Haydar Paşa'nın gelini olarak tanıdığımız Fransız oyuncu Christine Haydar yine İstanbul'da
OYA GERMEN
Türkiye onu Haydar Paşa’nın gelini olarak tanıdı. Bu çıplak, seksi pozlarıyla dergi ve gazetelerde yer alan sarışın güzel kadın uzun bir süreliğine ortadan kaybolmuştu. şimdilerde tekrar burada.
Erkan Özerman’ın Fransız Konsolosluğu’nda sahneye koyduğu ‘Aşk Oyunu’ adlı bir tiyatro oyununda oynamak için geldi. Mü terek dostumuz Erkan Özerman’ın evinde buluştuk.
Hala çok alımlı olan bu kadınla kadın kadına sohbet ettik. Samimi, tatlı ve mütevazi biri... Sıfır kompleks, sıfır kapris... Okuyun siz de ondaki yalınlığğ, doğrudanlığı ve samimiyeti seveceksiniz...
Türkiye’ye son olarak kitabınızın tanıtımı için gelmiştiniz. Şimdi de bir tiyatro oyunu için...
Evet söylediğiniz gibi kitabımı imzalamak için gelmiştim. ‘Simone’ Türkçe’ye çevrildi. Doğan Yayıncılık’tan çıktı. Şimdi aşk Mektupları adlı bir tiyatro oyunu için davet edildim. Amerikalı yazar Albert R. Gurney’in Aşk Mektupları adlı ünlü oyunu oynayacağımız. 30’dan fazla ülkede oynanmış bir oyun. Biz Fransızca olarak Fransız Konsolosluğu’nun tiyatro salonunda oynayacağız. Keşke Türkçem elverseydi de sizin dilinizde oynayabilseydim...
Okan Bayülgen ve modacı Vural Gökçaylı’yla birlikte oynayacaksınız. Onlarla tanışıyor muydunuz?
İkisini de tanımıyordum. Okan’ı Paris’te Türk kanallarında izledim. Karizmatik buldum. Bana daha evvel yaptığı çalışmaları gönderdiler, gerçekten başarılı biri. Vural Gökçaylı’yı İstanbul’da tanıdım. Provaları büyük bir ciddiyetle yapıyoruz.
Sizi görmediğimiz 10 yıl içinde neler yaptınız?
Çok büyük bir aşk yaşadığım eşimi kaybettim 10 yıl önce... Bu olay beni tahminlerin çok üzerinde üzdü. 28 sene büyük bir aşk yaşadığım eşim, çok değerli fotoğraf sanatçısı Jean Yves Haydar’ın ölümü perişan etti beni. Hastalanmıştı, ne olduğunu anlamak için doktora gittiğimizde hayatımın en büyük şokunu yaşadım. Yapılan testler pankreas kanseri olduğunu gösteriyordu. Maalesef sona yaklaşmış durumda fark edildi. “İki aylık ömrü var” dediler. İşte o iki ay hayatımdaki siyah sayfadır. Beni göremediğiniz yıllar acıyla geçti yani. Ama hayat devam ediyor işte, yapacak bir şey yok! Bir süre sonra, yeniden yaşamak için mücadele ediyorsunuz. Ben de yazarlığa ağırlık verdim, tekrar tiyatro çalışması yaptım. Hayatını yazdığı kitapta ünlü aktör Alain Delon’la yaşadığı büyük aşkı da anlatacak...
İlk kitabınız ‘Simone’ edebiyat ödülü alacak kadar başarılı oldu. Şimdilerde yeni bir kitap geliyor biliyorum. Kendi hayatınızı mı yazıyorsunuz?
İlk romanım ‘Simone’ okuyucuyla karşılaşınca neler olacağını bilmiyordum tabii ki... Beğenilecek mi, beğenilmeyecek mi, insanın içini bir korku sarıyor. Ama görüyorum ki şanslıydım. Bu bir denemeydi, beğenildi. Hatta biraz daha ileri gitti, bir edebiyat ödülü kazandım: Prix Lafayette. Bu başarı beni ümitlendirdi. İkinci kitabımı yazdım, o da önemli bir ödüle aday gösterildi ama kazanamadım. Sonra bir çocuk hikayeleri kitabım çıktı, o da birçok dile tercüme edildi. Onun da adı ‘Fatih et le Genie’, yani bir Türk çocuğun adını taşıyordu. Yazarlığın yanı sıra tekrar tiyatroya dönüp sahneye çıktım, çok önemli bir oyunda 4 yıl oynadım.
Fatih adı nereden aklınıza geldi?
80’li yıllarda İstanbul’da gazinoya çıktığım zaman her gece karşımda 3 tane delikanlı otururdu, bana orkide gönderirlerdi. Onlardan birinin adı Fatih’ti.
Şimdi İstanbul’dasınız, onları görecek misiniz?
Herhalde hepsi evlenmiş çoluk çocuğa karışmıştır. Ne yazık ki geçtiğimiz yıllarda Fatih’in bir kazada öldüğünü haber verdiler. Ve demin sorduğunuz sorunun cevabını burada vermiş olayım, evet, şimdi yazmakta olduğum roman kendi hayatım. Gerçeklerden kaçan bir kadın değilim.
Yazarken ne kadar samimi olacaksınız? Hayatınızı tüm ayrıntılarıyla öğrenecek miyiz? Mesela Alain Delon’la yaşadığınız büyük aşkı anlatacak mısınız?
Alain Delon’la olan beraberliğimi anlatacağım evet. Üstelik o dönem onun hayattaki en zor günleriydi. Meşhur Markoviç skandalının olduğu seneler. Daha fazlasını şimdi size söyleyemem belki kitabımın okunmasına sebep olacak en önemli olaylardan biri o!
İsminiz güzelliği ve seksi çağrıştırıyor! Çırılçıplak fotoğraflarınız vardı, o pozları verirken zorlanmış mıydınız?
Poz verirken hiçbir şekilde zorlanmadım. Gerektiği zaman çırılçıplak soyunuyordum. Gerçekten çok önemli dergilere kapak oldum. Penthous Dergisi tarihinde ilk kez Amerikalı olmayan bir artisti kapak yapıyordu.
Eşimden başka kimseye fotoğraf çektirmedim...
Eşiniz kıskanmadı mı?
Neden kıskansın, bütün fotoğrafları o çekti! Uluslararası üne sahip bir fotoğraf sanatçısıydı. Ben kocamdan başkasına soyunmadım ki... Onun güzel gözleri bana olan büyük aşkı, resimlerin daha da başarılı olmasını sağladı.
Sizin gibi düşünen ve davranan bir kadını taşımak erkekler için kolay olmasa gerek?
Çok haklısınız, aynen öyle!
Çok güzel bir kadın olarak yaşlandınız. 28 yıl büyük bir aşk yaşamış olmak mı acaba güzellik sırrınız? Yoksa bize söyleyebilecek başka sırrınız var mı?
Her fırsatta güzelliğimi ön plana çıkarıyorsunuz, teşekkür ederim. Unutmayın ki güzellik bir insanın 16 ile 36 yaşı arasında, hadi 46 diyelim, bol bol gündeme gelebilir. Ama daha sonra sizin daha ciddi bir şekilde başarınızı göstermeniz, sanatsal kalitenizi ıspatlamak zorunluluğu doğar. Kocamın çok başarılı ve ünlü bir fotoğrafçı olması sayesinde kısa zamanda üne kavuşup çok para kazandım. Bu üne fotoğrafların başarısı neden oldu. Onun sebebi de eşime çok rahat poz verebilmemdi! Dünyadaki birçok dergi bu fotoğraflardaki sırrı fark etti ve ön plana çıkardı. Ve evet, kadının güzellik iksiri aşktır. Aşksız bir kadını yaprakları olmayan bir ağaca benzetirim...
Bir erkekte sizi en çok ne etkiler?
Benim için bir erkeğin zeki ve eğlenceli olması önemlidir. Fizik o kadar önemli değil.
Hayata nasıl bakarsınız?
Bir filozof gibi! Çok zor günler yaşadım, hepsini aştım. Fakat kolay olmadı tabii. Yalnız her zor olayda gülünecek, eğlenilecek bir taraf buldum, böylece kendimi rahatlattım. Mizahi yönüm çok kuvvetlidir. Arkadaşlarım komik hikayeleri anlattığım zaman stand up yaptığımı söylerler. Dün akşam da film galasından sonra yemeğe gitmiştim. Anlattığım gülünç hikayeler masada herkesi kırdı geçirdi.
Hepimizin gerçek olmasını istediği hayalleri vardır. Siz bunları gerçeğe dönüştürebilecek kadar şanslı mıydınız?
Evet, şanslı olduğumu düşünüyorum. Birçok hayalimi gerçekleştirdim. İnsanın her hayal ettiğini gerçekleştirmesi zaten imkansız. Fakat büyük bir aşk yaşadım. Kocama aşıktım, o da bana aşıktı ve çok büyük bir sevgi, paylaşım vardı aramızda. İşte en büyük şansım buydu. 28 sene evli kaldım, inanılmaz güzel bir hayat yaşadım, çünkü birbirimizi tamamlıyorduk. Bu evlilikten Fredo dünyaya geldi, o bir aşk çocuğuydu.
Seks hastası adamlara kesinlikle tahammül edemiyorum...
Bir Fransız olarak IMF Başkanı Dominique Strauss Kahn’in seks skandalı için ne diyeceksiniz?
Seks hastası adamlara tahammülüm yok! Çünkü onlar bir kadını sadece obje olarak görüyorlar, cinsel ilişkide bulunmak tek amaçları. Bunlar hastalıklı insanlar, tedavi etmek lazım. Yalnız olaylara çok dikkatli bakmak da lazım. O seviyedeki bir insanın çok dikkat etmesi lazım. Komploya da kurban gidebilir. Bu olayda bazı karanlık noktalar olduğu kanaatindeyim. Yeni bir tabir öğrendim Türkçe ‘su testisi su yolunda kırılır’, çok hoşuma gitti. Taciz ve tecavüz hayatta kabul edemeyeceğim bir şey. Suçlu ise cezasını çekmeli.
Erkeklerin cinsel zaaflarına yenik düşmelerinin nedeni sizce nedir?
Erkekler maalesef bu konuda çok zayıflar. Başka konularda da farklı zaafları var. Her erkekte değişiktir bu. Erkeklerin bu zaaflara yenik düşmesi kendilerini bu bağımlılıktan kurtaramamaktan doğuyor. Hepsinin tedavisi var ama önce hasta olduğunu kabul etmek gerek.
Siz zaaflarını kontrol edebilen bir kadın mısınız?
Çok sağlam bir insanımdır, bu konuda ayaklarımı yere sağlam basarım.
En çok nerelerde zorlanırsınız?
Zorlandığım olaylar tabii ki oldu yine de olabilir ama ben onları kontrol edebilme yeteneğine sahibim.
Hatalarınız konusunda kendinizle barışık mısınız?
Tabii barışığım. İnsanın hatasını akıllıca görüp, doğru yönlendirmesi lazım ve dolayısıyla hatalarından vazgeçmesi lazım. Fakat bu çok kolay değil kabul ediyorum, çünkü alışkanlıkların getirdiği hatalar da olabilir. Her zaman en doğruyu bulup cevaplayamayabilirsin, ama hatayı fark edip en kısa zamanda doğruya çevirebilmek, işte önemli olan bu.
Hayatınızda sizi en çok mutlu eden şey neydi?
Beni en çok mutlu eden olay hamile kaldığım zamandı. Çünkü biliyordum ki karnımda hareket eden, yaşayan bir şey var. Ve dokuz ay sonra da doğacak. Bu bir kadının hayatta en çok mutlu olduğu an, ama bilmiyorum benim gibi düşünmeyenler de olabilir. Bir kadının bir çocuk doğurması muhteşem bir olay. Onun devamlılığı hayatın devamlılığı. Tanrının kadınlara verdiği en büyük hediye, bir evlat sahibi olma şansını yakalamaları bence. Anne olan kadın dünyaya bambaşka bir gözle bakar. Çocuk sevgisi yeri başka şeyle dolmayacak bir aşktır.
‘Kocamın dedesi Haydar Paşa! Buna isteyen inanmayabilir...’
Ülkemizde sizi hep Haydar Paşa’nın gelini olarak andılar. Hala da öyle yazılıp çiziliyor. Ne düşünüyorsunuz?
Hala inanmayanlar olduğunu biliyorum. Bazı köşe yazarları, magazin muhabirleri “Gerçek olmayan bir hikayeyi Erkan Özerman büyük bir profesyonel olduğu için kendisi üretti. Marie Christine‘in Haydar Paşa ile hiçbir ilişkisi yok.” diye yazdılar. Hatta bunu defalarca yüzüme karşı da söylediler. Erkan Özerman Fransa’da belki de Türkiye’de olduğundan daha çok sevilen ve sayılan bir insan. Şov dünyasının büyüklerinden olduğunu ben de kabul ediyorum, ama benim konumda hayali bir hikaye yaratmadı.
Gerçek dışı hiçbir şey söylemedi. Gerçekten eşim Jean Haydar’ın babası Bülent Bey, onun babası da Haydar Paşa. Bana paşanın kızı diye hayali bir isim vermedi ki Erkan Özerman! ‘Haydar Paşa’nın gelini’ dedi. Eşimin dedesi Haydar Paşaysa ben de o ailenin geliniyim. Ne var ki; kimse bu gerçeği kabul etmek istemedi ve tam tersine... 20 yıl sonra hala aynı soru sorulunca önce biraz kızdım ama artık gülüyorum.
Herkes kendi istediğine inanmak istiyor, bırakın neye inanmak istiyorlarsa inansınlar. Mizahi tarafım burada da rol oynuyor. Bana Haydar Paşa’nın gelini deseler yine iyi. Her gün değişik fotoğraflarım gazete ve dergileri süslediği senelerde başka bir ad daha takmışlardı: Haydar Paşa’nın çıplak gelini.
(22.05.2011 tarihli Pazar Postası'ndan alınmıştır.)
2- Botoksa para dökmeye hiç gerek yok! Uyumadan 1 damla süren sabah 10 yaş gençleşiyor
- Tahinin içine 1 kaşık ekleyin! Damarları çamaşır suyuyla temizlenmiş gibi yapıyor, hastalıklardan koruyor, kemikleri beton gibi yapıyor, C vitamini kralı
- Kahvaltıda 1 kaşık yiyen 30 yıl hastalanmıyor! Ömrü uzatıyor, bağırsakları harıl harıl çalıştırıyor, tam bir mineral deposu, doğal antibiyotik
- Bağırsakları motor gibi çalıştırıyor! Sabahları 1 kaşık yemek yetiyor, lavabo gibi tıkalı bağırsakları açıyor!
- Nasırın kökünü kurutuyor! Mantar ve egzamayı 1 günde geçiriyor, 10 dakika bekletince ayakları pamuk gibi yapıyor, sadece 2 malzemeyle yapılıyor