Türkiye’nin en başarılı kadın girişimcilerinden biri. BigChefs’in kurucusu ve yönetim kurulu başkanı. Pek çok sosyal sorumluluk projesini destekliyor. Kadın girişimciler için istihdam yaratıyor. Sadece sosyal medyadan onu takip ederek bile nasıl arı gibi çalıştığını görebilirsiniz. Ama yakın zamanda çok sürpriz bir alanda çıktı karşımıza. Her pazar, saat 10.00-12.00 arasında Kiss FM’de yayın yapıyor. Gamze Cizreli ile hem “Yeni nefes alanım” dediği radyoculuğa ve müziğe hem de kendi başarı öyküsüne dair konuştuk. Röportaj: Oya Çınar
Kiss FM’de program yapmaya başladığınızı duyunca, ağzımdan şu cümle döküldü: Gamze Cizreli gerçekten sürprizlerle dolu…
Ahh! Çok teşekkür ederim… Size sürpriz olabilir ama aslında bu benim çocukluğumdan beri içimde olan bir şeydi. Sabah kalktığımda müzik dinlemeye başlarım, gece yatana kadar arka fonda müzik hep vardır. Tabii benim çocukluğumda Spotify yoktu, (Gülüyor) müziğe ulaşmak bu kadar kolay değildi. Kaset dönemiydi o zaman. Ama hep iyi bir plak koleksiyonum, iyi bir müzik arşivim oldu. Hatta arkadaşlarım arasında bunun şöyle bir esprisi döner. “Gamze her şeyini paylaşır, müzik listesini kıskanır, paylaşamaz” diye.
Ne tür müzikleri dinlemeyi daha çok seviyorsunuz?
Ruh halime göre değişiyor ama her şeyi dinlerim. Etnik müzikleri de çok severim, türkü dinlemeyi de. Rahmetli babam çok iyi bir Türk Sanat Müziği dinleyicisiydi. Evde hep sanat müziği dinlenirdi. Aileden de gelen bir durum var sanırım.
Ben iflah olmaz bir romantiğim
Programın teması; aşk, hayaller ve romantizm… Bu ifadeler sizi ne ölçüde yansıtıyor?
Ben, iflah olmaz bir romantiğim. Hep umutluyum. Hayata böyle bakıyorum. Çok hayal kurarım. Günümüzde, özellikle son dönemde yaşanan pandeminin de getirdiği psikolojiyle, insanların hayal kurmaktan vazgeçtiğini görüyorum, çok üzülüyorum. Hayallerimizdir bizi bir sonraki hayatımıza hazırlayan, daha ileriye taşıyan.
Dışarıdan çok eğlenceli görünüyor ama zorlandığınız tarafları oldu mu?
Oldu tabii, olmaz mı! Bir kere her hafta çalacağım şarkıları önceden seçiyorum. Onların hikayelerini öğrenmeye çalışıyorum çünkü yayında da bunları paylaşıyorum. Bu sayede kendim de yeni şeyler öğreniyorum. Mesela rahmetli babamdan kalma alışkanlıkla Maarif Takvimi’ne ben hep bakarım. Geçtiğimiz haftalarda bir yayın gününde baktım, o gün Yahya Kemal Beyatlı’nın ölüm yıldönümüymüş. Hemen oturdum onu araştırdım mesela ve çok ilginç şeyler öğrendim hakkında.
Merak ettim… Nasıl ilginç şeyler?
Edebiyat derslerinden hepimiz biliriz, ben de şiirlerini zaten çok severdim ama Yahya Kemal’in, Nazım Hikmet’in annesi Celile Hanım ile büyük bir aşk yaşadığını bilmiyordum.
Aaa! Bunu ben de hiç bilmiyordum.
Evet ben de çok şaşırdım. Celile Hanım evliyken üstelik. Yahya Kemal, Nazım Hikmet’in hocasıymış. Ona edebiyat dersi vermek için eve geliyormuş. Ve o sırada aralarında büyük bir aşk doğuyor. Celile Hanım o kadar aşık oluyor ki boşanıyor eşinden. Ama Yayha Kemal, “Ben bu aşkı taşıyamıyorum” diyerek Celile Hanım’ı terk ediyor. Yayında böyle hikayeler de anlatıyorum. Dinleyicinin de çok hoşuna gidiyor ben de çok keyif alıyorum. Çünkü daha doyurucu oluyor bu sayede program.
Eskiden herkes bir işe başlar, ölene kadar o işle meşgul olurdu
İleride bunu televizyona da taşımayı düşünür müsünüz?
Olabilir, neden olmasın! Dikkat ederseniz artık kimse kendini tek bir kariyer alanında ifade etmiyor. Eskiden herkes bir işe başlar, ölene kadar o işle meşgul olurdu. Artık öyle değil. Hayat öyle hızlı akıyor ve yapılabilecek o kadar farklı seçenekte uğraşılar var ki…
Kadınlara ilham olacak bir roman yazmayı çok istiyorum
Instagram’dan takip ettiğim kadarıyla sizin yazılarınız da çok güzel…
Teşekkür ederim. Seviyorum yazmayı… Hatta bir kadın hikayesini konu alan, insanlara ilham olacak bir roman yazmayı çok istiyorum. Sevgili İclal Aydın beni bu konuda çok destekliyor. “Gel, benim Urla’daki evime iki ay kapanalım, yaz” diye. Sanırım onun bir zamanı var ama çok uzak değil.
Başarılı olmak için doğru iletişim en az çalışmak kadar önemli
Dışarıdan gördüğümüz kadarıyla insanlarla çok yakın bir iletişiminiz var. Yaptığınız işte, başarınızda bunun da etkili olduğunu düşünüyor musunuz?
Ben, doğru iletişimin neredeyse çalışmakla eş değer olduğunu düşünüyorum. Çok çalışkansınız ama doğru bir iletişim kurmayı beceremiyorsanız geri kalan her şey çöp olabilir. Özellikle hizmet sektöründe en önemli şeylerin başında geliyor. Bu biraz zamanla da kazanılmış bir şey elbette. Ben de 15 yıl önceki Gamze ile aynı değilim. Gençlikte daha farklı hırslar oluyor, kendinizi var etme çabasına düşüyorsunuz. İnsanın tekamülü diye de bir şey var tabii. Yaşadığınız acılar, ayrılıklar, yaralar sizi bir yere taşıyor. Geçmişte “Bu, neden benim başıma geldi?” dediğiniz şeylere bakıp “İyi ki gelmiş” diyorsunuz. Çünkü zaman ve yaşanmışlıklar en büyük öğretici.
Restorancılık, pandemide en zarar gören sektörlerden biri oldu. Kaygılı mısınız?
Tabii ki her zaman istihdamımızı büyütelim, bu gemi yürüsün istiyorsunuz. Düşünün, sadece bizim 3 bine yakın çalışanımız var. Bu sektörden evine ekmek götüren onca insan var. Ama madde-mana ilişkisini iyi kurmak gerekiyor. Misal, ‘Bu Toprağın Kadınlarından Sofralara’ diye bir projemiz var. Kadın girişimcileri desteklemeye çalışıyoruz. Artık daha çok büyümek yerine bunları dert etmeliyiz.
Başladığım noktada şimdi bulunduğum yeri hayal bile edemezdim
‘Türkiyenin en başarılı kadın girişimcileri’ deyince, akla gelen ilk isimlerdensiniz. Ama başarı hikayelerinde genelde insanların başladığı noktada da bir başarı oluyor. Siz gerçekten sıfır noktasından mı başladınız her şeye?
Gerçekten sıfırdı, hiçbir şey yoktu. 2006’da ayrıldım eşimle. 2007’de kurdum BigChefs’i. Hiç param yoktu. Tamamını banka kredisi kullanarak çözmeye çalıştım. Şimdi bugüne bakınca, şu an bulunduğum yeri hayal bile edemezdim. Frankfurt’ta dükkanım olacak, 70 şube açacağım… Aklımdan bile geçirebildiğim şeyler değildi.
O cesareti size ne verdi?
Bende bir deli cesareti var. (Gülüyor) Ama en önemlisi yetiştiğim aile sanırım. Güçlü kadınların olduğu bir ailede büyüdüm. Biraz genetiğimde var bu galiba. Başladığım noktada param yoktu ama çok iyi dostlarım vardı. Etrafında sana “Yaparsın!” diyen insanların olması en az para kadar değerli.
Kadın girişimci olmanın zorluklarını yaşadınız mı?
Aksine, benim sektörümde bu bir artıydı, ben bunun zorluğunu hiç yaşamadım. Ha ama şu oluyordu, bir yer kiralamaya gittiğinizde, karşı taraf biraz da geleneksel bakan biriyse “Sizin bir ortağınız, eşiniz yok mu?” diye sorardı. Özetle “Başınızda biri yok mu?” demek istiyor… Çünkü “Acaba bu kadın bu kirayı ödeyebilir mi?” diye düşünüyor.
İki tane pırıl pırıl evlat yetiştirmek hayattaki en büyük başarım
Biz, başarınızı yarattığınız markayla değerlendiriyoruz doğal olarak. Siz hayattaki en büyük başarınızı ne olarak görüyorsunuz?
İki tane pırıl pırıl evlat yetiştirmeyi, hayatta başardığım her şeyin önüne koyuyorum. BigChefs’i kurduğumda büyük oğlum 12, küçüğü 5 yaşındaydı. Tüm o koşturmanın, mücadelenin içinde, onları ideallerinin peşinden gitmeleri konusunda destekleyebildiğim, sevgi dolu olmalarını sağlayabildiğim için çok mutluyum.
Hata yapılır ama hatada ısrar edilmez
Hiç pes ettiğiniz, geri çekildiğiniz olmaz mı?
Aksine, yanlışta ısrar etmem. En sevdiğim özelliklerimden biri bu. Herkese de bunu öneriyorum. Hata yapılır ama hatada ısrar etmek çok yanlış. Bir de bizde şu var. Kötüden kolay vazgeçiyoruz ama ‘idare eder’ dediğimiz şeye kendimizi mahkum ediyoruz. O idare eder dediğimizle ömrümüzü geçirmek zorunda değiliz. Her zaman daha iyisi vardır ama insanlar buradan bakmayı tercih etmiyor nedense. Öyle olunca da bir şeyin daha iyisine ulaşmak zorlaşıyor. ‘İdare eder’ en tehlikeli şey, gönderin gitsin. Emin olun, daha iyisi mümkün. Risk almadan, cesaret etmeden daha iyiye ulaşamazsınız.
Kahvaltıda, "Öğlen ne yesek?" denilen bir ailede büyüdüm
BigChefs’i kurmasaydınız, nerede ne yapıyor olurdunuz sizce?
Ben, Diyarbakırlı bir aileden geliyorum. Bizde yemek kültürü hep ön plandadır. Sabah kahvaltı ederken “Öğlen ne yiyelim?” denilen sofralarda büyüdüm. (Gülüyor) Benim çocukluğumda şimdiki gibi Bodrum’dan ziyade Kuş Adası falan çok popülerdi mesela. O zaman okul tatillerinde tüm aileler çocuklarını oraya götürürdü biz Diyarbakır’a giderdik. O dizilerde izlediğimiz, konakların mutfağında, avlularda, dev kazanlarda yemekler pişer ya hani… Bizde de öyleydi. Sanırım ben yine bir şekilde mutfakta olurdum.
‘Hayat cesurları sever ’ buna inanın
Kendinizi dışarıdan gözlemleyen biri olsanız, Gamze Cizreli’nin en çok hangi özelliğinden ilham alırdınız?
Cesaretinden ve heyecanından. Toplumsal faydayı her zaman öne almasından. Bir söz var “Dünyanın daha çok başarılı insana değil, daha iyi insanlara ihtiyacı var” diye. Buna çok inanıyorum. Hayat mottolarımdan bir diğeri de “Hayat cesurları sever!” Bunan inanın. Hayat cesurları gerçekten seviyor…
- Kestane kebap yemesi sevap! 100 gramı magnezyum deposu: Lif içeriğiyle sindirim sistemini motor gibi çalıştırıyor
- Kaşık kaşık yiyin, cilde içten kolajen yükleyip tek gecede 10 yaş gençleştiriyor! güneş lekelerini de silgi gibi siliyor
- Cilt bakımının red flag'leri! Herkes bu hataları yapıyor: Cildi tahriş ediyor, gözenekleri obruk gibi genişletiyor, kırış kırış kırıştırıyor
- Kaşık kaşık yiyoruz ama kan şekerini 300'e fırlatıyor! Damarları tıkayıp mideyi şişiriyor, kabızlığın en büyük sebebi!
- Fazla efor göstermeden yağlarınızı yakın! Vücudu kağıt gibi inceltiyor: Metabolizmayı makine gibi çalıştırıyor