Ölüden değil diriden korkanlardanım

Sevgili Ahmet, müthiş ses getirdi ‘Gassal’. Proje eline geldiğinde ne hissettin?

İlk okuduğumda çok heyecanlandım gerçekten. Çünkü daha önce böyle bir karakteri hiç oynamamıştım. Çok değişik geldi. Çok güzel yazılmış bir hikayeydi. Dolayısıyla çok etkilendim.

Ölü yıkayıcılığı diye bir mesleğin varlığından haberdar mıydın?

Böyle bir mesleğin olduğunu biliyordum. Ama mesleğin inceliklerini ve nasıl yapıldığını, neden yapıldığını, motivasyonunun ne olduğunu bilmiyordum. O yüzden daha da çekti beni. Çok merak ettim.

Tüylerin bir diken diken olmadı mı, ne alaka demedin mi?

Elbette tüyler diken diken oldu ama korkmadım çünkü en büyük gerçek ölüm. Bir an bile tereddüt etmedim ve hemen içinde olmak istedim.

Bu kadar ses getireceğini ve tüm ülkenin konuşacağını tahmin etmiş miydin?

Aslında daha ilk okuduğumda anlamıştım. Çünkü çok gerçek bir iş. Herkesin kendi hayatından bir komedi bir dram çıkarabileceği bir yolculuktu bu.

Rolüne nasıl hazırlandın?

Aslında mesleğe değil ama karakterin dünyasına odaklanmaya ve o dünyayla ilgili araştırmalar yapmaya çalışıyorum. Onunla ilgili de bir gassal ağabeyimizle uzun uzun sohbetler ettim. Ona mesleğin inceliklerini, İyi ya da kötü yanlarını ve aklımdakileri sordum. Dinlerken de çok ama çok etkilendim. Çok üzüldüğüm anlar oldu. İnternetten çok fazla araştırma yapıp videolar izledim.

OYNARKEN ZORLANMADIM AMA ÇOK DUYGULANDIM

“Rolün altından kalkabilir miyim acaba?” gibi endişen olmadı mı?

Yapamazsam ya da yapabilir miyim diye sorgulamadım. Oyuncu her rolü oynamalı. Ben her zaman içime sinen, gerçek hayata ait bir rolü ve karakteri tercih etmeye çalışıyorum. Ama nasıl olur, nasıl yapılır sorularını sordum. Bir gassal ağabeyimle sohbetimizde en son odadan çıkarken bana dedi ki, “Bizler ölü bedenleri, meftaları son yolculuğuna layığıyla ve sevdiklerinin içlerine sinecek şekilde uğurluyoruz ve bunun hazzını yaşıyoruz.” Ben orada Baki’yi anladım ve karakterime bu ruhla yaklaştım.

En zorlandığın sahne hangisiydi?

Aslında her sahnede senaristimiz Sümeyye Kararslan’ın ölümle ilgili o kadar güzel sözleri var ki… O açıdan çok etkilendim. Zorlanmadım ama çok duygulandığım anlar oldu.

KALABALIK YALNIZLIKLAR YAŞIYORUZ

Bu zamana kadar neredeyse tutmayan tek bir işin yok. Hep güldürdün insanları. Bu kez ters köşe yaptın ve bu da gol oldu. Ne hissediyorsun?

Aslında bugüne dek oynadığım karakterlerin çoğu bu coğrafyaya ait. Ve çoğunlukla tebessüm ettirmeyi başardık. İnsanları güldürmek kolay iş değildir. Aslında ‘Gassal’ı da insanlar ilk duyunca komedi zannetmiş fakat dramı fazla olan bir iş. Psikolojik komedi yanı da var. İnsanlar biraz gafil avlandı. Bir oyuncu olarak yaptığınız işin başarıya ulaştığını görünce çok mutlu oluyorsunuz elbette.

Seni bu hikayede en etkileyen ne oldu?

Baki’nin yalnızlığı… Ve bu yalnızlığı beklemiş olması, yıllardır bu yalnızlığı kabul etmesi beni aşırı etkiledi. Hepimiz kalabalıklar içinde yalnızız sonuçta. Ne kadar kalabalık olursak olalım. Baki’nin çok sevilmesinin nedeni de bu bence. Kalabalık yalnızlıklar yaşıyoruz ve herkes kendinden bir şey buldu Baki’de. Yalnızlık zor iştir.

Peki gasilhanede ölü yıkamak, rol icabı da olsa zor mu?

Hiç kolay değil. Gasilhane soğuk bir yer. Günün sonunda o gerçek gelip sizi buluyor. Herkes ölümlü. Ama çoğunlukla bu gerçek kabul edilmek istenmiyor.

Hep der ya büyüklerimiz “Ölüden değil diriden kork” diye… Sen de bu söyleme katılır mısın?

Ben de ölüden değil, diriden korkanlardanım. Ölüden zarar gelmez. Göçüp gitmiş zaten, kime ne yapabilir ki? Daha doğrusu kötüden korkun. Kötü insan herkese, her şeyi yapar. Marifet iyi insan olabilmek… Mesela Baki çok iyi ve zararsız bir insan.

En çok kimin ölümü seni çok etkiledi?

Beni sevdiklerimi kaybetmek ya da kaybedecek olmak çok korkutur. Elbette çok üzücü ölümler gördüm.

GASSALLIĞIN TÜM İNCELİKLERİNİ ÖĞRENDİM BİR ÖLÜYÜ YIKAYABİLİRİM

Bir gerçek gassalı dinlediğinde seni en çok üzen ne olmuştu?

Konuştuğum gassal ağabeye denilmiş ki, “Senin dokunduğun yemekler nasıl yeniyor?” Bu gassalların belki de çoğunlukla duyduğu ilk cümleymiş. Bu beni çok yaraladı. Ama şu an bence gassalları herkes seviyor artık. Ben çok saygı duyuyorum bu işi yapanlara.

Artık gerçek hayatta bir ölüyü usulüne uygun şekilde yıkayabilir misin?

Tüm inceliklerini öğrendim ve gerçekten yaparım. Allah geçinden versin. Herkese hayırlı ölüm nasip eylesin.

Ölüm kelimesi sana ne ifade ediyor?

Ölüm bence dünyadaki en büyük gerçek. İstisnasız herkesin başına gelecek. Zengin, fakir, o, şu, bu fark etmez. Hepimizin yaşayacağı bir gerçek. Bana da gerçekliği ifade ediyor. Hayatın her anında ensemizde olduğu bir gerçek.

Ölüm korkun var mı?

Baki’den sonra bunu gerçekten düşünmeye başladım. “Ölümü bilen ölümden korkmaz” denir. Ölümden korkmuyoruz aslında, sevdiklerimizle geçiremeyeceğimiz o zamanlara, mahrum kalacaklarımıza üzülüyoruz.

Ferdi Tayfur’un eserleri de çok ses getirdi dizide. Ve büyük ustayı kaybettik. Haberi alınca ne hissettin?

Büyük usta Ferdi Tayfur’u çok severdim. Ve dizide onun şarkılarını kullanma fikrini de çok sevmiştim. Belki de rahatsız olduğu bir dönemde onun şarkılarını Şahin’in güzel sesi ile tekrar gündeme taşımak son bir vazife gibi oldu. Acı haberi duyunca çok üzüldüm. Kendimi çok kötü hissettim.

“Ölünce beni kim yıkayacak?” afişleri çok etkili bir reklam oldu ama eleştirenler de oldu. Eleştirilere ne diyorsun?

Ben yine olaya nedense hep Baki tarafından ve Baki gözüyle bakıyorum ve o yazıyı görünce aklıma hep Baki geliyor. Dolayısıyla kendimi diğer insanların yerine koyamıyorum. Etkili bir reklam oldu bence, insanlar diziyi izleyince ne demek istendiği daha net ortaya çıktı.

‘ERKEKLER AĞLAMAZ’ DEYİMİ KOCAMAN BİR YALAN

Maneviyatını çok etkiledi mi bu iş?

Baki’den sonra hayat çok daha anlamlı gelmeye başladı. Ölüm her an var ve bunu çok görmek istemeyiz biz ama bu güzel senaryodan sonra hakikaten hayatı da ölümü de daha iyi özümsedim. Daha çok üzerine kafa yormaya başladım. Ölümü hep düşünmek, hatta her gün düşünmek lazım.

Birçok insanı çok ağlatan sahneler olmuş. ‘Erkekler ağlamaz’ sözüne ne diyorsun? Sen kolay ağlar mısın?

Bence kocaman bir yalan. Ne demek erkekler ağlamaz. İnsan olan, yüreği olan herkes ağlar. Ve güzel bir eylemdir ağlamak. Ben de ağlarım. Ağlamak da gülmek gibi bir duygu ifadesi. Ben çok duygusal bir adamımdır zaten.

Dizi nerede çekildi?

İstanbul’da çekildi. İzmit’e de yakın bir yer. Kocaağaç Köyü’nde bir platoda çekildi.

Hiç size ulaşan bir gassal oldu mu?

Sosyal medyadan çok güzel mesajlar gönderiyorlar. Hepsini çok seviyorum. Ve onlardan tam not almak beni aşırı mutlu ediyor. (Gülüyor)

BENİM YÜZÜME BOTOKS YETMEZ

Sence dram oynamak mı komedi oynamak mı daha zor?

Komedi daha kolay geliyor bana. Dram zor… Ama kimilerine göre de komedi daha zor.

İzlerken hep ‘bravo’ dedim. Kırışıklıklarınla, çizgilerinle o kadar bütündün ki… Botoks yaptıran oyuncular için ne düşünüyorsun?

İnan bana botoks yetmez. Ne kadar uğraşırsan uğraş öyle keskin yüz hatlarım var. En az iki buçuk kilo malzeme şart, o da yapılırsa ben şişerim. (Gülüyor) Bir de mutsuz değilim ki böyle. İnsan olduğu yaşta güzeldir. Ben bir de çocukluğumdan bu yana böyleyim. Mesela alnım hep kırışık. Kaz ayaklarım vardır. Bu yaşla ilgili bir durum değil. Yüzümün plastiği böyle ve ben çok seviyorum. Ayhan Taş, nasıl dişlerini yaptırmıyorsa ben de botoks yaptırmayacağım.

BABA OLMAK TERTEMİZ BİR HİS

Baba olmak seni çok değiştirdi mi?

Hem de her yönüyle. Mesela hayatı çok dikkat ederek yaşıyorsun. Sağlığına daha dikkat ediyorsun. Çünkü onun sana ihtiyacı var. Kaygı duyuyorsun, kocaman bir sevgi ve asla ucu bucağı yok. Bir beklenti yok. Tertemiz bir duyg