Uzun bir süredir konuşmuyorduk! Açıkçası nedenini ikimiz de hatırlamıyoruz. Defne Joy Foster'in hayatını yitirdiği günün sabahında baş sağlığı için aradım. Üzgündü. Sözleri uzatmadık...
Röportaj: Mesut Yar
Sonra birkaç kez daha konuştuk telefonla, hatta birinde helalleştik. Bizim medya dünyasında oluyor böyle şeyler. Bir dargın bir barışık yaşanabiliyor. Ama temelde aşırı can sıkıcı bir şey yoksa birbirinin yüzüne bakmak zorundasın... Önceki akşam CNN Türk’teki programıma konuk oldu Acun Ilıcalı. İçtendi. Uzun bir küskünlük döneminin izlerini taşımadı hiç kameraya. Ben de evimde ağırladığım adamı geren tiplerden olmadığım için neşeli geçti konuşmamız... Acun’u tanıyorum. Onu herkes tanıyor ama ben biraz daha içerden hissediyorum kendimi. Belki de bu yüzden okuyacağınız bu röportaj birçoğundan daha samimi...
Tam olarak nasıl tanımlıyorsun kendini. Bir motosiklet sürücüsü mü, televizyonun dahi çocuğu mu, yoksa henüz Ferrarisini satmamış olan bir bilge mi?
Vay, iyi çalışılmış maşallah. İlle de birini yanıtlayacaksam daha çok televizyona yakın görürüm kendimi. Kısacası hayatı televizyondan oluşan bir televizyon mahkûmu diyebilirim kendime.
Vallahi ben ona gönüllü mahkumluk derim arkadaş. Herkes baştan başlar, ben sondan başlayacağım. Yeni projen daha emekleme safhasında ama herkes bunu konuşuyor. Daha doğrusu her kafadan bir ses çıkıyor. Nedir doğrusu?
Hollanda formatlı bir ses yarışması aslında. Ama öyle böyle bir şey değil. Eminim ki izleyeni ekrana mıhlayacak! Hani benim için sürekli “Amerika’ya filan gidip format buluyor” diyorlar ya, tamamen yanlış bilgi. Ben daha çok Avrupa üzerinden formatlar getiriyorum. Ama bu bizzat ayağıma geldi...
Nasıl yani? Acun diye bir Türk televizyoncusu var, yapsa yapsa o yapar mı demişler bu yarışmayı?
Yok. Eski Fenerbahçeli futbolcu Van Hooijdonk, Türkiyeye geldiğinde benim evimde kalır. O önerdi bana, mükemmel bir format diye. İzledim ve alışılmadık bir şey yakaladım. Dört jüri üyesi var. Arkaları sahneye dönük. Yarışmacılar gelip şarkı söylüyor. Jüriden biri önündeki düğmeye basıp; “Bu yarışmacıyı kendi takımıma almak istiyorum” diyor.
Hiç görmediği birini yani...
Aynen öyle. Ama işin en heyecanlı yeri aynı yarışmacıya bir başkası da talip olunca başlıyor. İnanılmaz bir pazarlık dönüyor ve yarışmacı kimin takımında olacağına kendisi karar veriyor. Böylece herkes takımını oluşturup müthiş bir takımlar arası rekabet başlatıyor.
Jüri pek alışık olmadığımız türden olacak gibi. Kimler var?
Öyle isimlerle anlaşmak üzereyim ki! Anlaşmaların son aşamasındayım, bitince önce sen duyarsın...
Jüri seçiminde popüler isimleri tercih ettiğin konusunda eleştiriler var...
Olur mu, tam tersini düşünüyorum. Mesela Ali Taran’ı sıradan insanlar hiç tanımazken seçip jüriye koydum. En iyi işlerimden biri oldu bu. Diğer isimlerle de aynı esastan anlaştım. Hani kimsenin ismi işin önüne geçmedi...
Her işinin tutmasını neye bağlıyorsun? Hiç yapmasaydım dediğin bir iş oldu mu mesela?
Hiç olmadı. Hepsinin arkasında durdum. Hatta daha önceden tutmamış formatları aldım ve hayata geçirdim. Çok beğenildi. Survivor da bunlardan biri. Daha önce Ahmet Utlu sunmuş. İki yıl sonra ben aldım ve yayınladım. Fenomen oldu. Mesele sanırım yaptığın işe inanmak ve o samimiyeti izleyene yansıtabilmek.
Sayende birçok kişi ünlü oldu. Ama içlerinden onun yeri ayrı diye düşündüğün biri var mı?
Açıkçası böyle bir ayırım yapmadım. Ama ‘Var Mısın Yok Musun’da yarışan Mevlüt farklıdır benim için. Çok iyi bir çocuktur.
Peki en çok hangi projeni sevdin diye sorsam?
Dedim ya, hiçbir ayırım yapamıyorum. Ama sanırım Survivor beni en iyi anlatan iş oldu. Bu arada mesela ben de yarışmak istedim yarışmalarımda. Survivor’da mümkün değil, Yetenek Sizsiniz’i pas geç, ama ne bileyim hiç performans gerektirmeyen ‘Var Mısın Yok Musun’da yarışmak istedim. Sonra vazgeçtik, içimizden bir arkadaşı oynattık. Ödülü de toplanıp yemeğe giderek harcadık...
Sıkı bir transfer ayı içindeyiz. Senin ismin de başka kanallarla anılır oldu. Bir değişiklik var mı?
Hayır. Elbette ticari bir iş yapıyoruz. Teklifler gelecek ve düşüneceğizdir. Ama ben vefaya inanan bir insanım. Her zaman çok şey borçlu olduğum Show TV’nin ne diyeceğine bakarım ilk olarak. Şimdilik bir değişiklik yok. Üç yarışma ve sezonun sonuna doğru yeni bir ‘Survivor’ ile orada olacağız. Zaten ekip de tatilde. Bir ay dinlenin sonra canınıza okunacak diye gönderdim hepsini sahillere...
Herkes tatilde, peki Acun hiç firar etmiyor mu?
Sorma ya, o sorudan gına gelmişti bir dönem. Kimi görsem “Acun bey firarda mısınız?” diye soruyordu. Gidiyorum tabii fırsat bulunca. Şu ana kadar 104 ülke gördüm. Görülmesi gereken ilginç ülkelerin yüzde doksanını görmüşümdür.
Nereyi görmeli insan dünya gözüyle?
Görülmesi gereken ülkelerden aklımda Barbados, Güney Afrika, Arjantin, Brezilya, Venezuella ve Kamerun kaldı hep. Latin ülkelerinin insanları çok sıcak olduğu için oraları bize daha yakın buluyorum. Herhangi bir kapıyı çal, birlikte çorba içebilirsin. Ama Kuzey ülkelerinde mesela böyle bir şey yok...
İyi bir rehbersin. Ama ben daha çok evinde arkadaşlarınla Play Station oynayarak dinlendiğini de biliyorum. Sanıyorum bilgisayar futbolunda üstüne yok?
Vallahi öyle bir iddiam yok ama futbola meyilliyim. Karşıma büyük iddialarla çıkan birçok arkadaşı pişman ettim. Bir keresinde Galatasaraylı Arda çok iddialı gelmişti. Geldiği gibi gitti. Ama biliyorum ki PES gibi oyunlarda çok yetenekli gençler var. İddialı olanlarıyla kapışırız yani.
Gömlek ve tişörtlerine dayanamıyorum Acun! Ciddi bir koleksiyon olmalı gardırobunda. Kaç tişörtün var mesela?
500 kadar. Gittiğim her yerde beğendiğim ne varsa alırım. Kendim seçerim hepsini. Ama bir koleksiyon ya da tarz olsun diye yapmıyorum bunu. İnsanlar beğenip bir tarz olarak görüyorlarsa ne mutlu. Kendime yakıştığını düşündüğüm şeyi giyerim. Gömlek ya da tişört fark etmiyor.
Peki Acun bugünkü yerinde olmasaydı da eğitimini gördüğü İngilizce öğretmeni olsaydı, nasıl biri olurdu acaba; düşündün mü?
Vallahi yedi yılı üniversitede geçmiş biri olarak öğrencinin halinden anlayacağım kesindi. Ama sanırım iyi bir öğretmen olmazdım. Çocuklarla birlikte firar ederdik. Yine de daha uzun düşününce eğlenceli ve halden anlayan bir öğretmen olacağım kesindi.
Burcun ne?
İkizler ama yükselenini sorma, hatırlamıyorum...
Eğlenceli bir burç, dolayısıyla eğlenceli bir öğretmen olma ihtimalin de kuvvetli bu durumda. Sahi ne eğlendirir seni en çok?
Arkadaşlarımla, çocuklarımla, sevdiklerimle yani iyi insanlarla birlikte olmak. Çalışırken de eğleniyorum. Müzik filan iyi gidiyor. 2pac hastasıyım mesela. Programlarda kullandığım müzikleri dinlemek bile eğlenceli. Bunu hissedebiliyorsan seyirci senden alıyor o hissi zaten. Seviliyorsun...
Eleştirildiğin de oluyor ve sanırım kimi zaman bozuluyorsun da!
Eleştirilmeye bayılacak halim yok elbette. Eleştiriyi kaldırmak çok kolay bir şey değil. İyi niyetli eleştiriye sonuna kadar açığım. Ama bir art niyet ne bileyim futbolda kasti dediğimiz bir durum varsa o zaman sitem ettiğim oluyor açıkçası.
Sözlüklere göre sitemden bir adım ilerdesin sanırım?
Sosyal medyayla aram bozuk değil, öncelikle sosyal medyadaki bazı zihniyetle aram bozuk benim. Yoksa sosyal medyayı tabii ki takdir ediyorum; çok önemli zeka belirtileri olduğunu düşünüyorum... Ama burada ortamın verdiği hürriyeti saygısızlığa çeviren zihniyete karşıyım her zaman. Çünkü kimsenin kimseye saygısızlık yapmaya hakkı yok. Bugün sokakta gelip kimse sana küfredemiyorsa, hakaret edemiyorsa internet ortamında da, sosyal medyada da bunu yapamamalı. Bununla ilgili her türlü yaptırımın da arkasındayım açıkçası. Bu konuda eğer belli ahlaki ihlaller yapılıyorsa o site kapatılmalı bence...
Peki sen hiç yazıyor musun o ortamlarda. Yani sözlüklerde, sosyal medyada filan var mısın?
Hani yanıt hakkını kelimelerle kullanabilmek adına... Yok yazmıyorum. Gönül ister ki çok böyle rahat edebileceğim bir platform olsun. Normal tartışabileceğim, insanlarla medeni konuşabileceğim bir platform olsun. Ama dediğim gibi buradaki hürriyeti kötüye kullanıyorlar. Belki psikolojik sorunları olan, belki garip durumda olan insanlar bunlar. Biz bilmiyoruz ki kim yazıyor? Belki yazan herif sapığın teki. Ben kiminle muhatap olduğumu bile bilmiyorum ki! Bu adamın kim olduğunu bilmiyorken, kendisine bir nick koyup kadın gibi onun arkasına saklanıp, ismini de ortaya koyamıyorken, ben niye muhatap olayım ki? Adam kendi adını koysun, normal bir şekilde çıksın karşıma, ben konuşurum zaten!
Artık sormalıyım! Herhangi bir yarışmana katılmam için teklifin var mı bana?
Ne zaman istersen!
( 17.07.2011 tarihli Pazar Postası'ndan alınmıştır. )
- Aydın'dan Japonya'ya kilo kilo satılıyor! 1 ay kuyuda bekletiliyor: Soğuk kış günlerinin vazgeçilmezi, Uzakdoğu sofralarını süslüyor
- Yılbaşı gecesinde uygulayın! Yeni yılda şans için yapılması gerekenler: Para kapıları sonuna kadar aralanacak, aşkı hayatınıza çekecek
- Kırmızı et sevmeyen kaşık kaşık tüketsin! Resmen protein ve kalsiyum ambarı: Kemikleri kolon gibi güçlendiriyor, dünyanın en sağlıklı peyniri
- Ilık suyla karıştırıp için! Göbekte biriken yağları eritiyor: Kalori yakımını hızlandırıyor
- Yemeklerin lezzetini 2 kat artırıyor! Zengin besin içeriğine sahip: Bakliyatların gazını alıyor, sindirim sistemini çalıştırıyor