yakın geliyor. Bu karakterler Gani Müjde’nin karakterleri. Tükenmez Kalem ekibiydi yazanlar sanırım. Belki de diğer karakterler hayatın içindeki renklere göre daha sıradandı. İnsanlar kendinden bir şeyler buldukları karakterleri daha çok severler diye düşünüyorum. O zamanlarda aşklar platonik yaşanıyordu mesela ve Eleman da platonik bir aşıktı. Ve insanlar bu karakterde kendini görebiliyordu.
Kaygısızlar dizisinde yaşadığınız anılardan anlatmak ister misiniz?
Meşhur dayağa dördüncü aranıyor sahnesi var mesela. Kültigin ve ekibi beni araya almış, o ona gönderiyor o diğerine gönderiyor derken, yoldan geçen ajanstan gelmiş bir arkadaşa, “Kardeş dayağa dördüncülük yapar mısın?” diye sesleniyorlar. Şimdi diğer arkadaşlar deneyimli ama ajanstan gelen arkadaşın ne olduğunu bilmiyoruz. Tabi bana bir vurdu o sahnede, güzel bir dayak yemiş oldum. Aynı dayağın bir benzerini de Islak Mendil filminde Ümit Besen’den yedim. Yönetmen Osman F. Seden bana dedi ki, "Oğlum merak etme sıyırtarak atacak tokadı." Tabi Ümit Ağabey’e de, “Buna sağlam bir Osmanlı tokadı çak, güzel bir sahne olsun, ağlasın” diyor. Ümit Ağabey (Ümit Besen) Adana’dan yeni gelmiş ve ilk filmi. Hava soğuk. Cankurtaran semtindeyiz. Ben tokat sıyıracak diye beklerken Ümit Ağabey bana öyle bir çaktı ki beş parmağın izi yüzümde çıktı ve ben su birikintisinin içine düştüm. Ve güzel bir sahne oldu. Yine Yusuf ile Kenan filminde bıçaklandığım sahne var. O sahnede yarım saat baygın kaldım. Yönetmen Ömer Kavur dedi ki; “ Dümdüz düş. Sakın elini yere koyma. Çok güzel olacak her şey. Bunun tekrarı yok. Tek seferde çekilecek”... Gerçekten de bir kere de çekildi. Bildiğiniz bayıldım ve yarım saat kenara aldılar beni.
Oynadığınız bir Keloğlan filmi var. Ben bu filmin görüntülerine ulaşamadım. Sizde bu film var mı?
Bende var bu film. Arkadaş işi bir projeydi. Sektörün içinde uzun yıllardan beri var olmaya çalışan Esat Şekeroğlu bana gelerek bu filmden bahsetti ve beni düşündüğünü söyledi. Ben de tesadüfen o dönem Şehir Tiyatroları’nda Keloğlan’ın Fendi adında bir oyun oynuyorum. Saçlarım zaten kazınmış rol gereği. Ve başladık filme. Yeşilçam emektarlarıyla çektiğimiz güzel film oldu. Benim için çok getirisi olan bir iş değildi ama önemli olan arkadaşlarla birlikte bir renk bir tat bırakabilmekti. Amacıma da ulaşabildiğimi düşünüyorum.
Şimdilerde tiyatronun ve sinemanın gidişatını nasıl görüyorsunuz?
Tiyatro iyiye gidiyor. Çünkü seyircimiz daha bilinçli. Sahnelerimizin doluluk oranı yüksek. Tabi Şehir Tiyatroları’ndan bahsediyorum. Takip ediyorum özel tiyatrolarda da durum fena değil. Televizyon yavaş yavaş bitiyor bence. Diziler vs daha dijital platformlarda yayınlanıyor artık. Televizona bakıyorum artık doğru düzgün şeyler yok. Olanlar da maalesef ilerleyemiyor. Ama her şeye rağmen insanlar bence tiyatroya zaman ayırıyor. Çünkü insanların anılarını ve özlemlerini canlı tutacağı tek yer tiyatro. Ve tiyatronun tadı hiçbir şeyle mukayese edilemez. Buradan tüm izleyicilerimize teşekkür ediyorum. Hem oyunumuza hem tiyatroya bekliyorum herkesi.
Doğan Güneş
- Faydalı diye yiyoruz ama kanı mahvediyor! Damarları inceltip kanı zehirliyor: Vücuttaki demiri saniyesinde sıfırlıyor
- Kupkuru cildi neme doyuruyor! İnce kırışıklıklara ütü etkisi: Anında 3 yaş gençleştiriyor
- Samsunda üretiliyor! Dünyanın en pahalı mantarı: Demir ve çinko zengini kalbe giden tıkalı damarları açıyor
- Kalsiyum zengini besinler listesinde ilk sırada! Kemikleri betona çeviriyor: 1 bardağı inek sütünden 50 kat daha faydalı, tıkalı damarları hortum gibi açıyor
- Antibiyotikler tarih oluyor! Sabahları bir kaşık içmek yetiyor: İltihap, kolesterol, hastalık ne varsa söküp atıyor