Röportaj: Canan DANYILDIZ

canan.danyildiz@posta.com.tr

Prodüksiyon: Begüm Baki

Canan Danyıldız Hamdi Alkan ile Jamie’s Italian’da buluştu, özel ve iş hayatını konuştu.

‘O Hayat Benim’ dizisinin yönetmenisiniz, iyi iş!

Yönetmenliğim tiyatrodan geliyor aslında, Yıldız Teknik’te 13 yıl aralıksız tiyatro yönetmenliği yaptım, sahne arkası aşkı çocuk yıllarıma dayanıyor aslında. ‘O Hayat Benim’ çok iyi gidiyor. Ama çok kadınla çalışıyorum, östrojen hormonu salgılıyorum, memelerim çıktı, o kadar!

12 sene mühendislik okumuşsunuz! Güzel Sanatlar’a neden geçmediniz?

Evet, Yıldız Teknik’te yine, denemez miyim? Denedim tabii ki ama ilk aşamayı, hani zor olanı geçtim, ama ne zaman oraya ‘tamam’ diyecek olsam, ‘yapma, mühendislikte bunca yılın var, yakarsın’ dediler; kısmet olmadı.

Para derdiniz mi vardı illa mühendislik yapmayı gerektiren?

Tabii çalışmam da gerekiyordu, mühendislik de önemli bir meslekti, olmadı, konservatuara geçiş yapamadık işte...

İçinizde kaldı mı? Alaylı olmak kompleks yarattı mı?

Şimdi yok, belki de o hırsla birçok arkadaşı bu meseleğe kazandırdık. Ama ne yalan söyleyeyim üniversite zamanlarında konservatuarlıları kıskanırdım, ezikliğini yaşadım.

İyi bir hale dönmüş o hırs!

Hem de nasıl! Bak Türkiye’nin en önemli sayılı tiyatro kütüphanelerinden birine sahibim; çok öğrenci tezlerinde benim arşivimden yararlanmıştır.

Mütevazı mı yoksa hırslı mısınız çözemedim...

Tevazu sahibiyim, ki fotoğraf çektirmek isteyen 100 kişi bile olsa sabırla beklerim, hatta bu yüzden uçak bile kaçırdığım oldu.

Başkaları köşe bucak kaçıyor ama?

Yok ben öyle değilim, benim nasibimi veren sokaktaki adamdır, kalplerini kırmayı ekmeğe ihanet sayarım.

Kaç oyun sahneye koydunuz?

50’den fazla...

Bir de meşhur koleksiyonunuz var!

Hangisi? O kadar çok ki! Tespih, manifatura, jilet, adisyon, fotoğraf... Aklına ne gelirse! Her şeyin koleksiyonunu yapıyorum.

Hamdi Alkan 48, eşi Selen Görgüzel 36 yaşında.

“Bütün çapkınlıklarım enerji kaybıydı”

Sizin de kendinizi şaşırdığınız zamanlar oldu...

Evet, ilk zamanlarda oldu. Bir anda popülerlik yaşıyorsun, reytinglerde birinciyim, şöhret sindirebiliyorsan harika bir şey.

Türkçesi, kuduruyorsunuz...

Her şeyi yapabilirsin, her yer senin, kapılar sana sonuna kadar açık filan sanıyorsun. Haklısın; ama saygınlık ve kalıcı işler bırakmak daha değerli, bunu sonra anlıyorsun.

Çapkınlıklarınız da oldu, evliliğinizi sarsan!

Aldattım evet, evliliğim bitti vs. Dev aynasında görüyordum kendimi maalesef.

Nerede, ne zaman başınıza taş düştü?

Kızım büyüyordu, ama bensiz büyüyor olması beni frenleyen şeylerden biriydi; ne yapıyorum dedim, el frenini çektim.

Psikolojiniz nasıl etkilendi?

Terapiye gittim, insanın ruhu hayat boyu hırpalanıyor.

Derken Canan Hoşgör’le evliliğiniz bitti...

Evet toparlayamadık, denedik ama olmadı.

Canan Hanım’la 2. kez evlenmeniz de denemeydi sanırım?

Evet, ama yürümedi. Ayrılmak en doğrusu oldu.

Bu yanlışlar sizden çok şey götürmüş mü?

Hesabını yapınca itiraf ediyorum, evet! Hatalarım, çapkınlıklarım, hepsi enerji kaybıymış.

Zayıflamak için mide ameliyatı olacakmışsınız...

Evet, doktorumla konuştum, kilolarımdan artık kurtulmak istiyorum. Birkaç güne kadar ameliyat olacağım. Bu beni son kilolu görüşün!

Selen Hanım sizin seksi göbeğinizi çok severmiş!

O daha seksi, fit bir kadın; bizim için fiziğin önemi yok yahu! Biz kendimizle çok barışığız, ama Selen bana ‘Hadi kilo ver’ diye baskı yapmaz, ama sağlığım için uyarır, 15-20 kg atmam gerekiyor ama bunu biliyorum, basenlerim var! Tek sıkıntım bu.

“Selen benim kadın versiyonum gibi komik!”

Dramada mı komedide mi daha mutlusunuz?

Vallahi geçen sezon ‘Muhteşem Yüzyıl’da dram rolüm vardı, çok keyif aldım. Yaşım ilerledikçe dramdan da çok keyif almaya başladım.

Başka ne oldu yaşınız ilerledikçe?

Daha sakinleştim diyebilirim; yaş ilerledikçe insana bir şey oluyor. Ama hala eğlenmeyi seviyorum.

Yaptığınız evliliğin de katkısı var galiba...

Evet evet, evlilik; ondan hemen öncesi 1 yıl kadar flört... Çok mutluyum hayatımda. Selen benim kadın versiyonum gibi, çok komik! Çok eğlenceli ve enerjili bir kadın!

Birbirinizle alay eder misiniz?

Hem de nasıl! Üff! Selen’le biz arkadaş gibiyiz!

Aradaki yaş farkı çok gibi geldi hepimize...

Benim de elim armut toplamıyor ya! Aramızdaki yaş farkı 12.

Nasıl tanışmıştınız Selen Görgüzel ile?

Kız kardeşimin arkadaşıydı, biz de arkadaş olduk o vesileyle, sonra flört ettik ve gerisini biliyorsun. Magazinsel açıdan Çok ilginç bir hayatım yok, ama ilgi gösteriyorlar. Kırmıyorum tabii insanları, o da işin bir parçası.

Sosyal medyada görüyoruz...

Sorma! Instagram’a bayılıyorum, ama hesabım hack’lendi! ‘Hamdialkan2’ yeni adresim. 1000’den fazla fotoğrafım vardı ona yanıyorum.

Bir daha evlenmem diyormuşsunuz...

Büyük konuşmayacaksın demek ki! 1-1,5 yıl kafamı dinledim, sonra Selen karşıma çıktı ve mutlu bir evlilik yaptım.

Kıskançlıklarınız oluyor mu?

Güzel ve genç bir kadınla birlikte olduğum için mi? Yok yahu aşırı değil, hatta hiç değil, biz birbirimize güveniyoruz. Böyle

“Sokaktaki adamın hikayesini seviyorum”

Yönetmenliğini yaptığınız işler hep tutuyor, nasıl?

Ben dizilerde samimiyete ve hikayeye önem veriyorum, hikaye inandırıcı gelmiyorsa tutmuyor o iş, çok net söyleyebilirim. ‘Arka Sıradakiler’, ‘Reyting Hamdi’ gibi işlerde hikaye seyirciyi yakaladığı için yürüdü gitti. Hatta bu işlerin tekrarlarından bantlar bozuldu be!

Reyting Hamdi ve kurufasülye yiyen Gazman...

Gazman da çok Türk usulü bir kahramandı işte, ama insanlar sevdi, demek istediğim tam bu.

Bu işleri düşününce ‘vay be’ dediğiniz oluyor mu?

Her sıkıldığımda Beyoğlu’na çekime çıkardım, ‘haydi arkadaşlar’ deyip. Ya olacak iş mi? Beyoğlu ve çekim yapmak! Bazı şeyler var mesela, Kaddafi’yi canlandırmıştım, Beyoğlu’na deveyle girdim; Allah’ım o devenin oturduğu yerden bir kalkışı var, düşman başına!

Reyting önemli muhakkak!

Ben sokaktaki adamın hikayesini seviyorum, aslolan o. Sokaktaki adamın reytingini takip ettim; kuru yemişçi, bakkal ne izliyor, ona dikkat ettim. Bu beni hiç yanıltmadı. Ben içerik, hikaye avcısıyım. Bir arkadaşımın annesi söylemişti ‘evladım, isimleri değişiyor, ama her akşam aynı diziyi seyrediyorum’.

Siz nasıl risk alıyorsunuz ve tutuyor?

Ben o işlerin adamıyım, iyi bir içerik, isi dönem dizileri, gençlik dizileri ya da günlük.

3 önemli filminiz var...

‘Dersimiz Atatürk’ çocuklara yapmıştım, ‘Bahara Yolculuk’ -ki Türk sinema tarihinin en çok izlenen filmelerinden biri oldu-, sonra da ‘Bayrampaşa: Ben çok kalmayacağım’.

Bu filmlerden hayat boyu unutmayacağınız bir şey kaldı mı?

1 aya yakın gerçek bir cezaevine girip çıktım, gerçek mahkumlarla çalıştık o filmde. Dünyanın ilk ve tek gerçek işidir bu anlamda, dışarda bir sahnemiz var hiç unutmuyorum, mahkumlardan biri ‘abi çift müebbetim var ve asla dışarı çıkamayacağım hayatım boyunca’ dedi. Ve onu oynattım o sahnede.

Zor muydu mahkumlarla çalışmak?

Hem de nasıl, gerçek mahkumlar; psikolojilerini iyi anlaman gerek çünkü içeride kaybedecek hiçbir şeyi olmayan çok insan var. Her gün tırnaklarına kadar kontrolden geçiyorsun çekimden önce. Zordu yani...

Dışarıdaki hayatı nasıl algılıyor sonra insan?

Orada öğrendiğim bir şey daha var: ‘Her özgür insan, potansiyel bir mahkumdur’. Öyle yazmışlardı duvarın birine mapusta. O benim için bir düstur oldu açıkçası.