Çocukluğumuzun kahramanı Cüneyt Arkın, adını sinema tarihine altın harflerle yazdırdı. Malkoçoğlu, Kara Murat ve daha nice karaktere hayat verdi. Oyunculuğu, karizması, yakışıklılığı ve duruşuyla hep güzel anıldı, anılmaya da devam ediyor. Cüneyt Arkın ve eşi Betül Cüreklibatır’la sohbetimiz sizlere ilham olacak. Alev Gürsoy Cimin / alev.gursoy@posta.com.tr
Nasılsınız? Pandemi sürecini nasıl geçiriyorsunuz?
Cüneyt Arkın: İyiyiz. En önemli şey sağlık, gerisi yalan. Süreci verimli geçirdik. Karımla meşgul oldum. Çok güzel esprilerle güldük. Yazdım, okudum. Şükür bahçemiz var, oradaki çiçekleri suladım. Fazla sıkılmadım.
Betül Cüreklibatır: Ben çocuklarıma sarılmayı çok özledim. Allah’ım bir an evvel bizi kurtarsın. Çocuklarıma ve torunlarıma doya doya sarılayım. Herkes sevginin önemini daha iyi kavramıştır inşallah. Beraber olmanın önemini, dayanışmayı, yardımlaşmayı daha da özümsemeliyiz.
DÜNYA DEĞİŞİYOR AMA HİÇ İYİYE GİTMİYOR, ŞİZOFRENİK BİR HASTALIĞA BULAŞMIŞ GİBİ…
Dünyanın geleceğine dair karamsar mısınız?
C.A.: Dünya değişiyor, teknoloji aldı başını gidiyor. Peki, bu dünyanın değişmesi iyiye mi kötüye mi delalet? Bence bu dijital dünya vahim bir olay. Dünya değişiyor ama bence hiç iyiye gitmiyor. Şifozfrenik bir hastalığa bulaşmış gibi...
CÜNEYT ARKIN’LA EVLİ OLMAK ÇOOOK ZOR AMA BEN İNATÇI BİR KADINIM ÜSTESİNDEN GELDİM
Nasıl oldu da evlilik aşkınızı öldürmedi?
C.A.: Elbette imza bir evliliği korumaz ama imza benim çocuklarımın soyadlarıdır. Evlilik kadının fedakarlığı üzerine kurulur. Çünkü o anadır ana. Bence aşk bir eşkıyadır. Dağlarda sevgi ateşleri yakar, dünyayı yakar. Aşkımızı ben değil eşim Betül korudu. Onun merhameti ana şefkati evimizi ve beni sarmaladı. Ben ona şükranlarımı mektuplarla, şiirlerle ve çiçeklerle sundum.
B.C.: Ona hiç yalan söylemedim. Hep olduğum gibi gözüktüm. Yeri geldi eleştirdim de. Dupduru ve saf yaşadık. Evlilik çok kutsal bir müessese. Ben var gücümle onu korumaya çalıştım. Cüneyt Arkın ile beraber olmak zor hem de çoook zor ama ben üstesinden geldim. Çok inatçı bir kadınım ve çok sabırlıyım. Evlilik olmadan asla ve asla beraber yaşamayı kabul etmezdim. Ya evlilik ya ayrılık!
BETÜL’ÜMÜ KAYBETTİĞİM AN BEN DE YOK OLURUM
Ölüm doğanın kanunu. Aşık çiftler birbirinden önce ölmekten korkarmış. Sizin hiç böyle korkularınız var mı?
C.A.: Hiçbir şeyden korkmadığım kadar eşimi kaybetmekten korkuyorum. Karımı, canımı, bebeğimi, Betül’ümü kaybettiğim an ben de yok olurum.
B.C.: Ölüm tabii ki gerçek, Allah’ın takdiri ama hiç konduramıyorum. Ne kendime ne de ona. Sanki hep beraber böyle dünyanın sonuna kadar, dünya bitse bile beraber yaşayacakmışız gibi geliyor bana.
CİMRİ DEĞİL AMA TUTUMLUYUM, İLK ARABAMI 22 YIL KULLANDIM
Baş başa kaldığınızda neler konuşursunuz?
B.C.: Biz de normal etten kemikten insanlarız. Evde geçim sıkıntısı da konuşulur, topluma dair her şey de. Allah’a çok şükür hiç kimseye muhtaç değiliz ama muhtaç olan çok canlı var. Biz bir kere yiyoruz, bin kere şükrediyoruz.
C.A.: Cimri değil ama tutumluyum. İlk arabamı 22 yıl kullandım. Delik deşik oldu. Öyle ayakkabı, süslü giyim meraklısı olmadım hiç. Zaten yokluktan gelince değişmiyorsun, geçmişini unutan geleceğini de iyi yaşayamaz. Mütevazılık da bir sanattır.
Hiç kavga eder misiniz?
C.A.: Kavga etmeyiz de tartışırız. İki farklı dünyadan gelmiş insanlarız. O Topağacı’ndan geldi ben ise köyden geldim. Bakıyordum soframızda bıçak çatal… Ben mesela tavuk ve balığı çatal bıçak ile yiyemiyordum. Sofrada çatal bıçağı Betül’den gördüm. Soğanı şöyle çak diye kırıp cücüğünü hatur hutur götüremiyordum yanında. Kültür farklı… Onun da bir gerginliği oluyordu ama sonra baktım o da soğanın cücüğünü yemeye başladı.
B.C.: Ederiz bazen. Kendine hiç dikkat etmez, saçını taramadan sokağa çıkar. O da herhalde kendine olan fazla güveninden. Parmakları ile saç tarayan ilk defa bir adam gördüm. Asla tarak nedir bilmiyor. O açıdan biraz atışırız.
CÜNEYT’İN EN SEVDİĞİ ŞEY, BEN MUHALLEBİ YAPINCA TENCERENİN DİBİNİ SIYIRMAK
Betül Hanım, Cüneyt Bey en çok neyi sever?
Alev’ciğim, Cüneyt’in hayatta en sevdiği şey, ben muhallebi yapınca tencerenin dibini sıyırmak. Onun için şimdi tencereyi onun önüne götürüyorum. (Gülüyor)
LÜKS ARABAYA BİNEREK, PAHALI SAAT TAKARAK UYGAR İNSAN OLUNMAZ
İyi aile olmanın, iyi ebeveyn olmanın sırrı sizce nedir?
B.C.: Çocuklarınızı çok sevin ama birbirinizi de ihmal etmeyin. Çocuklara en büyük hediye sevgi dolu bir ailede büyümektir. Aileler çocuklarına çok fazla para vermesin. Hele hele meşhur aileler! Sonra çocuklar hep aynı şeyi bekler. O lüks arabalara binmek, kollarına abartılı, pahalı saatleri takmak, marka kıyafetler giymek... Gösterişe gerek yok. Bizim kimseye gösterecek, gösteriş yapacak şeyimiz yok. Ben çocuklarımı böyle yetiştirdim.
C.A.: Aslında karım çok güzel söyledi. Lüks arabaya binerek, pahalı bir saat takarak uygar insan olunmaz. Uygar insan; insana saygı duyan, canlıya hürmet edendir.
ÇOCUKLARIM ATATÜRK’Ü O KADAR İYİ ANLADI Kİ EN UFAK BİR KÖTÜLÜĞE BULAŞMADI
Çocuklarınızı nasıl yetiştirdiniz, sevgiyi nasıl öğrendiler?
C.A.: Ben çocuklarıma tabiatı öğrettim. Tabiatı sevdiler. Çiçeği, böceği, yağmuru, bulutları… Çıplak ayaklarla toprağa bastılar, onlara spor yaptırdım. Spor, ahlakı geliştirir. O yüzden dostlukları da çok sağlam oldu. Ve kitaplar! Özellikle Atatürk’e dair… Uzun uzun Ata’mızı anlattım onlara. Çocuklarım Atatürk’ü o kadar iyi anladı ki en ufak bir kötülüğe bulaşmadı.
B.C.: İkimizin de en büyük çabası iyi arkadaş seçimiydi. “Aman oğlum; alkolden, sigaradan uzak durun. İnsan ve arkadaş seçimini çok iyi yapın” diye ısrarla söyledik. Ve onlar da Allah’a çok şükür bizi dinledi. Vallahi iyi çocuklar yetiştirdik. Hiçbir zaman fazla para vermedik. Hep kısıtlı yaşattık, hiçbir zaman şımartmadık. Cüneyt Arkın’ın oğulları olduğunu onlara hissettirmedik.
Evlatlarınıza verdiğiniz en önemli nasihat neydi?
C.A.: Babam bana şunları nasihat etmişti: Yalan söyleme! Yalan bütün kötülüklerin temelidir. Sorumluluk duy! Sorumluluk hisset ki dünya daha yaşanılır bir dünya olsun. Babam bir de derdi ki: Oğlum, beladan kaç ama bela üzerine bir şekilde gelirse beladan daha büyük bela ol. Ben de çocuklarıma babamdan öğrendiklerimi nasihat ettim.
YEŞİLÇAM’I, SAMİMİ GÜNLERİ VE O MUHTEŞEM İNSANLARI ÖZLÜYORUM
Eskilerden en çok kimleri özlüyorsunuz?
C.A.: Fikret Hakan ağabeyimi çok özlüyorum. Tarık Akan, Kadir Savun ve Hüseyin Peyday’ı da… Aslında herkesi ve herkesi… Ben aslında tümden Yeşilçam’ı çok özlüyorum. O nahif, o samimi günleri, o muhteşem insanları çok özlüyorum.
Yıllar sonra ‘Kuruluş Osman’ dizisiyle ekrana döndünüz. Nasıl bir duygu?
C.A.: Sinema, film, oyunculuk benim için yaşam biçimi. Türk sineması da bir halk sanatıdır, halk sanatı her çeşidiyle yaşar. Ben 83 yaşında halen ‘Kuruluş Osman’ gibi çok önemli ve büyük bir dizide oynuyorum. Fethi Naci’nin ‘İnsan Tükenmez’ adında çok önemli bir romanı vardır. Ne insan tükenir ne de sanat.
- Fazla kilolardan anında kurtarıyor! Sadece 2 malzemeyle hazırlanıyor: Bel, basen ve gıdıdaki yağları şıpır şıpır eritiyor
- Botoksa para dökmeye hiç gerek yok! Uyumadan 1 damla süren sabah 10 yaş gençleşiyor
- Tahinin içine 1 kaşık ekleyin! Damarları çamaşır suyuyla temizlenmiş gibi yapıyor, hastalıklardan koruyor, kemikleri beton gibi yapıyor, C vitamini kralı
- Kahvaltıda 1 kaşık yiyen 30 yıl hastalanmıyor! Ömrü uzatıyor, bağırsakları harıl harıl çalıştırıyor, tam bir mineral deposu, doğal antibiyotik
- Bağırsakları motor gibi çalıştırıyor! Sabahları 1 kaşık yemek yetiyor, lavabo gibi tıkalı bağırsakları açıyor!