Usta oyuncu Ali Poyrazoğlu büyük bir talihsizlik yaşadı. 50 yıl önce kurduğu tiyatrosunun tüm dekorlarını, oyunlarının kostümlerini, kukla ve maske koleksiyonlarını büyük bir depoda saklıyordu. İleride kuracağı Ali Poyrazoğlu Tiyatro Müzesi için… Bir yangın çıktı ve yarım asırlık birikim kül oldu. Poyrazoğlu çok üzgün ama hiçbir şeyden vazgeçmiş değil; kaybettiklerini yeniden inşa etmek için harekete geçmiş bile. Ali Poyrazoğlu ile hem bu üzüntüsünü paylaşmak hem de olup biteni konuşmak için buluştuk.
ALEV GÜRSOY CİMİN / alev.gursoy@posta.com.tr
Çok geçmiş olsun Ali Bey…
Hem çok üzücü hem de aşırı can sıkıcı bir hadise. İnsan oturup ağlamak istiyor. Gidene değil de bir ömrün birikiminin bir anda silinmesine üzülüyorum. Orada yangın çıktığında ben hastanedeydim; COVID-19 testi yaptırmak için gitmiştim. Bir yığın oyun var, işi sağlama alayım derken meğer benim hayatım orada yanıyormuş.
Neler yandı?
Her şey! Kostümler, tablolar, dekorlar, kukla koleksiyonu, maske koleksiyonu, tiyatronun bütün teknik aksamı, ses ve ışık masaları, spotlar… Maddi manevi büyük bir servet yandı, bitti, kül oldu. Bir müze yandı müze! 50 yıllık yatırımımdı; Ali Poyrazoğlu Müzesi olacaktı. 100’e yakın prodüksiyon yaptım, 60’a yakın film çevirdim, 350 bölüm dizi yaptım, 65 filmde başrol oynadım, gece kulübü şovları yaptım, Yeşil Kabare’yi yarattım, oradan birçok star çıkardım… Bütün bunlardan sonra bir müze yapmak istiyordum. Geriye bir afiş bile kalmadı. Yayınevleri bastığı için sadece yazdığım kitaplar kaldı.
ÖLMEDEN ALİ POYRAZOĞLU MÜZESİ’Nİ AÇACAĞIM
Müze olmayacak mı?
Hemen faaliyete geçtim. Yeniden bir dekor yaptırıyorum. Duran bir insan değilim. Böyle facialar olabilir, ileriye bakmak lazım. Yeni dekorlar, kostümler hazırlayıp tiyatroyu yeniden ayağa kaldıracağım. Er ya da geç, ölmeden Ali Poyrazoğlu Müzesi’ni açacağım. Elimizde oyunların dijital kayıtlarının olması içimi bir nebze ferahlatıyor. Herkes aradı, çok sevindim. Bizi buralara getiren seyircimiz arkamızda dursun yeter! Duracaklarını da biliyorum. Hazırda altı oyunum var. İki yeni müzikli gösterim var. 7 Ocak’ta AKM’de bu oyunlardan birini oynayacağım.
YANAN KUKLA KOLEKSİYONUMUN DÜNYADA BİR EŞİ DAHA YOKTU
Yangının çıkış nedeni nedir?
Teknik bir arızadan kaynaklanmış. Tiyatronun her şeyi orada dururdu. Hele yanan kukla koleksiyonumun dünyada bir eşi daha yoktu 18. ve 19. yüzyıldan kalma Osmanlı kuklaları, tüm dünyada yapılan müzayedelerden toplanmıştı. 200 yıllık maskeler vardı. Müze için saklıyordum hepsini; antika parçalardı.
SANATÇININ İŞİ ÖLÜME MEYDAN OKUMAKTIR
Güçlü bir insansınız, bu yaşananları atlatacağınıza eminim!
Ekonomik ve siyasi çalkantılar yüzünden iki kez iflas ettim tiyatroda. Hiç bilet bile satılmadığı zamanlarda oyunumuzu tek seyirciye oynadığımız oldu. Bizler, tek bir kişiye karşı oynayacak kadar tiyatroya sarılan bir kuşağız. Zorluklar karşısında pes etmem; tiyatro için de mücadelemi veririm. Benim büyük aşkım tiyatrodur. Allah sağlık versin, gerisi kolay.
Sanat biraz da zorluklarla mücadele işi, değil mi?
Bence sanatçının işi ölüme meydan okumaktır. Aslında dünyadan geçen herkesin işi ölüme meydan okumak… Gülerek, dalgasını geçerek, eleştirerek, çok çalışarak, ötekini keşfetmeye çalışarak... Kendinden farklı düşüneni anlamaya çalışmalı insan. Ben bu işi hoşgörü alanını genişletmek için yapıyorum. Gerekirse dekorsuz oynarım, yine oynarım. Bugüne kadar hiçbir oyunumuzu dijital yayınlamadık. Hep karşı çıktım ama artık karşı değilim. Tekrar oynayamayacağımız bazı oyunları artık yayınlayacağım.
Z kuşağına hitap etmek istiyorsanız bu şart! Bu arada onlarla aranız nasıl?
Çok zekiler, çok beğeniyorum. Geleceğin gerçek sahibi gençlerdir. Aşırı eleştirel ve muhalif bir bakış açıları var; her şeyi düşünüyorlar. Düzen bazen yamulabilir ve gençler, yamuk düzeni düzeltme sorumluluğunu doğuştan üzerlerinde taşırlar. Yeni zamanın gençleri de bu genlerle dünyaya geliyor.
BAZI OYUNCULAR GEREKSİZ YERE POHPOHLANIYOR
Genç kuşaktaki yeni oyuncuları nasıl buluyorsunuz?
Çoğunu beğeniyorum. Sonuna kadar destekliyorum ama bazen kızıyorum. 18 yaşında ama her yeri botokslu… Bazısı ayakta durmayı bilmiyor ama kameranın karşısına geçiyor. Niye kendini rezil ediyor ki? Bu mesleği seçenler ders alacak, iyi eğitecek kendini. Çok iyi başlamasa da kendilerinden star yaratmış isimler var; Kıvanç Tatlıtuğ, Beren Saat, Kenan İmirzalıoğlu, Engin Akyürek gibi... Müthiş çocuklar. Sektörde birçok iyi genç oyuncunun hakkını yiyorlar; bazı kötü oyuncular da gereksiz pohpohlanıyor. Yaşı ilerlerdi diye iyi bir oyuncuyu listeden silip yerine 18 yaşında birini koyarak sektörü ayakta tutamazsın.
BEYNİ MORUK AMA SURATI FRANSIZ ASKILI ÇOK OYUNCU VAR
Dünya sinemasına baktığımızda bir yaş dengesi var ama Türkiye’de çok yok sanırım...
Aynen öyle… Çetin Tekindor, Haluk Bilginer az oyuncu mu? Bunların ne botoksa ne yüz gerdirmeye ihtiyacı var. Ayrıca şu ‘no name’ çılgınlığına da son vermek lazım; isimsiz olmak, kötü oyuncu olmak anlamına gelmiyor. Bu bir gençlik meselesi değil, zihnin genç olması gerekiyor. Suratını gençleştirmiş, orasını burasını kaldırmış, mimik yapmayı unutmuş çok oyuncu var ama kafasının içine bak; moruk! Beyni moruk ama suratı Fransız askılı! Seyircinin aradığı bu değil. İnsanı tiyatroya, sinemaya çeken sanatın doğallığıdır.
ÖNEMLİ OLAN SAYGI GÖREN BİR ÜNLÜ OLMAKTIR
Ünlü olmak zor iş!
Bazen binlerce kişinin içinde kendini yalnız hissedersin. Benim de başıma geliyor. Binlerce insan tarafından seyrediliyorum, yollarda yürürken çevriliyorum ama yine de bazen bu hisse kapılıyorum. Kalabalıklar arasında düştüğün yalnızlıktan korkmamaya alışırsan şöhretini yönetebilirsin ve uzun bir süre ünlü olarak kalabilirsin. Önemli olan saygı gören bir ünlü olmaktır. Ünlülük yolculuğunda hatalar da yaparsın ama bazılarının hatalarını affederler bazılarınınkini affetmezler.
Siz de hata yaptınız mı?
Çok! Aile meselelerinde, iş hayatında, özel hayatta... Benim hatalarımın çoğu bağışlandı çünkü ben kendimi olduğum gibi açan biriyim; ikiyüzlü değilim. Benim en büyük özelliğim iyi bir tahsil almış olmamdır. Bunu da kendim yönettim ve hatalarımın üniversitesinden mezun oldum. İkinci kez aynı hatayı yapmam. Hata yapılmaması için de büyük şirketlere seminerler veriyorum. 600 bin kişiye konferans verdim, düşün.
HERKESİN BAŞINA AŞK DÜŞSÜN!
Özel hayatınız nasıl gidiyor? Şu an aşık mısınız mesela?
“Aşık değilim” dersem eve gittiğimde bizimki canıma okur, kavga çıkar. Şaka bir yana, aşk olmasa ben bu kadar işi yapabilir miyim? Miskin, içine kapanık, sabahtan akşama kadar televizyon seyreden, salak salak sokaklarda dolaşan biri olurdum. Beni bu kadar güzelleştiren güç, aşktır! Herkesin başına aşk düşsün!
Yaşlanmak sizi korkutuyor mu?
Hayır ama kötü yaşlanmaktan ve sağlığımı kaybetmekten korkarım. O yüzden kendime iyi bakıyorum. Beslenmeme dikkat ederim. İki saat yüzerim, yürürüm, sporumu yaparım.
Estetik yaptırmayı düşünüyor musunuz?
Yok ya ne uğraşacağım! Sevmem ben öyle şeyleri. Bir film, dizi ya da oyun için gerekirse plastik makyaj yaptırırım. Dünyada devletleri yönetenler bile yaptırıyor; siyasiler bile botokslu botokslu geziyor. Olacak iş değil…
- İncirin üstüne 1 bardak ekleyin! Aç karnına içen 100 yaşına kadar yaşıyor: Kemikleri beton gibi yapıyor, kolesterol seviyelerini yere çakıyor, iç organları da temizliyor
- Kilosu 5 TL'ye düştü! Kapış kapış satılıyor: Kolesterolü yere çakıyor, yağları cayır cayır yakıp kemikleri beton gibi yapıyor
- Nasırın kökünü kurutuyor! Mantar ve egzamayı 1 günde geçiriyor, 10 dakika bekletince ayakları pamuk gibi yapıyor, sadece 2 malzemeyle yapılıyor
- Kahvaltıda kaşık kaşık yiyin! Kilosu 125 TL: Doğadaki en güçlü antioksidan, yağlanmış karaciğeri yeniden doğmuş gibi yapıyor!
- 1 kaşık eklemek yetiyor! Kemikleri beton gibi yapıyor, kolesterolün kökünü kurutuyor, vücuda demir yüklüyor