Redd’in solisti Doğan Duru, yıllardır hem müziğiyle, ürettikleriyle hem de hayatın içindeki duruşuyla ‘gerçek sanatçı’ ifadesinin içini çok güzel dolduran bir isim. İkinci solo albümü ‘Kafesine Uçan Kuş’a da deyim yerindeyse yine kuş kondurmuş. Albümde her şarkı bir hikaye anlatıyor gibi. Doğan Duru’yla yeni albümünü ve biraz da başka şeyleri konuştuk.
İkinci solo albümünüz ‘Kafesine Uçan Kuş’ dinleyicisiyle buluştu. Albüme de adını veren şarkının adı başlı başına şiir gibi…Oradaki kafes tutsaklık mı, eve dönüş mü?
Kafka’nın ‘kafesin biri bir kuş aramaya çıktı’ metaforunu biraz kendime göre biçimlendirdim. Özgürlük ne kadar hepimizin aradığı bir şey olsa da bazı garantiler yüzünden, konfor arayışı yüzünden insanlar aslında özgür olmadığı ya da daha az özgür olduğu yerleri tercih eder hale geldi. Konfor daha iyi bir seçenek artık herkes için.
Ve tüm ilişki biçimlerinde biraz böyle artık sanırım…
Kesinlikle öyle. Yaşadığınız topraklar için de yaptığınız işle, aşık olduğunuz insanla olan ilişkinizde de böyle. Birine aşık oldunuz diyelim, öbür tarafta daha konforlu bir seçenek varsa, muhtemelen o konfor alanından çıkmak istemiyorsunuz. Tercih etmiyorsunuz. Hayatımızın her bileşeninde insan, özgürlüğü araması gerekirken bu duyguya yenik düşüyor.
ŞARKI SÖZLERİMDE HEM KENDİ İÇİMDEKİ YARALAR HEM DE DIŞ DÜNYADA GÖRDÜĞÜM YARALAR VAR
Şarkının sözleri de biraz böyle. Hem aşk şarkısı gibi hem de sistem eleştirisi var…
Ben bunların hiçbirini birbirinden ayıramıyorum. İnsanın zihninin içinde bir sürü şey var. O birçok şey de birbirine bağlı. Aşık olduğunuz zaman etrafınızda olan bitenden uzaklaşmıyorsunuz ya da onların yarattığı derin ağırlık hafiflemiyor. Şarkıları yazarken kendi duygusal ve düşünce dünyamı aktarmaya çalıştım. Bunun içinde hem kendi yaralarım var hem yaşadığımız zamanda ve ülkedeki beni yaralayan şeyler var.
YAVUZ BİNGÖL BENİM BİR ŞARKIMI SÖYLEYEMEZ
Pinhani Grubu’nun bir şarkısını İzzet Yıldızhan söylediğinde çok eleştirilmişti. Siz bir şarkınızı biri seslendirmek istediğinde kıstas aldığınız bir şey var mı?
Benim böyle keskin bir fikrim yok. Öyle olsa bugün Mozart’ın hiçbir eserini hiçbir orkestra çalamazdı. Genel mantıkla kim istiyorsa izin almak koşuluyla söyleyebilir, söylemeli de. Ama kime verdiğiniz konusu önemli tabii. Mesela Yavuz Bingöl benim şarkımı söyleyemez. Ben olaya buradan bakarım.
“Özgür olmaya çalışanın sistem dışına itildiği bir düzenin yaralı kuşlarıyız” demişsiniz. Siz de ürettiklerinizle her zaman sistemin biraz dışında duruyor gibisiniz…
Aslında sistemin dışı demek tam doğru değil ama ortada bir dert varsa onu dile getirmek de sizi o yaralı kuşlar gibi dışına itiyor. Evet, sürünün içinde değiliz, bugüne kadar kimsenin kuyruğuna takılmadık. Biriyle bir sözleşme imzalamadık. Kendi fikirlerimiz neyse onu ifade etmeye çalışıyoruz.
NEREDE DURMAMIZ GEREKTİĞİ KONUSUNDA BEN DE REDD DE HİÇ HATA YAPMADIK
Bunun getirdiği bir yorgunluk ve zorluk hissediyor musunuz zaman zaman?
Tabii ki büyük bir zorluk getiriyor, bunların bertaraf edilmesi için de herkesin kendi bağımsızlığına sahip çıkması gerekiyor. Bu ortamda biraz eleştiri yapınca mutlaka birinin ayağına basmak zorunda kalıyorsunuz, basınca da size toplu şekilde bir tepki veriyorlar. Ama bu zor diye buradan dönemeyiz. Bu bir mücadele biçimi de değil bir ifade şekli benim için. Nerede durmamız gerektiği konusunda ben de Redd de hiç hata yapmadık.
Müzikte saat yasağıyla ilgili bile çoğu müzisyen tam bir kabulleniş içinde gibi… Bazen “Kime ne anlatmaya çalışıyoruz?” diyor musunuz?
Beni aradıklarında artık şunu diyorum, “Ben bu konuda çok konuştum. Ben Fahrettin Koca’ya bir şey yazdığım zaman mavi tıkım olmadığı için bana cevap vermiyor ama Athena Gökhan’a veriyor. Dolayısıyla onun daha fazla konuşması daha faydalı olur. Türkiye popüler figürler üzerinden okuma yapan bir ülke. Her şeye çok sayısal yaklaşıyor. Ne söylediğinin önemi yok. Ne kadar ilkel, ne kadar cahil ya da zayıf olduğunun önemi yok, ne kadar bilgili ya da kültürlü olduğunun da değeri yok maalesef. Kim sayısal olarak daha çok iltifat görüyorsa onun fikri daha çok değer görüyor.
İLİŞKİLER KONUSUNDA AVRUPA’DAKİ İNSANLAR GİBİ MEDENİ DEĞİLİZ
Hiç evlenmemişsiniz. Hiç o duyguya girmediğiniz için mi yoksa evlilik kurumu size sorunlu mu geliyor?
Hiç o duyguya girmediğim de biraz sorunlu bulduğum da doğru. İlişkiler artık çok yetersiz kalıyor, insanlar başka arayışlar içinde artık ve aile, ekonomik olarak da zor geliyor bana. Aile benim üretim duygumu bence kötü etkiler.
Ne gibi?
Zaman olarak bile zor. Başkaları nasıl yaşıyor bilmiyorum ama ben tamamen bir sanatçı gibi yaşıyorum. Bir sanatçının hayatında da çok büyük özgürlük alanı olması gerekiyor. Türkiye’deki ilişki formunda da o özgürlük alanları çok kısıtlı geliyor bana. Avrupa’da yaşayan insanlar gibi medeni değiliz ilişkiler konusunda. Kadın cinayetlerine bakınca bile bunu görebiliriz.
KOLAY AŞIK OLUR ÇOK KOLAY DA VAZGEÇERİM; KİMSE, KİMSEYE YÜK OLMAMALI
Kolay aşık olur musunuz?
Kolay aşık olurum ama çok kolay da vazgeçerim. Birine aşık olunca illa onun üzerine yük olmamız gerekiyor. Herhangi birinin hissi bittiğinde çok zarif bir şekilde onun hayatından çıkmayı bilirim ya da onun benim hayatımdan çıkmasını isterim. Öbür türlü uzayan şeyler beni gerçekten yoran şeyler. Bir insanın üzerine duygunla yük olmak korkunç bir taciz.
Kısa kısa…
Sizi en çok ne öfkelendirir?
Haksızlık üzerine sorguya çekilmek öfkelendirir. Haksızca sorgulanırsanız onun kafasında zaten suçlusunuzdur zaten.
Neşenizi en kolay ne yerine getirir?
Güzel bir manzara, bir duble rakı ve etrafımdaki güzel arkadaşlarım.
Başlayınca durması zor olan bir şey?
Üretmek, şarkı yazmak.
Yağmur mu günbatımı mı?
Günbatımı.
Tavlamak mı tavlanmak mı daha çok hoşunuza gider?
Tavlamak.
Fotoğraflar: Ozan GÜZELCE
- Göz altı morluklarını silip süpürüyor! Kazayaklarını yok ediyor: Kan dolaşımını hızlandırıp şişliği azaltıyor
- Muz yedikten sonra bu hatayı yapmayın! Mideyi davul gibi şişiriyor: Sindirim sürecini zorlaştırıyor
- Elektrik faturasını yarı yarıya düşürüyor! Buzdolabına 1 parça koymak yetiyor, enerjiden tasarruf sağlıyor!
- Padişahların doğal şeker ilacı! Egzamanın en doğal çaresiymiş, tıkalı damarları yağ çözücü gibi açıyor! İbrahim Saraçoğlu'nun da favorisiymiş
- 62 yaşındaki kadın 30 kilo verdi! 126 kilodan 90'lara düştü: Mum gibi erimenin sırrı meğer gözümüzün önündeymiş