Pazar PostasıAnne olunca dişiliğini kaybeden kadınlardan değilim!
Paylaş
Anne olunca dişiliğini kaybeden kadınlardan değilim!

Üniversite sınıf arkadaşlarıyla nasılsa hala aynı doğallıkta ve samimiyette Gül Gölge Saygı. Hayatımızdaki en seksi ve güzel sunucu olma sıfatını koruyan 32 yaşındaki Gül, 2 çocuk annesi ve televizyoncu Murat Saygı'yla güzel bir evliliği yürütüyor. Güzelliğine hiç prim vermiyor, garanti nedir bilmiyor ve hayatı olduğu gibi yaşıyor...

RÖPORTAJ: Canan DANYILDIZ

Göründüğünden daha sıcak bir kadınsın!
Öyleyim evet; İzmirli olmanın verdiği bir şey!

-Sen de modaya uydun, kendi isminle bir koleksiyon hazırladın.

ADL, ünlü bir isimle koleksiyon hazırlamak istemiş; bir araştırma yapmışlar. Bunun sonucunda ben öne çıkmışım ve bana teklif getirdiler.

- Senin bir tasarım bilgin yok ama değil mi?
Evet, ADL’ye tasarımcı olmadığımı ve tasarım yapmak için bir birikim gerektiğini söyledim. Onlar da bana renkleri, bunların uyumunu ya da kalıpları kendi zevkimle yönlendirebileceğimi, gardırobuma ne eklemek istiyorsam onları ön plana çıkarabileceğimi söylediler.

- İyi giyinen bir kadınsın... Yani...
Onlar da böyle düşünüp benim sadece fikirlerimden yararlanmak istediler ve oldu. Kendimi iddialı görmüyorum bu konuda ama ipliğinden kumaşına hatta gamboçuna kadar ben karar verdim, hayal ettim.

- Çıkan işten memnun musun peki?
Şimdi baktığımda dokusunu beğeniyorum, giydiğim zaman içinde rahat ediyorum kıyafetlerin. Sonuçta isminizi veriyorsunuz seriye. Love My Body markasına 70 parçalık kapsül bir koleksiyon olarak hazırlandı, gerisi için de konuşuyoruz. Güzel geri dönüşler alıyoruz çünkü.

- Vücudunu her bedende sevme fikrini destekliyorsun yanılmıyorsam?

Evet, Love My Body yüksek bedene kadar çıkan bir marka. Benim serimde küçük beden de var ama. Ben ikinci hamileliğimde çok kilo almıştım, böyle dönemlerde de şık olmak mümkün. Balık etli olduğunuzda da güzel olabilirsiniz. Ben bunun altını çizdim bu koleksiyonda. Sağlıklı olduğunuz sürece sorun yok. Benim
serimde 46 beden bile var.

-Bu koleksiyonun bir misyonu davar; barınak hayvanları yararına...
Biz ilk bu işi konuşurken, ucundan kıyısından böyle bir şeye dokunmak istediğimi söylemiştim. Marka da bunu destekledi. Önceden de barınaklara yardım ederdim; şimdi de hazırladığım at ve köpek desenli tişörtlerin satışından elde edilen gelirin tamamı, hayvan barınağına gidiyor. Mama ve kulübe olarak.

- Son günlerin popüler tartışması: Kürk! Sen giyiyor musun?
Yaşım itibariyle zaten kürke düşkünlüğüm pek yok; kürk görünümlü şeylerim var ama gerçek değil. Kürk giyen insana düşmanlığım olamaz ama. Et de yiyoruz, sonuçta bunun bir döngü olduğunu düşünüyorum. Bu herkesin kendi tercihi.

- Senin koleksiyonunda gerçek deri ya da kürk var mı?
Hayır yok.

“Her şeyi bir arada yapabilen biri değilim”


- Başka gelecek planlarından ne haber?
Bir tv programı için görüşmem oldu... İçinde kendimi iyi hissedeceğim bir şey olursa yaparım. Ben her iki hamileliğimde de son haftasına kadar çalıştım. Ama tabii kısa aralıkla 2 erkek çocuk dünyaya getirince onlarla ilgilenmem gerekti. 3 erkekle uğraşmak kolay değil! Ben her şeyi aynı anda yapabilen bir kadın değilim. Düşünsene ikinci çocuğuma ilki 9 aylıkken hamile kalmıştım.

- Evlilik sana biraz nefes aldırmış gibi!
Yoo, aslında yaratıcılık, üretmek çok güzel şeyler. Ama 2 çocuğum da küçük olunca, her şeyi onlarla ve birlikte yaptık. Ne zaman onlar büyüdü, ben yavaş yavaş kendime bakmaya, sporumu yapmaya ve sosyal çevreye karışmaya vakit buldum.

- Üçüncü çocuğu istiyor musun?
Vallahi isterim! Ben tek çocuğum ve bunun hasreti olabilir. Kardeş önemli bir şey. Anne babanın bir çocuğa verebileceği en güzel hediye. İlk ikisini erkek istemiştim, iyi anlaşsınlar diye; ama üçücüyü kız isterim!

- Evliliğin nasıl gidiyor?
Çok doğru bir birliktelik olması gerekiyor evlilikte, karşınızdaki insanla. Biz de bunu başardık eşimle. Murat (Murat Saygı) insana çok güven veren biridir. Çok iyi bir eş, iyi bir babadır gerçekten. İlk günden beri çok mutluyum evlilikte. “Doğduğumdan beri varlıklı ortamda yaşadım”

- İyi bir hayatın var; kaybedersen fedakarlık yapacak biri misin?
Çok güzel soru! Hayatı öyle bir kurman gerekiyor ki; bugün her şeyini kaybetsen bile yanında olacak, yanında olacağın insanlar olmalı. Ben, bu tip şeylerin bizi yıkabileceğini sanmıyorum. Elbette fedakarlık yapılır.

- Hırslı bir kadın mısın?
Hayır pek değilim. Ama bir şeyi istediysem ve içime sindirdiysem; onun için çalışırım. Oraya gelene kadar değil ama karar verirsem hırslanabilirim evet.

- Peki bu yaşadığın lüks hayatı hayal etmiş miydin?
Ben çok planlar yapan, hayaller kuran biri değilim. Her şeye hazırlıklı olman gerekiyor hayatta. Mesela ben babamı, hatırlamadığım bir zamanda kaybettim.
Ve annem beni ‘güzelliğine güvenme, bir sivilce yeter, zenginliğine güvenme, bir kıvılcım yeter’ diye yetiştirdi. Hayatta her şey olabilir, önemli olan
senin ne ektiğin ona.

- Sanırım ünlü olmadan önce de iyi bir hayatın vardı...
Evet, ben gözümü kolejde açtım, iyi bir hayatı var kendi ailemin de. Sonra da hep kendi ayaklarım üzerinde durdum. Ama annemin bana verdiği, öğrettiği ders çok önemlidir. Bugün böyle yaşarım, yarın nasıl yaşarım; bunu kimse bilemez. Bunları çok önemsememek gerek.

“Kıskanç bir kayınvalide olacağım!”

-Eşinle birbirinize ne kattınız?
Ben Murat’tan sakinliği öğredim.Daha fevriydim eskiden. Murat’a ben hayvan sevgisini kattım diyebilirim.

- İlerisi için aklında ne var?
Tabii zaman zaman düşünüyoruz bunları; ama ne olacağını bilemem. Ama galiba en çok çocuklarımın kendi kendilerine yetebilmelerini ve mutlu
bireyler olmasını istiyorum. Ve istedikleri işleri yapsınlar.

- Onları alacak kızlara kıskanç bir kayınvalide olur musun?

Sanırım olurum! Erkek annesi olarak öyle hallere girebilir insan; kötü bir şey yapmam ama. Kolay değil bence! Aslında bu durum kız anneleri için de geçerli. Benim başımın üzerinde taşıdığım bir kayınvalidem var, o ayrı. Evladını korumak istersin, dengelemek gerekir galiba bunu.

- Kendinde en çok neyi sever, neyden hoşlanmazsın?

Çok fevriyim, bu sevmediğim yanım... Ama sinirim çabuk geçer. En sevdiğim tarafımsa adaletli olmam! Haklıya hakkını verir, haksızlığımı bilirim.

“Murat’ı bana bakan erkeklere bakarken yakalıyorum!”


- Göz önünde, güzel bir kızdın tv’de, dikkat çekmek hoşuna gidiyor mu?

Yani biliyorum güzel olduğumu, ama böyle bir şeyi önemsemiyorum ben. Bu yapımla da ilgili, öyle bakmıyorum meseleye.

- Seksi ve ilgi gören bir kadın olman, eşini rahatsız ediyor mu?
Hiç olmadı, Murat bana karışmaz. Ben İzmirliyim, daha rahatımdır. Tanıştığım zaman ne giyiyorsam, yine onu giyerim. Zaten Murat, özgüveni olan bir
adam. Ben de onu rahatsız etmeyecek şekilde giyinirim ama.

- Kıskanç mıdır Murat Bey?
E tabii, ufak tefek benim de,onun da olur!

- Neleri kıskanırsınız birbirinizde?
Dışarıda biri bana bakarsa, Murat’ı da ona bakıyor buluyorum mesela. ‘Sen ona ne bakıyorsun?’ diyorum. (Kahkaha atıyor) Benim de oluyor... (Söylemiyor,
gülmeye devam ederek)

- Sizin evliliğinizde ne olmazsa olmaz?
Saygı. Sevgi, aşk bunlar her zaman olur, bir evliliği ayakta tutan şey saygı bence.

- Tartıştığınızda nasıl halledersiniz? Kim alttan alır?

Bizim de oluyor tartıştığımız... Böyle zamanlarda ‘Tamam, sonra konuşalım’ dediğimiz de olur, küstüğümüz de. Ben çok profesyonel değilimdir sorunlar konusunda, çok duygulu ve yoğun veririm tepkilerimi, ama Murat daha sakindir ve onu bu tutumu beni de frenler. Her evlilikteki gibi bizde de oluyor ve üstesinden geliyoruz.

- Bir gün her şey tersine döner diye kendini garanti altına alıyor musun evliliğinde, maddi açıdan?

Hiç almıyorum, her şeyin olması mümkündür.

- Kaderci bir kadın mısın?

Kaderciyim aslında evet! Hayat, ‘sen planlar yaparken, başından geçenlerdir aslında’ ya... Ben buradan çıkınca 1 saniye sonra ne olacağını bilemem. Bu yüzden hiçbir şeyi planlamadan yaşıyorum. Kendimi hayatın akışına bırakıyorum. Kader diye bir şey var ve olan oluyor Canan.

- Varlıklı bir aileden gelip varlıklı bir aile kurdun, ama hiçbir şeye güvenin yok, neden?

Böyle olmalı çünkü... ‘Bir şeylere sahibim’ ya da ‘sahip değilim’ diye yaşamamalı insan. Ben buna inanıyorum. Sahip olduğun şeye bir gün sahip olamayabilirsin ya da sahip olmadığına olabilirsin... Çok güzelim diye gezinirsin etrafta, bir kaynar su dökülür; geçmiş olsun! Bitti gitti! O zaman ne olacak?

“Sosyeteye girmeye çalışmıyorum!”

- Sanki... Son dönemde sosyeteye girmeye çalışıyorsun gibi görünüyor...

Hiç öyle bir şey yok. Ben televizyondan geliyorum, beni önceden beri tanıyorsunuz. Bundan önce bir yere gitmiyordum, şimdi gidiyorum. Bu benle ilgili bir şey. Evliliğimle ilgili bir durum değil. Tercih meselesi; davet gelir, ister gider ister gitmezsiniz.

- Sana yapılan ‘sosyetik’ yakıştırmasını nasıl buluyorsun?
Ben de herkes gibi ‘sosyete’ yakıştırmasından rahatsızlık duyuyorum. Kimle ilgili söyleseniz, aynı şeyi düşünür. O sıfat ne için var? Onu bilmiyorum. Kim
sosyetik kim değil, ben hiç bilmiyorum! İki davete katılınca sosyetik mi olunuyor? Onu da bilmiyorum. Eşimin işi icabı, bunların hepsinden haberdar olurum; bazen hiçbirine katılmam, bazen de katılmak, gezmek isterim; giderim.

- Tamamen senin tercihin yani, sosyetik olma amacın yok?

Evet, sosyelleşmek istersem gidiyorum. Bu defa da orada bir alışveriş, arkadaşlık başlıyor insanlarla... ‘Sosyete’ olmak gibi bir amacım yok. Bu, başkaları için çok önemli olabilir; ama benim için değil. Öyle olsa, en başından giderdim zaten.

- Zengin, milyonlarca dolarlık karakterlerle olmak önemli bir şey ama...

Yok, sen o davete gittiğinde yanındakiyle para pul ya da üstündekini başındakini konuşmuyorsun ki bunun bir önemi olsun!

- Peki arkadaşlarını neye göre seçersin?
Sosyeteden mi misal? Benim eski arkadaşlarım da var, yenileri de. Ki bir şeyler paylaşabiliyorum. Bu davet arkadaşlarından olmuş ya da okuldan biri olmuş, hepsi aynı. Zengin ya da fakir farketmez.

“Eşimi bıraksan 6 ay oyunun başından kalmaz!”

- Sence çocuk sahibi olunca bir kadının dişiliği biter mi?
Ben hiç hissetmedim böyle bir şey!

- Anne olduktan sonra ne değişti?
Hayata daha sevgiyle bakmayı öğrendim. Karşımdakine ne söylersem söyleyeyim; onun da bir insan evladı olduğunu biliyorum. Çok keskin bir şekilde bu değişiklik oldu. Eskiden birinin kalbini kırıp kırmadığımı umursamazdım. ‘O da yaptı, hak etmeseydi!’ diye bakıyordum. Şimdi çok daha düşünerek hareket ediyorum. Temkinli ve duygusal yaklaşıyorum.

- Sende de çocuklar olunca eşini ihmal etme oldu mu?

Benim art arda oğullarım olduğu için onları da nereye gitsem peşimde götürüyordum. Bir dönem onlara çok düşkün oldum. Ama Murat’ı ihmal etmedim.
Allah’tan Murat da çok anlayışlı biridir.

- Seni eşinde ne çileden çıkarır?
Ortadan sıkılmış diş macunu? Çoraplar? Murat’ın hiiiç öyle huyları yoktur biliyor musun! (Kahkaha atıyor) Ceketini bile kendi çıkarıp özenle asar. İnsanı rahatsız eden bir şeyi olmaz o anlamda...

- Hadi dökül! Mutlaka bir şey vardır!
Tamam tamam... Mesela bilgisayarda oyun oynar! Onu hani 6 ay elleme, oradan kalkmaz. Saatlerce oynar! (Gülüyor) Bazen gidip diyorum ki yanına: ‘Ne yapıyorsun sen, yahu ne yapıyorsunnnn! Merhabaaa!’ Bunun dışında ciddi bir şey yok, benim de onun da rahatsız edici bir şeyimiz yok birbirimize karşı.

- At bindiğini biliyorum, böyle rafine bir zevkin var... Başka?

İlkokuldan beri biniyorum ata ben. Doğa yürüyüşünü de çok seviyorum. Seyahat etmeyi de.

- Murat Bey de at biner mi?

Birlikte yaptığınız bir aktivite var mı? Murat da bir ara denedi at binmeyi ama pek sarmadı. Onunla tenis oynuyoruz daha çok. Beraber yürüyüş yapıyoruz.

“Eskiden çektirdiğim fotoğraflardan hiç pişman değilim”

- Keşke şu pozu vermeseydim, şu açıklamayı yapmasaydım dediğin var mı?
Hayır yok! Hiçbir şeyi ünlü olmak için yapmadım, çeken fotoğrafçının adı sanı ve ne için yaptığımız belli. Ben Kanal D’deyken, profesyonel sunucuyken yapılmış çekimlerdi. Bazen saçımı, makyajımı beğenmediğim şeyler var, ‘keşke onlara müdahale etseymişim’ diyorum sadece. Ama o saç, makyaj da bir dönemin ürünüydü. İlerde bu yıl yaptıklarımızı da beğenmeyeceğiz. Ünlü olmak için yapsaydım o çekimleri ‘keşke’ derdim ama değil...

- Seni o dönem özel olarak destekleyen, yön veren birileri var mıydı?
Benim çok temiz, çok netti hayatım. Şimdi ‘Hayır’ deme konusunda daha iyiyim, sadece bunu öğrendim.

- Hakkında seksi, sadece güzelliğiyle ön planda diye yazılanlar vardı...
Farkında değildim ve önemsemiyordum çok. Magazin bunlar... Kırıldığım haberler pek olmadı. Hep bakarlardı bana, ünden mi bakarlar yoksa boyumdan posumdan hep bakarlardı bunun üzerine düşünmedim. Ben hiçbir şeye kendimi kaptırmam!

- Bu yaşların tadına vardın mı peki?
Şimdiki yaşım, ayaklarımın daha fazla yere bastığı, daha kendini bildiğim, duruşumun ve bakışımın değiştiği, oturduğu yaşlar. Özgüvenin de oturuyor. Ve bir kadının en güzel yaşları bence bunlar...



(15 Aralık 2013 tarihli Posta Karnaval'dan alınmıştır)

Haberin Devamı